Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
A'LARDA
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 5372 başlık/FaRk ile birlikte,
6251 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(4/6)
- ALEL ile/||/<> ALEL DIŞLANMASI ile/||/<> ALELOPATİ
( Kromozom üzerinde belirli bir noktada bulunan, belirli bir genin bilinen farklı varyasyonlarından her birine verilen ad.[Bir genin değişik biçimleri olarak da tanımlanır. Aleller, genlerde aynı karakteristik özelliklerin ortaya çıkmasını sağlar. Kan öbeklerini belirleyen genlerin, A, B ve 0 olmak üzere üç farklı aleli vardır. Bunların farklı kombinasyonları ile farklı kan öbekleri oluşur.] İLE/||/<> Heterozigotluk durumunda bir genin bulunabileceği lokustaki iki alelden yalnızca birinin tanımlanması durumu.[İmmoglubulin ve T Gözesi Alıcılarını kodlayan genlerde bu durum görülür. T Gözelerinde sadece bir set TCR geni olarak tanımlanır.] İLE/||/<> Bir canlının salgıladığı kimyasallardan ötürü başka canlı üzerinde özellikle büyüme, yaşamda kalma ve üreme açılarından olumlu ya da olumsuz etkilere neden olması.[Genellikle bitkilerde, alglerde, bakterilerde, resiflerde ve mantarlarda görülür. Bu etkiye neden olan kimyasallara alelokimyasallar denir. Bunlar arasında karbonhidratlar, lipitler, alkaloidler, azot içerikli bileşikler, flavonoid fenolikler başta olmak üzere bazı öteki fenolikler ve terpenoidler bulunur. Çöllerde bulunan çalıların etrafının göreceli olarak çıplak olmasının nedeni, salgıladıkları alelokimyasallardır. Juglans nigra türü ceviz ağaçları, salgıladığı juglon adlı kimyasaldan ötürü çevresinde yaşayan bazı canlılara karşı alelopatiktir.] )
- ALEL değil/yerine/= TÜR GEN
- ALELÂDE[Ar.] ile FEVKALÂDE[Ar.] ile HARİKULÂDE[Ar.]
( Bayağı, sıradan; olağan, görülegelen. İLE Olağanüstü; güzel, duyulmadık, görülmedik. İLE Olağandışı, eşi görülmemiş; çok güzel, eşsiz. )
- ALELÂDE[Ar.] değil/yerine/= SIRADAN
- ALELUSUL değil/yerine/= GELİŞİGÜZEL/BAŞTAN SAVMA
- ALELUSUL değil/yerine/= YORDAMLICA
- ÂLEM-İ HİLKÂT ile/ve ÂLEM-İ KUDRET
- ÂLEM-İ KÜBRÂ ile/ve ÂLEM-İ SUĞRÂ
( Kâinat. İLE İnsan. )
- ÂLEM'İN:
ÖZET/İ ile/ve/<> NUR/U
( [kişinin] Gövdesiyle. İLE/VE/<> Ruhuyla. )
- ÂLEM(/KAPLAM) ile EVREN(/İÇLEM)
( Bilinebileceklerin, anlamlandırılabilenlerin tümü/tamamı. Kişinin bilmesine açık olan bütünlük. İLE Fizik yasalarına ait olanların tümü. )
( İlim, Âlem'i bilme işidir. )
( Anlamlandırılabilenlerin tümü. İLE Fizik yasalarına ait olanların tümü. )
( NOUS + KÂİNAT(VAROLANLARIN TÜMÜ) = ÂLEM )
- ÂLEM[Ar.] ile DÜNYA[Ar.]
- ÂLEM[Ar.] ile NÂS[Ar.]
- ÂLEM ile/ve/<> ÂDEM
( Her ne ki var âlemde, Örneği var Âdem'de! Her ne ki var Âdem'de, Örneği var âlem'de! )
( Bir ağaçtır, bu âlem
Meyvesi olmuş, âdem
Maksûd olan, meyvedir
Sanma ki ağaç ola. )
( Mâdem ki ademliktir âhiri bu âlemin
Âlemde her kelâmın işitme sen âdemin
[Madem ki evrenin sonu yokluktur
Kişilerin sözlerini çok fazla duyma!] )
- ALEM ile ÂLEM
( Bayrak. | Minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmış ay yıldız ya da lâle biçiminde süs. İLE Yeryüzü ve gökteki nesnelerin tümü, evren. | Dünya, acun, cihan. | Aynı konu ile ilgili kişiler ya da bu kişilerin uğraşlarının tümü. | Durum ve koşullar. | Herkes, başkaları. | Ortam, çevre. | Eğlence. | Kendine özgü, birçok nitelikleri bulunan şey ya da kişi. | Duygu, düşünce, düş gücü. )
- ÂLEM ile/ve BAĞ
- ÂLEM ile/ve/<> BİLİNEN
( ÂLEM: Kendiyle başkasının bilindiği şey. )
- ÂLEM ile/ve/<> DİSİPLİN ile/ve/<> İLKE
- ÂLEM ile HAKİKAT
- ALEM ile/ve/||/<>/< KALEM
- ÂLEM ile/ve KOZMOS/KOSMOS[Yun.]
( ... İLE/VE Düzenlenmişlik, düzgünlük. Biçimlilik. )
- ALEM ile REMZ ile NİŞÂNE
( Bayrak. İLE Simge. )
- ÂLEM ile/ve/değil TANRIDAN GAYRI/MASİVA
- ALEMCİ ile "ÂLEMCİ"
( Camilerin kubbelerine, minarelerine alem yapan ya da takan kişi. İLE Eğlenceyi seven, her fırsatta "eğlenen", [eğlendiğini varsayan/zanneden] kişi. )
- ALEMDAR ile/||/<> BAYRAKTAR/SANCAKTAR
( Bayraktar. İLE/||/<> Yeniçerilerin bayrağını taşıyan subay.[Sonradan "Sancaktar" adı verildi] )
- ÂLEMİYYÂT
- ALEMPROVİST[Fr.] değil/yerine/= BEKLENMEDİK, BİRDEN BİRE
- ÂLEMŞÜMÛL[Ar.] değil/yerine/= EVRENSEL
- ALENEN[Ar.] yerine AÇIKÇA
- ALENEN değil/yerine/= ULUORTA
- ALENGİRLİ değil/yerine/= GÖSTERİŞLİ, TUHAF | HOŞ | KARMAŞIK
- ALENÎ[Ar.] ile/ve/||/<> ÂŞİKÂR[Ar.]
( Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde olan/yapılan. İLE/VE/||/<> Açık, apaçık, belirli, ortada, meydanda. )
- ALENÎ[Ar.] ile ÂŞİKÂR[Ar.] ile ÂYÂN[Ar.] ile BÂRİZ[Ar.] ile BEDİHÎ[Ar.] ile DEFİSİTER ile MUBÎN ile MÜNHAL[Ar.] ile MÜSTEHCEN[Ar.] ile SARÎH[Ar.] ile ÜRYÂN[Ar.] ile VÂZIH[Ar.]
( Açık. )
- ALERGOGRAF[Fr.] ile ALERGOGRAFİ[Fr.] ile ALERGOLOJİ[Fr.] ile ALERGOLOG[Fr.] ile ALERJİ[Fr.] ile DUYARCIL/ALERJİK[Fr.] ile ALERJİT[Fr.]
( Tepkilerden yararlanarak alerji nedenini saptayan araç. İLE Tepkilerden yararlanarak alerji nedenini saptama yöntemi. İLE Alerjilerin sağaltımını konu alan bilim dalı. İLE Alerji uzmanı. İLE Belirli bir nesneye karşı gövdenin gösterdiği duyarlılık. İLE Alerji ile ilgili. İLE Alerji sonucu gövdede oluşan değişme ve bozukluk. )
- ALERJEN/ALLERGEN[İng.] değil/yerine/= DUYARLATAN
- ALERJİ ile/ve/değil/||/<>/< ALERJİ YATKINLIĞI/ATOPİ/ATOPY[İng.]
( Tepkinin kendi. İLE/VE/DEĞİL/||/<>/< Genetik yatkınlık sonucu gövdenin alerjenlere karşı aşırı tepki verme eğilimi.[Testlerde atopi çıkması, kişinin alerji geliştirme eğilimini gösterir ancak bu kesinlikle etkin bir alerjisi olduğu anlamına gelmez.] )
- ALERJİ ile/değil İNTOLERANS
- ALERJİ ile/değil İSİLİK
( [not] ALLERGY vs./but PRICKLY HEAT )
- ALERJİ ile/||/<> OTOİMMÜNİTE
( Bağışıklık düzeninin zararsız nesnelere karşı aşırı tepki vermesi. İLE/||/<> Bağışıklık düzeninin kendi gövde dokularına saldırması. )
- ALERJİK ASTIM ile/||/<> MESLEKİ ASTIM
( Alerjenlere maruz kalma sonucu hava yollarının daralması. İLE/||/<> İş yerinde maruz kalınan nesneler nedeniyle hava yollarının daralması. )
- ALERJİK RİNİT ile/||/<> VAZOMOTOR RİNİT
( Polen, toz gibi alerjenlere karşı burun mukozasının yangılanması. İLE/||/<> Alerjenler dışında, sıcaklık değişiklikleri ya da stres gibi etmenlere bağlı burun mukozasının yangılanması. )
- ALESTA[İt. < ALLESTA]:
HAZIR OL! ve/||/<> HAZIRIM!
- ÂLET-EDAVAT
- ÂLET değil/yerine/= ELGE/ARAÇ/AYGIT
- ÂLET ile/ve İLİM
( Mantık. İLE/VE ... )
( Âlet işler, el/kişi övünür. )
( TOOL/DEVICE/INSTRUMENT vs./and SCIENCE )
- ÂLET = TOOL[İng.] = OUTIL[Fr.] = WERKZEUG[Alm.] = ARNESE[İt.] = HERRAMIENTA[İsp.] = ARNESE[Lat.] = TO ORGANON[Yun.] = ÂLET[Ar., Fars.] = WERKTUIG[Felm.]
- ALET ile/ve YÖNTEM
- ALEV ALEV ile/ve/||/<> CAYIR CAYIR
- ALEV ALMAMAK ile/ve YANMAMAK
- ALEV/ŞÛLE[Ar.]/ZEBÂNE[Fars.] değil/yerine/= ALAZ/YALAZ(A)/YALIM
- ALEVÎ ile/ve/değil ALEVÎ
( Hz. Ali. İLE/VE/DEĞİL Yüce[ulvî]. )
- ALEXANDER FRIEDMANN ve/||/<> GEORGES LEMAITRE
( Einstein'in denklemlerini, kozmolojik sabit olmadan çizen ve evrenin genişlediğini, kuramsal olarak kanıtlayan ilk kişidir. VE/||/<> Einstein'ın genel görelilik kuramından yararlanarak evrenin genişlediğini söyledi. )
( 16 Haziran 1888 - 16 Eylül 1925 VE/||/<> 17 Temmuz 1894 - 20 Haziran 1966 )
- ALEYH değil/yerine/= KARŞIL
- ALEYHTAR değil/yerine/= KARŞITÇI
( Bir işe, davranışa ya da düşünceye karşı çıkan, karşı olan. )
- ALFA HELİKS ile BETA TABAKA
( Proteinin sarmal yapısı. İLE Proteinin tabaka yapısı. )
- ALFA RİTMİ ile/||/<> ALFA-SARMAL
( Beyin dinlenme durumundayken kendini gösteren, saniyede 7 - 10 devreli beyin dalgası ritmi. İLE/||/<> Protein yapısında yaygın olarak bulunan, ikincil üç boyutlu yapı.[Bu dizilimde, aminoasitler, her peptit içindeki karboksil oksijen moleküllerinin hidrojen bağları ile dengelenmesi sayesinde spiral bir yapıda bulunur. Miyoglobin ve hemoglobin proteinlerinin %70 civarı, alfa sarmal yapısındadır.] )
- ALFABE yerine ABECE
- ALFATERAPİ[Fr.] değil/yerine/= ALFA IŞINLARIYLA SAĞALTIM
- ALFENİT[Fr. < ALFENIDE] değil/yerine/= METAL ALAŞIM
( İçinde bakır, çinko, nikel bulunan ve çatal bıçak takımı yapımında kullanılan gümüşlü bir alaşım. )
- ALFENİT[Fr.] değil/yerine/= ÇATAL, BIÇAK YAPIMINDA KULLANILAN GÜMÜŞ ALAŞIMI
- ALFRED PRUFROCK'UN AŞK TÜRKÜSÜ[T S ELIOT] ŞİİRİNİN ÇEVİRİSİNDE:
CAN YÜCEL ile SUPHİ AYTEMUR ile NURDAN SÜMER
- ALG[Lat.] ile DİYATOME[Fr. < Yun.]
( Su yosunu. İLE Silisli sert kabukları olan ve fosilleri, kalın yer katmanları oluşturan bir algler ailesi. )
- ALGARİNA[İt. < ARGAGNO] değil/yerine/= VİNÇLİ TEKNE
( Ağır bir şeyi denizden çıkarma ya da denize indirme işinde kullanılan büyük vinçli deniz teknesi. | Bazı gemilerin baş ya da kıç tarafından eğik olarak uzatılmış bulunan makaralı, kısa ve kalın dikme. )
- ALGESİ[Yun.] değil/yerine/= AĞRIYA DUYARLILIK
( ALGESİMETRE[Fr.]: Bir acı duyumunu oluşturmak için gerekli uyarımın etkisini ölçen araç. )
- ALGI BOZUKLUĞU ile/ve GERÇEK İLE HAYALİN AYRILAMAMASI
( İkisi de deliliğin/delirmenin göstergesi olabilir. )
- ALGI DÜZENEĞİ ile/ve DEĞERLER DİZGESİ
( PARADIGM vs./and VALUES SYSTEM )
- ALGI DÜZENEĞİ ile YAPI
( PARADIGM vs. STRUCTURE )
- ALGI YANILSAMALARI'NDA:
MÜLLER-LYLER ve POGGENDORFF ve WUNDT ve ZOLLNER ve BOURDON
- ALGI ile/||/<> ALGI DEĞİŞMEZLİĞİ ile/||/<> ALGI YANILMASI ile/||/<> ALGILAMA ile/||/<> ALGILAMA KALIBI ile/||/<> ALGISAL BEKLENTİ
( Gelen duyusal verileri organize etme, tanımlama, yorumlama ve anlamlaştırma süreci sonucunda ortaya çıkan anlamlı ürün. İLE/||/<> Sürekli değişen, yetersiz, eksik, tutarsız duyusal verilere karşın, tutarlı ve sürekli bir dünya algılama durumu. İLE/||/<> Algılanan ilişkilerle gerçekte olan ilişkilerin birbirine uymaması durumu.[Kısa algılanan bir çizgi, gerçekte algılama alanında bulunan öteki çizgilerle aynı uzunlukta olabilir.] İLE/||/<> Gelen duyusal verileri organize ederek anlamlaştırma süreci. Bu süreç sonucunda oluşan anlamlı ürün. İLE/||/<> Bir öbeğin tüm üyelerinin aynı güdüleri ve karakteristikleri taşıyacağını kabul eden varsayım. İLE/||/<> Algılama sürecini etkileyen önceden yapılaşmış zihinsel kurgu. )
- ALGI ile/ve/<> ANLAYIŞ
( PERCEPTION vs./and PARADIGM )
- ALGI ile/ve/> DEĞER ile/ve/> YARGI
- ALGI ile/ve ESTETİK ALGI
( PERCEPTION vs./and AESTHETIC PERCEPTION )
- ALGI = İDRAK = PERCEPTION[İng., Fr.] = WAHRNEHMUNG[Alm.] = PERCEPCION[İsp.] = PERCEPTIONIS[Lat.] = HE KATALEPSIS[Yun.] = el-İDRÂK el-HİSSÎ[Ar.] = İDRÂK-İ CUZ'Î[Fars.] = GEWAARWORDING, WAARNEMING[Felm.]
- ALGI ile KABUL
( PERCEPTION vs. ACCEPTANCE )
- ALGI ile KABUL
- ALGI ile/ve/||/<>/> KAVRAM
( Duyusal. İLE/VE/||/<>/> Düşünsel. )
- ALGI ile/ve/<> KAVRAYIŞ
( Sizin olan, algılama gücünüzdür, algıladığınız değil. )
( İçinize sabır ve dikkatle bakın, algılananın algılayan olamayacağını anımsayın. )
( Algılayan bulunmadan algılama, bilen olmadan biliş, seven olmadan sevgi, eylem olmadan eylem ile ilgilenme. )
( Yours is the power of perception, not what you perceive.
Look within diligently, remember to remember that the perceived cannot be the perceiver. )
( PERCEPTION vs./and/<> COMPREHENSION )
- ALGI ile/ve/||/<>/> OLAY ile/ve/||/<>/> OLGU
( Duyum. İLE/VE/||/<>/> Olumsal/keyfî. İLE/VE/||/<>/> Zorunluluk. Kavram. )
( Gövdenin işlevleri. İLE/VE/||/<>/> Zihnin işleri. İLE/VE/||/<>/> Aklın edimleri. )
( Olaylar değil olayları algılayış biçimimiz önemlidir[önceliklidir]. )
- ALGI ile/ve/değil/<> OLGU
( İlkeli/yasalı değildir. Keyfîdir. İLE/VE/DEĞİL/<> İlkelidir/yasalıdır. )
( Betimleme'den Kavram'a geçiş gibi, Algı ile Olgu arasındaki fark da ilkeli/yasalı olup olmamasıdır. )
- ALGIDA ...:
SEÇİCİLİK ile/ve/değil/||/<>/< SÜZÜCÜLÜK
- ALGIDA/KABULDE:
TEK TANIM ile/yerine/değil PARANTEZ BİLGİ
( ON PERCEPTION/ACCEPTION: [not] UNIQUE DEFINITION vs./but INFORMATION IN PARENTHESIS
ON PERCEPTION/ACCEPTION: INFORMATION IN PARENTHESIS instead of UNIQUE DEFINITION )
- ALGILAMA SÜRECİNDE:
BELİRGİNLİK ile/ve/> KONUM ile/ve/> ŞİDDET ile/ve/> SÜRE
- ALGILAMA ile YARGILAMA
( Kültüre dayanır. İLE Uygarlığa dayanır. )
- ALGILAMAK ile/ve GÖRMEK
( TO PERCEIVE vs./and TO SEE )
- ALGILAMAK ile HİSSETMEK
( TO PERCEIVE vs. FEELING )
( ... ile QING )
- ALGILAMAK ile/ve için DİNLEMEK
( TO LISTEN for PERCEPTION )
( TO PERCEIVE vs./and TO LISTEN )
- ALGILAMAK ile/ve İDRAK ETMEK
( TO PERCEIVE vs./and TO COMPREHEND )
- ALGILAMAK = İDRAK ETMEK = PERCEIVE[İng.] = PERCEVOIR[Fr.] = ERKENNEN/WAHRNEHMEN[Alm.] = PERCIPIO[Lat.]
- ALGILANAN ile/ve/||/<> ALGILAYAN
( Edilgin. İLE/VE/||/<> Etkin. )
- ALGILAYIŞ ile/ve/<> DENEYİM
- ALGISAL BİL(İN)EMEME/AGNOZİ ile BİL(İN)EMEME/AGNOZİ
( APPERCEPTIVE AGNOSIS vs. ASSOCIATIVE AGNOSIS )
- ALGISAL EŞİKLER'DE:
ÖZEL ALICILAR ile/ve MUTLAK EŞİK ile/ve FARK EŞİĞİ
- ALGISIZ KAVRAMLAR ile/ve/<> KAVRAMSIZ ALGILAR
( Boş. İLE/VE/<> Kör. )
( CONCEPTS WITHOUT PERCEPTION vs./and/<> PERCEPTIONS WITHOUT CONCEPT
Empty. WITH/AND/<> Blind. )
- ALGOFOBİ[Fr.] değil/yerine/= ACI VERİCİ DUYUM OLUŞTURABİLECEK HER ŞEYE KARŞI DUYULAN KAYGI
- ALGOLOJİ/ALGOLOGY[İng.] değil/yerine/= AĞRI BİLİMİ
- ALGOLOJİ/FİKOLOJİ ile SU YOSUNU BİLİMİ
( Suyosunu bilimi. )
- ALGORİTMA/ALGORITHM[İng.] değil/yerine/= AKIŞ BASAMAKLARI
- ALGORİTMA değil/yerine/= AKIŞ BASAMAKLARI
- ALİ "KIRAN, BAŞ KESEN" değil DAL KIRAN, BAŞ KESER
- ALÎ (SIFATI)[Ar.] ile REFÎ' (SIFATI)[Ar.]
- ALİ BEY ve/||/<>/> HASAN ALİ YÜCEL
( Ertuğrul Fırkateyni'nin kaptanı. VE/||/<>/> Torunu.[Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri'ni kuran, çok sayıda önemli kitabın çevirisini yaptıran ve Türk ansiklopedisini oluşturtan kişi] )
( )
- ALİ KUŞÇU
- Ali Kuşçu'ya
- ALİ ŞİR NEVÂÎ
( İlk hamse ve tezkireyi yazmıştır. )
- ALİ ŞİR NEVÂÎ ve BİHZAD
- ALİ UFKÎ/UFÎKÎ ile/ve/> DİMİTRİ KANTEMİR
- ALİ-CENGİZ (OYUNU)
- ÂLÎ[Ar. < ULÜVV] ile ÂLÎ[Ar.] ile ALÎ[Ar. < ÂLET]
( Yüce, ulu. | Kişi adı. İLE/< Ebû Tâlib'in oğlu ve Hz. Muhammed'in damadı, dördüncü halife. İLE/< Âlete ait, âletle ilgili. | Yemin edici/eden. )
- ALİ ile ÂLİ
( Kişi adı. İLE Yüce, yüksek. )
- ÂLÎ ile ALİ
( YÜCE, ULU )
( KEMALÂTI KENDİNDE TOPLAYAN )
- ÂLİ ile ULVÎ
- ALİASİNG değil/yerine/= GÖRÜNTÜ KAYMASI
- ÂLİCENAP[Ar.] ile ELİ AÇIK | ONURLU
- ALICI BAKIŞ ile/ve/değil ŞAŞKIN BAKIŞ
- ALICI ile ALACAKLI
- ALICI ile/ve ANLAYICI
( Almaya/anlamaya hazır olan. | Satın almak isteyen kişi, müşteri. | Kendine bir şey gönderilen kişi. | Almaç. | Kayıt aracı. | Azrail. İLE/VE Katılmaya hazır olan. )
- ALICI ile İLETKEN
- ALİDAT[İt.] değil/yerine/= BİR UCU HAREKETLİ DÖNER CETVEL
- ALİDAT/MASTARA[Ar.] ile MASTAR/MISTAR[Ar.]
( Açı cetveli. İLE Eylemlik. | Sıvacıların ve duvarcıların, cetvel gibi kullandıkları, ensiz, uzun ve düz tahta. )
- ALIGNMENT/HARMONISATION and APPROXIMATION (OF LEGISLATION)
( Uyum, uyumlaştırma. VE Yakınlaştırma (mevzuatın). )
- ALİGORNA[İt.] değil/yerine/= BİR TÜR PERDAHLI KÂĞIT
- ALIK ALIK (BAKMAK)
- ALIK/SERSEM/EBLEH ile KORKAK ile ALÇAK
( "Hiçbir şeyin değişmeyeceğini" "düşünüyorsak..." İLE "Düşünmek istemiyorsak..." İLE "Hiçbir şeyin değişmemesinin, kendi çıkarımıza olacağını düşünüyorsak..." )
- ALIK ile/||/<> BALIK
- ALIKLIK/BELÂHET değil/yerine/>< FARKINDALIK
- ALIKOYULMAK değil ALIKONULMAK
- ALİL[Fr.] değil/yerine/= SARIMSAKTA SÜLFÜR BİÇİMİNDE BULUNAN TEK DEĞERLİ KÖK
- ALIM-ÇALIM
- ÂLİM'KEN ÂRİF OLMAK ile ÂRİF'KEN ZARİF OLMAK
- ALÎM[Ar.] ile ÂLİM[Ar.]
( Önceden bilmeme olasılığı olmayan. İLE Sonradan bilen. )
( Âlim denilebilir ama ALÎM denmez. Allah'ın adıdır.[El-Alîm] "Abdul Alîm" olabilir ama sadece "Alîm" olmaz/denmez. )
- ÂLİM[Ar.] ile HAKÎM[Ar.]
- ÂLİM[Ar.] ile MÜTEHAKKIK[Ar.]
- ALİM/ALİİM" değil ALAYIM
- ÂLİM/ÂRİF ile/ve/değil/yerine/<> İMAN EDEN
- ÂLİM/MÜTEBAHHİR ile ALLÂME
( Bir bilim dalında uzman. İLE Birçok bilim dalında derin bilgi sahibi olan. )
( ... İLE Hem aklî, hem naklî ilimleri bilen. )
( OMNISCIENT: Çok geniş bilgi sahibi. | Allah. [rahman ve rahim olan] )
( DOCTOR cum DOCTORA UNIVERSALIS )
- ALİM ile ÂLİM
( Her şeyi bilen. İLE Bilgin. )
- ÂLİM ve/> ÂMİL
( Bilen. VE/> Hem bilip, hem eyleyen/uygulayan/kullanan/işleyen. )
- ÂLİM ile/ve/||/<>/> ÂRİF
( Bilgi(sonuç). İLE/VE/||/<>/> Bilme(süreç). )
( Cins. İLE/VE/||/<>/> Fasıl. )
( Sindiren. İLE/VE/||/<>/> Geviş getiren. )
( Koşul. | Durum, hal, vaziyet. | Yemin. İLE/VE/||/<>/> Yarı, yarım. | Bölüm, kısım, parça. | Mısra. )
( Tekil.(Taksim edilir.) İLE/VE/||/<>/> Çoğul.(Tasnif edilir.) )
( İlim; Evvel ile Ahir, Batın ile Zahir'i bilip, tüm bildiklerini en iyi/üst derecede bağlantırabilme/birleştirebilme uğraşıdır. İLE/VE/||/<>/> İrfan; ilmin niteliklerinin üzerine ek olarak, hikmetine sahip olup, zaman ve zeminine/mekânına göre değerlendirme yapabilme durumudur. )
( İlim: - Kendini bilmek ve - Gayrıyı bilmek İrfan: - İlm'ul-ilim ve - İlm'un Nefs )
( İlim: - İlm-i Hudurî ve - İlm-i Husulî )
( İlim: - Tasavvur(Kavram) ve - Tasdik(Yargı) İlim: - Bilmek ve - Bilgi )
( İlimde marifet zât'ı bilmektir. Eşyanın(nesnenin) akılda hasıl olan(meydana gelen) suretine ilim denir. Hariçten kattı nazarla malûma ilim denir. )
( İhvân-ı Safâ, "Fasl fî ecnâsi'l-ulûm" başlığı altında ilimleri, -Riyâzî, -Dinî ve -Felsefî olmak üzere üç ana grupta toplamıştır. )
( Çeşm-i insaf gibi kâmile mîzân olmaz Kişi noksanını bilmek gibi irfân olmaz. )
( Âlim; Evvel ile Ahir, Batın ile Zahir'i bilen, tüm bildiklerini en iyi/üst derecede bağlantırabilme/birleştirebilme seviyesine ulaşmış kişi. İLE Ârif; aliminin niteliklerinin üzerine ek olarak, hikmetine sahip olup, zaman ve zeminine/mekânına göre değerlendirme yapabilen kişidir. )
( Birikime hizmet eden. İLE/VE/||/<>/> Yaşayışa hizmet eden. )
- ÂLİM ile/ve ÂRİF
( Âlim; Evvel ile Ahir, Batın ile Zahir'i bilen, tüm bildiklerini en iyi/üst derecede bağlantırabilme/birleştirebilme seviyesine ulaşmış kişi. İLE/VE Ârif; alimin niteliklerinin üzerine ek olarak, hikmetine sahip olup, zaman ve zeminine/mekânına göre değerlendirme yapabilen kişidir. )
( Fikir üretir. İLE/VE Akıl üretir. )
( Faal akıldaki bilgi ile ittisâl eder. İLE/VE Işk ile ittisâl eder. )
( Faal akıldaki bilgiyle belirli bir tecrîd-tehzîb süresince ve hads yoluyla ittisâl eder. İLE/VE Belirli bir riyâzet-tezkiye süresince, ilâhî ışığa doğrudan değer. )
( Doğru hisse sahip olandır. İLE/VE Doğru sonuca sahip olandır. )
( Sorunları/engelleri çözer/çözebilmelidir. İLE/VE Kişileri çözer. )
( İlmini ölümlüden tahsil eden. İLE/VE İlmini ölümsüzden alan. )
( Eşyanın (kesret) hakikatini inceler. İLE/VE Tek'in (letâfet) hakikatini inceler. )
( ... İLE/VE İlâhî inâyetin tecellî sürecini mistik riyâzetle deneyimleyen. )
( Ârifler, ilimsiz, gözsüz, habersiz, müşahedesiz, sıfatsız ve perdesiz görürler. )
( Ârifler meclisine git de, istersen uyu. )
( Âlim, bir konuyu ilm-el yakîn; Ârif, ayn-el yakîn olarak bilir. )
( Âlim fikir/hüküm icâd eder; Ârif, akıl icâd eder. )
( Ölümlüden ilmi alan. İLE/VE Allah'tan ilim sahibi olan. )
( Meselerle, konuşmakla, hükümleri icrâ etmekle adâleti teskin eden zât. İLE Gördüğü şey üzerine insana hali vermekle sekinete ulaştıran zât. )
( Yarım âlim, dinden; yarım doktor, candan eder. )
( Âlimlerin en faziletli ilmi sükûttur. )
( Asıl güneş, âşıkların, âriflerin kalplerinden, gözlerinden doğan güneştir. )
( Vazgeçer. İLE/VE Sığdırır. )
( Bilirler. İLE/VE Yaşadıklarını da bilirler. )
( Malumu bilirler. İLE/VE Mazeretleri bilirler. )
( Baba. İLE/VE Anne. )
- ÂLİM ile/ve ÂRİF ile/ve KÂMİL
( Bildiğini bilen, nesnesini bilen. İLE/VE Bilmediğini bilen, kendini bilen. İLE/VE Eksiğini bilen. )
( Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir. )
( Âlimin yanında dilini, ârifin yanında kalbini tut! )
( Ârif'e, târif gerekmez! )
( Dünyanın anasını Kâmil ağlatır, Kâmil'in anasını da cahil. )
- ÂLİM ile/>< CÂHİL
( Allah'ın rızasına/râzı olduğu doğru hisse sahip olan. İLE/>< Allahîn rızasından/râzı olduğu doğru histen mahrum olan. )
( Âlim ile konuşursan alırsın mertebe, cahil ile konuşursan dönersin merkebe. )
( Öğrenmeyi sever. İLE/>< "Ders vermeyi" seçer. )
( Bin bilir, bir söyler. İLE/>< Bir bilir, bin söyler. )
( Bazı şeyleri (")bilir("). İLE/>< "Herşeyi bilir." )
- ÂLİM ile/ve CÖMERT
( Âlim ile cömerdin ayıbına bakılmaz! )
- ÂLİM <> İL(İ)M <> MALÛM
- ÂLİM ile KUDEMÂ
( ... İLE Eski âlimler. )
- ÂLİM ile/ve/değil NÂKİL
- ALİMANTASYON[Fr.] değil/yerine/= BİR PLAN PROGRAM ÇERÇEVESİNDE SAYRIYI BESLEME
- Âlimce düşün ve âlimce KONUŞ!!!
- ALİMENTASYON/ALIMENTATION[İng.] değil/yerine/= BESLEME
- ALİMENTASYON ile/||/<> ALİMENTAR ile/||/<> ALİMENTAR TRAKT
( Beslenme. İLE/||/<> Beslenme/beslenim [ile ilgili]. İLE/||/<> Sindirim yolu. )
- ALİMENTASYON değil/yerine/= BESLEME
- ALİMİNYUM değil ALÜMİNYUM
- ÂLİMLER/ÂRİFLER/ZARİFLER/ÂŞIKLAR ile/>< CAHİLLER
( Birbirini bilirler/tanırlar. İLE/>< Birbirini bilmezler ve tanımazlar. )
- ALIMLI ile ÇEKİCİ
- ÂLİMU Bİ'Ş-ŞEY'İ[Ar.] ile MUHÎTU BİHİ[Ar.]
- ALIN BÖLÜMÜ(LOBU) ile/ve ÇEPER BÖLÜMÜ(LOBU)
( Merkez oluk[central fissure] ayırır. )
( ALIN: CEBÎN, CEBHE[Ar.]/FOREHEAD[İng.] )
( ÇÎN-İ CEBÎN: Alın kırışığı. )
( Alın kırışıklığı, bilgeliği simgeler. )
- ALIN TERİ/TERLEMESİ ile SIRT TERİ/TERLEMESİ ile KIÇ TERİ/TERLEMESİ
( Sadece fiziksel çalışmaktan kaynaklanan durum/ter. İLE Çalışırken ciddi zorlanmadan kaynaklanan durum/ter. İLE Sıkıntıdan/zorluktan kaynaklanan durum/ter. )
( BASÎ[çoğ. BUSU'], NETH )
- ALINABİLİNİYOR değil ALINABİLİYOR
- ALINDI/MAKBUZ[Ar.] ile ALINTI/İKTİBAS[Ar.]
( Para vb. bir şeyin teslim alındığını gösteren belge. İLE Bir yazıya, başka bir yazarın yazısından alınmış parça, aktarma. | Başka bir dilden alınmış sözcük. )
- ALİNEASYON/ALINEATION[İng.] değil/yerine/= YABANCILAŞMA
- ALINGAN/LIK ile/değil BENCİL/LİK
( Gizli şirk. )
- ALINGAN/LIK ile HASSAS/LIK
- ALINGAN/LIK ile PARANOYA/K
- ALINMAK ile/ve GÜCENMEK
- ALINTI ile ARAŞTIRMA
( Bir kişinin çalışmasını(sözünü/yazısını) "kullanmak". | Başka bir dilden alınmış sözcük. İLE Birkaç kişinin çalışmasını(sözünü/yazısını) "kullanmak". )
( İKTİBAS ile İSTİKŞAF, TAHARRİ, TETKİK )
- ALINTI ile/ve/değil ATIF
- ALIŞ-VERİŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ-ALIŞ
( Veren, her zaman vermeye hazırdır. )
( Kendilerinde olanlar, verebilir. )
( Verirsin ve alırsın! Verirsen alırsın! Verdikçe alırsın! Ver/verebil ki, alabil! )
( Biriktiren biriktirmeye memur, harcayan harcamaya. Veren ise, hazineyi kullanma yetkisine sahiptir. )
( Verdiğine engel olabilecek, vermediğini de verebilecek kimse yoktur. )
( The giver is always ready to give. )
- ALIŞ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< VERİŞ
( Aslolan, alış-veriş değil, VERİŞ-ALIŞ'tır. )
( Kendilerinde olanlar, verebilir. )
( Nasıl ilerlemeli? İki kâse pirinç fedâ edilerek. )
( AHZ Ü İ'TÂ, AKSATA )
( DÂD Ü SİTED )
( [not] TAKING vs./and/but GIVING
GIVING instead of TAKING
Those who have, can give. )
- ALIŞIK/ALIŞKIN ile/ve/<>/değil/yerine BİLİNDİK/TANIDIK/ÂŞİNÂ[Fars.]
- ALIŞIK ile AL IŞIK
- ALIŞILABİLİRLİK ile/ve/||/<> KALDIRILABİLİRLİK
- ALIŞILMIŞ OLAN ile/ve/değil/yerine/>< ANLAŞILABİLECEK OLAN/ANLAŞILMASI GEREKEN
- ALIŞILMIŞ/LIK ile/değil/yerine/>< AŞILMIŞ/LIK
- ALIŞKANLIK (İLE) ile/değil KENDİLİĞİNDENLİK (İLE)
- ALIŞKANLIK AHLÂKI ile/ve/değil/yerine YEĞLEME/TERCİH AHLÂKI
( [not] MORALS OF HABIT vs./and/but MORALS OF PREFERENCE
MORALS OF PREFERENCE instead of MORALS OF HABIT )
- ALIŞKANLIK GÖRÜNÜŞÜ
( HABITUAL ASPECT )
- ALIŞKANLIK/ÂDET ile GEREKLİLİK
- ALIŞKANLIK ve/< BELLEK
( Olumsuz alışkanlıklar, bellekteki kayıtların kötüye kullanımından kaynaklanır. )
( HABIT and/< MEMORY )
- ALIŞKANLIK ve GEÇMİŞ
( HABIT and PAST )
- ALIŞKANLIK ile GELENEK
- ALIŞKANLIK ile GEREKLİLİK
( Normal bir hal acı verici olamaz, ama yanlış bir alışkanlık çoğu zaman süreğen acılara yol açar. )
( Alışkanlık ve ihtiras kör eder ve yanlışa götürür. )
( Alışılmış olana tutunduğunuz sürece keşif gerçekleşemez. )
( HABIT vs. NECESSITY
A normal state cannot be painful, while a habit often leads to chronic pain.
Habit and passion blind and mislead. )
- ALIŞKANLIK = İTİYAT = HABIT[İng.] = HABITUDE[Fr.] = GEWOHNHEIT[Alm.] = HABITUS[Lat.] = HEKSIS[Yun.] = COSTUMBRE[İsp.]
- ALIŞKANLIK ile/ve/değil ŞARTLANMA
- ALIŞKANLIK ile/ve/<> ŞAŞKINLIK
- ALIŞKANLIK ile SÜNNET
- ALIŞKANLIK ile ZAAF
( Alışkanlık, anahtarı kaybolmuş bir kelepçedir. )
( Alışkanlıklar, tutkuyu; tutku da karakteri etkiler. )
- ALIŞKIN ile/değil/yerine ALIŞKANLIĞI OLAN
- ALIŞKINLIK ile/ve/> DUYUMSAMAMAK/HİSSETMEMEK
( TO BE HABBITED vs./and/> NOT TO FEEL )
- ALIŞMA/ALIŞKANLIK ile DADANMA
( Sevimsiz şeyler, put edinilmez. )
- ALIŞMA ile/ve KANIKSAMA
( İSTİNAS ile/ve ... )
( TO BE/GET USED TO vs./and TO BE INURED TO )
- ALIŞMA ile/ve/||/<> KAPILMA
- ALIŞMA ile/değil/yerine/||/<>/ne yazık ki KATLANMA
- ALIŞMA ile/ve/değil/||/<>/< UYUMLANMA
- ALIŞMAK ile/ve ÂŞİNÂ/LIK
- ALIŞMAK ile/değil/ne yazık ki KOLAYINA GELMEK
( TO BE/GET USED TO vs. TO BE EASY/CONVENIENT FOR )
- ALIŞMAK ile/ve/değil KOŞULLANMAK
- ALIŞMIŞ, KUDURMUŞTAN BETERDİR ile/ve/||/<> ALIŞMAMIŞ GÖTTE DON DURMAZ
- ALIŞTIRMA ile/ve ÇALIŞMA
- ALIŞVERİŞ/TİCARET ile/ve DEĞİŞTOKUŞ/TAKAS/TRAMPA[İt.]
( ABRA: Değiştokuşta üste verilen. )
( MÜTÂCERE: Birbiriyle ticaret yapma. )
( ŞİRÂUN ile/ve BEY'-İ MUKAYAZA, RÜKN'ÜL BEY )
( TRADE vs./and BARTER )
- ALİT[Fr.] değil/yerine/= YÜKSEK DEĞERDE ALÜMİNYUM İÇEREN BİR TOPRAK TÜRÜ
- ALİTERASYON[Fr.] ile ASONANS[Fr.]
( Sessiz harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. Ses yinelemesi. İLE Sesli harflerin tekrarlanmasıyla oluşan uyum. | Yarım uyak. )
- ALIVE vs. LIVELY
- ALİVRE MUAMELE değil/yerine/= ÖNCEDEN İŞLEMLİ SATIŞ
- ALİVRE[Fr.] değil/yerine/= ÖN/PEŞİN SATIŞ
( Ürün henüz tarladayken ve yetiştiği zaman teslim edilmek üzere önceden yapılan peşin satış. )
- ÂLÎZ/Î[Fars.]
( Çifte. )
- ALİZE[Fr.] değil/yerine/= TROPİKAL BÖLGELERDE DENİZLERDEN ESEN BAZI YELLER
- ALJERYEN[Fr.] değil/yerine/= ÇOK RENKLİ, ÇİZGİLİ BİR TÜR KUMAŞ | BU KUMAŞTAN YAPILAN EŞARP
- ALJEZİ ile/||/<> ALJEZİK ile/||/<> ...-ALJİ
( Ağrı duyarlılığı. İLE/||/<> Ağrılı. İLE/||/<> ... ağrısı. )
- ALJİ[Fr.] değil/yerine/= NEDENİ NE OLURSA OLSUN BİR BÖLGEDE TOPLANAN AĞRI
- ALJİN[Yun.] değil/yerine/= SU YOSUNLARINDAN ELDE EDİLEN NESNE
- ALKALİ METAL ile/||/<> ALKALİFİL ile/||/<> ALKALOİD ile/||/<> ALKALOZ
( Periyodik tablonun birinci öbeğinde[dikey] yer alan metaller.[Fransiyum dışındaki alkali metallerin tamamı, yumuşak yapıda ve parlak görünümdedir.][Kolaylıkla eriyebilir ve uçucu duruma geçebilir. Öteki metallerle karşılaştırıldığında, özkütleleri oldukça düşüktür. Bağıl atom kütleleri arttıkça, erime ve kaynama noktaları da düşüş gösterir. Elektrik ve ısı iletkenlikleri fazladır. Fransiyum[Fr], Lityum[Li], Potasyum[K], Rubidyum[Rb], Sezyum[Cs], Sodyum[Na] İLE/||/<> Yüksek pH değerlerinde yani pH 10 gibi aşırı bazik ortamlarda üreyebilen ve gelişebilen mikrop sınıfı. İLE/||/<> Azot ve heterosiklik halka içeren, çoğunlukla fizyolojik olarak etkin ve alkali olan ikincil metabolitler.[Bağımlılık yapabilme özellikleri bulunmaktadır.] İLE/||/<> Kanın asit-baz dengesinin belirli sorunlar nedeniyle bazik olması durumu.[Sağaltılmazsa ölümcül olabilir.] )
- ALKALİ[Fr. < ALCALI] ile ALKALOİT[Fr. < ALCALOIDE]
( Alkali metallerin hidroksitleriyle amonyum hidroksitin genel adı. İLE Özellikleri ile alkalileri andıran organik nesne. )
- ALKALİK[Fr.] ile ALKALİZASYON[Fr.] ile ALKALOİT[Fr.]
( İçinde alkali bulunan, alkali ile ilgili. İLE Alkali duruma getirme. İLE Özellikleri ile alkalileri andıran organik nesne. )
- ALKALOZ/ALKALOSIS[İng.] değil/yerine/= KAN ASiTSİZLİĞİ
- ALKAN ile ALKEN
( Tek bağ içeren doymuş hidrokarbonlar. İLE Çift bağ içeren doymamış hidrokarbonlar. )
- ALKEN ile ALKİN
( Çift bağ içeren hidrokarbonlar. İLE Üçlü bağ içeren hidrokarbonlar. )
- ALKIŞ ile/ve ALKIŞ
( Sultanlar ve vezirler hakkında, halk tarafından hep bir ağızdan söylenen dua sözleri. Tanzimat döneminde sonlanmaya başlamıştır. İLE/VE El çırpma âdeti, Tanzimat döneminde Avrupa'dan girmiştir. )
- ALKIŞ ile/ve/yerine BİLARDO ALKIŞI
( Elleri, avuç içlerini çarptırarak. İLE/VE/YERİNE Orta parmak ya da yüzük parmağını, baş parmakla birleştirip ve kaydırıp avuç içine çarptırarak. )
( Daha çok/güçlü ses çıkararak. İLE/VE/YERİNE Daha az/güçsüz ses çıkararak. )
( Daha kaba. İLE/VE/YERİNE Daha nazik. )
( Beğeni ve coşkunu daha çok ve doğrudan duyurmak/yansıtmak üzere. İLE/VE/YERİNE Sporcunun odaklanmasına ve derinleşmesine engel olmamak üzere. )
- ALKIŞ ile/ve/||/<> TEZAHÜRAT
( ... İLE/VE/||/<> Bağırıp çığırarak, alkışlayıp tempo tutarak yapılan gösteri. | Hastalıklarda belirtiler. )
- ALKIŞLAMAK ile/değil/yerine KABUL ETMEK
- ALKOL ile ETER
( -OH öbeğine sahip organik bileşik. İLE -O- öbeğine sahip organik bileşik. )
- ALKOL ile FENOL
( Bir hidroksil öbeği içeren organik bileşikler. İLE Bir hidroksil öbeği içeren aromatik bileşikler. )
- ALKOL ile STEROL[Fr.]
( ... İLE Hayvanlarda, bitkilerde ve D vitamininde bulunan, genellikle karbon atomlarından oluşan, alkol niteliğinde organik bir madde. )
- ALKOLİZM ile/||/<> ALKOLİK
( Alkol bağımlılığı İLE/||/<> Alkol bağımlısı. )
- ALKOV[Fr.] değil/yerine/= BİR ODANIN İÇİNDE YATAK İÇİN YAPILMIŞ YER
- ALL READY vs. ALREADY
- ALL TOGETHER vs. ALTOGETHER
- ALL vs. EACH/PER
- ALL WAYS vs. ALWAYS
- ALLAAAH! ile/ve/<> EYVAAAH! ile/ve/<> AAAH!
( Avamın zikri. İLE/VE/<> Salihlerin zikri. İLE/VE/<> Hakk âşıklarının zikri. )
- ALLAH
( VARLIK VE YOKLUĞUN BİRLİĞİ )
- ALLAH ALLAH ile ALLAH ALLAH ALLAH ile YA ALLAH ile ALİMALLAH ile İNŞAALLAH ile BİSMİLLAH ile EVVELALLAH ile MAAŞALLAH ile EYVALLAH ile FESUBHANALLAH ile HAY ALLAH
( Şaşırırsak. İLE İşe coşku ve heyecanla sarılınca. İLE İşin sonuna kadar gitmek istersek. İLE Azmedersek. İLE İşe başlamadan önce. İLE İşe başlarken. İLE Kendimize güvenirsek. İLE İşi başarıyla bitirince. İLE İşten vazgeçersek. İLE Canımızı sıkarlarsa. İLE Eğer işi başaramazsak. )
- ALLAH ÇIRASI : YILDIZ ya da AY
- ALLÂH İÇİN değil ALLÂH RIZÂSI İÇİN
- ALLÂH İLE ile/ve ALLÂH İÇİN ile/ve ALLÂH'TAN
- ALLAH NAMERD'E MUHTAÇ ETMESİN değil ALLAH MERD'E MUHTAÇ ETMESİN
- ALLAH ZİKRİ ile/ve YA ALLAH ZİKRİ
( Belirli bir noktadan sonra Allah'a "O" bile demek caiz değildir. )
- ALLAH, ÇALÂP ile/ve ALLAAAAAAAAHHH
( Fark mahreçte(çıkış yeri). Yani Satır ile Sadır(göğüs)'dan söyleme. Bir sözün ağızın ucundan çıkması, herhangi birşey ya da çok da önemli olmadığı yaklaşımıyla seslendirme. İLE/VE İçten, derinden, yoğun, hissederek, yaşayarak düşünmek, duymak ve seslendirmek. )
( Bir adım senden, benliğinden çık, ikinci adım Allah. )
( Allah kişinin ufkunda değil, derunundadır. )
( Görünecek olsa ona bile tuzak kurar, kurdukları tuzağa da kendileri düşer. )
( Üzerine konuşulamayan (sözlerin yetmediği) hikmet. )
- ALLAH, DERDİMİZİ ARTIRSIN ile/ve/<> ..., ALLAH DERDİMİZİ ARTIRSIN
- ALLAH:
HÜSN-Ü MUTLAK ve/ya da HAYR-I MAHZ ve/ya da BAHR-I ÂMÂ
- ALLAH:
LİLAH ve LAH ve AH ve HU
- ALLAH'A SECDE/HİZMET (ETMEK) ile/ve/<> ÂDEM'E SECDE/HİZMET (ETMEK)
( Namazı/nı edâ etmek. İLE/VE/<> İnsanla buluşmak/birleşmek/anlaşmak. )
- ALLAH'A:
TÂLİB (OLMAK / OLAN/LAR) ile/ve/<> TÂLİBLERE TÂLİB (OLMAK / OLAN/LAR)
- ALLAH'I BİLMEK ve/<> HADDİNİ BİLMEK
- ALLAH'I BİLMEZ ile/ve/değil KENDİNİ BİLMEZ
- ALLAH'IN LAFZI değil ALLAH'IN KELÂMI
- ALLÂH'IN MAKAMI:
NAZ MAKAMI değil NİYÂZ MAKAMI
- ALLAH'IN SIFATLARI:
SELBÎ/TENZİHÎ ile/ve/||/<>/> SUBÛTÎ
( - Vucud
- Kıdem
- Bekâ
- Vahdâniyet
- Muhâlefetün lil-Havadis
- Kıyam bi-nefsihî
İLE/VE/||/<>/>
- Hayat
- İlim
- Semi
- Basar
- İrâde
- Kudret
- Kelâm
- Tekvin )
- ALLÂH'IN VARLIĞI ile/değil ALLÂH'IN BİRLİĞİ
- ALLAH'IN ZÂTINI DÜŞÜNMEK ile/ve/yerine ALLAH'IN ÂSÂR'INI DÜŞÜNMEK
- ALLAH'IN:
ADI değil ADININ ADI
- ALLAH'IN:
EMRİ ile/ve/||/<> MURADI
- ALLAH'IN:
ZÂT'I ile/ve SIFATLARI
( Allah'ın zâtı insanda, sıfatı âlemde. )
- ALLAH'TAN ... ile/ve/değil/yerine NEYSE Kİ ...
- ALLAH'TAN BAŞKA İLÂH YOKTUR değil İLÂH, ANCAK ALLAH'TIR!
- ALLAH'TAN FÂNÎ OLMAK ile/ve/||/<>/> ALLAH İLE BÂKÎ OLMAK
- ALLÂH[Ar.] ile ALLÂHUMME[Ar.]
- ALLAH[Ar.] ile İLÂH[Ar.]
- ALLÂH ile/ve ÂLEM
- ALLAH ile/ve/<> AŞK
( "Açıkladıkça" gizlenen. İLE/VE/<> Gizledikçe açığa çıkan. )
- ALLAH ile/ve/<> DİN
( [Aklın] Sınırı. İLE/VE/<> Terbiyesi. )
- ALLAH ve GÖNÜL
( Gözünü açan eşyayı, gönlünü açan Allah'ı görür. )
- ALLAH ile/ve/||/<>/>/< HAKİKAT ile/ve/||/<>/>/< MÂRİFET
( Perde, örtük. İLE/VE/||/<>/>/< Perde, örtük. İLE/VE/||/<>/>/< Açık, görülür, paylaşılır ve öncelikli. )
- ALLAH ile HAKK
( Kimlik. İLE Varlık. )
( Allah'a güvenenin yolu, Hakk'tır. )
- ALLÂH ile/ve HIZIR
( Hıdır ile Arapça'da "yeşil" anlamına gelen "ahdar" sözcüğü aynı köktendir. Hıdır, Allah'ta fâni olmuş bir kişinin gözüdür. )
- ALLAH > ISTILÂH
( Allah, kişiyi, ıstılâh eder. )
( Kişi, Allah olmaz! )
- ALLAH ile/ve PEYGAMBER
( Neyin/nelerin yapılmayacağını ve yapılacağını bildiren. İLE/VE Neyin/nelerin, nasıl yapılacağını ve yapılmayacağını bildiren. )
( Görünmez fakat bilinir. İLE/VE Görünür fakat bilinmez. )
( ... ile/ve VAHŞÛR )
- ALLAH ve RAHMAN ve İNSAN
( KİŞİ/İNSAN: Hak(k)'ı amaç edinen. )
( İsmi. VE Cismi. VE Tezâhürü. )
( İNSAN: Hakk ile Hakk olan, Hakk'ı kendinde bulan. )
( Allah'ın usturlabı, insandır. )
- ALLAH ile/ve/<> RAHMAN ile/ve/<> RAHİM
( Kimlik adı. İLE/VE/<> Varlık adı. İLE/VE/<> Eylem adı. )
- ALLÂHU A'LEMU Bİ-ZÂTİHÎ[Ar.] ile ALLÂHU A'LEMU Lİ-ZÂTİHÎ[Ar.]
- ALLAIS AÇMAZI ile/ve/||/<> İKİ ZARF AÇMAZI ile/ve/||/<> ST. PETERSBURG AÇMAZI
- ALLAK BULLAK (OLMAK/ETMEK)
( HERC Ü MERC )
- ALLAK BULLAK ile HALLAÇ PAMUĞU GİBİ
- ALLÂM[Ar.] ile ALLÂME[Ar.]
- ALLÂME ile FERİŞTAH
- ALLAYIP PULLAMA
- ALLEGE vs. ASSERT vs. CLAIM vs. RECKON
- ALLEGRO[İt. < Mutlu, sevinçli.] ile ALLEGRETTO[İt.]
( Hızlı, canlı çalmak/çalınan. İLE Allegro'dan daha yavaş tempoda çalmak/çalınan. )
- ALLELE ile LOKUS
( Bir genin, alternatif biçimi. İLE Bir genin, kromozom üzerindeki konumu. )
- ALLEM KALLEM (ETMEK)
( Bir işi istediği duruma getirmek için her türlü kurnazca çareye başvurma. )
- ALLI-PULLU
- ALLIGATOR vs. CROCODILE
- ALLOGREFT değil/yerine/= TÜRDEŞ YAMA
- ALLUSION vs. CRITICISM
- ALLUSION vs. DELUSION
- ALLUSION vs. ILLUSION
- ALMAK ile/ve/değil/yerine/||/<>/> AŞMAK
- ALMAK ile EDİNMEK
( TO GET vs. TO OBTAIN )
- ALMAK ile/yerine EDİNMEK
- ALMAK ile/yerine EDİNMEK
- ALMAK ile/ve KABUL ETMEK
( TO GET vs./and TO ACCEPT )
- ALMAK ile/ve/<> ÖĞRENMEK
- ALMAK ile SATIN ALMAK
( ... ile ŞİRÂ' )
( TO TAKE vs. TO BUY )
- ALMAN:
İDEALİZMİ ile ROMANTİZMİ
- ALMANAK değil/yerine/= YILLIK
- ALMANDİN[Lat.] değil/yerine/= SEYLAN TAŞI
- ALMANYA, ... ve/||/<> İSPANYA, ...
( ... Hollanda'lıları denize doğru iterek, deniz üzerinden, öteki anakaradakileri sömürgeleştirmelerle ayakta kalmak zorunda bırakmıştır. VE/||/<> ... Portekiz'lileri denize doğru iterek, deniz üzerinden, öteki anakaradakileri sömürgeleştirmelerle ayakta kalmak zorunda bırakmıştır. )
- ALMOST vs. NEARLY
- ALNAÇ/CEPHE
( Bir şeyin ön tarafı/yüzü. )
- ALNI ile/ve KALBİ ile/ve KAPISI AÇIK OLMAK
- ALO ile/ve/||/<> HELLO[İng.] ile/ve/||/<> MOSHI MOSHI[Jap.]
- ALOESTEZİ[Fr.] değil/yerine/= DUYARLILIK BOZUKLUĞU
- ALOFENİK/HİBRİT/KİMERİK ile/||/<> ALOJENİK ile/||/<> ALOMETRİ ile/||/<> ALOMETRİ DENKLEMİ ile/||/<> ALOPATRİ ile/||/<> ALOPATRİK MODEL ile/||/<> ALOSTERİ ile/||/<> ALOSTERİK PROTEİN ile/||/<> ALOTANIMA ile/||/<> ALOZİM
( Gözelerinde birden fazla genotip bulunan organizmalar.[İki farklı türün çiftleşmesiyle oluşan döl olarak da bilinir. En bilinen örneği, at ile eşeğin çiftleşmesi ile oluşan katırdır.] İLE/||/<> Aynı türe ait olmasına karşın bireylerin genlerinin farklı olması.[Homo sapiens türünde, tek yumurta ikizleri dışındaki her birey, birbiriyle alojeniktir.] | Bir türün farklı üyelerinden elde edilen biyolojik nesnelerin bu türün başka bir üyesi için neyle karşılandığını tanımlar.[Alojenik kök göze] İLE/||/<> Gövde büyüklüğünün, gövdenin biçimine, anatomiye, fizyolojiye ve davranışa bağlı olan ilişkisini inceleyen bilim dalı.[Çoğu zaman, bir canlının gelişimi sırasında farklı parçalarının ya da boyutlarının farklı büyüme miktarı göstermesi için kullanılsa da sadece asimetrik büyüme çözümlemesini içermez. Bir organizmanın gövde biçimi, gelişim süresince farklı parçalarının oransal büyüme hızına bağlıdır. Gövdenin kendine özgü biçimini almasını sağlayan bu orantılı büyümeye alometrik büyüme denir.][Baş, insanın gelişimi sırasında gövdeye oranla daha yavaş, bacaklar ise daha hızlı gelişmektedir.] İLE/||/<> Genel formu y = bxa olan denklem.[y ve x karşılaştırılan iki değer, a ve b ise sabittir.[Büyüme, doğrusal/izometrik ise allometrik üstel "a" nın değeri 1'dir. a > 1 olduğunda, allometri pozitif, a < 1 olduğunda negatif olarak söylenir.] İLE/||/<> Farklı coğrafi alanlarda yaşamak ya da farklı bölgelerde yaşayan topluluklar. İLE/||/<> Bir popülasyonun yalıtıldığında seçilimin ve sürüklenmenin yalıtımının iki yanındaki popülasyonlara bağımsız olarak etki etmesi yoluyla türleşmenin gerçekleştiğini ileri süren varsayım.[Günümüzde bilimsel gerçek olarak görülmektedir.] İLE/||/<> Düzenleyici bir ligandın proteinin katalitik sahası dışındaki bir bölgeye bağlanması yoluyla ya da kovalent modifikasyon yoluyla bir proteinin konformasyonunun değişmesi yoluyla protein etkinliğinin değişmesi. İLE/||/<> En az iki farklı konformasyonu benimseyebilen ve bir ligandın bir bölgesine bağlanmasıyla oluşan konformasyonel değişikliğin proteinin ikinci bir bölgesindeki protein etkinliğini değiştirdiği proteinler. Bu proteinler, bir gözedeki bir molekülün başka bir türdeki bir molekülün yazgısını etkilemesine izin verir ve bu mekanizma enzim düzenlemesinde yaygın olarak kullanılır. İLE/||/<> Bir allojenik bireyin antijen sunan gözeler üzerindeki MHC moleküllerinin, T gözeleri tarafından tanınması.[In vivo ortamda allograf reddine ve karışık lenfosit reaksiyonuna[mixed lymphocyte reaction/MLR] neden olur.] İLE/||/<> Aynı lokusta bulunan farklı alellerden salgılanan farklı özellikteki enzimler. )
- ALOFTALMİ[Fr.] ile ALOKİNEZİ[Fr.] ile ALOMETRİ[Fr.] ile ALOPATİ[Yun.] ile ALOPESİ[Fr.] ile ALOTROFİ[Fr.] ile ALOTROPİ[Yun.] ile ALOZOM[Fr.]
( Gözün iris renginin değişikliği kusuru. İLE Gövdenin bir örgenini hareket ettirmek isteyince, onun yerine karşı yandaki örgenin hareket etmesi biçiminde beliren hareket bozukluğu. İLE Bir örgenin, gövdenin bütününe oranla daha hızlı gelişmesi bozukluğu. İLE Sayrıya verilen ilacın, sağlam biri üzerinde denendiğinde, sayrılığın belirtilerine karşıt belirtiler göstermesi. İLE Kıl ve saçların yokluğu ya da dökülmesi, kellik. İLE Çeşitli gıdalarla beslenme olanağı. İLE Bir nesnenin hiçbir kimyasal değişikli yokken ayrı özellikler gösterebilmesi. İLE Erillik/dişillik belirlenmesindeki kromozom. )
- ALOGAMİ[Fr.] değil/yerine/= TOZLAŞMA/TOZLANMA
( Eril örgenlerdeki çiçek tozunun, rüzgâr ya da böceklerin aracılığıyla çiçeklerin tepeciğine konması, döllenme. | Polen tanelerinin rüzgâr, böcek, su gibi etkenlerle dişi üreme gözelerine ulaşması. | Sporlaşma. )
- ALOGREFT/ALLOGRAFT[İng.] değil/yerine/= TÜRDEŞ YAMA
- ALOHA ile/ve BULA
( [Merhaba!] Hawaii'de. İLE/VE Fiji'de. )
- ALOJİ/ALOGIA[İng.] değil/yerine/= SÖZ YOKSULLUĞU
- ALONJ[Fr.] değil/yerine/= KAMBİYO SENETLERİNİN ARKA YÜZÜNDE YER KALMAMASI DURUMUNDA EKLENEN KÂĞIT
- ALONJ değil/yerine/= EKÇE
- ALONZO CHURCH ve/||/<> ALLEN TURING
- ALOPECİA AREATA ile/||/<> TELOGEN EFFLUVİUM
( Bağışıklık düzeninin saç köklerine saldırması sonucu saç dökülmesi. İLE/||/<> Stres ya da hormonal değişiklikler nedeniyle saç dökülmesi. )
- ALOPESİ/ALOPECIA[İng.] değil/yerine/= SAÇ YA DA KIL DÖKÜLMESİ | SAÇSIZLIK KELLİK
- ALOSENSİTİZASYON/ALLOSENSITIZATION[İng.] değil/yerine/= TÜRDEŞ DUYARLILAŞMA
- ALOTRANSPLANTASYON/ALLOTRANSPLANTATION[İng.] değil/yerine/= TÜRDEŞ NAKİL
- ALOTROPİ
( Ayrı biçimlenme. )
- ALPHORN ile DIDGERIDOO
- ALPİN[Fr.] ile ALPİNUM[Fr.]
( Dağların ağaç sınırının yukarısında kalan, sürekli yeşil çayırlar ile kaplı bölge. İLE Düzlüklerde, ovalarda Alp bitkileri yetiştirmek için kurulan botanik bahçeler. )
- ALPYILDIZI
( Dağların çok yüksek yamaçlarında rastlanan bir çiçek.[Lat. PARADISIA LILIASTRUM] )
- ALSANCAK (- İZMİR) = PUNTA
- ALT ÇENE DİŞLERİ ile/ve ÜST ÇENE DİŞLERİ
( ... İLE/VE Kökleri daha uzundur. [Yerçekimine karşı koymak üzere böyle olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.] )
- ALT ÇENE ve ÜST ÇENE
( CÂM-I SÎM[gümüş kadeh][mecaz]: Sevgilinin çenesi. )
( )
( ZEKAN[çoğ. ZÜKUN] )
( ZENAH/DÂN )
( LOWER JAW/MANDIBLE and UPPER JAW/MAXILLA )
- ALT DEĞİŞKE ile/ve ÜST DEĞİŞKE
- ALT DUDAK = ŞEFE-İ SÜFLÂ = LÈVRE INFÉRIEURE
- ALT EKSTREMiTE/LOWER EXTREMITY[İng.] değil/yerine/= BACAK
- ALT GEZEGENLER ile/ve/||/<> ÜST GEZEGENLER
( Merkür ve Venüs. İLE/VE/||/<> Mars, Jüpiter, Satürn. )
- ALT HAVA YUVARI ile GÖZ YUVARI ile HAVA YUVARI ile ISI/SICAK YUVARI(MAGMA KATMANI) ile IŞIK YUVARI ile İYON YUVARI ile RENK YUVARI ile SU YUVARI ile TAŞ YUVARI ile YER YUVARI
( ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE ... İLE Yer gazyuvarındaki atom ve moleküllerin, güneş ışınlarıyla iyonlaştığı, 80-400 km. yükseklikler arasındaki katman. İLE ... İLE 12 km. İLE 150 km. İLE ... İLE 5000 km. )
- ALT KISIM = KIT'A SÜFLÂ = PARTIE INFÉRIEURE
- ALT SINIF ile ALT ŞUBE ile ALT TAKIM ile ALT TÜR
- ALT-ÜST ETMEK ile YERLE BİR ETMEK
- alt. hor.[Lat. < ALTERNIS HORIS] değil/yerine/= İKİ SAATTE BİR
- ALTA SIRALAMA / ALT DİZİNLEME
( SUBORDINATION )
- ALTAMİRA[İsp.] değil/yerine/= KUZEY İSPANYA'DA BULUNAN RESİMLİ MAĞARALAR VE BÖLGESİ | MAĞARA RESMİ
- ALTAR ile ALTAR[Yun.]
( Semâvî - Arzî buluşma noktası. İLE Sunak. )
- ALTBİÇİM
( ALLOMORPH )
- ALTBİÇİMLİK
( ALLOMORPHY )
- ALTERASYON ile/||/<> ALİTERASYON
( Değişiklik. İLE/||/<> Ses yinelemesi. )
- ALTERATION vs. IMMEDIATELY ALTERATION
- ALTERATION vs./and CHANGING THE SELF
- ALTERNAN değil/yerine/= DEĞİŞİMLİ
- ALTERNANS[Fr.] ile ALTERNATÖR[Fr.]
( Ard arda dönüp gelme, nöbetleşe gelme. İLE Dalgalı elektrik akımı veren üreteç. )
- ALTERNANS/ALTERNANS[İng.] değil/yerine/= DEĞİŞİMLİ
- ALTERNATE vs. ALTERNATIVE
- ALTERNATİF TIP yerine TAMAMLAYICI TIP
- ALTERNATİF[İng. < ALTERNATIVE] değil/yerine/= DALGALI
- ALTERNATİF ile OLANAK
( ALTERNATIVE vs. POSSIBILITY )
- ALTERNATİF ile/ve/||/<> TEKABÜLİYET
- ALTERNATİF ile/ve/değil UZANIM
- ALTERNATIVE vs. CHOICE
- ALTERNATIVE vs. POSSIBILITY
- ALTES[İt.] değil/yerine/= PRENS VE PRENSESLERE VERİLEN ONURLAMA SANI
- ALTHOUGH vs. THOUGH
- ALTI ÜSTÜ
- ALTI[6] ile ARTI[+]
- ALTI ile ALTI
( Rakam. İLE Bir nesnenin tabanı. )
- ALTIGEN ile/ve/<> DAİRE
- ALTİMETRE[Fr.] değil/yerine/= YÜKSEKLİKÖLÇER
- ALTIN KAPLAMA ile LAKE
- ALTIN KÖKÜ ile BOYA KÖKÜ ile EĞİR KÖKÜ/OTU ile HELVACI KÖKÜ/ÇÖVEN ile MEYAN KÖKÜ ile EK KÖK ile SAÇAK KÖK ile YUMRU KÖK
( Güney Amerika'da yetişen, kusturucu niteliği olan bir kök, ipeka. İLE ... İLE Dere ve durgun su kenarlarında yetişen, 50-125 santimetre yüksekliğinde, çok yıllık ve otsu bir bitki, eğir kökü. İLE Kökü ve dalları, suyu sabun katılmış gibi köpürten, kir temizleyici bir bitki. İLE Fasulyegillerden, 30-60 santimetre yüksekliğinde, tüysü yapraklı, mavimsi, mor çiçekli, tatlı olan toprak altı bölümleri hekimlikte ve serinletici içeceklerin yapımında kullanılan, çok yıllık otsu bir bitki. İLE Sapın yanlarından çıkan ince kök. İLE Buğdayda olduğu gibi asıl kökün çevresindeki ek köklerin gelişmesiyle oluşan kök topluluğu. | Kök boğazının hemen alt kısmından başlayıp çok dallanmış olarak toprakta yüzeysel biçimde gelişen kök. İLE Patates, pancar, yer elması gibi yumru biçiminde olan kök. )
( CEPHAELIS IPECA CUANHA cum ... cum ACORUS CALAMUS cum SAPONARIA OFFICINALIS cum GLYCYRRHIZA GLABRA cum ... cum ... cum ... )
- ALTIN ORAN ile/ve/||/<> [LUDOLPH]Pİ SAYISI
( 1.6180339887 ile/ve/||/<> 3.14...~ )
- ALTIN ORAN ve/<> FIBONACCI SAYILARI/DİZİSİ
( 1.6180339887 [φ = (1 + √5) / 2 = 1.6180339887498...] ve/<> 0, 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, 987 ... [son iki sayının toplamı alınarak devam edilir] )
( Dizideki ardışık iki sayının oranı, sayılar büyüdükçe Altın Oran'a yaklaşır. )
( MİMARLIK ÜZERİNE ON KİTAP - VITRUVIUS[Marcus Vitruvius Pollio, M.Ö. 80 ile 15] )
( Altin_Oran.mp4 [1] | Altin_Oran2.mp4 [2] )
( )
( Wikipedia'da... http://tr.wikipedia.org/wiki/Altin_oran )
( Okuduğunuz Herşeye İnanmayın: Salyangoz Kabukları ve Fibonacci Sayıları
Kişiler, mucizelere inanmak ister. Yaşamın tamamının mucizelerle dolu olmasını isterler. Her şeyin birbirine kusursuz bir biçimde oturmasını, olaylar, olgular ve sistemlerde hiçbir pürüz olmamasını isterler. Bu, insan türünün beyin yapısı ve çalışma ilkeleri düşünüldüğünde anlaşılırdır. Fakat yine de tanıdığımız en karmaşık yapı olan beynimizin, bu kadar basit hatalara düşebildiği gerçeğini göz önünde bulundurarak, etrafımızı incelerken çok daha dikkatli ve gerçekçi olmamız gerekmektedir. Burada, yardımımıza bilimsel yöntem ve analiz metotları koşmaktadır. Çünkü kişiler, kendilerini kandırmaya açıktır. Duygularına hemencecik yenik düşerler, bu bakımdan zaafları vardır. Söylediğimiz gibi, her şeyin büyüleyici, her şeyin sıradışı, her şeyin olağanüstü, her şeyin masalsı olmasını isteriz. Ancak doğa kusurludur. Bu kusurları görmemezlikten gelerek bilim üretemeyiz. Çünkü kusurlara bakarak, hataları anlayarak, eksiklikleri fark ederek sistemlerin nasıl çalıştığını, nasıl çalışmaları gerektiğini, neden kusursuz olamayacaklarını anlarız. Hatta bu sayede onları geliştiririz, doğadakilerden daha başarılı sistemler üretebiliriz.
HP, Apple, Netscape Communications gibi birçok büyük teknoloji firmasında yazılım mühendisi olarak görev almış olan, aynı zamanda astronomi, biyoloji, matematik gibi alanlarda araştırmalar yürüten, teknoloji ve bilim yazarlığı yapan, bilimin yayılması için konuşmalara katılan Akkana Peck, deniz kabuklarının matematiği ile ilgili bir araştırma yazısı üzerinde çalışırken ilginç bir gerçekle karşılaşmış. Hikayeyi bilirsiniz: doğada kusursuz bir matematik olduğu, ayçiçeklerinden salyangoz kabuklarına, kol uzunluğumuzdan çeşitli kentlerin bulunduğu coğrafi lokasyonlara kadar her şeyin "özel bir matematik" dahilinde olduğu iddia edilir. Hatta kimi zaman üniversitelerin animasyon birimleri ve grafikerleri bile bunu öyle bir göstermektelerdir ki, sanki doğada hakikaten tüm canlıların uyduğu bir matematiksel/geometrik düzen varmış gibi bir algı yaratılır. Kolumuzun toplam uzunluğunun dirseğimizden parmak ucuna kadar olan uzunluğa oranının "altın oran"a uymak zorunda olduğunu sanarız. Deniz kabuklarının ve deniz minarelerinin gerçekten de Fibonacci sayılarına mükemmel biçimde uyduğunu sanar, ayçiçeği tohumlarının kusursuz bir matematiği takip ettiğine inanırız. Bunların hepsi koca bir hatadır. Akkana Peck bu gerçekle yüzleşmesini şöyle anlatıyor:
"Bir arkadaşımın üniversitedeki matematik dersine Fibonacci sayılarıyla ilgili bilgi vermek üzere davet edilmiştim. Daha lisedeyken Fibonacci sayıları üzerine araştırmalar yapmaya başlamıştım ve onların büyüyen bir şehrin güç istasyonlarını planlamada nasıl kullanıldığını incelemiştim. Tüm bunları o derste anlatacaktım, dolayısıyla araştırmalarımda bulduğum tüm görselleri bulmaya ihtiyacım vardı. Bilirsiniz, çam kozalaklarındaki, çiçeklerin yapraklarındaki, ağaçlardaki dallanmalardaki matematiksel oranları, Altın Oran'ı, Fibonacci/Altın Spiralini, vb. doğadaki matematiği gösteren görsellere ihtiyacım vardı. Örneğin bir Nautilus kabuğunun nasıl harika bir biçimde Fibonacci sayılarına uyduğunu göstermeyi istiyordum.
Çam kozalaklarını topladım, bazı fotoğraflar çektim, slaytlar hazırladım ve iş, altın orana uyan spiralleri göstermeye geldi. Ufak bir GIMP metni hazırlayarak bilgisayarımın otomatik olarak Fibonacci spiralini oluşturmasını sağladım. Sonrasında, bir odacıklı Nautilus fotoğrafı aramaya başladım. Amacım, bu spirale ne kadar kusursuz biçimde uyduğunu göstermekti. Sonunda Wikipedia'dan harika bir örnek buldum. GIMP içerisine yapıştırdım ve üzerine altın spirali çizdim. Sonrasında ise birbirine uydurmak üzere boyutlarla oynamaya başladım. İmkansızdı. Hiçbir biçimde spiral, kabuğun şekline uymuyordu!
Ne kadar çabalarsam çabalayayım, hiçbir biçimde kabuk ile spirali uyduramadım. Ben de Google Images'ı kullanarak daha fazla kabuk fotoğrafı bulmaya çalıştım. Bulduğum hiçbir kabuk spirale uymuyordu! Hatta Fibonacci sarmalına yaklaşamıyordum bile!"
Akkana Peck, bu konuda yalnız değildir. Başlangıçta sözünü ettiğimiz düşünceler, halk arasına o kadar yerleşmiştir ki, bizim matematiğimizden doğan bazı oranların doğada halikulade bir biçimde olması gerektiğini sanarız. Evet, bu oranlar kabaca doğadaki organizmaların yapılarında rastlanabilir. Aslında bunda şaşılacak bir şey yoktur. Örneğin Fibonacci sayıları dediğiniz sayılar, kademeli olarak bir önceki toplama eklenerek artan sayılardır. Bir deniz minaresi kabuğu da, bir önceki zaman diliminde üretilen kabuk miktarının üzerine konarak arttığı için, elbette, ister istemez Fibonacci sayıları dediğimiz sayıya uyacaktır. Bir ayçiçeğinin tohumları, merkezden başlayıp etrafa yayılır. Altın spiral de, belirli bir merkezden başlayıp etrafa yayılan çizgilerden elde edilir. Dolayısıyla ikisinin birbirine uyması kaçınılmazdır. Bizler bu oranları tanımlarız. Bu oranlar, gökten inmezler. Eğer doğada, bu oranları tanımladığımız temele uyan bazı sistemler varsa, o sistemlerin sonucunda yine bu oranları görmemiz son derece anlaşılırdır. Hatta bu, kaçınılmaz bir sonuçtur.
Daha açık bir örneği şöyle verebiliriz: tüm sayı sistemleri etrafımızda kendini tekrar eden objeleri kategorize ederek gelişmiştir. 1, 2, 3 gibi sayılar, aslında kategorizasyon amacı taşır. Tek olan bir olguya "1" deriz. Kendini tekrar ediyorsa, bu sayıyı arttırırız. Sayılar böyle oluşmuştur. Tüm matematik, bunun üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla matematiği, doğadaki sistemleri tanımlamak için, doğadaki sistemlere bakarak geliştirdik. Örneğin matematikteki "türev" denen işlem, "değişim miktarını" verir. Dolayısıyla etrafımızda düzenli olarak değişen şeylere bakıp, türev hesabına uymalarına şaşıramayız. Ancak nedense bu matematiksel unsurların adı "altın oran" ya da "Fibonacci sayıları" gibi daha havalı isimler olunca, sanki özel bir anlamları varmış zannedilir. Halbuki tıpkı türev, integral, vb. matematiksel hesaplamalar gibi, bu oranlar da doğaya bakarak inşa ettiğimiz sistemlerin ürünüdür. Doğadaki sistemlerde bu matematiksel izleri görmemizde şaşılacak bir taraf yoktur.
Ancak sorun bu da değildir. Sorun, doğada bu oranlara uyduğu iddia edilen birçok sistemin, daha fazla sayıda veriyle gözden geçirildiğinde, bu oranlara hiç de uymadığını görmemizdir. Örneğin spesifik bir kişinin omuz-kol uzunluğunu, dirsek-kol uzunluğuna böldüğünüzde 1.618'e çok yakın bir sayı elde edebilirsiniz belki, ki bu "altın oran" olarak bilinir. Ancak 100 kişinin kolunu ölçtüğünüzde, bu orandan ciddi anlamda sapma olduğunu görürsünüz. Belki ortalamaları gene altın orana yakın olacaktır; ki bu son derece anlaşılırdır, çünkü bu oranların doğa yasalarının tanımından kaynaklandığı düşünülmektedir. Örneğin kütleçekiminin bir cismin yerden yüksekliğine etkisinin, ağırlıkla sınırlandırılmış olmasından ötürü birçok uzunluğun altın orana uymak zorunda olduğu düşünülmektedir ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. Altın oran, sonradan keşfedilen bir özellik değildir. Doğada var olan oranlardan çıkarılan bir özelliktir. Eğer ki etrafımızda altın orana uyan obje sayısı gerçekten çok fazlaysa, beynimizin de bu oranı daha hoş görecek biçimde evrimleşmesi kaçınılmaz bir sonuçtur.
Science News'te yayınlanan bir makalede deniz kabuklarının spiralleri ele alınmıştır. 1999 yılında emekli matematikçi Clement Falbo San Francisco'da bulunan Kaliforniya Bilim Akademisi'nde bir dizi Nautilus kabuğunun ölçümünü yaptı. Bulguları ilginçti: evet, kabuklar altın spiral gibi logaritmik bir seriyi takip ediyordu. Ancak kabukların oranı 1.24 ila 1.43 arasında değişiyordu. Ortalama oranları ise 1.33'e 1'di! Bu, 1.618 civarında olması beklenen altın orana yakın bile değildi!
Sonradan, 2002 yılında aynı sorunu John Sharp da fark etti. Ancak matematikçilerin bu bulgularına rağmen halk arasında halen bu oranların canlıların yapısını %100 yönettiği ve bu canlıların gövdelerinin bu oranlara %100 uyduğu gibi saplantılı bir sanrı bulunmaktadır. Sharp şöyle söylüyor:
"Bu yanlış iddiayla ilgili en ilgi çekici olan şey, ne kadar yaygın olduğudur. Hatta bu konuları daha iyi bilmeleri gereken matematikçiler bile bu hataya düşmektelerdir. İşte bu, neden geometrinin daha geniş olarak ve sıradan olmayan bir biçimde öğretilmesi gerektiğini göstermektedir. Sadece geometri de değil, şekiller ve oranların görsel estetiği de düzgün öğretilmelidir."
Burada son olarak şu sorun doğmaktadır: bir sayı, bir diğerine ne kadar yakın olursa, tamamen uyduğu söylenilebilir? Yukarıdaki sayılar arasındaki fark matematiksel olarak barizdir. Dolayısıyla 1.33 sayısını gidip de "1.618'e çok yakın, dolayısıyla bu canlılar altın orana uyuyor." dememiz olanaklı değildir. Daha önce de söylediğimiz gibi, spirallerin büyüme tipinden ötürü buna benzer bir orana uyması kaçınılmazdır. Eğer doğadaki bir sistemin, belirli bir orana uyduğunu iddia edeceksek, ondalık basamağından sonraki en az 2-3 adet değerin o orana birebir uymasını bekleriz. Örneğin pi sayısını kullanırken 3.14 olarak almak yeterlidir. Daha fazlası hesaba dikkate değer bir katkı sağlamaz (ancak dahasını eklerseniz hesabınızın isabetliliği artar). Daha azı ise kabul edilmez, çünkü çok yüksek hata payı demektir. Benzer biçimde, Dünya'nın yerçekim ivmesini 9.81 almak kabul edilebilirdir; ancak 10'a yuvarlamak ilkokul düzeyinde bir hesap yapılmıyorsa kabul edilemez. Benzer biçimde, bir sistemin altın orana uyduğu iddia ediliyorsa, o sistemden aldığınız oran en azından 1.62 civarında olmaldır ki genelde doğrudan 1.618'e uyması beklenir. Ancak 1.3 gibi bir sayının 1.618'e yakın olduğunu, dolayısıyla sistemin "altın orana kusursuz biçimde uyduğunu" söylemek akıl, bilim ve gerçek dışıdır. )
( ... VE/<> Fn = Fn-1 + Fn-2 )
( GOLDEN PROPORTION/RATIO/MEAN/SECTION and/<> FIBONACCI NUMBERS/SERIAL )
- ALTIN ORAN ve/||/<>/> TEKRARLAYAN ALTIN ORAN
- ALTIN ORAN ve YAŞAMSALLIK
( GOLDEN PROPORTION/RATIO/MEAN/SECTION and VITALITY )
- ALTIN ZEHİRLİ OK KURBAĞASI ile ALTIN KURBAĞA
( bkz. 22307 İLE 1966'da, bilimkişilerince tanımlanmış bir kurbağadır. Soyu tükenmeden önce Kosta Rika'nın, Monteverdi ormanlarında sıklıkla bulunurlardı. Ne yazık ki, 1989'dan beri hiçbir yerde görülememiştir.[Yiyecek azlığı ve iklim değişikliklerinden dolayı yok oldukları düşünülüyor.] Bunlar da çok zehirli kurbağalardandı. )
- ALTIN ZEHİRLİ OK KURBAĞASI ile KARA AYAKLI OK KURBAĞASI
( Dünyanın en zehirli kurbağası. İLE Dünyanın ikinci en zehirli kurbağası. )
( Adını, zehirlerini kamışçıkların ucundaki oklara bulayan yerliler vermiştir. [Şişe kapağı kadar ölçüdeki zehirle 10 kişiyi/insanı ya da 20.000 fareyi öldürebilecek kadar zehirlidir] )
( Kimi zaman nane yeşili, kimi zaman sarıdır. İLE Parlak turuncu ya da sarı renkte bir gövdesi, deniz mavisi bacakları vardır. )
( Keşfeden, Kaptan James Cochrane. [1823] İLE ... )
( APOSEMATİZM: Uyarı işareti. [Kurbağa ne kadar güzelse o kadar tehlikelidir.] )
( PHYLLOBATES TERRIBILIS cum PHYLLOBATES BICOLOR )
- ALTIN ZEHİRLİ OK KURBAĞASI ile SEMENDER[Fars. < Yun.]/SALAMANDRA[Fr.]
( ... İLE Kurbağagillerin kuyruklu takımından bir hayvan. | Ateşte yaşar [ateşte yanmadığına hatta ateşi söndürdüğüne inanılan] bir masal hayvanı. )
( ... cum SALAMANDRA MACULOSA )
- ALTIN:
SAF ile/ve/değil/<> SOM
( Sade(ce) altın. İLE/VE/DEĞİL/<> Altınla dolu. )
- ALTIN(PARA) ile/ve/değil/yerine/||/<> SÖZ/KELÂM
( Doğada. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Kişide. )
- ALTIN[Au] ile BAKIR[Cu]
( 118 Element Arasında Neden Altın Bu Kadar Değerli? )
( AURUM cum CUPRUM )
- ALTIN ile BUNDUKÎ[Fars.]
( ... İLE Bir altın para. [Türkçe'de "Fındık altını" denilen Bundukî adı, Venedik şehrinin Arapça adı olan Bundukiyye'den gelmiştir.] )
- ALTIN ve CIVA
( Civa, altının kardeşidir. )
- ALTIN ile/ve FLORİ[İt.]
( ... İLE/VE Altın para. )
- ALTIN ile GULDEN
( ... İLE Hollanda altını. )
- ALTIN ve GÜMÜŞ/FIDDA/SÎM/NUKRA
( Atom numarası 79, atomik kütlesi 196.97, ergime noktası 1064,76 ºC, kaynama noktası 2807 ºC, yoğunluğu 19.32 g/cm³, doğal olarak %100 bollukla 197 kütle numaralı [Au¹97;] kararlı izotopu biçiminde bulunan, 1.38MeV, ߯ ve 412keV gama ışınları yayınlayan, 2.7 gün yarılanma süreli 198 kütle numaralı radyoaktif izotopu [Au¹98;], tıpta, karaciğer sintigrafisinde kullanılan, havadan etkilenmeyen, sadece klor ve brom ile tepkimeye giren, dövülüp haddelenmesi kolay olduğundan dolayı kolay işlenebilen ve 10¯4 mm. kalınlığında yaprak haline getirilebilen, bazlarda ve hiçbir asitin tek başına etkileyemediği/çözündüremediği ancak hidroklorik ve nitrik asitlerin kral suyu denilen karışımında çözünen, yüksek değerli [1 ve 3 değerlikler alan], paslanmaz, parlak sarı renkli soy metal. [Au] VE Atom numarası 47, atomik kütlesi 107.88, yoğunluğu 10.5 g/cm³, ergime sıcaklığı 960ºC, kaynama sıcaklığı 1950ºC, kütle numarası 99-122 arasında yapay radyoaktif izotopları olan, ancak Ag¹07;[%51.35] ve Ag¹09;[%48.65] bolluk oranlarıyla doğal olarak bulunan, 107 ve 109 kütle numaralı kararlı izotopları, sırasıyla 30b ve 84b etki kesitleriyle nötron yakalayarak, kısa yarı ömürlü, ikisi de gama ve beta yayınlayarak bozunan Ag¹08; ve Ag¹10; radyoizotoplarına dönüştüğünden, nötron ölçümünde kullanılan fosfat camların etkinleştirilmesinde kullanılan, parlak, paslanmaz beyaz bir metal öğe. | En iyi iletkendir. )
( HACEREYN: İki taş. )
( L'OR et L'ARGENT )
( GOLD und SILBER )
( ZEHEB, NAZAR/NAZÂRET / NADAR/MADÂRET ve FIDDA
NESÎK[: Altın. | Gümüş.] )
( ZER ve SÎM )
( GOLD and SILVER )
- ALTIN ile/değil HELYODOR[Fr.]
( ... İLE/DEĞİL Altın sarısı renginde, berilden oluşan, kuyumculukta kullanılan bir taş. )
- ALTIN ile KOİNAJ
( ... İLE %90 Altın[Au] ve %10 Bakır[Cu] içerir. )
- ALTIN ile KREMİÇ
( ... İLE Avusturya altını. )
- ALTIN ile/değil PENES[Macarca]
( ... İLE Süs olarak kullanılan, ziynet altını taklidi, sarı tenekeden pul. )
- ALTIN yerine PUL(HİMÂRÎ MANIR)
- ALTIN ile/ve/||/<> SEZYUM
- ALTIN ile TİBR
( Sikke haline sokulmamış altın ve gümüş. | Toz halinde altın. | Altın külçesi. )
- ALTIN ile TİLLE[Fars.]
( ... İLE İşlenmemiş altın. )
- ALTIN ile YALDIZ
( ... İLE Eşyaya, altın ya da gümüş görünüşü vermek için kullanılan, sıvı ya da yaprak durumundaki altın, gümüş ve bunların taklidi olan madde. | Bu madde ile eşyalara yapılan süs. | Aldatıcı dış görünüş, göz boyama. )
- ALTIN ile ZER-İ MAGRİBÎ[Fars.]
( ... İLE Saf/hâlis ve iyi altın. )
- ALTIN ile ZERİK
( Eski İran'da, Dariüs devrinde bastırılmış altın para. )
- ALTIN ile/ve/||/<>/> ZERRİN[Fars.]
( ... İLE/VE/||/<>/> Altından yapılmış olan. | Altın gibi sarı olan. | Parlak. | Fulya. )
- ALTINDA EZİLMEK" ile "İÇİNDE BOĞULMAK"
- ALTINDA KALMAK ile/değil/yerine/< ALTINDAN KALKMAK
- ALTINTOP ile ALTINTOP
( Greyfurt. İLE İki çeneklilerden, uzun dikenli ve kürecikler hâlinde çiçekleri olan bir tür kaktüs. )
- ALTIPARMAK ile ALTIPARMAK
( Bir tür iri palamut balığı. İLE Ayrı renkte altı yolu olan kumaş. | Bu kumaştan yapılan gelin giysisi. )
- ALTIPLANO:
BATI CORDILLERA ile/ve/<> DOĞU CORDILLERA
( Bolivya'nın Güneybatı'sındaki dağlık bölgede yer alan Altiplano, ülkenin Güneybatı'sı boyunca uzanarak, And Dağları'nı iki kola ayırmaktadır.[Rüzgâra açık, soğuk ve yüksek bir bölge olmasına karşın, ülke nüfusunun 3/4'ü bu bölgede yaşamaktadır.][Başkenti La Paz ve Oruro gibi ülkenin tüm büyük kentleri, bu bölgede kurulmuş.][Bolivya'ya, "Republica del Altiplano(Yüksek Plato Cumhuriyeti)" da denilmektedir.] )
- ALTIPLANO ile LA PAZ
( ... İLE Bolivya'nın başkenti La Paz, Altiplano'dan 434 m. düşük rakımda kurulmuş olması nedeniyle, soğuk dağ rüzgârlarına karşı nispeten daha korunaklıdır. )
( ... İLE Güney Amerika'nın, güneşe en yakın kenti ve dünyanın en yüksek başkentidir. )
( ... İLE Yüksek rakım nedeniyle, La Paz'a giden turistler halsizlik çekmektelerdir.[La Paz'a gidip de, yükseltinin yarattığı hastalıktan dolayı ölen diplomatların gömüldüğü bir "Büyükelçi Mezarlığı" da varmış.] )
( ... İLE Deniz seviyesinden yükseklik, kentin bir bölümünde 4000 m.'ye yakın, öbür bölümünde ise 3200 m. kadar. Yani, aradaki fark yaklaşık 1 km. Bu yüzden, sıcaklık ve bitki örtüsünde olduğu kadar, ekonomik ve toplumsal etkinliklerde de büyük farklılıklar görülüyor. Düşük gelirli ailelerin yaşadığı mahalleler ve sanayi bölgesi, yüksek kesimlerde; orta halli ailelerin yerleşim bölgeleri ise daha alçak olan kesimde yer alıyor. Ama arada ters bir orantı var. Zenginlik arttıkça, "aşağılar" tercih ediliyor. La Paz'da, "yukarıdakiler"in sayısı, "aşağıdakiler"den çok fazla. Yani yoksulluk, "zirve"ye ulaşmış durumda. )
- ALTIPLANO ve/<> VALLES ve/<> ORIENTE
( Bolivya'nın, üç yerleşim bölgesi.[Dünyanın en yüksek yerleşim alanı.][3600 - 3800 m.] )
- Altına-Üstüne bak da KONUŞ!!!
- ALTJERİNGA = DÜŞLER ZAMANI
- ALTLI ÜSTLÜ
( FEVKANÎ TAHTÂNÎ )
- ALTO[İt.] ile ALTO[İt.]
( Çocuk ve kadın seleninde peslik. İLE Keman çeşidi. )
- ALTOBASO[İt.] değil/yerine/= YELKENİN ALT KENARI
- ALTSANMA ile/değil ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK
- ALTTA (KALMAK) ile/değil AŞAĞIDA (BEKLEMEK)
- ALTTAN ALMAK ile/ve İDARE ETMEK
- ALTÜST (ETMEK, OLMAK)
- ALTYAPI ile/ve/||/<> SÜREÇ
- ALTYAPI ile/değil ÜSTYAPI
( Üstyapıyı biçimlendirir. İLE/DEĞİL Altyapıyı değiştirir. )
- ALUMEL[Fr.] değil/yerine/= ALÜMİNYUM, MANGANEZ VE SİLİSYUM İÇEREN NİKEL ALAŞIMI
- ALÜMİN[Fr. < ALUMINE] ile ALÜMİNYUM[Fr. < ALUMINIUM]
( Suda çözünmeyen, 2050 °C'de eriyen, beyaz bir toz olan alüminyum oksit. [Al2O3] İLE Atom numarası 13, atom ağırlığı 26,98 olan, 660 °C'de eriyen, gümüş parlaklığında, beyaz, hafif bir öğe. [simgesi: Al] )
- ALUMİNA ile ALUMİNAT ile ALUMİNİT ile ALUNİT
- ALÜMİNYUM FOSFAT ile PEGANİT[Fr.]
( ... İLE Hidratlı, doğal alüminyum fosfat. )
- ALÜMİNYUM[Fr. < ALUMINIUM] ile ALPAKS[Fr. < ALPAX]
( Atom numarası 13, atom ağırlığı 26,98 olan, 660 °C'de eriyen, gümüş parlaklığında, beyaz, hafif bir öğe. [simgesi: Al] İLE Kolayca bükülebilen alüminyum ve silisyum karışımı. )
- ALÜMİNYUM ile/değil GALYUM
( ... İLE/DEĞİL Çok seyrek bulunan, alüminyumu andıran, yoğunluğu 5.9, atom ağırlığı 69.72 olan, 29.8 °C'de ergiyen öğe. [simgesi: Ga] )
- ALÜMİNYUM ile/değil/yerine KARBON
- ALÜN[Fr.] değil/yerine/= ŞAP[AR. < ŞABB]
- ALVEOL[US] ile/||/<> ALVEOLUS DENTİS
( Hava keseciği, petek, kovuk, çukur. İLE/||/<> Diş yuvası. )
- ALVEOL/ALVEOLUS[İng.] değil/yerine/= HAVA KESECİĞİ | DİŞ YUVASI
- ALYANS[Fr. < ALLIANCE] değil/yerine/= NİŞAN YÜZÜĞÜ
- ALZHEIMER ile/ve/||/<> BINSWANGER BELİRGESİ/SENDROMU
- ALZHEIMER ile KORSAKOFF SENDROMU
- ALZHEIMER ile/ve/||/<> PARKINSON
( 4 gen[1, 1, 14, 19, 21] + 7 gen. )
( ... İLE/VE/||/<> Beyinde dopamin üreten bölgedeki göze kaybı nedeniyle bu nesnenin az salınımı sonucu oluşur. )
- AM[Ar.] ile ÂM[Ar. çoğ. A'VÂM] ile AMM[Ar. çoğ. AMMÂT] ile ÂMM[Ar. < UMÛM] ile HAMM[Ar.] ile HAM[Ar.]
( Sevgi. | İstek, istemek, istenilen. | Dişillik örgeni, vajina. İLE Yıl, sene. İLE Amca. İLE Genel/umûmî, herkese ait. İLE Şiddetli hararet. )
- ÂM[Ar.] ile SENE[Ar.]
- AM[İ]YOTONİ ile/||/<> AM[İ]YOTROFİ
( Kas gergi yitimi. İLE/||/<> Kas erimesi. )
- AMA NİYE? değil NİYE?
- AMA YİNE DE ... değil/yerine NEYSE Kİ ...
- ÂMÂ-İ MUTLAK ile/<> ÂMÂ-İ İZÂFÎ
( HİCÂB-I CELÂL: Mutlak körlük. )
- AMÂ[Ar.] ile A'MÂ[Ar.] ile AMA[Ar.]
( Körlük, görmezlik, manevi körlük, bilgisizlik. | Yağmur bulutları. | Altında ve üstünde hava bulun(may)an bulut. İLE Kör. | Bilgisiz/cahil. İLE Bağlaç, fakat. )
- Ama/fakat demeden DİNLE!!!
- Ama/fakat demeden SUS!!!
- AMA/UMA ile/ve LAMA
( Japon Buda rahipleri. İLE/VE Tibet Buda rahipleri. )
- AMA ile ANCAK
- ÂMÂ ile KÖR
( Köre renk, sağıra ahenk olmaz! )
( DARÎR[çoğ. ADIRRÂ]: Doğuştan kör. )
- AMABİLE[İt.] ile SEVİMLİ ÇALINACAK
( Bir parçanın, sevimli ve cana yakın çalınacağını anlatır. )
- AMAÇ:
AYRICALIK değil/yerine HİZMET
- AMAÇ:
BİRLİK ve/<> BÜTÜNLÜK
- AMAÇ/HEDEF:
"DAĞIN DORUĞUNDA" değil DAĞIN ARDINDA
( Dorukta olursa gözünde büyür fakat ardında olursa o "zorlu süreç", aşılabilecek yola dönüşür dinleyen için. )
- AMAÇ ile/ve/||/<> AMAÇLILIK
( ... mit ZWECKMÄßIGKEIT )
- AMAÇ ile/ve/değil/yerine ARAÇ
( Amaç, aracın/araçların devrede oluş süreçlerinin tamamlanmış olduğu sonuç. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Araç, amaca/sonuca yönelik çabanın içinde kullanılanların/ uygulananların her bir ayrı işlev parçası ve/ya da bütünü. )
- AMAÇ ve/||/<>/> BİLİM
( Anlam doğar. VE/||/<>~> Açıklama sunar. )
- AMAÇ ve COŞKU
( AIM and EXUBERANCE | EBULLIENCE )
- AMAÇ ve/||/<>/> DEĞER
- AMAÇ ile/ve DİN
( AIM vs./and RELIGION )
- AMAÇ ile/ve/değil/<> GEREKSİNİM
- AMAÇ ile/ve/||/<> İŞLEV
( TELOS vs./and/||/<> ERGON )
- AMAÇ ile/değil KASIT
( [not] GOAL vs./but INTENTION )
- AMAÇ ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA/KEMÂL
- AMAÇ ile/ve SONUÇ
( AIM vs./and CONSEQUENCE/RESULT )
- AMAÇ ile/ve/||/<>/>/< UMUT
- AMAÇ ile/ve/değil/||/<>/< YEĞLENİLİRLİK/TERCİH EDİLİRLİK
- AMAÇ ile/ve/değil/||/<>/> YÖNELİM
- AMAÇ ile/ve YÖNTEM
( YÖNTEM ARAYIŞLARI - SARTRE kitabını okumanızı salık veririz. )
( AIM vs./and METHOD )
- AMAÇLAMAK ile/ve/değil/||/<>/< YELTENMEK
- AMADİNDA
( Afrika müziğine özgü, ağaç gövdelerinden yapılan bir tür ksilofon. )
- ÂMÂK[Ar. < MAAK/MAUK] ile A'MÂK[Ar. < UMK]
( Göz pınarları. İLE Derinlikler. )
( A'MÂK-I HAYAL adlı kitabı okumanızı salık veririz... )
- AMAL-İ ERBAA[Ar.] değil/yerine/= DÖRT İŞLEM
- ÂMÂL[< EMEL]
( ÜMİTLER, DİLEKLER, İSTEKLER )
- AMAM/ADOPTION MODEL FOR ANALYTICS MATURITY[İng.] değil/yerine/= ANALITİK OLGUNLUK BENIMSEME MODELİ
- Aman diyeyim SUS!!!
- AMAN ile/ve MEDED
( Hz. Muhammed. İLE/VE Hz. Ali. )
- Amansız KONUŞ!!!
- AMANT[Fr.] değil/yerine/= ÂŞIK
- AMARİLİS[Fr.] değil/yerine/= GÜZEL HANIM ÇİÇEĞİ/ÇOBAN ÇİÇEĞİ/NERGİS ZAMBAĞI
- AMAROKS FUGAKS/AMAUROSIS FUGAX[İng.] değil/yerine/= GEÇİCİ KÖRLÜK
- AMAROZ[Fr.] değil/yerine/= BAKAR KÖRLÜK
- AMARULA
( Meyvesinde alkol oluşan/bulunan ağaç/meyve. )
- AMASYA KÖPRÜLERİ'Nİ
- AMASYA ile AMASRA
( Orta Karadeniz'de. [Çorum - Merzifon - Amasya] İLE Batı Karadeniz'de. [Zonguldak - Bartın - Amasra] )
- AMATÖR TUTUM ile ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK
( AMATEUR ATTITUDE vs. MODESTY )
- AMATÖR/LÜK ile PROFESYONEL/LİK
( Genel kabul ile tanımlanan. )
( Sanatta, tam tersi! )
- AMATÖR ile AZ ANLAYAN
- AMATÖR değil/yerine/= ÖZENGEN/İSTEGEN
- AMATÖR ile/ve/= PES ETMEMİŞ AMATÖR/PROFESYONEL
- AMAZON IRMAĞI ve/||/<> ORNACO IRMAĞI
- AMAZON[Fr. < Lat.] ile AMAZON ["AMOZON" değil!]
( Savaşa katılan kadınlara eski çağların Amazonlarına benzetilerek verilen san. | Kadınların giydiği giysi. | Memesiz. İLE Güney Amerika'daki dünyanın en geniş ormanı ve ırmağının adı. )
- AMAZON ile/ve/<> GOOGLE ile/ve/<> FACEBOOK ile/ve/<> MICROSOFT ile/ve/<> APPLE ile/ve/<> ORACLE
( )
- AMAZONİT ile/||/<> KRİZOKOL/KRİSOKOL
( Yeşil mavi renkte bir feldspat. İLE/||/<> Mavi-yeşil renkte bir bakır silikat minerali. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 6-6.5 İLE/||/<> 2-4
Işık Kırma İndisi: 1.52-1.53 İLE/||/<> 1.57-1.60
Rengi: Yeşil mavi İLE/||/<> Mavi-yeşil
Molekül yapısı: KAlSi³O8 İLE/||/<> (Cu,Al)²H²Si²O5(OH)4·nH²O )
- AMBALAJ ile/ve/değil EŞİK
- AMBALE[Fr.] değil/yerine/= AŞIRI YÜKLEME SONUCU ULAŞAN DÜŞÜNEMEME, BUNALIM
- AMBAR/ARABA ile KOÇU[Macarca < KOCSI]
( ... İLE Süslü bir tür gezme arabası. | Direkler üzerine, yüksekte kurulmuş tahıl/zahire ambarı. )
- AMBAR ile SARPIN
( ... İLE Tahıl kuyusu, zahire ambarı. )
- AMBAR ile YARIM AMBAR
( Yapı yerinde kum, çakıl gibi maddeleri ölçmekte kullanılan, kenarları 75 cm. olan küp biçiminde ölçek. Eni, boyu, 1'er m., yüksekliği 42 cm. olan ambarlar da kullanılmaktadır. | Bu ölçeğin hacmi, 0,422 m³, 2,5 ambar yaklaşık 1 m³'tür. | Depo. İLE Kenarları 60 cm. olan küp biçiminde ambar. )
- AMBARGO[Fr. < EMBARGO] ile SANSÜR[Fr. < CENSURE]
( Bir nesnenin serbest sürümünü engellemek için konulan yasak, engelleyim. | Bir devletin, gemilerin kendi limanlarından ayrılmasını yasaklama buyruğu, engelleyim. | Bir ülkenin dış dünyayla ilişkilerini engelleme, engelleyim. | Bir kişinin başka kişilerle ilişkilerini engelleme, engelleyim. İLE Her türlü yayının, sinema ve tiyatro yapıtının hükûmetçe önceden denetlenmesi ve gösterilmesinin izne bağlı olması, sıkı denetim. )
( EMBARGO vs. CENSORSHIP )
- AMBARLAR ile AMBARLI
( Cevizlibağ - Zeytinburnu'nda. İLE Avcılar'da. )
- AMBER AĞACI ile/ve/||/<>/> AMBER ÇİÇEĞİ
( Baklagillerden, akasya cinsi, kışın yaprağını döken boylu bir çalı ya da birkaç metre boylanabilen dikenli küçük bir ağaç. İLE/VE/||/<>/> Amber ağacının toparlak, fındık büyüklüğünde, altın sarısı renginde güzel kokulu çiçeği. )
( ... cum ACACIA FARNECIANA )
- AMBERBARİS[Lat.] ile SARIÇALI/KADINTUZLUĞU/ÇOBANTUZLUĞU
( Ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, çiçekleri sarı, meyvesi ekşi ve kırmızı renkte, kabuğu ve kökü solucan düşürücü ilaç olarak kullanılan bir bitki. )
( BERBERIS VULGARIS )
- AMBIGUOUS vs. DIM vs. OBSCURE vs. UNLUCID VAGUE
- AMBİSYON[Fr.] değil/yerine/= ŞAN, ÜN, VARSILLIK DÜŞKÜNLÜĞÜ
- AMBİVALAN BAĞLANMA/AMBIVALENT ATTACHMENT[İng.] değil/yerine/= İKİRCİKLİ BAĞLANMA
- AMBİVALANS/AMBIVALENCE[İng.] değil/yerine/= İKİRCİKLİLİK
- AMBLEM[Fr. < EMBLEME] değil/yerine/= SİMGE, BELİRTGE/BELİRTKE
- AMBLEM ile LOGO
( Çizgi ve resimle yapılan işaretler. İLE Bir ürünün, şirketin ya da hizmetin adının, harf ve resimsel öğeler kullanılarak simgeleştirilmesidir. )
- AMBLİYOPİ[Fr.] ile AMETROPİ[Fr.]
( Görme gücünde azalma, görme yitimi. İLE Gözdeki kırılma hatası. )
- AMBOLALİ[Fr.] değil/yerine/= BİR KONUŞMA SIRASINDA SÖYLENİLENLERLE HİÇBİR BAĞLANTISI OLMAYAN SÖZCÜKLERİN SIK SIK ORTAYA ATILMASI SAYRILIĞI
- AMBOLİ[Fr.] ile/ve/||/<> EMBOLİZM[Fr.]
( Yabancı bir nesne kütlesinin damarları tıkayarak kan akımını engellemesi. İLE/VE/||/<> Bir damarın kan pıhtısıyla tıkanması. )
- AMBU/ARTIFICIAL MANUAL BREATHING UNIT[İng.] değil/yerine/= KESE-MASKE SOLUTMA BİRİMİ
- AMBULANCE değil AMBULANS
- AMBULANS SİRENİ ile POLİS SİRENİ ile İTFAİYE SİRENİ
- AMBULANS[Fr./İng. < AMBULANCE] değil HASTA TAŞIMA/NAKİL ARACI / CANKURTARAN
- AMBULATUVAR/AMBULATORY[İng.] değil/yerine/= AYAKTAN | GÜNÜBİRLİK
- AMCA-DAYI/EMMİ-DAYI
- AMCA ile/ve BABA
( [Biyolojik açıdan] Babayla kardeşlik bağlantısı olan eril gövdeli kişi/ye verilen ad. İLE/VE Testislerinde oluşan spermler aracılığıyla dünyaya gelinen kişi. )
( ... ile/ve EB )
( UNCLE vs./and FATHER )
- AMCA ile/ve/< DAYI[< TAGAY]
( Babayla kardeşlik bağlantısı olan eril gövdeli kişi/ye verilen ad. İLE/VE Anneyle kardeşlik bağlantısı olan eril gövdeli kişi. )
( (PATERNAL) UNCLE[Father's brother]. vs./and (MATERNAL) UNCLE[Mother's brother]. )
- AMD/KAST ile/ne yazık ki ŞİBH-İ AMD/KAST/ŞİBH-ÜL-HATÂ
( Niyet, kasıt, karar. İLE Birini kasten öldürme.[âlât-ı cârihadan olmayan bir şeyle] )
- AMEL
( NİYETİN TEZAHÜR ETMİŞ HALİ )
- Âmel et ve KONUŞ!!!
- AMEL-İ SÂLİH ile/ve/||/<> TAKVÂ
- AMEL:
ADÂLET ve/değil/||/<>/> İSTİKÂMET
- AMEL[Ar.] ile CA'L[Ar.]
- AMEL[Ar.] ile Fİ'L[Ar.]
- AMEL[Ar.] ile SUN'[Ar.]
- AMEL/E ile/ve/||/<> CAALE ile/ve/||/<> FAALE
( Eylemek/işlemek. İLE/VE/||/<> işlemek. İLE/VE/||/<> Kılmak. )
( Yineleme/tekrar edilme ve yön/istikamet varsa. İLE/VE/||/<> Yapı değişiyorsa. İLE/VE/||/<> Herhangi bir devinim/hareket ise. )
- AMEL ile/ve EMEK
( Dünyalık için. İLE/VE Ahiret için. )
- AMEL ile FİİL
( Sıfatla birlikte kullanılır. İLE Hareketin dışına çıkmak. )
( İnsan amel eder. İLE Allah'ın fiili vardır. )
- AMEL ve/<> İMAN
- AMEL ile/ve/> KİBİR
- AMEL ile UYGULAMA(TATBİK)
- AMELE[Ar. < ÂMİL] ile HAMELE[Ar. < HÂMİL]
( İşçi, emekçi, ırgat, amel eden. İLE Taşıyanlar, kaldıranlar. )
- AMELE ile FAİL
- AMELÎ FELSEFELER:
HULKÎ SAN'AT ile/ve SİYÂSET
- AMELİNE GÜVENMEK ile/ve/değil/yerine ALLAH'A GÜVENMEK
- AMELİYAT
- AMELİYAT:
DA VINCI İLE ile/değil/yerine OLAĞAN
- AMELİYAT:
GÖVDEDE ile/ve/<> ZİHİNDE
( Uyutmak gerek. İLE/VE/<> Uyandırmak gerek. )
- AMELİYAT[Ar.]/OPERASYON[İng. < OPERATION] değil/yerine/= İŞLEMCE/ONUMİŞLEM | İŞLEM
- AMELİYATIN BAŞARILI GEÇMESİ ile/ve (fakat) HASTANIN ÖLMESİ
- AMENAJMAN[Fr.] değil/yerine/= KESİLECEK AĞAÇLARIN BELİRLENMESİ
- AMENORE[Fr.] değil/yerine/= ÂDET GÖREMEME
- AMENSALİZM[Fr.] ile/>< KOMENSALİZM
( Bi̇r bi̇tki̇ türünün aynı ortamdaki̇ başka bi̇r bi̇tki̇ türünden ötürü geli̇şememesi̇. Bir organizmanın ötekine zarar verip kendisinin etkilenmediği ilişki. İLE/>< Bir organizmanın yarar sağlayıp ötekinin etkilenmediği ilişki. )
- AMENTIFÈRES = SEBLÎYE
- AMER[Fr.] değil/yerine/= ÇEŞİTLİ YAPRAK VE KABUKLARIYLA KOKULANDIRILMIŞ ACIMTIRAK BİR İÇECEK/İÇKİ
- AMERICAN ENGLISH - BRITISH ENGLISH
( 1960's - 1960s AIRPLANE - AEROPLANE ALUMINUM - ALUMINIUM ANALYZE - ANALYSE APARTMENT - FLAT APPETIZER - ENTREE, STARTER ARCHEOLOGY - ARCHAEOLOGY BABYSITTER - MINDER BAGGAGE - LUGGAGE BAKED POTATO - JACKET POTATO BAND-AID - ELASTOPLAST BANK TELLER - CASHIER BATHE - TAKE A BATH BATHROOM - THE TOILET BRACES[for teeth] - BRACE CAB - TAXI CAFETERIA - REFECTORY CALL - RING CAN - TIN CANDY - SWEETS CATALOG - CATALOGUE CHAPSTICK - LIP BALM CENTER - CENTRE CENTS - PENCE CHECK - BILL CHECK - CHEQUE CHECKERS - DRAUGHTS CLERK - SHOP ASSISTANT CLOSET - WARDROBE CLUMSY - CACKHANDED COLOR - COLOUR COOKIE - BISCUIT COTTON CANDY - CANDY FLOSS CURB - KERB DEFENSE - DEFENCE DETOUR - DIVERSION DIAPER - NAPKIN, NAPPY DRUGSTORE - CHEMIST EGGPLANT - AUBERGINE ELEVATOR - LIFT ERASER - RUBBER EXPENSIVE - DEAR FALL - AUTUMN FAUCET - TAP FAVORITE - FAVOURITE FIRE DEPARTMENT - FIRE BRIGADE FIRST FLOOR - GROUND FLOOR FLASHLIGHT - TORCH FREEWAY - MOTORWAY, CARRIAGEWAY GAME - MATCH GARBAGE - RUBBISH GAS(OLINE) - PETROL GLUE - GUM GRAY - GREY GUTTER - GULLY HALL - CORRIDOR HIGHWAY - MAIN ROAD HONEY - DARLING HONOR - HONOUR HOOD - BONNET HORNY - RANDY HUMOR - HUMOUR HUNGRY - PECKISH INTERSECTION - CROSSROADS JAIL - GAOL JELLY - JAM JEWELRY - JEWELLERY KILOMETER - KILOMETRE LABOR - LABOUR LADYBUG - LADYBIRD LAWYER - BARRISTER, SOLICITOR LEASH - LEAD LICENSE - LICENCE LICENSE PLATE - NUMBER PLATE LINE - QUEUE LITER - LITRE LIVING ROOM - LOUNGE LONESOME - LONELY MAIL - POST MAILBOX - POSTBOX MAILMAN - POSTMAN MANEUVER - MANOEUVRE MATH - MATHS METER - METRE MOLD - MOULD MOTOR - ENGINE MOVIE - CINEMA, FILM NAPKIN - SERVIETTE NEIGHBOR - NEIGHBOUR NUDIST - NATURIST OVEN - COOKER OVERALLS - DUNGAREES OVERPASS - FLYOVER PANTS - TROUSERS PARADE - CARNIVAL PAJAMAS - PYJAMAS PHARMACIST - CHEMIST POTATO CHIPS - POTATO CRISPS PRACTICE - PRACTISE PROGRAM - PROGRAMME RAILROAD - RAILWAY RAINCOAT - MACKINTOSH REALTOR - ESTATE AGENT RENT - HIRE RESTROOM - TOILET ROBE - DRESSING GOWN SEMESTER - TERM SHADES - SUNGLASSES SHOPPING CART/BASKET - TROLLEY SICK - ILL SIDEWALK - PAVEMENT SOCCER - FOOTBALL SPELLED - SPELT STORE - SHOP STROLLER - PRAM, PUSHCHAIR STYROFOAM - POLYSTYRENE SUBWAY - UNDERGROUND SUSPENDERS - BRACES SWEATER - PULLOVER, JUMPER THEATER - THEATRE TIRE - TYRE TRAILER - CARAVAN TRASH - RUBBISH TRASH CAN - BIN, DUSTBIN TRAVELER - TRAVELLER TRUCK - LORRY TRUNK - BOOT TUXEDO - DINNER JACKET UMBRELLA - BROLLY UNDERSHIRT - VEST UNDERWEAR - PANTS, KNICKERS VACATION - HOLIDAY VEST - WAISTCOAT WALLET - PURSE WINDSHIELD - WINDSCREEN YARD - GARDEN ZEE - ZED [ON SPELLING Z LETTER] ZIP CODE - POST CODE ZIPPER - ZIP ZUCCHIN - COURGETTE )
- AMERİKA ARMUDU(AVOKADO) ile ÇAKAL ARMUDU ile DAĞ ARMUDU ile HİNT ARMUDU
( Defnegillerden, Amerika'da yetişen bir ağaç. | Bu ağacın, armuda benzer yemişi. İLE ... İLE ... İLE ... )
( PERSEA GRATISSIMA cum ... cum ... cum ... )
( AVOCADO (PEAR) vs. ... vs. ... vs. ... )
- AMERİKA BADEMİ ile HİNT BADEMİ ile TAS BADEMİ
- AMERİKA BİZONU ile AVRUPA BİZONU, BONNACON, VAHŞİ İNEK ile HİNT BİZONU, GAUR
( Dışkılarını, 70 metrenin üzerinde bir mesafeye püskürterek kendilerini savunurlarmış. [Ortaçağ dönemine ait metinlerden] )
- AMERİKA ELMASI ile DAĞ ELMASI/YABANİ ELMA ile DEVE ELMASI ile FİL ELMASI ile KİRAZ ELMASI ile PAMUK ELMASI ile LÜBNAN ELMASI[TUFFÂH-İ LÜBNÂN] ile YER ELMASI/BADAT/TUFFÂH-ÜL-ARZ[Ar.]
- AMERİKA KARAAYISI ile ASYA KARAAYISI
( AMERICAN BLACK BEAR vs. ASIATIC BLACK BEAR )
- AMERİKA ÜZÜMÜ ile AYI ÜZÜMÜ ile BEKTAŞÎ ÜZÜMÜ ile ÇAVUŞ ÜZÜMÜ ile DENİZ ÜZÜMÜ ile KÖPEK ÜZÜMÜ ile KUŞ ÜZÜMÜ ile TİLKİ ÜZÜMÜ
- AMERİKA VİZONU ile AVRUPA VİZONU
( ... İLE Avlanma sırasında, nabızları, dakikada 300 kez atabilmektedir. )
( MUSTELA VISON cum MUSTELA LUTREOLA )
- AMERİKA'NIN İLK BAŞKANI:
GEORGE WASHINGTON ile/ve/değil/||/< PEYTON RANDOLPH
- AMERİKAN BEZİ = KAPUT BEZİ
- AMERİKAN İNGİLİZCESİ ile İNGİLİZ İNGİLİZCESİ
- AMERİKAN TİMSAHI ile TİMSAH[Ar.]
( Tatlı suda yaşarlar. İLE Bazıları tuzlu suda yaşarlar. )
( Karada saldırgan değildir. İLE Büyük ve saldırgandır. )
( Tek çenelerini kullanırlar. İLE İki çenelerini de kullanırlar. )
( ... İLE Daha uzun ve daha dar burunları vardır. Gözleri daha öndedir. Dördüncü dişleri alt çeneden dışarı taşar. )
( Mide özsularında, demir ve çeliği eritmeye yetecek kadar hidroklorik asit vardır. )
( ARCHOSAURIA: Timsahları, dinozorları ve kuşları içeren sürüngen öbeği. )
( CAYMAN[Amazonlar'da] ile ... )
( [kökeni/etimolojisi] EL LAGARTO DAS INDIAS[İsp. Hint kertenkelesi] ile KROKODEILOS[Yun.]: Kertenkele. [İlk kez Heredot kullanmıştır.] )
( | | )
(
Tarihin en büyük timsahı. [Avustralya, 1957. boyu 8,6 m.] )
( Yaşamları boyunca, 2000 civarında diş değiştirirler. İLE ... )
( Anne timsahlar, yuvalarındaki yumurtaların üstünde yatma olanağı bulamazlarsa yumurtaların serin ortamda büyümesiyle dişi timsahlar çıkıyor. Üzerlerinde yatma olanağı bulurlarsa yumurtaların sıcak ortamda büyümeleri sonucunda eril timsahlar çıkıyor. )
( 68 dişleri vardır. )
( Timsahlar, terlemez. )
( ... ile TİMSÂH[çoğ. TEMÂSÎH] )
( ... ile NEHENG/NİHENG[çoğ. NEHENGÂN] )
( ALLIGATOR vs. CROCODILE )
( ... cum CROCODILUS )
- AMERİKYUM[Fr. < AMERICIUM] = AMERİSYUM
( Atom numarası 95, yapay olarak elde edilen aktinitlerden bir öğe. [simgesi: Am] )
- AMERINDIAN
( Güney Amerika yerlileri. )
- AMETÇİ ile/||/<> AKLAM
( Osmanlı Dîvânı'nda, baş yazman olarak görev yapar. İLE/||/<> Resmi dairelerde yazı işleriyle ilgilenen bir bölüm. )
- AMETİST ile/||/<> GARNET
( Mor renkte bir kuvars türü. İLE/||/<> Genellikle kırmızı tonlarda olan bir taş. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 6.5-7.5
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.72-1.94
Rengi: Mor İLE/||/<> Kırmızı
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> Fe,Mg,Ca,Mn)³(Al,Fe,Cr)²(SiO4)³ )
- AMETİST ile/||/<> LARİMAR
( Mor renkli bir kuvars türü. İLE/||/<> Yalnızca Dominik Cumhuriyeti'nde bulunan mavi bir pektolit türü. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 4.5-5
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.60-1.61
Rengi: Mor İLE/||/<> Mavi
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> NaCa²Si³O8(OH) )
- AMETİST ile/||/<> SİTRİN
( Mor renkte bir kuvars türü. İLE/||/<> Sarı renkte bir kuvars türü. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 7
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.54-1.55
Rengi: Mor İLE/||/<> Sarı
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> SiO² )
- AMETİST ile/||/<> TURKUAZ
( Mor renkli bir kuvars türü. İLE/||/<> Mavi-yeşil renkli bir fosfat. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 5-6
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.61-1.65
Rengi: Mor İLE/||/<> Mavi-yeşil
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> CuAl6(PO4)4(OH)8·4H²O )
- AMETİST ile/||/<> ZİRKON
( Mor renkte bir kuvars türü. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir taş. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 7.5
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.92-1.98
Rengi: Mor İLE/||/<> Kahverengi, kırmızı, yeşil
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> ZrSiO4 )
- AMETRİN ile/||/<> AMETİST
( Ametist ve citrin karışımı. İLE/||/<> Mor renkte bir kuvars türü. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 7
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.54-1.55
Rengi: Mor ve sarı İLE/||/<> Mor
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> SiO² )
- AMETRİN ile/||/<> CİTRİN
( Ametist ve citrin karışımı. İLE/||/<> Sarı renkli bir kuvars türü. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 7
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.54-1.55
Rengi: Mor ve sarı İLE/||/<> Sarı
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> SiO² )
- AMETRİN ile/||/<> MORGANİT
( Ametist ve citrin karışımı. İLE/||/<> Pembe ila turuncu renkte bir beril. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7 İLE/||/<> 7.5 - 8
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.57 - 1.58
Rengi: Mor ve sarı İLE/||/<> Pembe ila turuncu
Molekül yapısı: SiO² İLE/||/<> Be³Al²Si6O08 )
- AMEZİT[Yun.] değil/yerine/= YAPRAKLI BİR MİNERAL
- AMFETAMİN[Fr.] değil/yerine/= UYANMA AMİNLERİ
( Efedrine yakın ilaçlar sınıfı. )
- AMFİ:
YUNAN ile/ve/||/<>/> ROMA
- AMFİ[Fr. < AMPHI] ile ODEON[Fr.]
( Dinleyicilerin oturduğu, sıraları arkaya doğru basamaklı olarak yükselen yapı. | Yunan ve Roma'da açık hava tiyatrosu. | Basamak basamak yükselen yer biçimi. İLE Temelde müzik icra edilen, genelde üstü kapalı amfi tiyatro biçiminde inşâ edilen yapılardır. | Eski Yunan'da müzisyenlerin konser verdiği basamaklı yer. )
- AMFİARTOZ ile/||/<> AMFİPATİK ile/||/<> AMFİZEM
( Çok az ya da özel durumlarda oynayabilen eklemler.[Kalça ve omurga arasındaki eklemler] İLE/||/<> Birbirine zıt, hidrofobik ve hidrofilik molekülün birlikte bulunması.[Yağların bu yapıda olması, canlılığın su içinde başlaması için önemlidir.] İLE/||/<> Dokularda normal durumların dışında hava bulunmasına bağlı genişleme.[Genellikle akciğerde görülür. Özellikle KOAH sayrılarında rastlanma sıklığı yüksektir.] )
- AMFİARTROZ[Fr.] değil/yerine/= YARI OYNAR EKLEM
- AMFİBOL[Yun.] ile AMFİBOL[Fr.]
( Piroksenlere yakın, siyah/esmer, yeşil renkli bir silikat grubu. İLE Sayrılığın başı ile iyileşme arasındaki süreç. )
- AMFİBOL[Yun.] ile HORNBLENT[Alm.]
( Piroksenlere yakın, siyah/esmer, yeşil renkli bir silikat grubu. İLE Doğal alüminyum, kalsiyum, demir ve magnezyum silikatından oluşmuş, koyu yeşil ya da kara renkte, parlak bir amfibol türü. )
- AMFİPATİK MOLEKÜL ile AMFOTER MOLEKÜL
( Hem hidrofobik hem de hidrofilik bölgeleri olan moleküller. İLE Hem asit hem de baz özellikleri gösteren moleküller. )
- AMFİPATİK ile AMFİPATİK MOLEKÜL
( Hem hidrofobik, hem de hidrofilik özellikler taşıyan moleküller. İLE İki uclu molekül olup göze zarında önemli rol oynar. )
- AMFİPATİK ile AMFOTER
( Hem hidrofobik, hem de hidrofilik bölgeleri olan moleküller. İLE Hem asit, hem de baz özellikleri gösteren moleküller. )
- AMFİTEATR[Yun.] değil/yerine/= ORTASI MEYDANLIK, ETRAFI GİDEREK YÜKSELEN SIRALARLA ÇEVRİLİ GÖSTERİ YERİ, TİYATRO
- AMFİZEM/EMFİZEM[FR. < EMPHYSÈME] değil/yerine/= SÜREĞEN BRONŞİT | HAVA YA DA GAZ GİRMESİ SONUCUNDA, BİR GÖZENİN/DOKUNUN ŞİŞMESİ | HAVA HAPSİ
- AMFOTER[Fr.] değil/yerine/= GEREK ASİTLERLE, GEREK BAZLARLA BİRLEŞEBİLEN NESNELER
- AMFOTER ile ASİDİK
( Hem asit, hem de baz olarak davranabilen nesne. İLE Proton veren nesne. )
- AMFOTER ile ASİT
( Hem asit hem baz olarak davranabilen bileşikler. İLE Proton verebilen bileşikler. )
- ÂMÎ
( "Aşağı tabaka"dan olan. )
- AMIA/AMERICAN MEDICAL INFORMATICS ASSOCIATION[İng.] değil/yerine/= AMERİKAN TIP BİLİŞİMİ DERNEĞİ
- AMİDA[Japonca](AMİTABHA[Sansk.])
( Arık Ülke'yi yönettiği varsayılan Buda'nın adı. Öyküye göre önceleri bir kralken tahtını bırakıp kaçınık derviş yaşamını benimsemiş, Bodhisattva'lık yeminleri etmiş. Bu yeminlerden birine göre adını içtenlikle anan herkesin ölümünden sonra "Arık Ülke"de tekrardoğumunu sağlamadıkça, en yüksek aydınlanmaya ulaşmamaya and içmiş. bkz. Jodo )
- AMİDA ile/ve NAMAZ
( Yahudilik'te. İLE/VE İslâm'da. )
( 3 rekat. İLE/VE 5 rekat. )
- AMİDON[Fr.] değil/yerine/= NİŞASTA
- AMİDÜR[Fr.] değil/yerine/= BİR METALİN BİR HİDROJEN ATOMUNUN YERİNE GEÇMESİYLE AMONYAKTAN TÜREYEN NESNE
- AMİGDALA ÇEKİRDEK ile/ve/||/<> PREFRONTAL KORTEKS
- AMİGDALA YOLU ile/ve/||/<> NEOKORTEKS YOLU
( Kısa ve hızlı. İLE/VE/||/<> Uzun ve yavaş. )
- AMİGDALEKTOMİ[Fr.] değil/yerine/= BADEMCİK AMELİYATI
- AMİKSİ[Fr.] değil/yerine/= NORMAL MUKOZA SALGISININ YOKLUĞU
- ÂMİL KUVVET ile/ve FAİL KUVVET
( Etken. İLE/VE Etkin. )
- ÂMİL/FAKTÖR değil/yerine/= ETMEN/ETKEN/NEDEN
- AMİLAZ[Fr. < AMYLASE] ile/||/<> AMİLOZ[Fr.] ile/||/<> ENZİM[Fr. < ENZYME]
( Bir kimyasal tepkimeyi gerçekleştiren ve onu hızlandıran, çoğunlukla protein yapısında olan organik nesne. İLE/||/<> Nişastasının %20'sini oluşturan, boyanabilir nesne. | Dokuların özel bir nesneyle dolmasından ileri gelen sayrılık. İLE/||/<> Nişastayı parçalayarak şekere çeviren bir enzim. )
- AMİN[Fr. < AMONYAK] ile ÂMİN[Ar. < İbr.]
( Amonyaktaki hidrojen yerine tek değerli hidrokarbonlu köklerin geçmesiyle oluşan ürünlerin genel adı. İLE "Allah kabul etsin" anlamında, duaların arasında ve sonunda kullanılır. )
- ÂMİN ile/ve ALLAH ALLAH
( Dua sonrası zikredilen. İLE/VE Alevî ve Bektâşî'likte dua sonrası zikredilen. )
- AMİN ile ÂMİN
( Kimya terimi. İLE Dua. )
- AMİN ile/||/<> ARİLAMİN[Fr.]
( ... İLE/||/<> Anilin tipinde nükleer aromatik amin. )
- AMİNO ASİT ile PEPTİD
( Proteinlerin yapı taşları niteliğindeki organik asit. | Bir ya da birçok amin ve asit işlevi içeren bileşikler. İLE İki ya da daha çok amino asitten oluşan protein bileşiği. )
( AMİNO-[Fr.]: Organik bileşiklerde bir amin görevi bulunduğunu gösteren ön ek. )
( AMINO ACID vs. PEPTIDE )
- AMİP[Yun.] ile ÖGLENA[Fr.]
( Amipler takımından, gövdesinin biçim değiştirmesiyle oluşan geçici kollar ya da ayaklar üzerinde sürünerek yer değiştiren, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan tek gözeli canlı. İLE Tatlı sularda yaşayan, kamçı biçimindeki uzantısı ile devinen, mekik biçimindeki tek gözeli canlı. | Botanikçilerin bitki, zoologların hayvan kabul ettiği canlı. )
- ÂMİR ile/ve/||/<> EMÎR
( Tek ve tekil buyruk/emir veren. İLE/VE/||/<> Çok ve çoğul buyruk/emir veren. )
- ÂMİR ile/ve MEMUR
- ÂMİR ile/ve MEMUR/BUYRUK/İŞYAR[dil devriminin ilk yıllarında]
- AMİRAL[Fr.] değil/yerine/= DENİZHAN
- AMİRAL ile VİSAMİRAL[Fr.]
( ... İLE Amiralden bir rütbe aşağıdaki deniz subayı. )
- ÂMM[Ar.] ile MÜBHEM[Ar.]
- AMME DAVASI değil/yerine/= KAMU ARANCI
- AMME EFKÂRI değil/yerine/= KAMUOYU
- AMME HÜKMİ ŞAHSİYETİ değil/yerine/= KAMU TÜZEL KİŞİLİĞİ
- AMME HUKUKU değil/yerine/= KAMU TÜZESİ
- AMME NİZAMI değil/yerine/= KAMU DÜZENİ
- AMME ZİRAİ[Ar.] ile KERAH
( 100 eski parmağa eşit olan, eski bir uzunluk birimi. İLE Amme zirai'nin 1/32'sine eşit, eski bir uzunluk ölçüsü. )
- AMME[Ar.] değil/yerine/= KAMU
- AMME değil/yerine/= KAMU
- AMNEZİ[Fr. < AMNESIE] ile PARAMNEZİ
( Bellek yitimi. İLE Bellek bozukluğu. )
- AMNEZİ/AMNESIA[İng.] değil/yerine/= BELLEK YİTIMİ
- AMNİYON/AMNİYOS[Alm. < Yun. < AMNION/AMNIOS] değil/yerine/= DÖL KESESİ
( AMNİYOSKOPİ[Fr.]: Amniyos sıvısının incelenmesi. )
- AMNİYON/AMNİYOS ile/||/<> AMNİYON SIVISI ile/||/<> AMNİYOSENTEZ
( Sürüngenlerde, kuşlarda ve memelilerde dölütü[embriyoyu] saran ve içinde amniyon sıvısı bulunan zar.[Karada yumurtlayan hayvanların tümünün yumurtasında da bulunan amniyon, balıkların ve kurbağagillerin yumurtalarında yoktur.] İLE/||/<> Amniyon kesesi içinde bulunan ve dölütün[embriyonun] nemli, su içeren bir ortamda yüzmesini sağlayan sıvı. İLE/||/<> Genellikle gebeliğin ikinci ya da üçüncü evresinde/trimesterinde yapılan doğum öncesi test.[Fetüsteki Down Sendromu gibi genetik bozukluklar ya da kromozonal bir durum olup olmadığının tanımlanabilmesi için kullanılır. Amniyosentez sırasında fetüsü çevreleyen amniyotik keseden az miktarda amniyotik sıvıyı çıkarmak için ince bir iğne kullanılır. Bu sıvı örneği daha sonra laboratuvarda test edilir. Gebelik sırasında fetüs, amniyotik kesenin içinde büyür. Amniyotik sıvı, fetüsü çevreler ve korur. Fetüsün bazı gözelerini de içerir.] )
- AMNOFİL[Fr.] değil/yerine/= KUMDA YETİŞEN, KUMU SEVEN BİTKİ
- AMONG vs. BETWEEN
- AMONYAK[Fr. < AMMONIAQUE]/NİŞADIR RUHU ile/||/<> AMİT[Fr. < AMIDE]
( Azot ve hidrojen birleşimi olan, keskin kokulu bir gaz. [NH3] | İçinde bu gazın eritilmiş bulunduğu su. İLE/||/<> Amonyağın hidrojeni yerine bir asit kökünün geçmesiyle oluşan birleşiklerin sınıf adı. )
- AMONYAK[Fr.] ile AMONYUM[Fr. < AMMONIUM]
( Azot ve hidrojen birleşimi olan, keskin kokulu bir gaz. [NH3] | İçinde bu gazın eritilmiş bulunduğu su. İLE Amonyaklı tuzlarda maden rolü oynayan bir birleşim kökü. [NH4] )
- AMONYAK/NIŞADIRRUHU ile/ve/<> NIŞADIR[Fars.] ile/ve/<> NIŞADIRKAYMAĞI
( ... İLE/VE/<> Amonyak tuzu. İLE/VE/<> Amonyum karbonat. )
- AMOR[Fr.] ile AMOR[Fr.]
( Bir tür kumaş. İLE "Öl! Öldürün!" buyruğu. )
- AMORA[İt.] değil/yerine/= "YELKEN AÇ!" UYARISI/BUYRUĞU
- AMORAL[Fr.] değil/yerine/= TÖRE/AHLÂK DIŞI
- AMORE ve/||/<>/< MORE ve/||/<>/< ORE ve/||/<>/< RE
( Sevgi/Aşk. VE/||/<>/< Ahlâk. VE/||/<>/< Söz. VE/||/<>/< Eylem. )
- AMORF KATI ile KRİSTAL KATI
( Belirli ve düzenli bir iç yapıya sahip olmayan katılar. İLE Düzenli bir kristal iç yapıya sahip katılar. )
- AMORF/AMORPHOUS[İng.] değil/yerine/= BİÇİMSİZ
- AMORFİZM/AMORPHISM[İng.] değil/yerine/= BİÇİMSİZLİK
- AMOROFOBİ[Fr.] değil/yerine/= ÂŞIK OLMA KAYGISI
- AMOROSO[İt.] değil/yerine/= SEVECENLİKLE, SEVGİYLE [MÜZİK]
- AMORTİ ETMEK değil/yerine/= GERİ KAZANÇLAMAK
- AMORTİSMAN[Fr. < AMMORTISSEMENT] değil/yerine/= YIPRANMA/AŞINMA PAYI
( Belirli bir borcun azar azar ödenmesi. | Bir kuruluşa yatırılan paranın, belirli bir süre içinde kazançtan ayrılan parayla geri alınması. )
- AMORTİSÖR[Fr. < AMORTISSEUR] değil/yerine/= YUMUŞATMALIK
( Motorlu araçlarda sarsıntı, sallantı vb. hareketlerin etkisini daha aza indiren, yayların gereksiz hareketlerini gidermeye yarayan düzenek. | Bu düzeni kuran öğe. )
- AMOTİVASYON/AMOTIVATION[İng.] değil/yerine/= GÜDÜSÜZLÜK
- AMP/ADENOSINE MONOPHOSPHATE[İng.] değil/yerine/= ADENOZİN MONOFOSFAT
- AMPATMAN[Fr.] değil/yerine/= İNŞAATTA KULLANILAN AYAKKABI
- AMPELOGRAFİ[Fr.] değil/yerine/= ASMA BİLİM
- AMPER ile VOLTAMPER[Fr.] ile KİLOAMPER ile MİKROAMPER
( Elektrik akımında şiddet birimi. İLE Dalgalı gerilimde, 1 voltluk bir gerilim altında, 1 amperlik bir akımın ürettiği güç birimi. İLE Değeri bin amper olan akım şiddeti birimi. İLE Amperin milyonda birine eşit akım şiddeti birimi. )
- AMPİLASYON[Fr.] değil/yerine/= SOLUK ALIP VERİRKEN, GÖGÜS ÇEVRESİNİN ÇAPINDA OLUŞAN DEĞİŞİKLİK
( AMPLİYOMETRE[Fr.]: Göğüs çevresini ölçerek, solunum hareketlerinin genliğini belirtmeye yarayan araç. )
- AMPİR[Fr. < EMPIRE]
( Fransa'da ortaya çıkıp daha sonra Avrupa'ya yayılmış olan yapı, mobilya, giyim vb.ne ait bir üslûp. )
- AMPIRİK VALİDİTE/EMPIRICAL VALIDITY[İng.] değil/yerine/= GÖRGÜL GEÇERLİLİK
- AMPİRİK/EMPİRİK[İng. < EMPIRICAL] değil/yerine/= DENEYSEL/DENEYİMSEL, GÖRGÜL / DOLAYSIZCA
- AMPİRİK ile EMPİRİK
( İkisi de aynı anlamda fakat seslendirilişleri kişilerin yeğlemesine göre değişiyor. )
- AMPİRİST değil/yerine/= DENEYİMCİ/DENEYCİ
- AMPİRİZM değil/yerine/= DENEYİMCİLİK/DENEYCİLİK
- AMPİYEM değil/yerine/= İRİNCE | AKCİĞER İRİNCESİ
- AMPİYESMAN[Fr.] değil/yerine/= GÖMLEK VE BENZERİ GİYSİLERİN ÜST TARAFINI ÇEVİREN PARÇA.
- AMPLİFİKASYON/AMPLİFİKATÖR[Fr. < AMPLIFICATEUR] değil/yerine/= YÜKSELTME/YÜKSELTEÇ
( Alçak ya da yüksek frekanslı akımların, yararlı etkilerini artırmaya yarayan araç. )
- AMPLİFİKASYON ile/||/<> AMPLİFİKATÖR
( Yükseltme. | Çoğaltma. İLE/||/<> Yükselteç. )
- AMPLİFİKASYON ile/||/<> AMPLİFİKATÖR ile/||/<> AMPLİFİYE ETMEK
( Çoğaltma, artırma, güçlendirme. İLE/||/<> Yükselteç. İLE/||/<> Çoğaltmak, artırmak, güçlendirmek. )
- AMPLİFİKATÖR/AMPLIFIER[İng.] değil/yerine/= YÜKSELTEÇ
- AMPLITUDE
( Genlik, dalganın en yüksek noktası~sıfır noktası arasındaki nicelik. )
- AMPLITUDE MODULATION (AM)
( Genlik modülasyonu, taşıyıcı dalganın genliğini, ses gibi iletilecek sinyallerin genliğine ve sıklığına uygun olarak değiştirme. )
- AMPLITÜT/AMPLITUDE[İng.] değil/yerine/= GENLİK
- AMPUL[Lat.]/LAMBA değil/yerine/= IŞIR
( Elektrik enerjisini ışığa çeviren araç. | İçinde sıvı durumda ilaç bulunan cam tüp. )
- AMPÜTASYON[Fr.] değil/yerine/= UC KESİMİ, ÇIKINTI BİÇİMİNDEKİ BİR ÖRGENİN TAMAMINI YA DA BİR BÖLÜMÜNÜ KESİP ALMA
- AMQP/ADVANCED MESSAGE QUEUING PROTOCOL[İng.] değil/yerine/= İLERİ MESAJ DİZİSİ PROTOKOLÜ
- AMSTERDAM ile BARSELONA ile PARİS ile NEW YORK ile DUBAİ
(
)
- AMU ile/ve/= DALTON
( AMU ve DALTON aynı birimdir. )
( Nötron ve protonun kütleleri yaklaşık bir dalton'dur. [Bir elektronun kütlesi nötron ya da protonun kütlesinin 1/2.000'i kadar olduğu için, atomun toplam kütlesi hesaplanırken, bu miktar ihmal edilir.] )
( DALTON YASASI: Bir ideal gaz karışımının toplam basıncı, karışımı oluşturan gazların kısmî basınçlarının toplamına eşittir. )
- AMUR[Fr.] değil/yerine/= SEVGİ, AŞK
- ÂMÛT[Fars.] ile AMUT[Ar.]
( Yalçın kayalarda ve yüksek yerlerde bulunan kuş yuvası. İLE Dikme, direk, sütun. )
- ÂMÛT[Fars.] değil/yerine/= KUŞ YUVASI
( Yalçın kayalarda ve yüksek yerlerde bulunan kuş yuvası. )
- AMUTAYUS
( Taş Buda heykelciği. )
- AMUZİ[Fr.] değil/yerine/= MÜZİK YETENEKLERİNDE BOZUKLUK
- AMYOSTENİ[Fr.] değil/yerine/= ENERJİ YOKLUĞU[İSTENÇLİ/İRÂDÎ HAREKETLERDE]
- AN be AN SUS!!!
- ÂN ve MEKÂN ile/ve/||/<> ZAMAN ve ZEMİN
- ÂN-BE-ÂN
( Gittikçe, yavaş yavaş. )
- ÂN-I DAİM ile/ve/değil/<>/< ÂN-I MUHAYYEL
- AN-I DAİM ile/ve HAKİKAT
- ÂN'!:
"KAYDETMEK" ile/ve/değil/ne yazık ki/||/<>/< KAYBETMEK
- AN'ANÂT[Ar.] ile ANANAT ile ANÂNET[Ar.]
( Gelenekler, rivâyetler. İLE Üçlü çatal.[Dirgen/diren benzeri bir araç.] İLE Eşeysel güçsüzlük, iktidarsızlık. )
- AN'ANE ile/değil ANNEANNE
( Gelenek. İLE/DEĞİL Annenin annesi. )
- ÂN'I YAŞAMAK değil ÂN'IN FARKINDALIĞIYLA YAŞAMAK
( "Ân'ı, yaşamak" sözü, "anlık düşünmek, hareket etmek, günlük öteki işleri/durumları gözardı etmek, kenara koymak, askıya almak" ya da "keyfî, ben merkezci hareket etmek" olarak DEĞİL yaşamın, olay/olguların, çevrenin, kendinin/zihnin her durum ve sürecinde, farkındalıklı ve nitelikli yaşama çabası -iddiasında değil!- içinde olunması gerektiği, gerekenin, gerektiği koşullarda ve zamanda yerine getirilmesi gerektiği anlamına gelir. Ancak, bu biçimde, farkındalıklı düşünülür, eylemsel yaşanırsa, yaşamın içinde olunacağı, sorumluluk alarak, felsefî anlayış, bilimsel tutum ve sanatsal duyarlılık ile sağlanabilir. )
( "An'ı yaşamak" ya da "An'da yaşamak" deyimleri, eksik ya da yanlış kullanılmakta, algılanmaktadır ne yazık ki.
"An'ı yaşamak", gün boyunca yaptığın/yaşadığın biçimde, An'ı(nı) da farkındalıklı, verimli yaşamaya işaret etmek, dikkat çekmek üzere kullanılır/kullanılmalıdır. Bu algı ve yorumla, hem gün içinde yapılan/yaşanılan işlerdeki zorunlulukları/gereksinimleri yerine getirir gibi, An'ı da aynı zorunluluklar oranında yaşamayı, hem de An'ın yoğunluğundaki bilinci/ni, gün içindeki işlerde de devrede tutarak, verimli bir tam gün geçirmeyi anımsa(t)maya yöneliktir.
"An'da yaşamak" da aynı biçimde, günlük işlerdeki çokluk ve verimlilik gibi An'da da zamanı verimli kılacak, farkındalıklı bir tutum içinde yaşamayı anımsa(t)maya yöneliktir.
Yani...
"AN'I YAŞAMAK" değil AN'I, FARKINDALIKLI YAŞAMAK;
"AN'DA YAŞAMAK" değil AN'DA, VERİMLİ/ÜRETKEN YAŞAMAK'tır! )
- AN[Ar.] ile ÂN[Ar.]
( -dan, -den. [ANH, ANHÂ] İLE En kısa süre. )
- ÂN[Fars.] ile -ÂN[Fars.]
( Güzellik çekimi/câzibesi, alım. | Şu, bu. İLE Çoğul edatı. [ŞÂH-AN: Şahlar] | Sıfat edatı. [HİRAS-ÂN: Şahlar] | Sözcüğü zarf yapan. [GÛY-AN: Söyleyerek] )
- AN/ŞİMDİ ile/ve/= GEÇMİŞ
( Geçmiş ve gelecek, ebedi şimdi'de birlikte var olur. )
( Kimseyi, geçmiş zamanlar uğruna ödüllendirmeyin. )
( PRESENT vs./and/= PAST
Past and future coexist in the eternal now. )
( JIN ile/ve/= ... )
- AN/ŞİMDİ ile/ve/= GELECEK
( PRESENT vs./and/= FUTURE )
- AN/LAHZA değil/yerine/= KIPI/KIRPIM
- ÂN ile ÂN-I DAİM
( ... İLE Güneş. )
- AN ile AN ile AN
( Zamanın bölünemeyecek kadar kısa bir bölümü. Kıpı, lahza, dem. İLE İki tarla arasındaki sınır. İLE Canlının, duygu ve davranışlar dışındaki süreç ve etkinliklerinin bütünlüğü.[An bulanıklığı/yorgunluğu.] )
( MOMENT vs. EDGE vs. MIND )
- ÂN ve/||/<>/> CÂN ve/||/<>/> CANÂN ve/||/<>/> CİHÂN
- AN ile DÖNEM
- AN ile/ve/değil EŞİK
- ÂN ile/<> ESNÂ
( En kısa zaman birimi. İLE/<> Ara, aralı, vakit, sıra. )
- AN ile/ve NOKTA
( Tek başlarına tanımlanamayan fakat tüm tanımların başlangıcılardır. )
( Kuşatılamaz, kavranamaz, tutulamazlar. )
- AN ve/<> VAKİT ve/<> ZAMAN
- ÂN ile/ve ZAMAN
( LÂM ile/ve CİM )
- ANA ARTER değil ARTER
- ANA BUDAK
( MOTHER NODE )
- ANA ÇELİŞKİ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ANA UC
- ANA GİBİ YÂR, BAĞDAT GİBİ DİYÂR OLMAZ değil ENÂ GİBİ YAR(UÇURUM), BAĞDAT GİBİ DİYÂR OLMAZ
- ANA KUCAĞI ve/<> BABA OCAĞI
- ANA MAKAMLAR
( * Çarğah
* Buselik
* Kürdi
* Rast
* Uşşak
* Neva
* Hüseyni
* Hicaz
* Hümayun
* Uzzal
* Zirgüle
* Karciğar
* Süzinak )
( Bu basit makamlar, 6 çeşit dörtlü ve beşliden yapılmıştır. Arka arkaya belirli aralıklara gelen 4 sese "dörtlü" 5 sese "beşli" denir. Bunlar şunlardır; Çargah, buselik, kürdi, rast, uşşak(hüseyni) ve hicaz dörtlü ve beşlileri. )
- Ana nüsha, aynen kopye edilmelidir. Satır satır, ana nüshaya uygun olarak bu istinsah işi yapılmalıdır. ve/> Sonra ana nüsha öteki nüshalarla yaprak yaprak kontrol edilmeli, farklılıklar çıkarılmalıdır.
- ANA ÖBEK ÖGESİ ile/||/<> GEÇİŞ ÖGESİ/ELEMENTİ
( [Periyodik tabloda] s ve p bloklarında bulunan ögeler. İLE/||/<> d ve f bloklarında bulunan ögeler. )
- ANA OMURGA değil OMURGA
- ANA TÜMCE
( MAIN CLAUSE )
- ANA-BABA (GÜNÜ)
( Bir ortamın çok kalabalık ve hareketli olduğu betimlenir. )
- ANÂ'[Ar.] ile ÂNÂ'[Ar. < ÂNÎ] ile A'NÂ'[Ar. < İNV] ile ANA[Ar.]
( Güçlük, zahmet, meşakkat. İLE Gece yarısı vakitleri. İLE Taraflar, nâhiyeler. İLE "Anne" sözünün/hitabının kısaltılmışı. )
- ANA/ESAS ÖRGENLER, ÇİÇEKTEKİ ÜREME ÖRGENLERİ = A'ZÂ-İ ASLÎYE = ORGANES ESSENTIELS
- ANA/KRALİÇE ARI = ARI BEYİ
( Her kovanda bir tane bulunan, üreme yeteneği olan arı. )
- ANA ile ANA ile ANA ile ANA(ANNE)
( Pencere anası, telaro. İLE Daha sonra sürülecek sıvanın kalınlığını ayarlamak için bir duvara vurulan alçı ya da sıva mastar, sıva anası. | Mermer, palladyen, mozaik gibi bir gereçle kaplanacak döşemelerin üzerine, düzlüğü ya da gerekli eğimleri sağlamak üzere aynı gereçten yer yer yapılan ve uygulamada üst noktalarına uyulan kılavuz tümsek. İLE Yaklaşık boyutları, 30/30 cm. olan, kerpiç blok. İLE Anne. )
- Ana ile KONUŞ!!!
- ANA değil/yerine/= ONA
- ANABOLİK ile/||/<> ANABOLİZM[A] ile/||/<> ANABOLİZAN ile/||/<> ANAEROB[İK] ile/||/<> ANAEROP
( Özümsel/yapımsal. İLE/||/<> Özümleme/yapım. İLE/||/<> Dirimleyici. İLE/||/<> Oksijensiz [yaşayan], havacıl olmayan, havasız, oksijensiz. İLE/||/<> Hava sevmez. )
- ANABOLİZAN/ANABOLISING[İng.] değil/yerine/= ÖZÜMLEYİCİ
- ANABOLİZMA[Fr.] ve/||/<> ANABOLİZAN[Fr.]
( Özümleme işlemlerinin tümü. VE/||/<> Proteinlerin kolay sentezlenmesini sağlayıp aşırı parçalanmasını azaltarak özümlemeyi artıran nesne. )
- ANACIL ile ANAÇ
( Annesine düşkün. İLE Şefkatli, anne gibi davranan. | Yavru yetiştirecek duruma gelmiş olan hayvan. | Yemiş verecek durumdaki ağaç. | İri, kart. | Kurnaz. | Deneyimli, bilgili. | Başına buyruk. )
- ANADOLU BİLGELİĞİ ve/> ANTİK MISIR ve/> ANADOLU BİLGELİĞİ
- ANADOLU HİSARI(GÜZELCEHİSAR/YENİCEHİSAR) ile/ve ANADOLU HİSARI
( Kale. [65 x 80 m.lik bir alanı kaplar. Duvarları 2.5 m. kalınlığındadır. 3 kulelidir.] İLE/VE Semt. [Adını bu kaleden almıştır] )
- ANADOLU HİSARI ile/ve ANADOLU KAVAĞI ile/ve ANADOLU FENERİ
( Kanlıca - Kandilli arasındadır. İLE/VE Boğaziçi'nin kuzeyinde, Karadeniz'in başlangıcındadır. )
- ANADOLU KÜLTÜRÜ ile/ve/<> ANADOLU KÜLTÜRLERİ
( )
- ANADOLU MERKEZLİ DÜNYA TARİHİ
- ANADOLU TÜRKÜLERİ ile/ve/değil İSTANBUL TÜRKÜLERİ
( Daha çok, doğal, insanî ya da çeşitli felâketlerden/sıkıntılardan dolayı yaşanan acılarıyla yazılır/yakılır. İLE/VE/DEĞİL Aşk acılarıyla yazılır/bestelenir. )
( ... İLE/VE/DEĞİL Karagöz-Hacivat gösterilerinde sıkça -ve her tipleme için ayrı- kullanılır. )
- ANADOLU UYGARLIĞI ile/ve/değil ANADOLU UYGARLIKLARI
- ANADOLU'DA:
HELVA "KARMAK/KARIŞTIRMAK" ile/ve/değil/||/<> HELVA BASMAK
- ANADOLU[Yun.] = AYDINLIK
( Doğu yönü, doğu yönündeki ülke. )
- ANADOLU ile/ve AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ
- ANADOLU ile ASYA (KITASI)
- ANADOLU ile/ve/||/<> RUMELİ
( Celâl. İLE/VE/||/<> Cemâl. )
( Asya kıtasında bulunan topraklarımıza verilen ad. İLE/VE/||/<> Avrupa kıtasında bulunan topraklarımıza verilen ad. )
- ANADONİ ile PASCAL UÇURUMU
- ANADROM[Yun.] değil/yerine/= YUMURTLAMAK İÇİN DENİZDEN IRMAKLARA GEÇİP YUKARI ÇIKAN BALIKLAR
- ANADUT[Yun.] değil/yerine/= DİREN/DİRGEN
( Ekin ve ot demetlerini arabaya yüklemeye ya da harmanı aktarmaya yarayan uzun saplı, üç dişli, ahşap araç. )
- ANAEROBİK[Fr. < ANAÉROBIQUE]/ANAEROBIC[İng.] değil/yerine/= OKSİJENSİZ ORTAMDA/KOŞULLARDA YAŞAYABİLEN | SERBEST OKSİJEN GEREKSİNIMSİZ
- ANAEROBİK ile/>< AEROBİK
( Oksijen olmadan enerji üretimi. İLE/>< Oksijenle enerji üretimi. )
- ANAFİLAKSİ ile/||/<> ANAFİLAKTİK/ANAFİLAKTOİD
( Tez, aşırı duyarlılık. İLE/||/<> Tez, aşırı duyarlı, aşırı duyarlılık [ile ilgili]. )
- ANAGENEZ[< Yun. ANA: Yukarı. | GENEZ: Temel.] ile KLADOGENEZ[< Yun. CLADOS: Dal. | GENEZ: Temel.]
- ANAGLİF[Fr.] ile/ve/||/<> ANAGLİPTİK[Fr.]
( Oymalı bir yapıt ya da kabartma heykel. İLE/VE/||/<> Körler için hazırlanan kabartmalı baskı biçimi. )
- ANAGOJİ ile ANALOJİ
( İlk nedene yükselmeye çalışılan düşünme yolu. Tümevarım türü. İLE Andırış, benzerlik, benzetim, örnekseme, kıyas. )
- ANAGRAM ve/||/<> FAKTORİYEL[!]
( )
- ANAHTAR[Yun.]["ANAKTAR" değil!]/MİFTÂH[Ar.] değil/yerine/= AÇKI/AÇAR
- ANAHTAR ile PAPAĞAN ANAHTARI
( ... İLE Saçtan yapılmış küçük çaplı boru ve bağlantı parçalarının sökülüp takılmasında kullanılan anahtar. )
- ANAHTAR ile/ve ÜST BAŞLIK
- ÂNAK[Ar.] ile A'NÂK[Ar.] ile A'NÂK[Ar. < UNK]
( Çok/en zarif. İLE Boynu uzun [kişi]. İLE Boyunlar, gerdanlar. | Yaprak sapları. | Rüzgârla kalkan toz bulutu. )
- ANAKARA ile ANKARA
- ANAKİKLİK/PALİNDROM ile AMBİGRAM
( Tersinden okununca da aynı anlamı veren sözcük ya da tümce. İLE Tersine çevirme. Sunulduğu biçimiyle okunabildiği gibi tam tersine çevrildiğinde de okunabilen görseller. )
( SANMA ŞAHIM | HERKESİ SEN | SÂDIKÂNE | YÂR OLUR
HERKESİ SEN | DOST MU SANDIN | BELKİ O | AĞYÂR OLUR
SÂDIKÂNE | BELKİ O | ÂLEMDE BİR | DİLDÂR OLUR
YÂR OLUR | AĞYÂR OLUR | DİLDÂR OLUR | SERDÂR OLUR
YAVUZ SULTAN SELÎM )
( )
- ANAKİKLİK ile AMBİGRAM
- ANAKLITİK/ANACLITIC[İng.] değil/yerine/= DUYGUSAL BAĞIMLILIK
- ANAKONDA ile YEŞİL ANAKONDA
( ... İLE Güneydoğu Asya'da ve Amazon ormanlarında yaşarlar. )
( ... İLE 9 m.'yi aşabilirler. 250 kg. ağırlığında olabilirler. )
( ... İLE Suda, karada oldukları kadar yavaş değillerdir. )
( ... İLE Dünyadaki en ağır yılandır. )
( ANACONDA vs. GREEN ANACONDA )
- ANAKRONİK değil/yerine/= ÇAĞAŞIMSAL, ÇAĞI GEÇMİŞ/ÇAĞA UYMAZ/ESKİMİŞ
- ANAKRONİZM değil/yerine/= ÇAĞAŞIM/TARİH YANILGISI/YANILTISI
- ANAKROT değil/yerine/= ÇENTİK | ÇIKAN KOLDA ÇENTİK | NABIZ | ÇENTİKLİ NABIZ
- ANAKROTİK/ANACROTIC[İng.] değil/yerine/= ÇENTİKLİ
- ANAKROTİZM[Fr.] değil/yerine/= AORT YETMEZLİĞİ DURUMUNDA NABIZ KAYIT EĞRİSİNDE GÖRÜLEN AŞIRI GENLİK
- ANALEKTA[Fr.] değil/yerine/= ÇEŞİTLİ YAZARLARDAN SEÇİLMİŞ ŞİİR YA DA DÜZ YAZI DERLEMESİ
- ANALEMMA[Yun.] değil/yerine/= GÜN İZİ
( Güneş saatinin üstüne oturduğu ortam ya da temel anlamına gelir. Daha sonra Güneş konumunun bir yıl boyunca her gün aynı zamanda ölçümü sonucu ortaya çıkan eğriyi nitelemek için de kullanılmaya başlanmıştır. )
( )
( "Gökyüzünde Zarif Bir Sekiz" yazısını okumak için burayı tıklayınız... )
- ANALEPSİ[Fr.]/NEKAHAT/NEKAHET[AR.] değil/yerine/= SAYRILIKTAN YENİ ÇIKMA
- ANALEPTİK değil/yerine/= GÜÇLENDİRİCİ
- ANALFABETİZM[Fr.] değil/yerine/= OKUR YAZARLIK
- ANALI-KIZLI (DOLAŞMAK)
- ANALİST[Fr./İng.] değil/yerine/= ÇÖZÜMLEYİCİ
- ANALİST ile/||/<> ANALİTİK ile/||/<> ANALİZ ile/||/<> ANALİZANT ile/||/<> ANALİZÖR
( Çözümleyici. İLE/||/<> Çözümsel, çözümleyici. İLE/||/<> Çözümleme. İLE/||/<> Çözümlenen [kişi]. İLE/||/<> Çözümleyici. )
- ANALIT/ANALYTE[İng.] değil/yerine/= ÇÖZÜMLEME ÖRNEĞİ
- ANALİTİK KİMYA ile/||/<> KROMATOGRAFİ
( Nesnelerin bileşimini ve yapısını analiz eden bilim dalı. İLE/||/<> Nesnelerin ayrıştırılmasını inceleyen bilim dalı. )
- ANALİTİK KİMYA ile/||/<> SENTETİK KİMYA
( Nesnelerin bileşimini ve yapısını analiz eden bilim dalı. İLE/||/<> Yeni bileşiklerin sentezini yapan bilim dalı. )
- ANALİTİK KİMYA ile/||/<> SPEKTROSKOPİ
( Nesnelerin bileşimini ve yapısını analiz eden bilim dalı. İLE/||/<> Işık ve nesne etkileşimlerini inceleyen bilim dalı. )
- ANALİTİK YARGI ile/ve SENTETİK YARGI
( A, A'dır. İLE/VE A, B'dir. )
- ANALİTİK/TAHLİLİ değil/yerine/= ÇÖZÜMLEMELİ/ÇÖZÜMSEL/ÇÖZGÜLÜ/ÇÖZGÜSEL
- ANALİTİK ile/ve/||/<>/> SENTETİK
( İkili. İLE/VE/||/<>/> Üçlü. )
( [bilgiyi] Genişletmiyorsa. İLE/VE/||/<>/> Genişletiyorsa. )
( Apriori. İLE/VE/||/<>/> Aposteriori. )
- ANALİZ ETMEK/TAHLİL ETMEK değil/yerine/= ÇÖZÜMLEMEK/ÇÖZGÜLEMEK
- ANALİZ[İng.]/TAHLİL[Ar.] yerine ÇÖZÜMLEME/ÇÖZGÜ
- ANALİZÖR[Fr.] değil/yerine/= ANALİZ YAPAN ARAÇ YA DA ÖRGEN
- ANALJEZİ/ANALGESIA[İng. < Yun.] ile ANALJEZİK/ANALGESIC[İng. < Yun.]
( Ağrı kesimi/ağrı yitimi. İLE Ağrı kesici/ağrı keser. )
- ANALOG ile/||/<> ANALOJİ
( Benzeşik, işlevdeş. İLE/||/<> Benzeşim, işlevdeşlik. )
- ANALOG ile DİJİTAL
( Sürekli değişen ve kesintisiz bir sinyal kullanır.[eski tip radyo dalgaları gibi] İLE Kesikli ve belirli aralıklarla değişen sinyaller kullanır.[bilgisayar verileri] )
( ANALOGUE vs. DIGITAL )
- ANALOJİ[Yun.]/KIYAS[Ar.] değil/yerine/= ÖRNEKSEME
- ANALOJİ[Yun.] ile/ve/||/<>/> ANALOJİK[Fr.] ile/ve/||/<>/> ANALOG[Fr.]
( Bazı ortak yönleri olan iki şey arasındaki benzeşme, örnekleme. İLE Örneksemeli, andırmalı. İLE Benzeşimli. )
- ANALOJİ ile HOMOLOJİ
- ANALOJİ ile/ve METAFİZİK
- ANALYSIS vs. INTERPRETATION
- ANAMNEZ[İng. < ANAMNESIS] değil/yerine/= ÖYKÜ ALMA / SAYRILIK ÖYKÜSÜ/GEÇMİŞİ
- ANAMNEZ ile/||/<> ANAMNESTİK
( Öykü, anımsama. İLE/||/<> Öyküsel, anımsayıcı. )
- ANAMORFOZ[Fr.] değil/yerine/= GÖRSEL SANATLARDA FİGÜRLERİN ÇARPITILMIŞ GİBİ GÖSTERİLDİĞİ PERSPEKTİF TEKNİĞİ
- ÂNÂN[Fars. < ÂN] ile ANÂN[Ar. < ANÂNE] ile A'NÂN[Ar. < UNK]
( Onlar. İLE Bulutlar. İLE Ağacın ucu. | Ufuklar. )
- ANANDA MUTLULUK
( Mutluluk. )
- ANÂNE[Ar.] ile AN'ANE[Ar. çoğ. AN'ANÂT]
( Bir bulut. İLE Gelenek, rivâyet. | Açıklamalar, tafsîlât. )
- ANANE/Vİ[Ar.] değil/yerine/= GELENEK/SEL
- ANAPLASTİ[Fr.] değil/yerine/= SAKATLANMIŞ BİR ÖRGENİN, GÖVDENİN BAŞKA BİR YERİNDEN ALINMIŞ PARÇAYLA ONARILMASI
- ANARTRİ[Fr. < Yun.]
( Dil tutukluğu, konuşma bozukluğu. )
- ANÂSIR-I CÜRMİYE[Ar.] değil/yerine/= SUÇ ÖĞELERİ
- ANÂSIR-I ERBA'ANIN YEDİ TABAKASI
( * ATEŞ TABAKASI(TABAKA-İ NÂRİYYE)
* DUHANİYE TABAKASI(TABAKA-İ DUHÂNİYYE)
* ZEMHERİYYE TABAKASI(TABAKA-İ ZEMHERİYYE)
* BUHARİYYE TABAKASI(TABAKA-İ BUHÂRİYYE)
* SU TABAKASI(TABAKA-İ MÂİYYE)
* TİNİYYE TABAKASI(TABAKA-İ TİNİYYE)
* HÂLİS TOPRAK TABAKASI(TABAKA-İ HÂLİSE) )
- ANASON ile ÇİNANASONU/YILDIZANASONU
( Maydanozgillerden, kokulu tohumu çeşitli ürünlerde kullanılan bir bitki. İLE Manolyagillerden, sarı renkteki çiçekleri anoson kokan, Japonya'da yetişen, meyveleri zehirli bir ağaççık. )
( PIMPINELLA ANISUM ile ILLICIUM ANISATUM )
- ANASTİGMAT[Fr.] değil/yerine/= ASTİGMATI OLMAYAN
- ANASTOMOZ/ANASTOMOSIS[İng.] değil/yerine/= AĞIZLAŞTIRMA
- ANATAZ[Fr.] değil/yerine/= DOĞAL TİTAN OKSİT
- ANATMAN(ANATTA[Palice])
( Ben'in yokluğu, ruhun yokluğu doktrini; kişisel, ayrık, sürekli bir benliğin var olmadığını savunan öğreti. Theravada Budizmi'nde varoluşun üç özelliğinden biri; Atman yok anlamına gelen bir sözcük. )
- ANATMAN[Sansk.] = ANATTA[Palice]
- ANATOMİ/ST / TEŞRİH/Çİ değil/yerine/= YİNBİLİM/Cİ
- ANATOMİ = ANATOMY[İng.] = ANATOMIE[Fr., Alm.] = ANATOMIA[İt., İsp., Lat., Yun.] = 'İLM el-TEŞRİH[Ar.] = KÂLBUDŞENÂSÎ[Fars.] = ONTLEEDKUNDE[Felm.]
- ANATOMİ ve ETİYOLOJİ ve PATOLOJİ
- ANATOMİ ile/||/<> FİZYOLOJİ
( + TIP )
- ANATOMİ ile HİSTOLOJİ ile İŞLEV/FONKSİYON
- ANATOMİ KARŞILAŞTIRMALI ANATOMİ
( Otçul, Etçil ve Hepçil arasındaki FaRkLaR... )
- ANATOMİ değil/yerine/= YİNYAPI
- ANATOMİK/BEDENSEL değil/yerine/= YİNSEL/YİNBİLİMSEL/ETYİNSEL
- ANATOPİZM[Fr.] değil/yerine/= GÖÇMENLERDE YER DEĞİŞTİRMEKTEN KAYNAKLANAN ZİHİNSEL BOZUKLUK
- ANATOSİZM[Fr.] değil/yerine/= ÖDÜNÇ VERİLMİŞ BİR PARANIN, DÖNEM FAİZLERİNİN ANA PARAYA EKLENMESİ
- ANAVASYA[Yun.] değil/yerine/= GÖÇMEN BALIKLARIN AKDENİZ'DEN KARADENİZ'E ÇIKMASI
- ANAVAŞYA[Yun.] >< KATAVAŞYA[Yun.]
( [göçücü balıkların, ...] Akdeniz'den, Karadeniz'e çıkması. >< Karadeniz'den, Akdeniz'e geçmesi[kışa doğru]. )
- ANAVATA[Yun.] değil/yerine/= KABA İPLİK ÜZERİNDE İBRİŞİM SARARAK YAPILAN NAKIŞ
- ANAXIMANDER ile ANAXIMENES
- ANAYASA "DEĞİŞİKLİĞİ TEKLİFİ" değil/yerine ANAYASA
( Burayı tıklayarak okuyabilirsiniz... )
- ANAYASA HUKUK BİLİMİNDE:
KLASİK DÖNEM ile SİYASAL BİLİM YAKLAŞIMI ile YENİ ANAYASA HUKUKU
( 1800 - 1950 arası. İLE 1950 - 1980 arası. İLE 1980 ve sonrası. )
- ANAYASA:
DEVLETİN SINIRLANDIRILMASI ve/||/<> TEMEL HAKLAR VE BİREY HAKLARININ GÜÇLENDİRİLMESİ
- ANAYASA ile/ve MEDÎNE VESÎKASI
- ANAYASALI DEVLET ile/değil/yerine ANAYASA DEVLETİ
- ANAYOL(CADDE) ile SOKAK
( MAIN ROAD vs. STREET )
- ANAZARKA değil/yerine/= YAYGIN ÖDEM
- ANBAR[Fars.] değil/yerine/= AMBAR
- ANBER
( Güzellerin saçı. [Ada balığının bağırsaklarında toplanan yumuşak, yapışkan~misk gibi kokan, kül renginde bir madde. | Güzel koku.] )
- ANBER-EFŞÂN
( Nihâvend makamı gibi başlayıp sonradan yegâhta karar veren makam. )
- ANBER-TER
( Güzellerin benleri~zülüfleri. | Gece. )
- ANCA ile/değil ANCAK
- ANCHORMAN[İng.] değil/yerine/= ANA HABER SUNUCUSU | BAŞKAN
- ANCILLARY ATTACHMENT and TEMPORARY INJUNCTION and NON PROS
( İhtiyati haciz. VE İhtiyati tedbir. VE Takipsizlik kararı. )
- AND vs. ALSO
- ANDA değil/yerine/= ORADA
( Orada. )
- ANDALUZİT ile/||/<> KİYANİT
( Renk değişimi gösterir. İLE/||/<> Mavi renkli ve sertliği değişken bir mineral. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7.5 İLE/||/<> 4.5 - 7
Işık Kırma İndisi: 1.63-1.64 İLE/||/<> 1.71 - 1.73
Rengi: Kahverengi, yeşil, kırmızı İLE/||/<> Mavi
Molekül yapısı: Al²SiO5 İLE/||/<> Al²SiO5 )
- ANDALUZİT ile/||/<> KRİZOBERİL
( Renk değişimi gösterir. İLE/||/<> Sarı-yeşil renkte ve sert bir mineral. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7.5 İLE/||/<> 8.5
Işık Kırma İndisi: 1.63-1.64 İLE/||/<> 1.74-1.75
Rengi: Kahverengi, yeşil, kırmızı İLE/||/<> Sarı-yeşil
Molekül yapısı: Al²SiO5 İLE/||/<> BeAl²O4 )
- ANDEZİN[Fr.] ile ANDEZİT[Fr.]
( Bir feldispat türü. İLE Volkanik bir kaya çeşidi. )
- ANDEZİN ile/||/<> LABRADORİT
( Plajiyoklaz feldspat mineralidir ve kırmızı-yeşil renkte. İLE/||/<> Işık altında renkli yansımalar yapar. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 6-6.5 İLE/||/<> 6-6.5
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.56-1.57
Rengi: Kırmızı-yeşil İLE/||/<> Çok renkli
Molekül yapısı: (Na,Ca)(Si,Al)4O8 İLE/||/<> (Ca,Na)(Al,Si)4O8 )
- ANDEZİN ile/||/<> SUNSTONE
( Plajiyoklaz feldspat mineralidir ve kırmızı-yeşil renktedir. İLE/||/<> İçindeki hematit ya da götit pulları nedeniyle parlayan bir feldspat. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 6-6.5 İLE/||/<> 6-6.5
Işık Kırma İndisi: 1.54-1.55 İLE/||/<> 1.54-1.55
Rengi: Kırmızı-yeşil İLE/||/<> Altın parıltılı
Molekül yapısı: (Na,Ca)(Si,Al)4O8 İLE/||/<> (Na,Ca)(Si,Al)4O8 )
- ANDEZİT[Fr.][< Andes Sıradağları] değil/yerine/= ANKARA TAŞI
( Plajiyoklazlı bir yanardağ kültesi. | Volkanik bir kaya çeşidi.
PLAJİYOKLAZ[Fr.]: Kalsiyum ve sodyum içeren feldispat. )
- ANDIRIM ile/ve/||/<>/< ANDIRIŞLAR KURAMI
- ANDIRIM ile/ve/||/<> BENZEŞİM
- ANDIRIM ile/ve/||/<> İMGELEM
- ANDIZ ile ANDIZ OTU
( Yaprakları dikenli olan bir tür ardıç. | Servi. | Kırlarda yetişen yabani bir otun kökü. İLE Birleşikgillerden, nemli yerlerde yetişen, sarı çiçekli, acı ve kokulu bir ot. )
- ANDIZ ile/değil ANIZ
( Yaprakları dikenli olan bir tür ardıç. | Servi. | Kırlarda yetişen yabani bir otun kökü. İLE Ekin biçildikten sonra tarlada kalan köklü sap. | Ekin biçildikten sonra sürülmemiş tarla. )
- ANDOKARDİT[Fr.] değil/yerine/= İÇ YÜREK ZARI YANGISI
- ANDREI KOLMOGOROV
( S = klogW )
- ANDROID[Fr./İng.] ile IOS
( )
( İnsan biçiminde otomat. | Telefon işletim düzeneği. İLE Apple telefon işletim düzeneği. )
- ANDROJEN[Fr.] değil/yerine/= BÖBREK ÜSTÜ BEZİ TARAFINDAN SALGILANAN ERİLLİK HORMONU
- ANDROJEN/TESTOSTERON ile/||/<> ANDROJENİ
( Erillik ile ilişkilendirilen gövde gelişimi, kıl uzaması, ses kalınlaşması gibi özellikleri oluşturan ya da bu özelliklerin gelişmesini uyaran bir kimyasal. İLE/||/<> Eril ve dişil görünüm özelliklerinin karışımı.[Biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet ya da eşseysel kimlik ile ilgili olabilir.] )
- ANDROJENİK ile/||/<> ANDROPOZ
( Eril. İLE/||/<> Eril yaş dönümü. )
- ANDROJİNİ/HÜNSÂ(ERSELİK)/HERMAFRODİT/MİZVÂCE
( Bir bireyde, hem erile, hem dişile özgü özelliklerin bulunması durumu. )
- ANDROLOJİ[Fr.] ile ANDROLOG[Fr.]
( Eril eşeysel örgenini incleyen bilim dalı. İLE Bu dalın uzmanı. )
- ÂNE, ÂSÂB[Ar.]
( Kasık. | Kasık kılı. )
- ANEKDOT[Fr. < ANECDOTE] değil/yerine/= ÖYKÜCÜK, KISA ÖYKÜ
( Bir söz ya da geniş bir olay içine yerleştirilmiş öykü. )
- ANEKDOT ile/||/<> ANEKDOTAL
( Öykücük, kısa öykü. İLE/||/<> Anısal. )
- ANELE[İt. < ANELLO] değil/yerine/= HALKA
( Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka. )
- ANEMAS KULESİ VE ZİNDANLARI ile/ve HERAKLEUS BURÇLARI
- ANEMİ[Fr.] ile PERNİSİYÖZ ANEMİ
- ANEMİ/K değil/yerine/= KANSIZ/LIK
- ANEMİ ile/||/<> HEMOKROMATOZ
( Kanda düşük seviyede hemoglobin ya da kırmızı kan gözesi bulunması. İLE/||/<> Gövdede aşırı demir birikimi. )
- ANEMİ ile/||/<> LÖSEMİ
( Kanda yeterli miktarda sağlıklı kırmızı kan gözesi bulunmaması. İLE/||/<> Kemik iliğinde olağandışı beyaz kan gözelerinin çoğalması ile ilişkili bir kanser türü. )
- ANEMİ ile/||/<> POLİSİTEMİ
( Kanda düşük seviyede hemoglobin ya da kırmızı kan gözesi bulunması./Kanda yeterli oranda sağlıklı kırmızı kan gözesi bulunmaması. İLE/||/<> Kanda yüksek seviyede kırmızı kan gözesi bulunması. )
- ANEMOFİLİ[Fr.] değil/yerine/= ANEMOGRAF[Yun.] değil/yerine/= ANEMOKOR[Fr.] değil/yerine/= ANEMOMETRE[Fr.] değil/yerine/= ANEMOSKOP[Fr.]
( Yel ile tozlaşan bitkilerin tozlaşma biçimi. İLE Yelin yönünü ve hızını kaydeden araç. İLE Yel ile dağılan tohumlar ve tohumlardan üreyen bitki. İLE Yel ölçer. İLE Yelin yönünü belirten araç. )
- ANEMOMETRE değil/yerine/= YELÖLÇER
( Yelölçer. )
- ANERJİ/ANERGY[İng.] değil/yerine/= BAĞIŞIKLIK YANITSIZLIĞI | ENERJİSİZLİK
- ANERJİ/K değil/yerine/= ENERJİ YOKLUĞU | ANTİJENE DUYARSIZLIK / DUYARSIZ
- ANEROİT[Fr. < ANEROIDE] = KADRANLI BAROMETRE
( Cıva yerine maden bir kutu kullanmak temeline dayanan kadranlı barometre. | Madenlerin esnekliği ile çalışan barometre. )
- ANEROTİZM[Yun.] değil/yerine/= ERKEK VE KADINDA EŞEYSEL TUTUKLUK, ZEVK AL(A)MAMA
- ANESTETİK/ANESTEZİK ile/||/<> ANESTEZİ ile/||/<> ANESTEZİST/ANESTEZİ[Y]OLOG
( Duyum yokluğu, duyumsuzlaştırıcı. İLE/||/<> Duyum yitimi. İLE/||/<> Anestezi uzmanı. )
- ANESTEZİ[Yun.] değil/yerine/= ANESTEZİYOLOJİ[Fr.] değil/yerine/= ANESTEZİK[Fr.] değil/yerine/= ANESTEZİST[Fr.] değil/yerine/= ANESTEZİYAN[Fr.]
( Duyu/m yitimi. İLE/VE/||/<> Anestezi bilimi ve onu tamamlayan tıbbî işlemlerin tümü. İLE/VE/||/<> Duyu yitimi sağlayan nesne. İLE/VE/||/<> Duyu yitimine yol açan nesne ya da sayrılıklar. )
- ANESTEZİ/ANESTHESIA[İng.] değil/yerine/= DUYUSUZLAŞ(TIR)MA
- ANESTEZİ/ST[Yun.] değil/yerine/= DUYUM YİTİM/Cİ / UYUŞTURMA
- ANESTEZİ değil/yerine/= DUYU YİTİMİ
- ANESTEZİ ile/değil/||/<> SEDASYON
- ANESTEZİK[Yun.] ile ANALJEZİK[Yun.]
( Gövdede [bölgesel] ya da beyinde [genel]. İLE Beyinde [bölgesel/noktasal]. )
- ÂNESTU Bİ BASARÎ[Ar.] ile AHSESTU Bİ BASARÎ[Ar.]
- ANETODERMİ[Fr.] değil/yerine/= LEKELERLE KAPLI DERİ BOZUKLUĞU
- ANEVRİZMA/ANEURYSM[İng.] değil/yerine/= BALONLAŞMA, TORBALAŞIM
- ANEVRİZMA ile/||/<> DİSEKSİYON
( Damar duvarında balonlaşma. İLE/||/<> Damar duvarının yırtılması ve kanın damar katmanları arasında birikmesi. )
- ANEVRİZMA ile/||/<> EMBOLİ
( Bir kan damarının duvarında balonlaşma. İLE/||/<> Kan damarında bir pıhtı ya da hava kabarcığı ile tıkanıklık. )
- ANGAJE[Fr./İng < ENGAGE] değil/yerine/= BAĞLAMAK/BAĞLANMAK
- ANGAJMAN[Fr./İng. < ENGAGEMENT] değil/yerine/= BAĞLANTI/ÜSTLENME
- ANGARYA[Yun.] değil/yerine/= YÜKLENTİ
( Bir kimseye ya da bir topluluğa zorla ve ücretsiz yaptırılan iş. (Yasaktır! [Anayasa md. 17]) | Usandırıcı, bıktırıcı, zorla yapılan iş. | Maldan ya da hizmetten ücretsiz yararlanma. Kölelik düzeninde köylünün derebeyine zorunlu ücretsiz hizmeti. | Savaş durumundaki bir devletin, kendi karasularındaki yabancı bir devletin ticaret gemilerine el koyarak bunlardan yararlanması. | Olağanüstü durumlarda, devletin vatandaşlara ait taşıtlarına el koyması. )
- ANGEL vs. ANGLE
- ANGER vs. REBELLION
- ANGLE vs. DIRECTION
- ANGLE vs./and SPEED
- ANGLEZ[Fr.] ile/ve/||/<> ANGLİKAN[Fr.] ile/ve/||/<> ANGLİKANİZM[Fr.] ile/ve/||/<> ANGLİSİZM[Fr.] ile/ve/||/<> ANGLO ARAP[Fr.] ile/ve/||/<> ANGLO AMERİKAN[Fr.] ile/ve/||/<> ANGLOFİL[Fr.] ile/ve/||/<> ANGLOSAKSON[Fr.]
( İngiliz biçimi. | Çizgileri sağdan sola yatık eğik yazı. | Tek bir erkek tarafından yapılan çok canlı bir dans. İLE/VE/||/<> İngiliz kilisesine bağlı kişi. İLE/VE/||/<> İngiliz Hıristiyan topluluğunun mezhebi. İLE/VE/||/<> Başka dillere geçmiş İngilizce sözcük ve deyimler. İLE/VE/||/<> İngiliz ve Arap atlarının soylarından yetişmiş at. İLE/VE/||/<> Ataları İngiliz, kendi Amerika'lı olan. İLE/VE/||/<> İngiliz dostu. İLE/VE/||/<> Anadili İngilizce olan. )
- ANGLİKAN ile ANGLOSAKSON
( İngiliz kilisesine bağlı olan kişi. İLE V. ve VI. yüzyılda Büyük Britanya'yı ele geçiren Cermen ırkından oymaklar. | Ana dili İngilizce olan kişi. )
- ANGORA:
AKRİLİK ve MOHER
( %50 ve %50 )
- ANGSTRÖM[< A. Joneas Angström]
- ANGSTRON
( Santimin yüz milyonda biri. )
- ANGÜLASYON ile/||/<> ANGÜLER
( Açılanma. İLE/||/<> Açısal. )
- ANGUT ile/ve KEPÇEBURUN
( Yaban ördeği. İLE/VE Bir tür yaban ördeği. )
- ANGUT ile/ve SÜNE
( Yaban ördeği. İLE/VE Bir tür yaban ördeği. )
- ANGUT ile/ve TAMAT
( Yaban ördeği. İLE/VE Bir tür yaban ördeği. )
- ANGUT ile/ve YEŞİLBAŞ
( Yaban ördeği. İLE/VE Eril yaban ördeği. )
( CASARCA FERRUGINEA cum ANAS PLATYRHYNCHOS )
- ANHÂ MİNHÂ : ŞUNDAN BUNDA, ŞU BU, ÖTEBERİ, ŞÖYLE BÖYLE EDEREK
- ANHASI-MİNHASI(YLA)
( Tüm ayrıntılarıyla. | Tamam(ıyla)/Hepsi. )
- ANHİDRE/ANHİDRÖZ ile/||/<> ANHİDROZ[İS]
( Susuz. İLE/||/<> Terlememe. )
- ANHİDROZ[Fr.] değil/yerine/= TER SALGISININ YOK OLMASI YA DA AZALMASI
- ANHİDROZ ile/||/<> HİPERHİDROZ
( Terleme yetersizliği ya da terleyememe. İLE/||/<> Aşırı terleme. )
- ANHİDROZ değil/yerine/= TERSİZ | SUSUZ
- ÂNÎ[Ar.] ile ÂNÎ[Ar.] ile ÂNÎ[Ar.] ile A'NÎ[Ar.]
( Alçakgönüllü. | Köle. | Meşgul. | Mustarib. | İşçi. | Müfettiş. | Tahsildar. [dişil ÂNİYE] İLE Bir an içinde, hemen, o anda, derhal. İLE Olmuş, kemâle ermiş. İLE Yâni. )
- ANI ile ... ÂNI
- ANI ile/ve/||/<> DÜŞ/HAYAL
( Geçmişe taşıyan. İLE/VE/||/<> Geleceğe taşıyan. )
- ANI ile/değil GÖZLEM
- ANİ ile/değil HANİ
- ANİ ile/değil HANİ
( Ansızın, birden. İLE/DEĞİL Nerede, ne oldu, nerede kaldı? )
- ANI ve/<> TANI
- ÂNİD[Ar.] ile ANÎD[Ar. < İNÂD]
( İnat eden, inatçı. İLE Çok inatçı. )
- ANÎF[Ar. < UNF] ile ÂNİF[Ar.]
( Sert, şiddetli. | Kaba/kötü tutumda bulunan. İLE Pek yakında geçen. )
- ANIHA
( Abhazya'da bir inanç. [Bu bölgede, her birinden bir ailenin sorumlu olduğu 7 adet "Anıha" vardır.] )
- ANİLİN[Fr.] değil/yerine/= YAPAY BOYA YAPIMINDA KULLANILAN ÇİVİT BİTKİSİNDEN YA DA TAŞKÖMÜRÜNDEN ELDE EDİLEN SIVI
- ANİM[Fr.] değil/yerine/= ISTAKOZ KUYRUĞU BİÇİMİNDE BİRBİRİNE GEÇME ÇELİK DİLİMLERDEN OLUŞAN ZIRH
- ANIMA MOTRIX ile/ve/||/<>/> VIS MOTRIX
- ANIMA ile/ve ANIMUS
( Dişil. İLE/VE Eril. )
( CARL JUNG )
- ANİMALİZM[Fr.] değil/yerine/= HAYVANLARIN TANRILIĞI VE KUTSALLIĞI İNANCI
- ANİMASYON[Fr.] ile/ve/||/<> ANİMATÖR[Fr.] ile/ve/||/<> ANİMİST[Fr.] ile/ve/||/<> ANİMİZM[Fr.]
( Canlandırma. | Çizgi film. İLE/VE/||/<> Canlandırıcı, harekete geçirici, sunucu. İLE/VE/||/<> Animizm yanlısı, animizm ile ilgili. İLE/VE/||/<> Her nesnenin üst bir imge tarafından yönetildiğini kabul eden düzen ve inanç, canlıcılık. )
- ANİMATO[Fr.] değil/yerine/= BİR MÜZİK PARÇASININ CANLI ÇALINACAĞI BİLGİSİ/UYARISI
- ANIMSA(T)MA ile/ve/||/<> ANIŞTIRMA
- ANIMSA(YA)BİLMEDE:
ÖNCELİK ve/||/<> YOĞUNLUK ve/||/<> PEKİŞTİRME
- ANIMSADIKLARIMIZ:
KOLAYLIKLA ile/ve/||/<>/> KOLAY OLMAYAN
- ANIMSAMA ile/ve/||/<>/> ANIMSAMA TEPESİ
( ... İLE/VE/||/<>/> 17-25 yaş arası. )
- ANIMSAMA ile/ve/||/<>/> ANMA
- ANIMSAMA ile/ve/değil ÇAĞRIŞIM
( Şimdi'ye getirme. İLE/VE/DEĞİL Şimdi'yi, geçmişe/geçmiştekine taşıma/bağlama. )
( LETHOLOGICA: "Dilimin ucunda fakat söyleyemiyorum" durumu. )
( BERGÜZÂR: Andaç, hatıra, hediye. )
( [not] TO REMEMBER vs./and/but RECALL )
- ANIMSAMA ile/ve/||/<> HESABA KATMA
- ANIMSAMA ile/ve/||/<> ÖĞRENME
( Günlük dilde kullandığımız ve düşüncemizdeki gibi gerçekleşmeyen öğrenme işlevi ve sürecinin, öğrenme çeşitlerini bilmenin de kaygının nedeni/kaynağı ve sürecinde, kaygı duygu-durum bozukluklarında, hem doğru tanımlamak, hem de tersine çevirmek üzere ne kadar işe yarayacağını anımsamak durumundayız.
Bilindiği üzere, psikoloji araştırma ve deneylerinde, hayvanlardan ve özellikle de çeşitli nedenlerden dolayı sıçanlardan da yararlanılır. Kişinin, zihinsel ve bu doğrultuda, davranışsal ve tutumsal çözümlemelerinde, anımsamanın ve öğrenmenin sürecini de sıçanlar üzerinden şöyle ilginç bir deneyle anla(t)ma olanağımız bulunuyor.
Anımsama ile Öğrenme arasındaki farkları değerlendirebileceğimiz en verimli örnek ve deney ise Su Labirenti[Water Mase]'dir.
Sıçanın, sıçrayarak dışarı çıkamayacağı, ancak yüzerek bir çıkışa ulaşabileceğini düşündüren, 50 - 60 cm. derinliğindeki ve birkaç metre çaptaki, görüş mesafesi sıfır olan, boyalı bir suyla dolu havuzu, yüzeyinde, dörde böldüğümüzü varsayalım.
Havuzun bir çeyreğinde bulunan ve su üzerinde, sıçanı, batmadan taşıyabilecek bir mantarın çaprazındaki bir noktadan da sıçanı havuza bıraktığımızda, havuzun tamamında, suyun içinde ve herhangi bir yerinde yüzerken mantarı keşfetmesi ve üzerine çıkması, sıçan için bir çıkış kapısı ve bir kayıt olarak yerini almıştır.
Sıçan, yine aynı havuzun bambaşka bir noktasından tekrar havuza bırakıldığında, aynı çeyrekte bulunan mantarın, birkaç saniye daha hızlı keşfedilmeye başlandığı gözlemlenmektedir. Bu süreç ve tekrar sayısı arttıkça, sıçan, havuzun neresinden suya bırakılırsa bırakılsın, sürenin kısalmasıyla ve doğrudan bulunduğu çeyreğe ve noktaya yüzme şeklinde bir sonuca ulaşmaktadır. Bu durum, sıçanın, mantarın bulunduğu çeyreği ve yeri, öğrenmiş olması değil anımsaması ile ifade edilmektedir.
İkinci aşamada, mantar, havuzun içinden alınır ve sıçan, tekrar farklı çeyreklerden havuza bırakılır. Hangi çeyrekten ve kaç kere suya bırakılırsa bırakılsın, doğrudan, mantarın bulunduğu aynı çeyreğe yüzmekte ve mantarın bulunduğu noktanın etrafında yüzmektedir. Bu daha kapsamlı durum, süreç ve sonuç ise öğrenme ile ifade edilmektedir.
Kaygının ortadan kaldırılması için bilginin yanı sıra, zihnin işleyişinin de bilinmesi, çok belirleyici ve kolaylaştırıcı bir katkı sağlamaktadır. )
- ANIMSAMA ile/ve REKLÂM
( En az bilineni, en çok bilinen aracılığıyla imgeleme. İLE Az bilinenin, çok bilinen ve/ya da tanınan aracılığıyla sunulması. )
( Yapıcı bir yaklaşım daha çok etkindir. İLE/VE Yıkıcı bir yaklaşım daha çok etkindir. )
( TO REMEMBER vs./and ADVERTISEMENT )
- ANIMSAMA ile/ve/||/<> ŞİMDİ\'YE/ŞU AN\'A GETİRME
- ANIMSAMA = TAHATTÜR = REMINISCENCE[İng.] = RÉMINISCENCE/RAPPELER[Fr.] = ANAMNESIS/ERINNERN[Alm.] = RECORDOR[Lat.] = ANAMNESIS[Yun.]
- ANIMSAMA ile/ve/||/<> ZEIGARNIK ETKİSİ
( ... İLE/VE/||/<> Yarım kalmış, tamamlanmamış şeylerin aniden ve daha kolay bir biçimde anımsanabildiği savunulan etki.[< Bluma Zeigarnik - 1920] )
- ANIMSAMAK ile AKILDA TUTMAK
( TO RECALL vs. TO KEEP IN MIND )
- ANIMSAMAK ve/<> İÇSELLEŞ(TİR)MEK
- ANIMSAMALI!
- ANIMSAMAMAK / ANIMSANMAMASI GEREKENLER
ile/ve/değil/yerine/||/<>/>
ANIMSAMAK / ANIMSAMAMIZ GEREKENLER
( Yaşadığımız, "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" herşeyi, sürekli anımsasaydık, delirirdik. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> Bazen/çoğunlukla, bazı "olumlu"/"olumsuz", "büyük"/"küçük" bilgi ve deneyimleri, delirmemek, kendimizi kaybetmemek/korumak, korkmak/korkabilmek ve varoluşumuzun sürekliliği için anımsamamız/anımsayabilmemiz gerekir. )
- ANIMSATMA ile ÖNE ÇIKARMA
- ANIRMA ile/<> KİŞNEME
( Eşeğin çıkardığı yüksek ses. İLE/<> Atın çıkardığı yüksek ses. )
- ANİRVACHANİYA
( Tarif edilemez. )
- ÂNÎSE[Ar.] ile ÂNİSE[Ar.]
( Sıkı bağlı şey. | Koyulaşmış/katılaşmış akıcı maddeler. [kan ya da mürekkep gibi] İLE Cana yakın kız/kadın. )
- ANİT[Fr.] değil/yerine/= ANÜS YANGISI
- ANIT ve/<> KANIT
- ANITKABİR ile ANITMEZAR/MOZOLE[Fr. < MOUSELEE]
( Sevgili ATATÜRK'ümüzün, Ankara'daki anıt yapısı, mezarı/kabri. İLE Tarihî değeri olan kişilerin mezarı olarak yapılan anıt değerindeki yapı. )
- ANİTYA[Sansk.](Anikka[Palice])
( Geçicilik, değişkenlik; Theravada Budizmi'nde varoluşun üç özelliğinden biri. )
- ANİTYA[Sansk.] = ANİKKA[Palice]
- ANİZOKORİ/ANISOCORIA[İng.] değil/yerine/= GÖZBEBEĞİ EŞİTSİZLİĞİ
- ANİZOKORİ ile/||/<> ANİZOSİTOZ
( Gözbebeği eşitsizliği. İLE/||/<> Göze eşitsizliği. )
- ANİZOSİTOZ ile/||/<> ANİZOKORİ
( Alyuvar eşitsizliği. İLE/||/<> Gözbebeği eşitsizliği. )
- ANİZOTROPİ[Fr.] değil/yerine/= BİR BİTKİNİN PARÇALARININ AYNI KOŞULLAR ALTINDA DEĞİŞİK YÖNLERDE BÜYÜME ÖZELLİĞİ GÖSTERMESİ, YÖNSEME
- Anında KONUŞ!!!
- ANJANBUMAN/ANJAMBMAN[Fr.] değil/yerine/= ARTLAMA
( Dizenin son sözcüğüyle sonraki dizeyi başlatma sanatı. )
- ANJİ[Y]OGENEZİ ile/||/<> ANJİ[Y]OPLASTİ ile/||/<> ANJİ[Y]OSPAZM
( Damarlanma. İLE/||/<> Damar onarımı. İLE/||/<> Damar kasılımı. )
- ANJİN DÖ PUVATRİN[Fr.] değil/yerine/= SOLUK DARLIĞI
- ANJİN ile/||/<> ANJİNA PEKTORİS
( Boğak. İLE/||/<> Göğüs ağrısı. )
- ANJİNA PEKTORİS/ANGINA PECTORIS[İng.] değil/yerine/= GÖĞÜS AĞRISI (KALP)
- ANJİNA ile/||/<> KALP KRİZİ
( Kalp kasına giden kan akışının geçici olarak azalması sonucu oluşan göğüs ağrısı. İLE/||/<> Kalp kasına giden kan akışının tamamen kesilmesi sonucu oluşan kriz. )
- ANJİYOGENEZ ile/||/<>/> ANJİYOGRAFİ ile/||/<>/> ANJİYOKARDİYOGRAFİ
( Damar oluşumu. İLE/VE/||/<>/> Damar görüntüleme. İLE/VE/||/<>/> Damar-yürek görüntülemesi. )
- ANJİYOGRAFİ[Fr.] ile/ve/||/<> ANJİYOKARDİOGRAFİ[Fr.]
( Damarlara opak nesne verildikten sonra elde edilen radyografi. İLE/VE/||/<> Kalp boşlukları ve kalp tabanındaki büyük damarlar radyografisi. )
- ANJİYOGRAFİ/ANGIOGRAPHY[İng.] değil/yerine/= DAMAR GÖRÜNTÜLEMESİ
- ANJİYOLOJİ[Fr.] ile ANJİYOM[Fr.] ile ANJİYOSKOP[Fr.]
( Anatominin dolaşım örgenlerini inceleyen bölümü. İLE Damarların çoğalmasından ileri gelen tehlikesiz ur. İLE Kılcal damarları yerinden çıkarmadan, canlı üzerinde inceleme yapmaya yarayan büyüteç. )
- ANJİYOÖDEM/ANJİYONÖROTİK ÖDEM değil/yerine/= DEV ÖDEM
- ANJİYOSKOPİ ile/||/<> ANJİYOPLASTİ
( Damar gözlemi. İLE damar açımı )
- ANK
( Yaşam gücü. )
- ANKÂ (KUŞU) ile KAKNÛS (KUŞU)
( Kaf Dağı'nda yaşadığı varsayılan, tüyleri renkli, yüzü insana benzer, asla yere konmayıp sürekli yükseklerde uçan ve kendinde her kuştan bir alâmet bulunduran, adı var kendi yok bir kuştur. Boynu uzun olduğu için Ankâ adıyla anılır. Efsaneye göre dişil bir kuşmuş. Başka bir söylentiye göre, cennet kuşuna benzer yeşil bir kuşmuş. Bu yüzden ona "Zümrüd-ü Ankâ" denilirmiş. İran'lıların Ankâ'ya üzerinde oturan otuz kuştan birer renk ve alâmet bulundurduğu için "Sîmurg" ya da "Sîreng" dedikleri ankâ sözcüğünün eski Oğuzca'da anmak (an-) kökünden "birşey anımsatan resim" anlamına geldiği düşünülürse, Zümrüd-ü Ankâ'nın "Simurg'a benzeyen, Simurg'u andıran" anlamında Simurg-ı Ankâ tamlamasından bozularak dilimize yerleştiği düşünülür. |
Kuşları ve çocukları yuttuğu için bu kuşa, yutan, yok eden anlamda "Mugrib" sıfatı verilerek "Anka-i Magrib" de denilir. |
Bir söylenceye göre, Ankâ Kuşu, Musa Peygamber zamanında tek ve dişil olarak dünyada yer almış. Sonra Tanrı ona bir eril eş yaratmış. Zamanla bunlar çoğalmışlar. Musa öldükten sonra Necd ve Hicaz'ı kaplamış ve o çevrede bulunan çocuklara musallat olmuşlar. Bunun üzerine zamanın peygamberi Halid b. Sinan el-Absî'nin bedduası ile yok olmuşlar.
İLE
Hümâ ve musikî kuşu. |
Kemik yiyerek yaşayan, bilinmeyen bir kuş. Eskiler bu kuşun tercihen sürekli karlarla örtülü bulunan bir bölgede yaşadığına ve yırtıcı bir kuş olduğuna inanırlarmış. Başka bir söylenceye göre, bu kuş Bahr-i Muhit adalarında yaşarmış ve güvercin büyüklüğünde, gagası sarı, kanadı zümrüt yeşilli ve beyazlı bir kuşmuş. |
Bazı Türk kabîleleri arasında çocukları koruyan bir meleğe ve can alan Azrail'e de Hümâ adı verilmiştir. )
( ... ile MÜRG-İ ÂZER-EFRÛZ [ateş gibi parlak kuş] )
( [İng., Lat.] PHOENIX vs./cum ... )
- ANKÂ KUŞU/ZÜMRÜD-Ü ANKÂ/SİMURG/PHOENIX ile/ve KAF DAĞI
- ANKA KUŞU :/<> TURNA KUŞU
- ANKA-YI LÂ MEKÂN ile ANKA-YI MAĞRİB
( Allah. İLE Zümrüd-ü Anka kuşunun bir adı. )
- ANKADRMAN[Fr.] değil/yerine/= ÇERÇEVELEME
- ANKARA GEMİSİ:
SOLACE ile/ve/değil/< IRAQUOIS
( Ankara gemisinin ilk adı, "Solace" değildir. 1927 yılında, New Port News'te yapılan geminin, kızaktan, denize inen gövdesinde, "Solace"den önce, Altı Uluslar diye bilinen, Amerika Yerlisi kabilelerinin ortak adı olan, "Iraquois" yazılıydı. )
- ANKARA KEÇİSİ ile/ve YABAN KEÇİSİ(NÄFE[Fars.]) ile/ve AKDAĞ KEÇİSİ ile/ve MARKOR ile/ve ŞAMİ ile/ve ŞAMUA ile/ve TAR ile/ve TİFTİK
- ANKARA KEDİSİ/ANGORA ile/ve VAN KEDİSİ
( Suyu sevmezler. İLE/VE Suyu, suda oynamayı ve yüzmeyi seven, ender türden kedilerdir. )
( Hareketlidir. İLE/VE Yavaş hareket ederler. )
( İki gözü de mavidir. İLE/VE Bir gözü mavi, öteki ise yeşil ya da sarıdır.[Genetik bozukluktan dolayı] )
- ANKASTRE[Fr.] değil/yerine/= BİR OYUĞA, YUVAYA YERLEŞTİRİLMİŞ TESİSAT
- ANKES[Fr.] ile ANKESMAN[Fr.] ile ANKESÖR[Fr.]
( Kasada bulunan. İLE Para ve değerli kâğıtları kasaya koyma. İLE Otomatik olarak çalışan para makinası. )
- ANKET[Fr. < Lat. INQUIRERE] değil/yerine/= SORMACA/SORUŞTURMA
- ANKET değil/yerine/= SORMACA
- ANKETÖR değil/yerine/= SORMACI
- ANKİLOZ/ANKYLOSIS[İng.] değil/yerine/= DONUK EKLEM
- ANKİLOZ ile/||/<> ANKİLOZAN
( Kaynaşım. İLE/||/<> Kaynaşım yapan. )
- ANKİLOZ ile/||/<> ANKİLOZAN
( Kaynaşım, eklem kaynaşımı. İLE/||/<> Kaynaşım yapan, kaynaşımlı, kaynaşık. )
- ANKİLOZ değil/yerine/= EKLEM KATILIĞI
- ANKİLOZAN SPONDİLİT ile/||/<> ROMATOİD ARTRİT
( Omurga ve sakroiliak eklemlerde yangılanma ve sertleşme ile ilişkili bir bağışıklık sayrılığı. İLE/||/<> Eklemlerde yangılanma ve deformasyon ile ilişkili bir bağışıklık sayrılığı. )
- ANKİMOZ[Yun.] ile ANKİSTMAN[Fr.]
( Dış etki olmaksızın deri damarlarında kan toplanması. İLE Dokuda yabancı bir nesnenin oluşması. )
- ANKLAV[Fr.] değil/yerine/= BİR DEVLETİN TOPRAKLARINDA, BAŞKA BİR DEVLETE AİT ARSA
- Anla-ş-mak için KONUŞ!!!
- ANLA! ve/||/<>/> TAMAMLA!
- ANLA(MA)MAK ile KAFANIN BASMASI
- ANLA(YA)MAMAK ile/ve/değil KABULLEN(E)MEMEK
- ANLA(YAMA)MAK ile/ve KAVRA(YAMA)MAK
( Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az! )
( "Karga'nın Bülbül'ü, Bülbül'ün Karga'yı anlaması fakat aradakilerin anlayamaması" )
( (LACK OF) MEANING vs./and (LACK OF) COMPREHEND )
- ANLADIĞIMIZI SANMAK ile/değil/yerine SANDIĞIMIZI ANLAMAK
- ANLADIM değil PEKİ / hmmm
( [belirsiz/bilinmeyen bir şeyin sorulması/konuşulması durumunda] Belirsizliğe/bilinmeyene verilecek yanıt, "peki[pekiyi]" ya da "hmmm"dır. )
- ANLADIN MI? ile/değil/yerine ANLATABİLDİM Mİ?
- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/||/<> BELLEK/HÂFIZA
- ANLAK/ZEKÂ ile/ve/değil/||/<>/< BİLİNÇ
- ANLAK/ZEKÂ ile DENEYİM/TECRÜBE
( Sahip olunan geçmiş eylem bilgilerinin ve sonuçlarının, şimdiki zamanda, uygulanabilir[/pratik] bilgi olarak, hızla ortaya çıkarılabilmesi Zekâ'ya işaret etmez. )
( INTELLIGENCE vs. EXPERIENCE )
- ANLAK/ZEKÂ ile/ve DOĞA
( INTELLIGENCE vs./and NATURE )
- ANLAK/ZEKÂ ile İÇGÜDÜ
( INTELLIGENCE vs. INSTINCT )
- ANLAK = ZEKÂ = INTELLECT/INTELLIGENCE[İng.] = ENTENDEMENT/INTELLIGENCE[Fr.] = VERSTAND/INTELLIGENZ[Alm.] = INTELLECTUS/INTELLIGENITIA[Lat.] = INTELIGENCIA[İsp.]
- ANLAM
( İnsanda ve kişide karşılığı bulunmayan şey, anlam değildir. )
- ANLAM (BULMAK/ARAMAK) ve/<> HUZUR
- ANLAM [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ANLAM ARAYIŞI ile/ve/<> ANLAM ÇOKLUĞUNA YÖNELME
- ANLAM ARAYIŞI ile/ve/||/<> ANLAM VERME
- ANLAM BİLİMİ ile DİL BİLİMİ ile YAZIN/EDEBİYAT BİLİMİ ile GÖK BİLİMİ ile HALK BİLİMİ ile İŞ BİLİMİ ile TOPLUM BİLİMİ ile TOPRAK BİLİMİ ile YER BİLİMİ/ARZİYAT
( İlim, gücümüz; iman, kılıcımız; sükût da delinmez zırhımız olsun! )
- ANLAM BOŞLUĞU ile/ve/değil ANLAM YİTİMİ
( [not] MEANING SPACE vs./and/but MEANING LOSS )
- ANLAM BÜTÜNLÜĞÜ ile/ve PARÇA PARÇA ELE ALIŞ
( MEANING INTEGRITY vs./and HANDLE IN PIECE BY PIECE )
- ANLAM ÇOKLUĞU ile/ve/||/<> ÇAĞRIŞIMSALLIK
- ANLAM GENİŞLEMESİ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> ANLAM "ŞİŞ(İRİL)MESİ"
- ANLAM İYİLEŞMESİ ile/>< ANLAM KÖTÜLEŞMESİ
- ANLAM KAYBI ile/ve/<> ANLAM KAYMASI
- ANLAM SANATLARI'NDA:
İLHAM ile/ve/<> TEVRİYE[< VERÂ] ile/ve/<> İSTİHDAM ile/ve/<> MUGALATA-İ MANEVİYE ile/ve/<> TENÂSÜB[< NİSBET] ile/ve/<> LEFF Ü NEŞR ile/ve/<> TECÂHÜL-İ ÂRİF[/ÂNE/ÎN] ile/ve/<> HÜSN-İ TA'LÎL[< İLLET] ile/ve/<> SİHR-İ HELÂL ile/ve/<> İRSÂD ile/ve/<> MÜBALAĞA ile/ve/<> TEZAD ile/ve/<> İSTİĞRÂK[< GARK][GULÜVV] ile/ve/<> TEKRÎR[< KERR] ile/ve/<> RÜCÛ ile/ve/<> TEFRÎK[< FARK] ile/ve/<> KAT' ile/ve/<> TERDÎD[< REDD] ile/ve/<> İLTİFÂT ile/ve/<> TELMİH ile/ve/<> İRSÂL-İ MESEL
( İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcüğü, bir mısra ya da beyitte tüm anlamlarıyla kullanma sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, birden fazla anlamı olan bir sözcüğü, anlamlarından sadece yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatı. İLE/VE
Bir mısra ya da beyitte, bir sözcüğü hem gerçek, hem mecaz anlamlarını kastederek kullanma sanatı. İLE/VE
Anlamı birden fazla olan sözcük ve deyimleri beyitin anlamını değişik biçimlerde açıklanabilecek biçimde kullanma sanatı. İLE/VE
Bir konuyla ilgili birden fazla sözcüğü bir mısra ya da beyitte sıralama amacı gütmeden kullanmak. İLE/VE
Bir beyitte yer alan, birbiriyle ilgili sözcüklerin sıralanmasıyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir anlam inceliği yaratmak ya da bir lâtife yapmak amacıyla, bilinmiyormuş ya da başka türlü biliniyormuş gibi gösterme sanatı. İLE/VE
Nedeni bilinen bir olayı, düşsel ya da gerçekdışı ve güzel bir olaya bağlama yoluyla yapılan edebî sanat. İLE/VE
Bir sözcüğü ya da söz öbeğini hem kendinden önceki sözcüklerin sonunda, hem sözcüklerin başında anlamlı olacak biçimde kullanma. İLE/VE
Bir mısranın secî ya da uyağını bir iki sözcükle ima etme sanatı. İLE/VE
Bir sözün etkisini güçlendirmek için bir şeyi abartılı biçimde az ya da çok göstererek ve lâtifeli bir biçimde anlatma. İLE/VE
İki duygu/düşünce/hayal arasındaki birbirine karşıt özellikleri birarada söyleme. İLE/VE
Över gibi görünerek yermek, yerer gibi görünerek övme sanatı. İLE/VE
Söyleyişi güçlendirmek için belirli bir anlamdaki sözcüğü ya da söz öbeğini yineleme sanatı. İLE/VE
Bir sözün anlamını, bir kavramın gücünü pekiştirmek için, o sözden/kavramdan cayar gibi görünüp cayılmış görünen sözü/kavramı daha güçlü biçimde belirtmek. İLE/VE
İki şey arasındaki farkı belirtmek. İLE/VE
Söyleyişin gücünü artırmak için, sözü [mısrayı, satırı] yarıda kesmek. İLE/VE
Sözü, beklenmedik, çarpıcı bir sonuca bağlama sanatı. İLE/VE
Şiirde bir duygulanma ya da duygu değişikliğiyle şiirdeki konuyu değiştirmeden seslenilen kişiyi ya da varolanı değiştirmek. İLE/VE
Bilinen bir olay, kişi ya da nükte, fıkra, atasözünü dolaylı biçimde anlatma, ima etme sanatı. İLE/VE
Bir düşünceyi pekiştirmek amacıyla bir atasözü ya da o değerde bir söz öbeğini alıntılamak/kullanmak. )
- ANLAM TEKLİĞİ ile/ve/||/<> GÖRÜNÜŞ ÇOKLUĞU
- ANLAM VAROLANI ile/ve BİLGİ VAROLANI
( Anlam üretimi varsa. İLE/VE Veri ve bilgi sahibi. )
( Aşkın. İLE/VE Özdeş. )
( İnsan. İLE/VE Beşer. )
- ANLAM VERMEK ile ANLAM YÜKLEMEK
- ANLAM YİTİMİ ile/ve DİRENÇ YİTİMİ
( LOSS OF MEANING vs./and LOSS OF RESISTANCE )
- ANLAM-ANLAYIŞ ile/ve/<> KAVRAM-KAVRAYIŞ
( MEANING-PARADIGM vs./and/<> CONCEPT-COMPREHENSION )
- ANLAM:
ALGI/DÜZEN ve/||/<> İMGE
- ANLAM:
PARÇADA ile/ve/değil/||/<>/> BÜTÜNDE
- ANLAM'DA:
DÜŞÜNMÜŞLÜK ile/ve/değil YAŞANMIŞLIK
( IN THE MEANING: [not] TO THINK vs./and/but EXPERIENCE )
- ANLAM/A ile/ve/<> ANLAMLANDIRMA
( TO UNDERSTAND vs./and/<> TO GIVE A MEANING )
- ANLAM/KAVRAM:
NİCELİK EVRENSEL ve/||/<> TİKEL ve/||/<> TEKİL
- ANLAM/KAVRAM ve/||/<> NİTELİK ve/||/<> İLİŞKİ ve/||/<> KİPLİK
- ANLAM/LI = MEAN/ING[İng.] = SIGNIFICATION[Fr.] = BEDEUTUNG[Alm.] = SIGNIFICATO[İt.] = SIGNIFICACION[İsp.] = SIGNIFICATIO[Lat.] = HE DIANOIA, HE DÜNAMIS[Yun.] = MEDLÛL, DELÂLET[Ar., Fars.] = BETEKENIS[Felm.]
- ANLAM/MA'NÂ ile/ve AMAÇ
( Denilmek istenilen şey. İLE/VE İstenilenin düzenlenmesi. )
( MEANING vs./and AIM )
- ANLAM ile/ve ÂLEM
- ANLAM ile/ve ALT ANLAM
( ... ile/ve HIPONOIA )
( MEANING vs./and SUB MEANING )
- ANLAM ile/ve AMAÇ
( MEANING vs./and AIM )
- ANLAM ile/ve/<> AMAÇ
- ANLAM ile ANLAM VERİCİ
( Ne olmadığını anlamak, anlamaya olanak/ortam yaratır. )