Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
A'LARDA
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA VE FARKINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
itibariyle 5372 başlık/FaRk ile birlikte,
6251 katkı[bilgi/açıklama] yer almaktadır.
(3/6)
- AĞAÇ ile/ve TUPELO
( ... İLE Bir tür ağaç. )
- AĞAÇ ile VAKVAK AĞACI
- AĞAÇ ile YAPRAĞINI DÖKMEYEN AĞAÇ VE BİTKİ
( Çok ağaç olan yerde serinlik çoktur. )
( TREE vs. EVERGREEN TREE )
- AĞAÇ ile YELENGEÇ
( ... İLE Kabuğu, kendi kendine çatlayıp soyulan ağaç. )
- AĞAÇ ve/<> YILHALKASI
( ... VE/<> Ağaçta, bir büyüme döneminde oluşan çembersel bölüm. )
- AĞAÇ ile YÜSRÜ
( ... İLE Bazı ince işlerin yapımında kullanılan, siyah bir ağaç ve bu ağacın kökü. | Bu kökten yapılmış olan. )
- AĞACI:
[ne yazık ki]
!KESERSENİZ ile/değil/yerine/>< KESMEZSENİZ
( Kazık kalır, üstüne oturursunuz. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Gölge olur, altına oturursunuz. )
( )
- AĞAÇKAKAN CAMİSİ
- AĞAÇKAKAN/TAKDELEN ile TUHAF
( ... İLE Ağaçkakan türünden iri gagalı bir kuş. )
( 200'den fazla türü vardır. İLE ... )
( Gaga uzunlukları bazı türlerde kendi boyunun üçte ikisi kadar olabilir. İLE ... )
( Herbirinin kendine özgü delme hızı ve ritmi vardır. [Bazıları ağaca saniyede 16 kere vurabilir.] İLE ... )
( Gagasını her vurduğunda yerçekiminin uyguladığı gücün bin katını uygular. [Astronotların dikey havalanış sırasında maruz kaldıkları basıncın 250 katı] İLE ... )
( Kafataslarının kırılmamasının nedeni, şokun hemen hemen tamamını emen süngerimsi kıkırdak yastıktır. İLE ... )
( Dillerinin kullanılmadığı zamanlarda içi sıvı dolu bir akerdeon gibi katlanmasını sağlayan bir dizi zarımsı dil kemiği vardır. [Kullanılmadığı zamanlar kafatasının etrafındaki yerde toplanır, burun deliklerinin arkasında sabitlenir.] İLE ... )
( Kulakları dillerinin ucundadır. [Kaçmaya çalışan böcekleri dinlemesini sağlar.] İLE ... )
( Gagalarını vururkenki amaçları yemek aramak değildir. Haberleşmeye ve eşleri çekmeye yarayan türe özgü bir "imza"dır. İLE ... )
( PECKER/WOODPECKER vs. ... )
- AĞAÇKAKAN ile AKSIRTLI AĞAÇKAKAN
( ... vs. WHITE-BACKED WOODPECKER )
( ... cum DENDROCOPOS LEUCOTOS )
- AĞAÇKAKAN ile ALTIN AĞAÇKAKAN
( Bir çift ağaçkakan, Discovery adlı uzay mekiğinin dış tankının köpük kaplaması üzerinde 200'den fazla delik açmıştı. [Mekiğin fırlatılmasının gecikmesine neden olmuşlardı.] [1995] )
( ... vs. YELLOWHAMMER/YELLOW-SHAFTED FLICKER )
( ... cum COLAPTES AURATUS )
- AĞAÇKAKAN ile BENEKLİ AĞAÇKAKAN
( ... vs. GREAT SPOTTED WOODPECKER )
( ... cum DENDROCOPOS MAJOR )
- AĞAÇKAKAN ile BOYUNÇEVİREN
( ... İLE Ağaçkakan ailesi içinde yer alır. Ağaçkakandan çok, bir ötücüye benzerler. Orman açıklıkları barındıran, yaprak döken ormanlar ve ağaçlı açık arazilerde yaşarlar. Göç sırasında, çok değişik alanlarda görülebilirler. Tek göçmen ağaçkakandır. Başlıca avları, karıncalar ve öteki böceklerdir. Özellikle, karınca yuvalarının başında, onu, beslenirken görebiliriz. Gagaları kısa ve sivri, başları yuvarlaktır. Gövdelerinde, kahverengi benekler ve enine çizgiler vardır. Sırtı gri, kahverengi ve kirli sarı renklerde sık desenlidir. Sırtının ortasında, uzun ve koyu renk bir çizgi vardır. Alt tarafı, ince çizgili; boğazı, altın rengi-kremdir. Ağaçkakan ailesinde, ağaçkabuğu rengi tüylere sahip tek türdür. Kuyruğu uzun, geniş ve sık çizgilidir.
Sıkıştırıldıklarında kendilerine özgü bir korunma yöntemine başvururlar. Önce, kuyruk tüylerini aralayarak boyunlarını uzatırlar ve baş tüylerini, yukarı doğru kısa bir ibik halinde kaldırırlar; sonra, başlarını ve boyunlarını döndürerek yana yatırırlar ve aniden başlarını geri çekerek yılan taklidi yaparlar. )
- AĞAÇKAKAN ile KIRMIZI ŞAPKALI/KOKARTLI AĞAÇKAKAN
( ... vs. RED COCKADED WOODPECKER )
( ... cum PICOIDES BOREALIS )
- AĞAÇKAKAN ile KÜÇÜK AĞAÇKAKAN
( ... vs. LESSER SPOTTED WOODPECKER )
( ... cum DENDROCOPOS MINOR )
- AĞAÇKAKAN ile ORTANCA AĞAÇKAKAN
( ... vs. MIDDLE SPOTTED WOODPECKER )
( ... cum DENDROCOPOS MEDIUS )
- AĞAÇKAKAN ile SİYAH/KARA AĞAÇKAKAN
( ... vs. BLACK WOODPECKER )
( ... cum DRYOCOPUS MARTIUS )
- AĞAÇKAKAN ile SURİYE/ALACA AĞAÇKAKANI ile GÖKNAR AĞAÇKAKANI ile GRİ AĞAÇKAKAN ile KIZIL AĞAÇKAKAN ile ORMAN AĞAÇKAKANI ile SARI AĞAÇKAKAN ile TEPELİ AĞAÇKAKAN
( ... vs. SYRIAN WOODPECKER vs. GREAT SPOTTED WOODPECKER vs. GREY-FACED WOODPECKER vs. REDHEADED WOODPECKER vs. GREAT-SPOTTED WOODPECKER vs. WOODPECKER vs. PILEATED WOODPECKER )
( ... cum PICOIDES TRIDACTYLUS cum ... cum ... cum ... cum ... cum ... cum DRYOCOPUS PILEATUS )
- AĞAÇKAKAN ile ÜÇ PARMAKLI AĞAÇKAKAN
( ... vs. THREE-TOED WOODPECKER )
( ... cum PICOIDES TRIDACTYLUS )
- ÂGÂH ile ÂRİF
- ÂGÂH ile ÂRİF
- AGALAKSİ[Yun.] değil/yerine/= SÜT YOKLUĞU [MEMELİLERDE]
- AGALYA[Yun.] değil/yerine/= YAVAŞ, GÜRÜLTÜSÜZ, SESSİZ
- AGAMİ değil/yerine/= BORAZANKUŞU
( Güney Amerika'da yaşarlar. )
- AGANTA[İt.] değil/yerine/= İNDİRİLEN/ÇEKİLEN GEMİ HALATI YA DA ZİNCİRİN BİR SÜRE TUTULU KALMASI BUYRUĞU
- AGARAGAR[Yun.] değil/yerine/= YOSUNDAN ÇIKARILAN KOLLOİDAL NESNE, JELATİN.
- AGAT[Fr.] değil/yerine/= AKİK [DEĞERLİ TAŞ]
- AGAT = AKİK[Ar.] TAŞI
( Kalseduan kuvarsının bir türü olan, yüzük taşı, mühür vb. yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarı saydam, parlak ve değerli bir taş. [Ancak elmasla kesilebilir.] )
- AGAVE KAKTÜSÜ ile/ve/<> BENZERİ
( Meksika'da. İLE/VE/<> El Salvador'da.[Bu kaktüsten, doğal iplik elde ediliyor.] )
- AGBES
( Kül rengi. )
- AĞDA/AKÎDE[Ar.] ile/ve ŞERBET[Ar.]
( Koyu. İLE/VE Sulu. )
( Kaynatılarak çok koyu ve yapışkan bir macun durumuna getirilen pekmez ya da limonlu şeker eriyiği. | Şekerle yapılan ürünlerin hazırlanması ya da beklemesi sırasında şekerin ulaştığı koyuluk. İLE Meyve suyu ile şekerli su karıştırılarak yapılan içecek. | Belirli törenlerde, konuklara sunulan şekerli içecek. | Bazı maddelerin suda eritilmişi. | Sözlenmek ya da nişanlanmak üzere, tarafların antlaşması durumunda, tören yapılarak içilen içecek. )
- AGE vs./and PERIOD
- AGENEZİ[Fr.] değil/yerine/= EMBRİYON GELİŞİMİ SIRASINDA BİR ÖRGENİN OLUŞMAMASI
- AGENEZİ/AGENESIS[İng.] değil/yerine/= DOĞUŞTAN YOKLUK
- AGENT/FACTOR vs. REASON/CAUSE
- AGEVSİ[Yun.] değil/yerine/= ALYUVARLARIN AZALMASI
- AGGLOMERATİF CLUSTERING/AGGLOMERATIVE CLUSTERING[İng.] değil/yerine/= YIĞINSAL KÜMELEME
- AGGLOMERATİF/AGGLOMERATIVE[İng.] değil/yerine/= YIĞINSAL
- AGGREEMENT vs./and HARMONY
- AĞI
( Zehir. )
- AĞI AĞACI ile/ve AVİZE AĞACI ile/ve BAN AĞACI ile/ve ÇUBUK AĞACI ile/ve DANTEL AĞACI ile/ve IĞ AĞACI ile/ve KÂĞIT AĞACI ile/ve LÂLE AĞACI ile/ve LÂSTİK AĞACI ile/ve MANTAR AĞACI ile/ve MERCAN AĞACI ile/ve ÖD AĞACI ile/ve PELESENK AĞACI[Lat. GUAIACUM OFFICINALE] ile/ve PORSUK AĞACI ile/ve SAKIZ AĞACI ile/ve SÜT AĞACI ile/ve TESPİH AĞACI/ÇALISI, ÇİN LEYLAĞI[Lat. MELIA AZEDARACH] ile/ve KÖR AĞAC
- AGI/ARTIFICIAL GENERAL INTELLIGENCE[İng.] değil/yerine/= YAPAY GENEL ZEKÂ
- AĞIL/ARKAÇ ile AĞIL
( Üstü açık, çit ya da duvarla çevrili yer. İLE Hale. )
- AĞIL/ARKAÇ ile/ve/<> AHIR
( Üstü açık. İLE/VE/<> Üstü kapalı. )
- AĞIL ile KÜM
( ... İLE Küme, yığın. | Küçük ağıl. )
- AĞINMAK
( Hayvanların, yere yatıp yuvarlanması. )
- AĞIR AĞIR (YAPMAK)
- AĞIR ALAŞIM ile HAFİF ALAŞIM ile SERT ALAŞIM
( Tungsten asıllı alaşım. İLE 1939 yılından beri kullanılmakta olan alüminyum ya da magnezyum alaşımları. Alüminyum alaşımlarının yoğunlukları, ortalama 2,7; magnezyum alaşımlarınki ise 1,8'dir. İLE Demir ailesinden, bağlayıcı bir maden ya da alaşım[kobalt, nikel] yardımı ile meydana gelen alaşım. )
- AĞIR BER-EFŞÂN ile YÜRÜK BER-EFŞÂN
( Ayrıntılı açıklamaları için... )
- AĞIR CEZA SAVCISI değil AĞIR CEZA MAHKEMESİ NEZDİNDEKİ SAVCI
- AĞIR İŞ YAPMAK ile/ve/değil/<>/> AĞIR KALDIRMAK
- AĞIR YUVAR ile DÜZLEM YUVAR ile HAVA YUVARI ile IŞIK YUVARI ile RENK YUVARI ile SU YUVARI ile TAŞ YUVARI ile YARI YUVAR ile YARIM YUVAR
- AĞIR-AKSAK
- AĞIR-ÂZEM
- AĞIR/LIK ile/ve HANTAL/LIK
( Kişisel [mizac ya da karakterden dolayı] ya da çevresel etmenlerden/beklentilerden dolayı. İLE/VE Zihinsel kaynaklı eksik/yetersiz/yanlış davranış ve tutumlardan dolayı. )
- AĞIR ile/ve/değil "BASKIN"
- AĞIR ile KIMKIM
( ... İLE Ağır ağır konuşan kişi. | Her işinde ağır davranan kişi. )
- AĞIR ile/ve MUTLAK AĞIR
( ... İLE/VE Toprak. )
( Toprak doğası gereği dingin olur. Doğal yerinden ayırılırsa tekrar aslî yerine döner. Bundan dolayı mutlak ağırdır. )
- AĞIR ile/ve/||/<> SAĞIR
( Baş. İLE/VE/||/<> Kulak. )
- AĞIRBAŞLILIK/AYIKLIK = SOBRIETY[İng.] = SOBRIÉTÉ[Fr.] = NÜCHTERNHEIT[Alm.] = SOBRIEATAS[Lat.]
- AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET:
ADLÎ ile SİYASÎ
- AĞIRLIK/LI ile ÖNCELİK/Lİ
( HEAVINESS vs. PRIORITY )
- AĞIRLIK ile/değil/||/<> AĞIRŞAK
( ... İLE/DEĞİL/||/<> İplik eğrilen iği ağırlaştırmak için alt ucuna geçirilen yarım küre biçiminde, ortası delik parça. | Teker biçiminde yassı nesne, kurs. )
- AĞIRLIK ile ÖNCELİK
( "HEAVINESS" vs. PRIORITY )
- AĞIRSIKLET değil/yerine/= BAŞAĞIRLIK
- AĞIŞ >< YAĞIŞ
( Ağma işi. | Su buharının ve başka gazların yerden havaya doğru çıkışı, yağış karşıtı. >< Yağma işi. | Havadaki su buharının yoğunlaşma sonunda sıvı ya da katı durumda yere düşmesi, ağış karşıtı. | Yağan yağmur ya da kar miktarı. | Yağmur. )
- agit.[Lat. < AGITA] değil/yerine/= SALLAYINIZ, ÇALKALAYINIZ
- AĞIT ile DENGBEJ
- AĞIT = SAĞU
- AGİTATO[İt.] değil/yerine/= BİR MÜZİK PARÇASININ CANLI, COŞKULU ÇALINACAĞI BİLGİSİ/UYARISI
- AĞIZ AÇIKLIĞI ile/değil/yerine/>< ZİHİN AÇIKLIĞI
( Kişinin, zihni, ne kadar kapalıysa; ağzı, o kadar açık olur. )
- AĞIZ UCUYLA SÖYLEMEK ile SÖYLEMEK
- AĞIZ ile AĞIZ
( Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, selenin çıkmasına, soluk alıp vermeye ve besinleri almaya yarayan boşluk. | Bu boşluğun, dudaklarla çevrelendiği bölümü. | Kapların ya da içi boş şeylerin açık yanı. | Bir suyun, denize ya da göle döküldüğü yer. | Koy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı. | Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. | Kesici aletlerin, keskin yanı. | Bir anadilin konuşulduğu sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyiş özelliği, şive. | Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla, dolambaçlı bazı sözler söyleme özelliği. | [müzik] Bir bölgenin ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. | Bir akarsuyun göle ya da denize döküldüğü yer, munsap. | Bazen, "kez" anlamına gelir. [İlk ağızda, paranın yarısını ödedi.] | Tehlikeli şeyler/durumlar için pek yakın yer. [Topun/uçurumun ağzında.] İLE Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. )
- AĞIZ ile AVURT/BEC[Fars.]
( ... İLE/VE/<> Ağzın içi, avurt. )
- AĞIZ ile/ve DİL
( MOUTH vs./and TONGUE )
- AĞIZ ile/ve/<> DUDAK/LAR
( [Divan şiirinde] YÂKUT, FİKR-İ DEHÂN ile/ve ... )
( NUN harfi ve NOKTA ile simgelenir. İLE/VE ... )
( Ağızda, 6 - 10 milyon bakteri bulunmaktadır. )
( HASREME: Üst dudağın, alt dudak üzerine taşması.
BUZRA: Üst dudağın ortasından dışarı doğru taşan et parçası. )
( BERFÛZ/BERFÛS: Ağzın dış kenarı, dudakların çevresi.
DEHÂN-I TENG: Küçük ağız.
NEMEK-DÂN[Fars.]: Sevgilinin dudağı. )
( FEM ile/ve ŞEFE/TEYN, BÂSİA[: Çok kırmızı dudak.] )
( DEHÂN/DEHEN, FEM ile/ve LEB, LA'L )
( MOUTH vs./and LIP/S )
- AĞIZ ile/ve/değil EŞİK
- AĞIZ ile/ve/değil GAGA
( İnsanda. İLE/VE/DEĞİL Kuşlarda/hayvanlarda. )
( [not] MOUTH vs./and BEAK )
- AĞIZ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< KULAK
( Daha az konuşmak üzere/için. İLE/VE/||/<>/< Daha çok dinlemek üzere/için. )
( Bir. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< İki. )
- AĞIZDAN ÇIKACAK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK ile/ve/||/<>/< AĞIZDAN ÇIK(A)MAYABİLECEK OLAN (TEK) BİR SÖZCÜK
( Bir şey ki, yapmasan da olur, YAPMA! Bir şey ki, söylemesen de olur, SÖYLEME! )
- AĞIZDAN SOLUK ALMAK ile/yerine BURUNDAN SOLUK ALMAK
- AGLÂL[Ar. < GALEL] ile AGLÂL[Ar. < GULL]
( Ağaçlar arasından akan sular. İLE Boyuna geçirilen zincirler. | Prangalar. | Kelepçeler. )
- AĞLAMA DUVARI ile/değil/yerine BATI DUVARI
- AĞLAMA DUVARI değil el-BURAK
- AĞLAMA ile/ve/||/<>/> TENEVVUH[Ar. < NEVHA]
( ... İLE/VE/||/<> [Ölünün arkasından] Bağırarak, feryâdederek ağlama. )
- AĞLAMAK:
"GÜÇSÜZLÜK"TEN ile/değil/||/<>/< "GÜÇLÜLÜK"TEN
- AĞLAMAK:
"KIRILDIĞIN" YERDEN değil KIRDIĞIN YERDEN
( Kırıldığın yerden değil kırdığın yerden ağlarsın. )
- AĞLAMAK/YIĞLAMAK/ZÂRİ KILMAK ile/ve AĞLAYAMADIĞINDAN DOLAYI AĞLAMAK
( Yeni doğan bebekler, 440 hz yüksekliğinde ve la notasıyla ağlar. )
( BÜKÂ' ile/ve ... )
( GİRYÂN: Ağlayan. )
- AĞLAMAK ile/ve/||/<>/> BAĞLAMAK
- AĞLAMAK değil/yerine/>< ÇAĞLAMAK
- AĞLAMAK ile/ve/değil EŞİK
- AĞLAMAK ve/değil/yerine/<>/>< GÜLMEK :)
( Yalnız. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Herkesle birlikte. :) )
( Çocuklar, annesini/babasını yıkarken. İLE Anneler/babalar, çocuğunu yıkarken. )
(
ve/değil/yerine/<>/><
)
( Heraklitos. VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Demokritos. )
- AĞLAMAK ile HÜNGÜRDEMEK
( ... İLE Yüksek sesle ve hıçkırarak ağlamak. )
- AĞLAMAMAK değil/yerine AĞLATMAMAK
- AĞLAR ile AĞLAR
( Ağlama'nın, 3. tekil kişi ve geniş zamanlı ifadesi. İLE Ağ nesnesinin çoğulu. )
- AĞLAYAN SÖĞÜT, SALKIMSÖĞÜDÜ ile SULTÂNÎ SÖĞÜT ile KEÇİSÖĞÜDÜ ile KIZILSÖĞÜT ile SEPETÇİSÖĞÜDÜ/SORKUN
( BÎD-İ GİRYÂN/MECNÛN/NÂLÂN/PİYÂDE/REVÂN/SERNİGÛN ile BÎD-İ MÜŞK ile BÎD-İ ... ile BÎD-İ SÜRH ile BÎD-İ ... )
( SALIX BABYLONICA cum ... cum SALIX CAPREA cum ... cum SALIX VIMINALIS )
- AĞLI ODUN BORULARI = EV'İYE-İ ŞEBEKÎYE = VAISSEAUX RÉTICULAIRES, VAISSEAUX RÉTICULÉS
- AĞLIYORSUNUZ ile/ve/değil/||/<>/> ALIYORSUNUZ
- AGLOMERASYON ile/||/<> AGLOMERE OLMAK
( Yığınlaşma, yığılma, yumaklaşma. İLE/||/<> Yığınlaşmak, yığılmak, yumaklaşmak. )
- AGLOS[Yun.] ile AGLOSİ[Fr.]
( Doğuştan, ağzında dili olmayan. İLE Dilin, doğuştan yokluğu. )
- AGLÜTİNASYON[Fr. < AGGLUTINATION] değil/yerine/= KÜMELEŞİM
( Herhangi bir sıvı içindeki gözelerin, parçacıkların vb.nin biraraya gelmesi. )
- AGLÜTİNASYON/AGGLUTINATION[İng.] değil/yerine/= KÜMELEŞME
- AGLÜTİNASYON değil/yerine/= KÜMELEŞİM
- AGLÜTİNASYON değil/yerine/= KÜMELEŞİM
- AGMATOLOJİ
( Kırık bilimi. )
- AĞNAM[Ar.] değil/yerine/= SAYIM VERGİSİ
- AGNASYON
( Sadece baba tarafından olan akrabalık. )
- AĞNİYÂN-İ ŞÂKİRÎN ile/ve/<> FUKARÂ-İ SÂBİRÎN
- AGNOSİ[Fr. < AGNOSIE] değil/yerine/= TANISIZLIK
- AGNOSTİSİZM ile/ve/değil/yerine GNOSTİK AGNOSTİSİZM
( BİLİNEMEZCİLİK ile/ve/değil/yerine BİLGELİKLE BİLİNEMEZCİLİK )
( IGNORAMUS ET IGNORABIMUS: Bilmiyoruz ve bilemeyeceğiz. )
- AGNOSTİSİZM ile METAFİZİK DETERMİNİZM
( FARÂBÎ )
( Bkz. İSLÂM DÜŞÜNCESİ - H. ZİYA ÜLKEN )
- AGNOZİ/AGNOSIA[İng.] değil/yerine/= TANIMAZLIK, TANIMA YİTİMİ
- AGNOZİ değil/yerine/= TANISIZLIK, VAROLANLARI TANIYAMAMA, ALGI YİTİMİ
- AGONİ[Yun.]/AGONY[İng.] değil/yerine/= CAN ÇEKİŞME
- AGONİ ile/||/<> AGONİST
( Can çekişme. İLE/||/<> Etkidaş. )
- AGONİST/AGONIST[İng.] değil/yerine/= ETKİDEŞ
- AGONİZM
( Hayvanların tüm davranışları. )
- AGÖZİ[Fr.] değil/yerine/= TATMA DUYUSUNUN BELİRGİN ÖLÇÜDE AZALMASI
- AGRAFAJ[Fr.] değil/yerine/= AGRAF YARDIMIYLA HIZLI DİKİŞ YÖNTEMİ[CERRAHİ]
- AGRAFİ[Yun.] değil/yerine/= AGRAMATİZM[Fr.]
( Yazma yitimi. İLE Sözcük ve tümcelerin, dilbilgisine uygun olarak kurulamaması. | Sözcüklerde bazı harflerin atlanması biçiminde beliren söyleyiş/telâffuz bozukluğu. )
- AGRAFİ/AGRAPHIA[İng.] değil/yerine/= YAZAMAMAZLIK, YAZMA YİTİMİ
- AGRAJE[Fr.] değil/yerine/= ÖĞRETİM ÜYELİĞİNE ATANMIŞ KİŞİ
- AGRANDİSMAN[Fr.] ile AGRANDİSÖR[Fr.]
( Resim ya da fotoğraf büyütme. İLE Resim ya da fotoğraf büyütücü araç. )
- AGRANÜLOSİTOZ ile/||/<> LÖKOPENİ
( Kanda granülosit adı verilen beyaz kan gözelerinin ciddi biçimde azalması. İLE/||/<> Kanda toplam beyaz kan gözelerinin azalması. )
- AGRANÜLOSİTOZ ile/||/<> LÖKOSİTOZ
( Kanda granülosit adı verilen beyaz kan gözelerinin sayısının ciddi biçimde azalması. İLE/||/<> Kanda beyaz kan gözelerinin sayısının artması. )
- AGREEMENT vs./and FAITH
- AGREGA[Lat.] ile AGREGASYON[Fr.]
( Harç ve betondaki âtıl bileşenlerin tümü. İLE Agraje olmak için geçirilen sınav. )
- AGREGAN/AGGREGANT[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞTIRICI
- AGREGASYON/AGGREGATION[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞMA, TOPLANMA, BİR ARAYA GELMEK
- AGREGASYON ile/||/<> AGREGAN ile/||/<> AGREGAT
( Yığışım. İLE/||/<> Yığıştırıcı. İLE/||/<> Yığışan. )
- AGREGAT ile/ve/||/<> ANAGRAM[Fr.]
( Psişik içerik. İLE/VE/||/<> ... | Bir sözcükteki harflerin yerleri değiştirilerek elde edilen sözcük. )
- AGREMAN[Fr.] değil/yerine/= UYGUNLUK, ANTLAŞMA
- AGRESİF[İng. AGRESSIVE] değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESİF değil/yerine/= SALDIRGAN
- AGRESYON/AGGRESSION[İng.] değil/yerine/= SALDIRI
- AGREVE ETMEK ile/||/<> AGREVE OLMAK
( şiddetlendirmek, artırmak. İLE/||/<> Şiddetlenmek, artmak. )
- AĞRI DAĞI ve/<> İSHAK PAŞA SARAYI
- AĞRI KESEN = AĞRI KESİCİ
( Ağrı duyusunu ortadan kaldıran ilaç vb. analjezik. )
- AĞRI-SIZI
- AĞRI ile Ağrı
( Gövdenin herhangi bir yerinde duyulan sürekli ve şiddetli acı. İLE Türkiye'nin, Doğu Anadolu bölgesinde bulunan bir kenti. )
( VECA[çoğ. EVCÂ, VİCÂ] ile ... )
- AĞRI ile KALP AĞRISI/KRİZİ
( ... İLE Ölüm korkusu yaratan tek ağrı. )
- AĞRI ile LUMBAGO[Lat.]
( ... İLE Soğuğun etkisiyle ya da bir bükülme sonucunda, bel bölgesinde birdenbire beliren ağrı. )
- AĞRI ile SANCI
( BALKI: Güzel, süslü, parlak. | Sancı, ağrı. )
( VECA' )
( ACHE vs. STITCH )
- AĞRIYA DUYARLI OLMAYAN ÖRGENLER(ORGANLAR) ile AĞRIYA DUYARLI OLAN ÖRGENLER
( SEDATİF: Ağrı dindiren/kesen. )
( *Visseral ve parietal perikard; *Mide, bağırsak, kolon(gerilme, konjeksiyon hariç); *Akciğerler alveolleri; *Safra kanalları; *Karaciğer parankimi; *Dalak(Spleen); *Böbrek; *Beyin dokusu; *Damarlar İLE *Myokard; *Pankreas; *Duedenum; *Kas, tendon, periosteum; *Deri; *Arter. )
- Ağrılarını DİNLE!!!
- AGROFOS NOMOS ile/ve/||/<> NOMOS FIZIOS ile/ve/||/<> NOMOS EMSIOS
- AGROMEGALİ/AKROMEGALİ[Fr.] değil/yerine/= GÖVDE ÖRGENLERİNİN DÜZENSİZ OLARAK BÜYÜMESİ/UZAMASI | ELLERDE, AYAKLARDA VE BAŞTA GÖRÜLEN AŞIRI BÜYÜME
- AGROMETRE/AGGREGOMETER[İng.] değil/yerine/= YIĞIŞIMÖLÇER
- AGRONOM[Fr.] ile AGRONOMİ[Fr.] ile AGRONOMETRİ[Fr.]
( Tarımcılık uzmanı. İLE Tarım bilimi. İLE Toprağın verim gücünü ölçen bilim dalı. )
- AGROSTOLOJİ
( Bir botanik dalı. )
- AGSM/ANTI-G STRAINING MANEUVER[İng.] değil/yerine/= YER ÇEKİMiNE KARŞI KOYMA MANEVRASI
- AĞUSTOS AYI(NDAKİ) GİBİ SOĞUK ve/<> OCAK/ŞUBAT GÜNEŞİ GİBİ YAKICI
( Uruguay'da, mevsimlerin ve ayların, toplumdaki/dillerindeki karşılıkları. )
- AĞUSTOS BÖCEĞİ/ORAKBÖCEĞİ | ZÎZÜ[Ar.] | CICADA[İng.] | CICADIS/LANIUS[Lat.] ile/ve ATEŞBÖCEĞİ/YILDIZBÖCEĞİ/ZAMBULA[Lat. LAMPYRIS NOCTILUCA][1 cm.den daha küçüklerdir] ile/ve YERÂA[Ar. | çoğ. YERÂ'], KİRM-İ AHTER, KİRM-İ ŞEB-EFRÛZ, KİRM-İ ŞEB-TÂB, ÂTEŞÎZE[Fars.]) ile/ve BOK BÖCEĞİ(HUNFESÂ'[Ar. | çoğ. HANÂFİS], KÜSTEL[Fars.], GEOTRUPES STERCORARIUS[Lat.], SCARABE/KHEBER) ile/ve GELİN BÖCEĞİ ile/ve HANIM BÖCEĞİ ile/ve İPEK BÖCEĞİ[Ar. DÛD-İ HARÎR, DÛD-ÜL-KAZZ | Fars. DÎVE, KİRM-İ EBRİŞÎM/PÎLE | Lat. BOMBYX MORI] ile/ve KIZ BÖCEĞİ ile/ve UĞUR BÖCEĞİ/UÇUÇBÖCEĞİ/HANIMBÖCEĞİ[Lat. COCCINELLA SEPTEMPUNCTATA] ile/ve AĞILI BÖCEK ile/ve ÇALGICI BÖCEK ile/ve MAKASLI BÖCEK ile/ve MAYIS BÖCEĞİ(COCKCHAFER)[Lat. MELOLONTHA VULGARIS] ile/ve TAM GELİŞMEMİŞ BÖCEK(NYMPH) ile/ve UYUZBÖCEĞİ[Lat. SARCOPTES SCABIEI]
( Dünya üzerinde 5000'den fazla uğur böceği türü bulunmaktadır. )
- AĞUSTOS BÖCEĞİ ile CIRCIR BÖCEĞİ
( Genellikle daha büyük, iri yapılı ve iri gözlüdür.[Genellikle 2 - 5 cm. uzunluğundadır.][Kanatları geniş ve şeffaf olabilir. Damarlıdır.] Gövdeleri genellikle kahverengi ya da yeşil renklidir. İLE Genellikle daha küçüktür.[Genellikle 1 - 2.5 cm uzunluğundadır.][Kanatları genellikle daha küçüktür ya da bazen hiç bulunmaz. Kanatları daha dar ve daha az belirgindir.] Gövdeleri genellikle ovaldir ve genellikle yeşil ya da kahverengi tonlarda olabilir. )
( Ötme sesi genellikle yüksek ve belirgindir. Genellikle gündüzleri ağaçların, bitkilerin ya da çalılıkların üzerinde duyulur. Bu ötme, erkeklerin dişileri çekmek için kullandığı bir çiftleşme çağrısıdır.[Kanatlarını kullanarak yüksek sesler çıkarır.] İLE Genellikle geceleyin cırlama sesleri çıkarır ve bu sesler genellikle daha düşüktür.[Cırlama sesi, erkeklerin dişileri çekmek ve etkileşim kurmak için kullandığı bir etkileşim aracıdır.][Antenleriyle ses üreten ve daha ince, sürekli ses çıkaran bir böcektir.] )
( Genellikle ağaçlık ya da bitki örtüsüyle kaplı çalılık bölgelerde bulunur. İLE Genellikle otların, bitkilerin yakınında, çimenlik alanlarda, yaprak döküntüleri ve taşların altında gibi çeşitli doğal ortamlarda yaşar. )
( Genellikle gündüzleri etkindir ve gün boyu öter.[Kanatlarını hızla hareket ettirerek yüksek ve kesik kesik sesler çıkarır.] İLE Genellikle geceleyin etkindir ve karanlıkta öter. Genellikle güneşli ve sıcak havalarda etkin olurlar.[Kanatlarını sürterek daha ince, sürekli ve cır cır biçiminde ses üretir.] )
- AĞUSTOS'UN İLK 15'İ ile AĞUSTOS'UN İKİNCİ 15'İ
- AGUTİ ile ...
( Dasyproctidae türünden, çikolata renkli bir kemirgen. İLE ... )
- AGUZİ/AGUESIA[İng.] değil/yerine/= TAT ALMAMAZLIK
- AGYÂR[Ar. < GAYR] değil/yerine/= YABANCILAR, BAŞKALAR
- AĞYÂR ile/ve/değil/yerine/>< YÂR
( Ne bilir? İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/>< Bilir. )
- AGZEL
( En şiddetli sıtma. )
- AĞZINDAN KAÇIRMAK ile YUMURTLAMAK
- AĞZINI AÇMAK ile/ve SAVUNMA
( Bazı durum ya da sorularda, doğrudan/gerçeklikten ne kadar bahsedecek olsan da ağzını açtığın anda haksız olduğun algısı oluşabilir. )
( Hiçbir şey söylenmemesi gereken durumlar vardır ve buna göre davranmak gerekir. )
( "TO OPEN THE MOUTH" vs./and DEFENCE )
- AĞZINI HAYR'A AÇ! ile/ve AĞZINDAN YEL ALSIN!
- Ağzından çıktıktan sonra ise sen o sözün/sözcüğün kölesisindir!
- AH
( DÛD-I DİL, AŞK ATEŞİNİN DUMANI )
- AH U ENÎN
- AH-VAH (ETMEK/ETMEMELİ!)
- AH[Ar.] ile ÂH[Ar.] ile ÂH[Ar.]
( Ah, yazık. İLE Kardeş. | Dost. İLE Âferin, bravo anlamına kullanılır. )
- AH ve/<> ALLAH
- AH ile/ve/> AMAN ile/ve/> YETİŞ[MEDED]
( 66 ile/ve/> 92 )
( ALLAH ile/ve/> HZ. MUHAMMED ile/ve/> HZ. ALİ )
( Allah, din ile, mezhep ile bulunmaz, aşk ile bulunur. )
( Bazıları Allah'ı aramaya Hicaz'a giderler. Aklı yetenler, Allah'ı aramak için bir adım atarlarsa kâfir olur. )
( AH diyene, AMAN edilir. )
( Allah'tan, AH edersin; AMAN'ı, Hz. Muhammed'den dile. )
- AHAD[Ar.] ile ÂHÂD[Ar. < AHAD] ile AHADD[Ar. < HADD]
( Bir. [sayı] | Kişi, kimse. İLE Birler, birden dokuza kadar olan sayılar. İLE [daha/çok/pek] Keskin. )
- AHÂDİYET SAFHALARI
( * AHÂDİYY-ÜL KESRE
* AHÂDİYY-ÜL EF'AL
* AHÂDİYY-ÜS SIFÂT
* AHÂDİYY-ÜL AYN
* AHÂDİYY-ÜZ ZÂT )
- AHÂDİYET ile/ve/<> UHÛDİYET
( Karanlık. İLE/VE/<> Aydınlık. )
- AHÂDİYET ile/ve/||/<> ULÛHİYET
- AHÂDİYET ile/ve VÂHİDİYET
( Tüm. İLE Tüme ait bir parça(-özellikle- "bütün"e(/"ün) değil!). | Birlik, teklik, bir olma, tek olma. )
( Kıyısı yoktur. İLE/VE Kıyısı vardır. )
( Bahr-ı ahadiyet(rahmaniyet denizi)(Suyu acı). İLE Yemm-i vahidiyet(rahimiyet denizi)(Suyu tatlı). (Bu iki denizin suları birbirine karışmaz) )
( Ahâdiyet, ağacın görünmeyen kökü ve özü. Vahidiyet, görünen gövde, dal, yaprak ve meyveleridir. )
( Vahidiyet âleminde mânâdaki kesret ahadiyet, maddedeki kesret ise hayaldir. Maddede vücut ve mevcudiyet yok, sadece hayal vardır. )
( Tûba Ağacı(Vahidiyet Ağacı). Kökleri yukarıda, dalları aşağıda olan ağaç. Devamlılık arz eder. Görünmeyen yaşam ağacıdır. )
( Bir. Siyah nur. Asıl. Enerji olarak Enerji. İLE Herhangi bir. Vahitler arası ilişki. Birden türemiş birlerin birleşimi. Işık/ısı enerjisi olarak enerji. )
( AHADİYET'İN: ÇİÇEĞİ: LÂLE AĞACI: SERVİ SAZI: NEY SİMGESİ: HİLÂL MEYVESİ: HURMA (BULUNMADIĞI YERDE ERİK) ZİKRİ: HU EBCED: HÜVE = 5 + 6 ( İslâm'ın şartları. + İman'ın şartları. )
( RİSÂLE-İ ELİFİYE - İBN ARABİ )
( VAHDET = İLİŞKİ )
( VAHDETNÂME )
( TÜMEL ile/ve GENEL )
- AHÂDİYET ile ZÂT
( Birlik. İLE Öz. )
( Özellikle Allah'ın birliği. İLE İnsanın özü. )
- AHAM BRAHMASMI / TAT TWAM ASI
( Ben Brahma'yım / Sen de O'sun. (Upanişad'lardan) )
- AHAMKARA
( Benlik, ego. Benlik aşıldığı zaman karma yasasının işleyişi, bu bilinç düzeyindeki insan için geçerli olmaktan çıkıyor. Karma'nın etkisinden kurtulan, 'samsara' denilen doğum-ölüm döngüsünün de dışına çıkmış oluyor. )
- AHBAP değil/yerine/= TANIDIK/TANIŞ
- AHBÂS[Ar. < HABS] ile AHBÂZ[Ar. < HUBZ]
( Su bentleri. | Su bentleriyle meydana getirilen havuzlar. | Hapisler, zindanlar. | Gayr-i meşrut vakıf durumunda bulunan topraklar ya da binâlar. İLE Ekmekler. )
- AHBEL[Ar.] ile AHBEL[Ar.]
( Böğrülce danesi. İLE Divâne, deli, kaçık. )
- AHBS/FAMILY PHYSICIAN INFORMATION SYSTEM[İng.] değil/yerine/= AİLE HEKİMLİĞİ BİLGİ SİSTEMİ
- AHÇI değil AŞÇI
( ... değil TABBÂH[< TABH | çoğ. TABBÂHÎN], TÂBİH[< TABH] )
( ... değil ÂŞ-PEZ )
- AHD-İ ATİK ile/ve/||/<>/> AHD-İ CEDÎD
( Tevrat. İLE/VE/||/<>/> İncil. )
- AHD[Ar.] ile MÎSÂK[Ar.]
- AHDA'[Ar.] ile AHDA'[Ar.]
( [daha/çok/pek] Alçak gönüllü, halîm, itaatli. İLE En hud'acı, çok aldatıcı. | Kişinin ensesine yakın iki damar. )
- AHDE VEFÂ değil/yerine/= SÖZEBAĞ
- AHDEB[Ar.] ile AHDEB[Ar.]
( Kambur. İLE Kimsenin oy ve düşüncesini beğenmeyen. Uzun boylu ahmak. )
- AHDER[Ar.] ile AHDER[Ar.]
( Şaşı. İLE Kardeş çocuğu, yeğen. )
- AHDETMEK değil/yerine/= SÖZ VERMEK
- AHDÎ[Ar.] değil/yerine/= ANTLAŞMA/YA GÖRE/GEREĞİ OLAN
- AHED ve/<> AHMED
( Mim, eti/gövdeyi simgeler. )
- ÂHEK-İ[Fars.: Kireç.]:
SİYAH ile TEFTE
( Neme dayanıklı bir çeşit çimento. İLE Sönmemiş kireç. )
- AHENK(ARMONİ) değil/yerine/= UYUŞUM
- AHER:
NİŞASTA ile/ve/||/<> PİRİNÇ
- AHESTE AHESTE
- AHESTE AHESTE ile AVAL AVAL
- AHFÂ[Ar. < HAFÎ] ile/ve/||/<> AHFİYE[Ar. < HIFÂ]
( [daha/pek/çok] Gizli, en gizli. İLE/VE/||/<> Gizli olanlar. | Ağaç çiçeğinin tomurcuğunu örten dış kabuklar. )
- AHFÂD[Ar. < HAFÎD] ile AHFAZ[Ar.]
( Torunlar. | Yardımcılar, hizmetkârlar. İLE Alçak ve çukur yer. | Alçakgönüllü kişi. )
- AHFEŞ:
ABDÜLHAMÎD ile/ve/||/<> SAİD BİN MES'ADE ile/ve/||/<> ALİ BİN SÜLEYMAN
( AHFEŞ[Ar.]: Küçük gözlü. | Zayıf bakışlı. | Yalnız gece gören kişi. | Bu üç büyük Arap âliminin takma adı. )
- AHÎ ile AHÎ
( Kardeş, fütüvvet ehli, Yunus'ta tarikat kardeşi. )
- AHİD[AHD]
( DEVİR, ZAMAN, GÜN | AND, YEMİN | SÖZ, SÖZLEŞME, SÖZ VERME )
- ÂHÎLİK ile/||/<> AHİLER ile/||/<> BÂCİYÂN-I RUM
( Ahilik, dayanışma teşkilatıdır. Aslen Horasan kökenli olup Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu'da yaşayan Türkmen halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlâkî yönden yetiştiren, çalışma yaşamını ve iyi bireylerin becerilerini esas alarak düzenleyen bir örgütlenmedir. Kendi kural ve kurulları vardır. Günümüzün esnaf odalarına benzer bir işlevi olan Ahilik, iyi ahlâkın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası tüm güzel becerilerin birleştiği bir sosyo-ekonomik düzendir. Ahi Evran Hazretlerine Ahi Baba da denir. Ahiler, 1290 yılında, Ankara'da kurulan bir Anadolu beyliğidir. 1354 yılında Osmanlı egemenliğine giren Ahiler, varlıklarını Osmanlı Devleti içerisinde sürdürmüşlerdir. Ahi Evran tarafından kurulmuştur. Ahiler, gerek Anadolu Selçuklularında gerekse Osmanlılarda önemli ekonomik etkinliklere sahipti. İLE/||/<> Anadolu Selçukluları Döneminde ortaya çıkan, esnaf örgütü. İLE/||/<> Anadolu Selçukluları Döneminde ortaya çıkan, esnaf örgütü. İLE/||/<> Anadolu kadınları birliği Ahilerin kadınlar kolu olarak yetim, kimsesiz genç kızları korumasına almış, onların eğitiminde, ev bark sahibi olmalarından, sorumlu olmuşlardır. Bunun dışında kimsesi kalmayan yaşlı kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi bazı toplumsal hizmetlerde bulunmuşlar, maddî sıkıntıda olanlara yardım etmişlerdir. Ahi zâviyesinde gelen konuklara yemek hazırlamada, savaş zamanlarında ordunun gereksinimi olan giysi ve savaş malzemelerinin bakımında ve onarımında yardımcı olmuşlardır. Anadolu kadınları örgütü, üyelerine şu telkinde bulunurdu. “İşine, aşına, eşine sahip ol!” Bu söz, Âhî kadın örgütünün ana ilkesi olmuştur. \"İşine sahip ol!\" yani bilge ve becerikli ol ki, evinin düzenini koruyabilesin. Tasarruf et, fazla savurgan olma ki, ocağın devamlı tütsün. Eşine sahip ol ki, evine bağlı kalsın. Anadolu kadınları sosyal yardımlar yanında ekonomiye önemli katlı sağlayan çeşitli el sanatlarında uğraşı vermişlerdir. Çadırcılık, keçecilik, halı, nakışçılık, örgücülük, kilim dokumacılık, oya dantelcilik ve kumaş üretiminde ve bunlardan giysi yapılmasında etkinlik göstermişlerdir. )
- ÂHIM ŞÂHIM (DEĞERDE/NİTELİKTE OLMAMA)
- ÂHIM-ŞÂHIM
- AHIMSA ile/ve SATYA ile/ve ASTEYA ile/ve BRAHMAÇARYA ile/ve
APARIGRAHA ile/ve DAYA ile/ve KŞAMA ile/ve
DHRITI ile/ve MITAHARA ile/ve ARCAVA
( Şiddet denetimi. [Şiddetsizlik] Zararsızlık; başkalarını düşünce, söz ve hareketle incitmemek. İLE/VE Yalan denetimi. [Dürüstlük] İLE/VE Benimseme denetimi. [Çalmama] İLE/VE Eşeysel enerji denetimi. İLE/VE Biriktirme denetimi. [Biriktirmemek] İLE/VE Nefret denetimi. [Merhamet] İLE/VE Kızgınlık denetimi. [Affetme] İLE/VE Güçsüzlük denetimi. [Dayanıklılık] İLE/VE Aşırılık denetimi. [Ilımlılık] İLE/VE Yanlışlık denetimi. [Doğruluk] )
- ÂHİR[Ar.] ile ÂHAR[Ar.]
- ÂHİR[Ar.] ile BA'DE[Ar.]
- ÂHİRET ile/ve/değil/yerine ÂKIBET
( Az yaşa, çok yaşa,
Âkıbet gelecek başa! )
- AHİRET ile/ve/<> İLKE/LİLİK
- ÂHİRET değil/yerine/= SONRALIK
- AHİRET ile/ve/= ÜMİT
( Kendini bütünleyip aşmak. İLE/VE/= Gerçekleşmesini sağlamak. )
( LÂTAKNATÛ: ÜMİDİNİZİ KESMEYİNİZ! )
( SALEFE ile/ve/= ... )
- ÂHİRU'Ş-ŞEY'İ[Ar.] ile NİHÂYETUHÛ[Ar.]
- Ahitleşerek KONUŞ!!!
- ÂHİYÂNE[Fars.]
( Beyin kemiği, kıhıf. )
- ÂHİYÂNE[Fars.] değil/yerine/= BOĞAZ
- ÂHİZE ile AVİZE
( Telefon alıcısı. İLE Tavana asılan süslü aydınlatıcı. )
- AHKÂM (KESMEK) ile/değil/yerine ÖZGÜVEN
( [not] TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT vs./but SELF CONFIDENCE
SELF CONFIDENCE instead of TO MAKE JUDGMENTS WITHOUT RESTRAINT )
- AHKÂM-I HUZURİYE değil/yerine/= ORUNLUK YARGILARI
- AHKÂM-I İSLÂMİYYE:
FARZ ile/>< HARÂM
( İnsana/kişiye yararlı şeylerin yapılması. İLE/>< Zararlı olanları yapmaması. )
- AHKÂM-I UMUMÎYE değil/yerine/= GENEL YARGILAR
- AHKÂM-I/MEVDÂD-I MAHSUSA değil/yerine/= ÖZEL YARGILAR
- AHLÂK [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- AHLÂK BİLİMİ değil/yerine/= TÖRE BİLİMİ
- AHLÂK-I FÂZILA ile AHLÂK-I HAMÎDE ile AHLÂK-I HASENE ile AHLÂK-I ZEMÎME ile !AHLÂK-I REZÎLE
( Erdemli huylar. İLE Övülecek huylar. İLE Güzel huylar. İLE Kötü/lenecek huylar. )
- AHLÂK:
KORKU ile/ve/<> HAK ile/ve/<> FERÂGAT ile/ve/<> AŞK
- AHLÂK/AHLÂKSIZLIK ile/değil/< ANATOMİ
( Eşeysel örgenlerin adlarında, "ahlâk" ya da "ahlâksızlık" aranamaz! Küfür olarak geçen sözcüklerin ve küfür edenlerin yersiz/kötü "kullanımındaki" yanlışlık, dilin ya da sözcüklerin hatası, yükü değildir! Kişilerin yanlışları da sadece o kişilerin, o ve ilgili yersiz/bağlamsız, yanlış/kötü davranış ve tutumlarıyla sınırlı tutulmak zorundadır.
Üç yaşından itibaren öğrenilmiş, fark bile olmayan "farkların", gerçekte, doğada ve bütünlükte hiçbir biçimde herhangi ciddi bir fark oluşturmadığı, herkesin her "şey"i tam olarak bildiği, gördüğü ve yaşadığı bir durumun, deneyimin de doğal ve sınırlandırılmış, kapalı koşullarda, herhangi bir ayıbı yoktur[bulunamaz ve aranamaz]! Eşeysel örgen adlarının, tıpta, anatomi ya da fizyoloji bilgisi olarak, Latince ya da başka bir dilde kullanılması da bir şeyleri "çözmekte/aşmakta" yeterli değildir.
Doğru/uygun zaman, zemin ve koşulların, duyacaklarına râzı olan/olacak kişinin, muhabbetin ve hukukun bulunmadığı ilişki ve ortamlarda, dikkatsiz, özensiz bir biçimde tüketiliyor olmasıdır tüm sorun. Söylenilen sözcüklerin değil beklenilmeyen ve istenilmeyen koşullarda, bir dayatma olmasından dolayıdır kişilerin tüm haklı tepkisi. Kişilerin, hangi konu/alan olursa olsun, seslerini yükseltmelerindeki yanlış ya da sorun kadar, kullandıkları ve seçemedikleri sözcüklerin yanlışlığındandır rahatsız olunan. Sorun, esas ya da içerik sorunu değil, yöntem(usûl) sorunudur. Kalabalığın içinde, zaman, zemin ve koşulları, kişileri dikkate almama kabalığıdır.
"Cinsiyetçi küfür" diye bir "tanım/sözcük" de olmaz! Sorun, örgen adlarında ya da "kadın"lara saygısızlık olmasında değil cahil/yetersiz/özensiz/kaba kişilerin, sonuç odaklı ve düşünmeden, özenmeden, çevresine kayıtsız ve saygısızca davranmasından dolayıdır. Eğer eşeysellikteki son aşama, "kulağa üflemek" olsaydı, her ("olumlu/olumsuz") zaman ve zeminde, her durumda, ağzından düşürmediği "söz" ve kısaltma, "AMK" değil "Hay kulağına üfleyeyim!"[KULK] olurdu. Bu durumda, bu sorun, ne kulak kepçesinin ve/ya da deliğinin, ne de bu sözcüğün, "ayıbı", "ahlâklılığı ya da ahlâksızlığı" olurdu.
Buradaki "sorun" ya da yanılsama, kapalı, sınırlı ya da bazı/çoğu ayrıntının iki kişi arasında ya da sır olarak tutulması istenilen özelin, dışarıda ve genelleştiriliyor olmasından dolayıdır.
Tıpta ve tüzede[hukukta], "ayıp", "çirkinlik" vs. ol(a)madığı gibi, zihinde ve zihin dilinde de "ayıp", "pis", "kötü" diye bir sınır(landırma) ya da sonuç(landırma) yoktur. Zihinden, "olumlu/olumsuz", "iyi/kötü" her düşünce ve ayrıntı geçebilir fakat sorumlu olunan/olunması gereken, ağızdan çıkmayabilecek olan söz(cük)ler(imiz)dir. )
( )
- AHLÂK/ERDEM ve/||/<> EYLEM/SELLİK
- AHLÂK/Î değil/yerine/= KILINÇ/KILINCIL
- AHLÂK ile/ve/değil/<> ÂDÂB
( Değişmez. İLE/VE/<>/DEĞİL Değişir. )
( Bireysel. İLE/VE/<>/DEĞİL Kurumsal. )
( !Ahbaplık arttıkça, âdâb kalkar. [fazla yüz-göz olmamaya dikkat etmek gerek!] )
( Yükselmiş davranış ve tutumlar. İLE/VE/<>/DEĞİL Olağan davranış ve tutumlar. )
( [not] MORALS[< Lat.] vs./and/but ETHICS[< Yun.] )
- AHLÂK ile/ve/<> ADÂLET
( MORALS vs./and/<> JUSTICE )
- AHLÂK ve/||/<>/>/< AHLÂK-I İLÂHÎ
- AHLÂK = AKIL
- AHLÂK ile/ve/<> DİN
( Karanlıkla savaşmaya çalışır. İLE/VE/<> İçerideki saklı ışığı uyandırmaya çalışır. )
( Ailede. İLE/VE/<> Toplumda. )
( Ahlâklı davranmak için din, zorunlu değildir. )
- AHLÂK ile DİNDARLIK
( Doğrudan ilişkilendirilemezler. )
- AHLÂK ile/ve DÖNÜŞTÜRÜCÜ AHLÂK
( MORALS vs./and TRANSFORMAL MORALS )
- AHLÂK ile/ve/<> DÜŞÜNÜŞ
( MORALS vs./and/<> THINKING/PARADIGM )
- AHLÂK ile/ve/<> ERDEM/FAZİLET
( Toplumsal. İLE/VE/<> Kişisel. )
( Hiçbir çiçeğin kokusu rüzgâra karşı gidemez fakat erdemlerin kokusu rüzgâra karşı gider en uca bile ulaşabilir. )
( Erdemler ve güçler kendini-idrakle birlikte gelir, daha önce değil. )
( Erdemleri korumanın en iyi yolu erdemlilerle birlikte olmaktır. )
( EUBULIA: Siyasal bir erdem. )
( MORALS vs./and/<> VIRTUE )
( ... ile/ve/<> DE )
- AHLÂK ile EŞEYSELLİK(CİNSELLİK)
- AHLÂK ile/ve/değil EŞİK
- AHLÂK ve/<> EYLEM
( MORALS and/<> ACTION )
- AHLÂK ve/<>/> GÜZELLİK
- AHLÂK ile/ve/<> HADD
( Ahlâk, haddini bilmektir. )
( Başkasından nefret edeceğimize, kendi ahlâkımızdan nefret edelim. )
( MORALS vs./and/<> BORDER
Morals is to know the border. )
- AHLÂK ile/ve HAKİKAT
- AHLÂK ve/< HİLKÂT/YARATILIŞ
- AHLÂK ile/ve/<> HUY
( MORALS vs./and/<> HABIT )
- AHLÂK ile/ve İÇGÜDÜ
( Sonradan. İLE/VE Doğuştan. )
( AHLÂK: Düşünmeden ve kolaylıkla yapılan davranış/tutum. )
( İNSİYÂK[Ar.]: Bir gücün etkisiyle çekilip gitme. | Ardı sıra gitme. | İçgüdü. )
- AHLÂK ile/ve/<> İLİM
( Dünya. İLE/VE/<> Âhiret. )
- AHLÂK ve/<> İLİM ve/<> İŞ
- AHLÂK ve/< İSTENÇ
- AHLÂK ile/ve İŞTİYÂK AHLÂKI
- AHLÂK ile/ve/<> KAVRAYIŞ
( MORALS vs./and/<> COMPREHENSION )
- AHLÂK ile/ve/<> KURAL
( MORALS vs./and/<> RULE )
- AHLÂK ile/ve/||/<>/< MERHAMET
( Merhamet, ahlâkın temelidir. )
- AHLÂK ile/ve OLMAZSA OLMAZ
( MORALS vs./and IF NOT HAPPENS NOTHING HAPPENS )
- AHLÂK ve/<> ÖTEKİ/LER
- AHLÂK ile/ve/<> ÖZ
( MORALS vs./and/<> ESSENCE )
- AHLÂK ile/ve/<> SİYASET
( Kuramsal tüze(hukuk). İLE/VE/<> Uygulamalı tüze. )
( Olması gereken(ler)e dayanır. İLE/VE/<> Olan(lar)a dayanır. )
( MORALS vs./and/<> POLITICS )
( ... ile/ve/<> ZHENG )
- AHLÂK ile/ve/<> SÖZ
( MORALS vs./and/<> WORD/PROMISE )
- AHLÂK ile/ve TESPİH
- AHLÂK ve TIP
- AHLÂK ile/ve/<> TUTUM
( MORALS vs./and/<> ATTITUDE )
- AHLÂK ve/<> YAŞATMAK
( MORALS and/<> TO GET LIVE )
- AHLÂKÇILIK ile/ve/<> VAROLUŞÇULUK
- AHLÂKÎ OLAN ile/ve/<> TÜZEL OLAN ile/ve/<> POLİTİK OLAN
- AHLÂKÎ OLGU değil OLGULARIN, "AHLÂKÎ" "YORUMLARI"
( Yoktur. | Vardır. )
- AHLÂKÎ(DİANOETİK) ERDEM/LER ile/ve ENTELEKTÜEL ERDEM/LER
- AHLÂKÎ ile/ve İNSANÎ/BİREYSEL
( MORAL vs./and HUMANE )
- AHLÂKIN GÜZELLEŞMESİ ile/ve/<> RIZKIN GENİŞLEMESİ
- AHLÂKLI OLMALI!
- AHLÂKLI değil AHLÂK KİŞİSİ
- AHLÂKSAL OLAN/OLABİLEN:
"NE YAPTIĞIMIZ/YAPMADIĞIMIZ" değil NEYE DAYANARAK, NE YAPTIĞIMIZ VE YAPMAYABİLECEĞİMİZ
- AHLÂKSIZ ile/değil KÖTÜ AHLÂKLI
- AHLÂKSIZLIK ile/değil AHLÂK ÖLÇÜTLERİNİN BULUNMAMASI
- AHLÂKSIZLIK ile APTALLIK
( [Kişiden] Hakikat isteniyor da dalga geçercesine yanıt veriliyorsa. İLE [Kişiyle] Dalga geçiliyor da kesin yanıt veriliyorsa. )
- AHLÂKSIZLIK ile/ve/değil KÖTÜ/OLUMSUZ AHLÂK
( [not] IMMORALITY vs./and/but BAD/NEGATIVE MORALS )
- AHLÂKSIZLIK ile/ve TANIMAMAK
( Nuh diyor, peygamber demiyor. )
( AHLÂK-I ZEMÎME: KÖTÜ AHLÂK )
- AHLÂM[Ar. < HULM(< AKIL)] değil/yerine/= RÜYÂLAR, HULYÂLAR, UYKUDA GÖRÜLEN ŞEYLER | AÇIK SAÇIK RÜYÂLAR | DÜŞÜ AZMALAR
- AHLANIP VAHLANMAK
- AHLAT ile AHLÂT[< HILT] ile AHLAT
( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. | Kaba adam, yol-iz bilmeyen kişi. İLE Bir karışım içindeki parçalar, öğeler. Karışan şeyler. | Gövde yapısının temelini oluşturan öğeler.[AHLÂT-I ERBAA: Kan, salya, safra, dalak.] İLE Bitlis'in bir ilçesi.[Tarihte, mühendis ve mimarların yetiştiği kent.] )
( PIRUS PIRASTER ile ... )
- AHLAT ile GELİNBOĞAN
( Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yabanarmudu. | Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi. İLE Bir ahlat türü. )
- AHMÂ[Ar. < HAMÂ] ile AHMÂ[Ar. < HAMİYYET] HAMİYET
( Kayınbirâderler. İLE [daha/çok/pek] Hamiyetli. )
- AHMAK KİŞİNİN ARADIĞI değil/yerine/>< AKILLI KİŞİNİN ARADIĞI
( Başkalarında. DEĞİL/YERİNE/>< Kendinde. )
- AHMAK[Ar.] ile MÂİK[Ar.]
- AHMAK/LIK ile/ve/değil/ya da HAİN/LİK
( Hain, korkaktır. )
( BELEH: Bönlük, ahmaklık. | BELÎD: İz'ansız, ahmak, sersem, budala, bön. )
- AHMAK ile ANDAVAL/LI[Yun.]
( Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, hamakat gösteren. İLE Ahmak, aptal, beceriksiz, şaşkın, bön, görgüsüz kişi. )
- AHMAK ile/değil/yerine/>< FİLOZOF
( Felsefeyi zorlaştırır. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Felsefeyi kolaylaştırır. )
- AHMED ve/||/+/<>/> MUHAMMED ve/||/+/<>/> MAHMUD ve/||/+/<>/> MUSTAFA
( Düşünce/de. VE/||/+/<>/> Gerçekleştiğinde. VE/||/+/<>/> Sonucunda[olumlu/olumsuz] VE/||/+/<>/> Vazgeçilebildiğinde. )
- Ahmedî KONUŞ!!!
- AHMEDTU'N-NÂRA[Ar.] ile ETFE'TUHÂ[Ar.]
- AHMES[Ar.] ile AHMEZ[Ar.]
( Kuvvetli, en yiğit kişi. | Katı [yer]. İLE Sağlam, çok sağlam ve dayanıklı. | Suyun içinde sürekli açılıp kapanan ve "denizağzı" denilen bir hayvan. )
- AHMET NÂŞİT:
SELİM NÂŞİT ile/ve/||/<>/> ÂDİLE NÂŞİT
( )
- AHMET RASİM ile/ve/||/<>/< AHMET MİTHAT EFENDİ
- AHNÂ'[Ar.] ile AHNÂ'[Ar.]
( Çapraz ve aykırı işler. | Çarpık ve eğri şeyler. İLE Çok alçakgönüllülük gösteren kişi. )
- AHNIT ile AHRAZ
( Sakat, hasta, kötürüm. | Akılsız, aptal. İLE Dilsiz, sağır ve dilsiz. )
- AHRAS[Ar.] ile AHRÂS[Ar. < HÂRİS] ile AHRAZ[Ar.]
( Dilsiz. İLE Koruyucular, muhafızlar. İLE Kirpikleri dökülmüş, çipil gözlü kişi. )
- AHRES[Ar.] ile AHREŞ[Ar.]
( Eski [şey]. İLE Sert, katı [şey]. )
- AHŞÂ[Ar.] ile AHŞÂ'[Ar. < HAŞÂ]
( [daha/çok/pek] Korkunç. İLE Gövdede bulunan bağırsaklar, ciğer gibi şeyler, içirik. | Cihetler, mahaller, bölgeler. )
- AHŞAP EV/HIMIŞ ile TOL
( ... İLE Yayla/bahçe kulübesi. | Taş kemerle yapılmış ev/oda. | Küçük köy. )
- AHŞAP ile/ve/||/<> KÖRAĞAÇ
( ... İLE/VE/||/<> Kontratablada orta katı oluşturan ve genellikle yumuşak ağaçlardan hazırlanan bölüm. | Kontratablanın orta kısmında tabla kalınlığının en az yarısını oluşturan, yumuşak ağaçlardan değişik yöntemlerle elde edilen masif ağaç tabakası. )
- AHSEN[Ar.] ile AHZEN[Ar.]
( Pek güzel. İLE Çok hüzünlü, kederli. )
- ÂHŞÜME[Fars.] değil/yerine/= BOZA
- AHTAL[Ar.]
( Çabuk yürüyen. | Boşboğaz. )
- AHTAPOT[Yun.] ile ARGONOT[Yun.]
( Sekiz dokunacında/kolunda yaklaşık 1000 duyarga bulunur. Üç kalbi, dokuz da beyni vardır. İLE Deniz dibinde, kayalara tutunarak yaşayan bir türdür. [Deniz anemonu gibi bitkiye benzer.] )
( Dokunaçlarının herhangi bir parçası koptuğunda/kesildiğinde kopan parça 3 saat canlılığını ve hareketini devam ettirir. İLE ... )
( Eril ahtapotların kollarından biri çiftleşmek içindir ve bu kol altındaki oluk ve kavramaya yarayan ligula adında bir burunla ötekilerden ayrılır. [Bazı ahtapot türlerinde, öteki memelilerin penisinde olduğu gibi kanla dolar.] İLE Erilin eşeysel örgeni(penisi), çiftleşme zamanında, gövdesinden ayrılır, gider başka bir kayada yaşayan dişil argonotu bulur, döller ve sahibine geri döner. [Çok eşli olma çabasındaki baylara da bu "Argonot" adı takılmıştır.] )
( Çiftleşme kolları, bir paket spermi dikkatli bir biçimde dişinin hazne [kafa/gövde] içine yerleştirir. Ardından ligula kırılır ve dişilin içinde yapışık kalır. [Eriller çiftleştikten birkaç ay sonra ölür.] [Ahtapotlar öteki kollarını yenileyebilseler de yeni bir çiftleşme kolu (lingula) üretemezler.] İLE ... )
( Kavanozları açabilir, taşları istiridyeleri açmak için araç olarak kullanabilir ya da kopmuş denizanası dokunaçlarını silah olarak kullanabilirler. [Bazıları sanki iki ayaklı hayvanlar gibi iki kolunun üzerinde yürüyebilir.] İLE ... )
( Kaslarını, kendilerini ileri atmak üzere kullanır ve saatte 40 km. hıza ulaşabilirler. [Bu yöntem ile "uçabilirler" de.(yırtıcılardan kaçmak için kendilerini suyun dışına fırlatmak üzere)] İLE ... )
( İskeletleri olmadığı için gözbebekleri kadar küçük yerlerden bile geçebilirler. [tek sert parçaları papağanınkine benzeyen gagasıdır] İLE ... )
( ile )
( HEŞT-PÂ ile ... )
( OCTOPUS vs. ARGONAUT )
( OCTOPUS cum ARGONAUTA ARGO )
- AHTAPOT ile BATTANİYE AHTAPOTU
( Dişilleri, erillerden 40.000 kat daha büyük olabiliyor. Bu türün dişilleri, 2 metreye kadar büyüyebilirken; erilleri, sadece birkaç santimetreye kadar büyüyor.[Hayvanlar arasında, dişil ile eril arasındaki en zıt orandır.] )
- AHTAPOT ile HİNDİSTAN CEVİZİ AHTAPOTU
- AHTAPOT ile TAKLİTÇİ AHTAPOT
( )
- AHÛ[Ar.] ile ÂHÛ[Ar.]
( Kardeş. | Dost. İLE Ceylan, karaca. | Güzellerin gözü. )
- AHUDUDU ile İZMAVLA
( Ağaççileği. İLE Sarı ağaççileği. )
- AHVÂL-İ ŞAHSİYE değil/yerine/= KİŞİSEL DURUMLAR
- AHVÂL[< HÂL]:
OLUŞLAR, BULUNUŞLAR, HALLER, DURUMLAR
- AHVÂL değil/yerine/= DURUMLAR
- AHZ[Ar.] ile İTTİHÂZ[Ar.]
- AHZ[Ar.] ile TENÂVÜL[Ar.]
- AHZÂR[Ar. < HAZER] ile AHZAR[Ar.]
( Endişeler, ihtiyatlar. İLE Yeşil. )
- AI/ARTIFICIAL INTELLIGENCE[İng.] değil/yerine/= YAPAY ZEKÂ/YZ
- AİDAT[Ar.] değil/yerine/= ÖDENTİ
- AİDAT değil/yerine/= ÖDENTİ
- AİDİYET ile/ve/<> AYNİYET
- AİDİYET değil/yerine/= DEĞİŞLİK
- AİDİYET değil/yerine EHLİYET
- AIDS/ACQUIRED IMMUNODEFICIENCY SYNDROME[İng.] değil/yerine/= EDİNİLMİŞ BAĞIŞIKLIK YETERSİZLİĞİ BELİRGESİ
- AIDS ile/ve/değil/||/<>/< HIV
( )
( HIV ve AIDS Hakkında Bilinmesi Gerekenler... )
- AIKIDO ile/ve JAİNİZM
( AIKIDO: "AI"=UYUM, "KI"=ENERJİ, "DO"=YOL/YÖNTEM --- ENERJİYİ UYUMLANDIRMA YÖNTEMİ/YOLU
Aikido, fiziksel ve zihinsel denge oluşturma yöntemidir.
Aikido, diğer tarafın gücünü kendine yönelik kullanabilmektir.
Aikido, %100 savunma odaklı ve bir ya da daha fazla yönden gelen her türlü saldırıya karşı kullanılabilecek bir uygulama sanatıdır.
Aikido, fizik kurallarını göz önünde bulundurarak saldırganın gücünden uygun biçimde yararlanır.
Aikido, önsezi, zamanlama, hareketlerin doğru uygulanışı, dairesellik, rakibin gücünü ele geçirip bunu ona yönelik kullanma, soluklamanın verdiği güç, doğru tutuşlar ve oldukça yüksek bir konsantrasyon ister.
Aikido, önemli temel güdülenmeleri, ahlâki standartları ve asil tarzıyla tanınır.
Aikido, kendi kendimizi sürekli olarak geliştirme ve kesin zafer üzerine kuruludur.
Aikido, rakibi etkisiz durarak getirerek var olmaya devam eder.
Aikido: Savaşmadan Kazanmak: "Uyum Kuralı"
Aikido'nun içinde yatan asıl anlam, Enerji, Anlık/Zihin ve Gövde'nin uyumudur.
Aikido'nun öncelikli özelliği enerjinin terbiye edilmesidir.
Aikido'nun ayırt edici özelliği, hareketler ve tekniklerdeki yumuşak akıcılıktır.
Aikido'nun başlangıcı savunma, devamı tekniktir.
Aikido'nun zihinsel kaynakları ikiye ayrılır:
1- Doğu kültürünün din ve Şintoculuk, Konfüçyusçuluk, Taoculuk ve Budizm gibi felsefe akımlarına dayanan ahlâkî değerleri;
2- Daha uygulamalı olan ve kolaylıkla uygulanan ahlâki değerler.
Aikido'nun ahlâkî anlayışında savunma asla saldırganı yok etme ya da ciddi biçimde yaralama amacını taşımaz.
Aikido'ya dayalı bir strateji üç ahlâki aşamayı içerir:
1- Algılama,
2- Değerlendirme,
3- Karar verme ve tepki gösterme
Aikido hareketleri, ileri derecede bir koordinasyon sonucu oluşan, sertlik ve şiddet içermeyen, akıcı ve esnek hareketlerdir.
Aikido'da el, bilek tutuşları ve düz vuruşlar[atemi] o kadar serttir ki, rakip daha fazla acıyı engellemek için teslim olmayı yeğler.
Aikido'ya dayanan bir strateji aynı zamanda ahlâkî bir yaklaşım ve düşünce tarzı gerektirir.
Aikidoka'nın[Aikido çalışan kişi] ahlâkî bir yaklaşım içinde olması gerekir.
Savunmanın asıl amacı saldırganı yok etmek değil onu yönlendirmek ya da etkisiz duruma getirmektir.
Aikido'da ego ya da kahramanlık yoktur.
Aikido, Sensei[üstad] Morihei Ueshiba (1883 - 1963) tarafından geliştirilmiştir.
Aikido, efendilerin savunmacı sanatı olarak tanımlanır.
Gerçek ustalar, çevrelerinin kendini denetlemesine izin vermeyendir. )
( Bazı Aikido Terimleri
Aikidoka: Aikido yapan kişi.
Aikikai: Aiki topluluğu. Bu sözcük, kurucu tarafından Aikido'nun yaygınlaştırılması için oluşturulmuş organizasyon için kullanılır.
Dan: Siyah kemer derecesi.
Dojo: İdman yapılan yer.
Doşhu: Yolun başı anlamında kullanılır. Aikido'nun başında bulunan kişiye verilen unvandır. (Şu anda doşu MORİHEİ UESHİBA'nın torunu olan MORİTERU UESHİBA'dır.)
Fukhişhidoin: Eğitmenin yardımcısı anlamına gelen resmî bir ad.
Gi: Eğitim giysisi.
Hakama: Siyah ya da lacivert renkte, genellikle siyah kemer sahibi olmuş Aikido'cularca giyilen, parçalı etek.
Hambu Dojo: Organizasyonun merkezi dojosunu belirten terimdir. Genellikle Aikido Dünya Karargahları'nı belirtir. (AİKİKAİ)
Hanmi: Üç gensel duruş.
Happo: Sekiz yön. HAPPO-UNDO (8 yön egzersizi) ve HAPPO-GIRI (kılıç ile sekiz yönde kesme.) (Burada anlaşılması gereken, gerçekten her yönde hareket edebilmektir.)
Hara: Gövdenin ağırlık merkezi. (Aikido teknikleri, olabildiğince kişinin hara bölgesinde yapılmalıdır.)
Jiyuwaza: Tekniklerin serbest biçimde uygulanması.
Kihon: Temel olan şey. Aikido'da genel olarak aynı teknik, farklı görülen farklı yollardan yapılabilir. Temeli, yani çekirdeği kavramak için KİHON'u iyi anlamak gerekir.
Kohai: Yeni öğrenci.
Kokyu: Soluk alma. Aikido'nun bir bölümü de KOKYU RYOKUYU, yani soluk alma gücünü geliştirilmesidir. Aikido'daki pek çok teknik, KOKYU HO yani soluk egzersizi olarak adlandırılır. Bu egzersizler, kişinin KOKYU RYOKUYU yani soluk gücünü geliştirmesini sağlar.
Ku: Boşluk. Bu boşluğun doğrudan fark edilmesi, aydınlanmadır. Bu Aikido'da bilinç açıklığının geliştirilmesi, değişen durumlara çabuk ve iç güdüsel yanıt verebilmektir.
Kumi Jo: JO (bir araç) ile eşleşerek yapılan çalışma. (eşli uygulama)
Kumi Tachi: Kılıçlı çalışma. (eşli uygulama)
Kyu: Beyaz kemer düzeyi/derecesi. ŞHODAN(1. DAN)'a kadar olan(6) derece.
Maai: Rakibe göre olması gereken, düzenli aralık, uzaklaşma ve zamanlamadır.
Masagatsu: Gerçek zafer.
Mudansha: Siyah kuşak derecesi olmayan öğrenci.
Nagare: Akmak. Aikido'nun amaçlarından biri de fiziksel güce, fiziksel güçle karşılık vermemeyi öğrenmektir. Asıl olan, uygulanan gücü yönünde, onu kendi avantajına olacak biçimde yeniden yönlendirerek hareket etmeye çalışmaktır.
Nage (Tori): Savunan. Tekniği yapan.
Randori: Serbest biçimde eğitim.
Rei: Selâm ver!
Sempai: Eski öğrenci.
Sensei: Öğretmen.
Shikaku: Ölü açı. Rakibin atağına devam etmesinin çok zor olduğu ve sizin de rakibinizin hareket ve dengesini kolaylıkla kontrol edebildiğiniz pozisyon. Aikido'nun ilk aşaması, ŞHİKAKU'yu yerleştirebilmektir.
Shindoi: Öğretmen, eğitme anlamına gelen resmî bir ad/unvan/başlık.
Shodan: Siyah kemerde ilk derece (1. dan)
Sukashiwaza: Saldırganın sizi sarmasına ya da vuruşuna başlamasına olanak vermeden yapılan teknikler.
Sutemi: Birinin, tekniğin uygulanması için kendini bırakmasıdır.
Tai No Tenkan: 180 derece dönmeyi kapsayan yalın dönüşler. (Harman uygulaması)
Tai Sabaki: Gövde hareketi.
Taijutsu: Gövde sanatları, silahsız çalışma.
Takasumu Aiki: Aiki'nin (ruh, zekâ ve evrensel enerjinin uyumu) sonsuz (bitmek bilmeyen) üretken savaş sanatı " anlamına gelen kurucunun bir sloganıdır. Aikido'da yeni teknikler yaratmak olanaklıdır.
Tatami: Minder.
Tege Tana: El kılıcı ya da elin kenarı.
Tenkan: Özellikle gövdenin 180 derece döndüğü dönüş hareketi.
Tori: Uzaklaştırma, uzağa alma, elinde bıçağı alma, elinden alma.
Uchi Deshi: Dojo’nun içinde yaşayan ve kendini eğitmene, dojonun bakım ve temizliğine adamış öğrenci (Kimi zaman, dojonun Sensei'sinin kişisel işlerine de yardım eder.)
Uke: Saldıran. Tekniği alan.
---
Morihei Ueshiba: Aikido'nun kurucusu (1883-1969)
O-Sensei Morihei Ueshiba: Hocaların hocası, büyük öğretmen.
Shihan: Hocaların hocası (usta eğitmen) anlamına gelen resmî bir ad.
Ueshiba Kısshomaru: Aikido'nun kurucusunun oğlu.
Ueshiba Moriteru: Kurucunun torunu, şuan yolun başında olan kişi doşhu.
)
- AİLE BASKISI ile/ve/||/<>/> MAHALLE BASKISI
- AİLE HUKUKU değil/yerine/= OĞUŞLUK TÜZESİ
- AİLE SAHİBİ OLMAK değil/yerine/= OĞUŞLANMAK
- AİLE ŞİRKETİ değil/yerine/= OĞUŞLUK ORTAKLIĞI
- AİLE/AĞIL/AVUL ile/ve SÜLÂLE[< SÜR-AİLE]/AKRABA
( Ateşten esen yel, aileyi simgeler. )
( ... ile/ve ÂL [Âl'i Sultan: Sultan çocukları. | Âl-i Osman: Osmanoğulları.] )
( OIKIA ile/ve ... )
( FAMILY vs./and RELATIVE )
( AİGA ile/ve ... )
- AİLE/OCAK ile KÖR OCAK
( ... İLE Çocuksuz aile. )
- AİLE ve/||/<> ÇOCUK ve/||/<> ARKADAŞ
( Arkadaşını [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Akrabayı [tanımada/anlamada]. VE/||/<> Sevgiliyi/eşi [tanımada/anlamada]. [ve sana zarar/yarar verip vermeyeceğinde] [PEK/KOLAY KOLAY YANILMAZ] )
- AİLE değil/yerine/= OĞUŞLUK
- AİLE ile/ve/||/<>/> OKUL
( Sayın Şerif Mardin'in çalışmalarını, çeşitli yerli ve yabancı kaynakları (da) okumanızı salık veririz... )
- AİLE ile ZODRUGA
( ... İLE Bazı Balkan ülkelerinde rastlanan büyük aile tipi. Kırk ilâ seksen kişiyi kapsayan dört kuşağı içine alan topluluklar. [Aynı ekonomik düzene bağlılardır.] [Aile içindeki en yaşlı erkek ya da kadın, aile önderidir.] )
- AİLECEK değil AİLECE
- AİLEVİ[Ar.] değil/yerine/= OĞUŞSAL
- AIM vs. METHOD
- AIM vs. TARGET
- AIRBUS A320 ile BOEING 747
- AIRWAY/AIRWAY[İng.] değil/yerine/= HAVAYOLU | SOLUK YOLU AÇARI
- AIRWAY değil/yerine/= HAVA YOLU AYGITI
- AİT OLMA ile/ve/||/<>/> BİREY OLMA ile/ve/||/<>/> BİRLİKTE OLMA
- AİT OLMA ve/||/<>/>/< SORUMLULUK
( MENSÛBİYET ve/||/<>/>/< MESÛLİYET )
- AİT OLMAK ile/ve/||/<>/> CİDDİYE ALINMAK
- AİT OLMAK ile PARÇASI OLMAK
( TO BELONG TO vs. TO BE PART OF )
- AİT değil/yerine/= DEĞİŞLİ
- AİT ile/ve/değil EMÂNET/VEDİA[Ar.]
- AİT ile/yerine İLGİLİ/İLİŞKİN
( Neye, nereye ait olduğumuz, kendi duygularımız ve kanı-mızla ilgilidir. )
( Akıllı kişi, hiçbir şeyi kendine ait saymaz. )
( Hiçkimseye ait olmadan, herkesindir! )
( Kim anlıyor ve/ya da zevk ediyorsa, onundur! )
( BELONG TO vs./and RELATING TO
RELATING TO instead of BELONG TO
Your belonging is a matter of your own feeling and conviction.
The wise man counts nothing as his own. )
- AITHER ile/ve HEMERA
( Esir, Esirli Işık. İLE/VE Gün, Gün Işığı. )
( Olympos'luların mekânı. İLE/VE ... )
- AJAN PROVOKATÖR değil/yerine/= KIŞKIRTICI ÇAŞIT
- AJAN[< AGENT] ile/ve/||/<> MEDYA[< MEDIA]
- AJAN/AGENT[İng.] değil/yerine/= ETKEN
- AJAN değil/yerine/= ETKEN | İLAÇ | ARAÇ
- AJANDA[Fr. < AGENDA] değil/yerine/= ANDAÇ
( Gerekli notların unutulmaması için yazıldığı takvimli defter. )
- AJDA BARDAĞI değil AİDA BARDAĞI
- AJİTASYON[Fr.] ile AJİTE[Fr.]
( Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Sürekli ve tutarsız davranışları olan kişi. )
- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION]["ACITASYON" değil!] değil/yerine/= KIŞKIRTMA/KIŞKIRTI/KÖRÜKLEME ÇALKALAMA | ÇIRPINTI | DUYGU SÖMÜRÜSÜ
- AJİTASYON[Fr./İng. < AGITATION] ile ANAFİLAKSİ[Fr. < ANAPHYLAXIE]
( Kışkırtma, kışkırtı, körükleme, çırpıntı, çalkalama, duygu sömürüsü. | Sürekli ve tutarsız hareketler. İLE Aşırı duyarlılık/tepki. )
- AJİTASYON ile/||/<> AJİTE ile/||/<> AJİTE ETMEK
( Huzursuzluk, çalkalama. İLE/||/<> Huzursuz, çalkalanmış. İLE/||/<> Huzursuz etmek, çalkalamak. )
- AJİTASYON değil/yerine/= HUZURSUZLUK | ÇALKALAMA
- AJİTATÖR/PROVOKATÖR/MUHARRİK[Ar.] değil/yerine/= KIŞKIRTICI
- AJİTE ile/||/<> AJİTATÖR
( Huzursuz. İLE/||/<> Huzur bozucu | Çalkalayıcı. )
- AJUR[Fr.] değil/yerine/= GÖZENEKLİ MOTİF
- AK DEMİR = DÖVME DEMİR
- AK KEŞİŞ/LER ile/ve KARA KEŞİŞ/LER
( ... İLE/VE Benediktenler. )
- AK ile AK
( Beyaz. İLE Sıvıların/akışkanların akması. )
- AK ile BEYAZ
- AKA-EKSEN
- AKABE(SİNDE) ile/değil AKABİNDE
( Tehlikeli, sarp ve zor geçit. İLE/DEĞİL Arkasından, hemen arkasından/ardından, ardından. )
- AKAÇ ile AKAK ile AKI ile AKILGA ile AKIM ile AKINDIRIK ile AKINTI ile AKIŞKANLAŞTIRICI ile AKITMALIK ile AKMA ile AKMALIK
( Birikmiş suları akıtmaya yarayan boru, oluk ve benzeri araç. | Temel düzeyindeki suları toplayıp yapıların uzağına akıtan, yeraltı su borusu. İLE Su, hava, duman gibi akışkan şeylerin geçip gitmesine yarayan, her tür yol, akımlık. İLE Işık kaynağının, 1 saniyede çevresine yaydığı ışık enerjisi/akısı.[Akı birimi, lümen'dir.] İLE Suların akması için bir duvarda bırakılan düşey yarık. İLE Üslûp niteliği taşımayan sanat görüşü, çığır. | Hava, su gibi akışkan maddelerin ya da elektrik gibi kuvvetin, herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, çereyan. İLE Ağaç sakızı, reçine. İLE Eğim. İLE Beton akışkanlaştırıcı. İLE Çatı kaplama işlerinde, yedirmelik ya da kurşun şerit ile örtülü birleştirme ya da tonoz geçmesi. İLE Bir gerece uygulanan gerilme sabit kaldığı halde şekil değiştirmenin artması. İLE Sokak ve bahçe yollarının iki yanında ya da ortasında, suların akıp gitmesi için yapılan oluk. )
- AKADEMİ = ACADEMY[İng.] = ACADÉMIE[Fr.] = AKADEMIE[Alm.] = ACADEMIA[İsp.]
- AKADEMİ ve/||/<> BÜROKRASİ
( [süreklilik/güvence/düzenlilik] Bilgide. VE/||/<> Devlette. )
- AKADEMİK YIL:
DÜNYADA ile JAPONYA'DA
( Eylül-Ekim aylarında başlar. İLE 01 Nisan'da başlar. )
- AKADEMİSYEN değil/yerine/= BİLİMCİ
- AKAİD USÛLÜ ile/ve/||/<>/> HADİS USÛLÜ ile/ve/||/<>/> TEFSİR USÛLÜ ile/ve/||/<>/> FIKIH USÛLÜ
- AKAJU[Por. < Fr. < ACAJOU] değil/yerine/= MAUN[Amerika yerlilerinin dilinden]
( Maun. | Maundan yapılmış. | Maun renginde olan. )
- AKAK ile/ve ŞEV[Fars.]
( Eğimi ve inişi fazla olan yer. İLE/VE Yokuş, bayır, meyilli yer. )
- AKÂKİR
( Eczacı/lık. | Bitki kökü. )
- AKALAZİ[Fr.] değil/yerine/= SİNDİRİM BORUSUNDAKİ BİR BÖLÜMÜN, ÖTEKİ BÖLÜMLERLE UYUŞAMAMASI
- AKALAZYA ile VAJİNUSMUS
( Kasın fiziksel olarak gevşeyememesi. İLE Vajina kaslarının zihinsel olarak rahat bırakılmaması. )
- AKALEM ile/||/<> AKALEM
( Saltanat sancağı. İLE/||/<> Yedi Osmanlı saltanat sancağından birinin adı. )
- AKAM[Ar.] ile AKAM[ka uzun okunur]
( Kısırlık. İLE Kısır, çocuksuz. | Tedavi olanağı bulunmayan hastalık. [ÂKIM: Kısır. | Verimsiz.] )
- AKÂMET[Ar.] değil/yerine/= BAŞARISIZLIK
( Kısırlık, verimsizlik. | Başarısızlık, sonuçsuzluk. )
- AKAN SU ile/ve IĞIL
( ... İLE/VE Çok yavaş akan su. )
- AKANTOLİZ[Fr.] ile AKANTOZ[Fr.] ile AKANTOSİTOZ[Fr.]
( Deri dokusu bozukluğu. İLE Üst deride bir katmanın kalınlaşması. İLE Alyuvarların yapısal bozukluğu. )
- AKAR SU ile/ve AKAN SU
( Potansiyel. İLE/VE Süreklilik. )
- AKARDİ değil/yerine/= YÜREK GELİŞMEZLİĞİ/YOKLUĞU
- AKARİB < AKREB
( Zehirli ve tehlikeli hayvancıklar. )
- AKARSU ile/ve/<> KIVRIMLI AKARSU/MENDERES[Yun. < MAINDROS/Μαίανδρος]
( ... İLE/VE/<> Bir akarsu yatağının az eğimli koyak tabanlarında ve ova düzlüklerinde çizdiği "s" harfine benzeyen kıvrım. )
- AKARSU ile/ve/||/<> KOYAR
( ... İLE/VE/||/<> İki akarsuyun birleştiği yer. )
- AKARSU ve/<> TALVEG[Alm.]
( ... VE/<> Bir akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren çizgiye verilen ad. )
- AKARYOTİK ile/||/<> AKARYOSİT
( Çekirdeksiz . İLE/||/<> Çekirdeksiz göze. )
- AKAŞA
( Boşluk. Esîr. Uzayın, göğün bir unsuru olarak eter. Evrenin aslî eterik özü. )
- AKATAFAZİ[Fr.] değil/yerine/= PARAFAZİ/PARAPHASIA[İng.] değil/yerine/= SİNTAKTİK AFAZİ/SYNTACTIC APHASIA[İng.]
( Sözsel anlatım bozukluğu. İLE Sözcük bulma güçlüğü. İLE Sözdizimsel dil yitimi. )
- AKATİZİ[Yun.] değil/yerine/= OTURUR DURUMDA KALAMAMA
- AKATİZİ ile/||/<> AKİNEZİ
( Oturamazlık. İLE/||/<> Devinimsizlik. )
- AKATLAR ile/ve AKARETLER
- AKBABA ile AKSIRTLI AKBABA
- AKBABA ile ANT AKBABASI
( ... İLE Dünyanın en büyük, ikinci kara kuşudur. )
( )
( CONDOR vs. ANDEAN CONDOR )
( ... cum VULTUR GRYPHUS )
- AKBABA ile BENEKLİ AKBABA
( ... İLE Tropikal Afrika'dan gelen, nadir rastlanan bir türdür. )
( ... İLE Dünyanın en yüksekten uçan kuşudur. Havada yaklaşık 35 km/s hızla yol alır. Yaşamı tehlike altında olan bu kuşun ortalama yaşam süresi 40-50 yıla yakındır. )
( ... vs. RUPPELL'S VULTURE )
( ... cum GYPS RUEPPELLII )
- AKBABA ile CENAZECİ KUŞU
- AKBABA ile KALİFORNİYA AKBABASI
( )
( CONDOR vs. CALIFORNIA CONDOR )
( ... cum GYMNOGYPS CALIFORNIANUS )
- AKBABA ile KARA AKBABA
( ... İLE Çevresinde açık arazi bulunan ormanlarda yaşarlar. )
( ... vs. BLACK VULTURE )
( ... cum AEGYPIUS MONACHUS )
- AKBABA ile KIRMIZI BAŞLI AKBABA
( ... İLE Hindistan'da yaşarlar. )
( Hindistan'da 6 ayrı çeşit akbaba yaşamaktadır. )
- AKBABA ile KIZIL AKBABA
( ... İLE Toroslarda, Doğu Karadeniz Dağları'nda, Doğu Anadolu'da bölgesel olarak yaşarlar. )
( ... vs. GRIFFON VULTURE )
( ... cum GYPS FULVUS )
- AKBABA ile KONDOR
( ... İLE Boyu 1 m. olan 12 kg.'luk dev akbaba.[Patagonya'da] )
- AKBABA ile KÜÇÜK AKBABA
( ... İLE Kanatları düz, kuyruğu uzun ve kamalıdır. )
( ... İLE Leşlerin kemik iliğiyle beslenirler. [Yüksekten atıp kırarak] )
( Tüm dünyadaki küçük akbabaların yaklaşık %25'i, Türkiye’de yaşamaktadır. )
( ... vs. EGYPTIAN VULTURE )
( ... cum NEOPHRON PERCNOPTERUS )
- AKBABA ile MISIR AKBABASI
( VOLTURE vs. EGYPTIAN VOLTURE )
- AKBABA ile SAKALLI AKBABA
( ... İLE Etiyopya'da, Semien Dağları'nda [4500 m. yükseklikte] yaşarlar. )
( ... İLE Leşlerin kemik iliğiyle beslenirler. [Yüksekten atıp kırarak] )
( ... İLE Türkiye’deki dört akbaba türünden biridir. 125 cm.'ye varan boyuyla Türkiye'de görülebilecek en büyük yırtıcıdır. Özellikle uçuşta, dar ve uzun kanatları, uzun ve kama biçimli kuyruğuyla rahatlıkla ayırt edilebilir. Uçuşta, çok iri bir doğan gibidir. Sakallı akbabanın, erişkin eril ve dişil tekleri arasında, görünüş farkı yoktur. Erişkinlerde kanat üstü, sırt ve kuyruk üstü, oldukça koyu renklidir. Alt bölümler turuncudur. Göz çevresi siyah olup göz pınarından gaga altına doğru siyah tüyler (sakallar) sarkar. Sakallı akbaba, yüksek dağlarda bulunur.
Kapalı orman bölgeleri dışında, dağların yüksek kesimlerindeki kayalık vadiler, çıplak ya da seyrek ağaçlı ve taşlık yamaçlar, yaşam alanlarıdır. Yuvalarını, büyük kaya kovuklarına yaparlar. Sakallı akbabanın, besininin tamamına yakınını, leşlerden arta kalan kemikler oluşturur. Kurt, Boz ayı ve öteki akbabalardan kalan leşlerdeki kemiklerin küçük olanlarını doğrudan yutarlar. Büyük kemikleri ise pençeleriyle alıp havalanır ve belirli bir yükseklikten kayaların üzerine bırakarak parçalarlar. İnerek, kemik parçalarını yutarlar. Son derece asitli midesi sayesinde, kemikleri, kolaylıkla sindirebilirler. )
( ... vs. LAMMERGEIER )
( ... cum GYPAETUS BARBATUS )
- AKBABA ile SARKIK YANAKLI AKBABA
( ... İLE Çok geniş ve kahverengi kanatlıdır. [Kuyruğu uzun ve kamalı, kanatları dar ve sivri ucludur.] )
( ... İLE Normal akbabaların gagaları yeni ölmüş hayvanların derisini delemez. Akbabalar sürüsü, büyük, uzun ve sivri gagalı sarkık yüzlü akbabanın gelip başlamasını beklerler. )
( ... vs. LAPPED-FACED VULTURE )
( ... cum TORGOS TRACHELIOTOS )
- AKBABA ile UŞAKKAPAN
( ... İLE Bebekleri kaldırdığı söylenilen, bir tür akbaba. )
- AKBALIK = AKYABALIĞI
( Uskumrugillerden, ufak pullu bir balık.[10 - 60 kg.] )
( LICHIA AMIA )
- AKBİL'İ:
YAVAŞ BASMAK değil/>< BASILI TUTMAK/BEKLEMEK
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- AKBIYIK SULTAN CAMİİ (KIBLET'ÜL MESÂCİD CAMİİ)
- AKÇA-PAKÇA
- AKÇA ile AKÇA/AKÇE
( Oldukça beyaz. İLE Akçe. )
- AKÇE ile/||/<> AKARET
( Osmanlı Devleti'nin para birimi. İLE/||/<> Gelir getiren mülkler. )
- AKÇE ile KUŞGÖZÜ AKÇE
( ... İLE Ele zor gelen ufaklık ve incelikte gümüş para birimi. [X - XIII. yy. arası, Osman Gazi dönemindendir.] )
- AKCİĞER ZARI YANGISI(SATLICAN/ZATÜLCENP[Ar.]) ile/ve KARACİĞER YANGISI ile/ve BRONŞİYOL YANGISI ile/ve LENF BOĞUMLARI YANGISI ile/ve MEME YANGISI(MASTİT)
( ZATÜLCENP ile/ve HEPATİT, ZATÜLKEBED ile/ve BRONŞİYOLİT ile/ve ADEONOİT )
( BİLSÂM[Ar., Fars.]/PLEURÉSIE[Fr.]: Akciğer zarı yangısı, satlıcan. )
( Dünyada en sık karşılaşılan hastalık zatürree/bronşittir. )
( AKCİĞER YANGISI / GIŞÂ-İ CENB[Ar.] / PLEVRA[İt. göğüs boşluğunun iç yüzünü ve akciğerleri saran zar] )
- AKCİĞER ZARI ile KARACİĞER ZARI
( PLEURA vs. ... )
- AKCİĞER(ÖRGEN) ile/ve KARACİĞER
( ESNÂH-I RİEVİYE: Akciğer petekleri. )
( RİE ile/ve KEBED[çoğ. EKBÂD] )
( ŞÜS ile/ve ŞÜŞ )
( LUNGS vs./and LIVER )
- AKCİĞER
SİGARA:
(")İÇİLEN(") ile/değil/yerine/></< İÇİLMEYEN
( )
- AKD-İ MEBHUSÜNANH/AKD-İ MEZBUR değil/yerine/= SÖZÜ EDİLEN ANTLAŞMA/SÖZÜ EDİLEN BAĞIT
- AKD[Ar.] ile AHD[Ar.]
- AKD[Ar.] ile KASEM[Ar.]
- AKD/AKİD[Ar.] ile/ve/||/<> ÂKİD[Ar. çoğ. AKADE]
( Bağ, bağlama, düğümle(n)me, bağlanma. | Sözleşme, kararlaştırma. | Kurma, düzme. | Nikâh. | Düzyazıyı, koşuğa çevirme. İLE/VE/||/<> Sözleşmenin/nikâhın tarafları, sözleşen kişi/ler. | Çeviriyi yapan. )
- AKD ile ŞİBH AKD
( Sözleşme (yapmak.) İLE Sözleşme benzeri.[Fr. QUASI-CONTRAT] )
- AKDENİZ KANSIZLIĞI/TALASEMİ ile/||/<> ORAK GÖZE/HÜCRE ANEMİSİ
( Hemoglobin üretiminde genetik bir bozukluk nedeniyle anemi. İLE/||/<> Hemoglobin yapısındaki genetik bir bozukluk nedeniyle anemi ve ağrılı krizlerle ilişkili bir durum. )
- AKDENİZ KORSAN(LIĞ)I ile/ve OKYANUS KORSAN(LIĞ)I
- AKDENİZ ile/ve/||/<> KARADENİZ
( BAHR-İ SİYAH ile/ve/||/<> BAHR-İ SEFİD )
- AKDİ MUVAZAA değil/yerine/= DANIŞIK BAĞIT
- AKDİ SAHİH değil/yerine/= DOĞRU BAĞIT
- AKDİKEN ile YABANİ AKDİKEN
( ... İLE Hünnapgillerden, yaprakları almaşık, kırmızı renkli yemişi olan bir bitki. )
( ... cum RHAMUNUS FRENGULA )
- AKDOĞAN ile ŞÂHBÂZ[Fars.]
( ... İLE İri bir tür akdoğan. | Çevik ve becerikli. | Yiğit, kahraman, mert kişi. )
- AKEDEMİK değil AKADEMİK
- AKELALİ[Fr.] değil/yerine/= BEBEĞİN BAŞSIZ DOĞMASI
- AKEN[Yun.] değil/yerine/= OLGUNLAŞINCA KENDİLİĞİNDEN ÇATLAYIP AÇILMAYAN TEK TOHUMLU KURU MEYVE
- AKERDEON ile BAYAN[Rusça]
( ... İLE İki tarafı da tuşlu olan. Klavyesiz. )
( ... c БAЙAH )
- AKERDEON ile/ve DİATONİK AKERDEON
( Her düğmesinde ayrı nota ile. İLE/VE Düğmeleri, kapatır ve açarken iki ayrı notayı vererek. )
- AKHILLEUS İLE KAPLUMBAĞA AÇMAZI ile/ve/||/<>/> TRUVA SİNEĞİ AÇMAZI ile/ve/||/<>/> KOŞU YOLU AÇMAZI ile/ve/||/<>/> NUMARALI TOPLAR AÇMAZI ile/ve/||/<>/> OK AÇMAZI ile/ve/||/<>/> TANRILAR AÇMAZI ile/ve/||/<>/> TRISTRAM SHANGDY AÇMAZI ile/ve/||/<>/> UZAY GEMİSİ AÇMAZI
- AKÎB[Ar. < AKEB] ile ÂKİB[Ar.]
( Bir diğerinin arkasından gelen. İLE Önce. )
- AKİB[Ar.] ile VELED[Ar.]
- ÂKIBET[Ar.] ile HADD[Ar.] ile NİHÂYET[Ar.]
- AKİBET değil ÂKIBET
- AKICI/LIK ile/ve/değil SÜREKLİ/LİK
- AKICILIK ile SÜRÜKLEYİCİLİK
( DRAVATRA ile ... )
- AKİD YAPMA VAADİ değil/yerine/= ÖN SÖZLEŞME
- AKÎDE ile AKİDE
( İlke, iman, dini inanış. | [Sultanlar, bayramlarda akîde şekeri kestirirmiş. Yeniçeri ağalarına gönderirmiş ve şeker kabul edilirse sorun olmadığı fakat padişaha geri gönderilirse "sorunlarımız var" anlamına gelirmiş.] İLE Şekerin kaynatılarak katılaşması yolu ile yapılan, renkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker, akide şekeri. )
- ÂKİF[Ar. çoğ. ÂKİFÂN, AKÛF] ile/ve/||/<> ÂRİF[Ar. < İRFAN | çoğ. UREFÂ]
( Sebât eden. | İbâdet eden. İLE/VE/||/<> Bilen, bilgili, irfan sahibi.[(Bildiğinin, yapacağının ve söyleyeceğinin) Zamanını ve zeminini] )
- AKİFER[Fr.] değil/yerine/= POMPALI KUYULARI BESLEYECEK JEOLOJİK YAPI
- AKÎK[Ar.] ile AKÎK[Ar.]
( Çoğunlukla kırmızı renkte olan bir cins değerli taş. İLE Bunaltıcı sıcak/lık. )
- AKIL "ALMAYI İSTEMEMEK" değil/yerine/> "AKLINI BAŞINA TOPLAMAK"
( Kimseden "akıl almak" istemiyorsan, aklını başına topla! )
- AKIL [HEM PAYLAŞILABİLİR, HEM DE PAYLAŞILMAZ; NE PAYLAŞILIR, NE DE PAYLAŞILMAZ]
- AKIL [PAYLAŞILAMIYOR/PAYLAŞILMIYOR]
- AKIL [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- AKİL BALİĞ/BALİĞ değil/yerine/= ERGEN/ERİN/YENİYETME
- AKIL ETMEK ile TEFEKKÜR ETMEK
- AKIL HOCASI ile/ve/değil/<> ESİN KAYNAĞI
- AKIL İLE ...:
ŞİİR YAZILMAZ ve/fakat ŞİİRE DÜZEN VERİR
- AKIL MERTEBELERİ
( * AKL-I MAAŞ
( Maişetinden başka bir şey düşünmeyen akıl. Bedene yönelik akıl. )
( Biraz daha düşük olanına "hassase" denir. Hayvanlar âlemine ait olan akıl. )
* AKL-I MEAD
( Müdrike mertebesine geçmiş akıl. Ahiretini düşünen akıl. )
( Avdet edilecek yer ile ilgili akıl. Mead: avdet edilen yer, mebde: başlangıç. )
( Buranın başlangıcı oranın sonu, oranın başlangıcı ise buranın sonu. )
( Kalbindeki imana köle olan sultana akl-ı mead denilir. )
* AKL-I SELÎM
( Nur'a kavuşmuş akıl. )
* AKL-I RUHANÎ
( Aklın güzel kullanılıp iç âleme döndürülmesi ve geliştirilip ruh haline intikal ettirilmesidir.)
* AKL-I NURANÎ
( Ruh haline gelmiş aklın, iyiliklerle parlar hale gelmesidir. )
* AKL-I SULTANÎ
( Kâinattaki saltanatı bilen akıl. )
* AKL-I EVVEL/KÜLL
( Simgesi lâm harfidir. Bu harf, ilk yaratılan akla tekâbül eder. Akıl Allah'tan gelmiştir ve Taayyün-ü Evvelin'dir. )
( Allah'ın aklıyla akıllandırdığı, akl-ı küll'dür. )
@( Akıl Mertebeleri - Metin Bobaroğlu )
- AKIL TATMİNİ ile/ve/değil/yerine KALP TATMİNİ
( AKLIM BENİ YANILTMADI KALBİM DE AKLIMI TEKZİP ETMEDİ )
- AKIL ve EL ve/||/<>/> DÜŞÜNCE ve EYLEM
- AKIL VERMEK ile/ve/değil/yerine BİLDİKLERİNİ ANLATMAK
- AKIL YÜRÜTME ile/ve/||/<> NEDENDEN, NEDENE GEÇİŞ
- AKIL-BALİĞ değil ÂKİL-BALİĞ
- AKIL-FİKİR (ERDİREMEMEK)
- AKIL-FİKİR SAHİBİ OLMA(MA)K ile İFLÂH OLMA(MA)K
- AKIL-MANTIK
- AKIL-SIR (ERDİREMEMEK)
- AKIL:
SESİN YÜKSEKLİĞİNDE değil SÖZÜN İNCELİĞİNDE
- AKIL:
TAMAMLAYICI ve/||/<>/> BÜTÜNLEYİCİ
- AKIL:
"YARATICI" değil DÜZENLEYİCİ
- AKIL:
(KENDİ/BAĞIMSIZ) "YÜRÜYEN" değil YÜRÜTÜLEN
- AKIL:
ANLAYAN değil İLİŞKİLENDİREN
- AKIL:
BÜTÜNSEL ile/ve/değil/||/<>/< BÜTÜNLEYİCİ
- AKIL:
CEVHER ile İŞLETİM/İ
- AKIL:
ÖLÇÜLEBİLİR ile/ve/değil/||/<>/< ÖLÇEN/R
- AKIL:
SÂLİM ve/> İSLÂM
- AKIL:
TÜMEL(/LER) ve/<> TİKELLER ARASILIK
- AKIL:
USTA ve/<> MÜRŞİD
( Öncelikle, kendi [donanımlı/yetkin] aklın ve kendine! )
- AKIL:
YAŞTA ile/ve/değil/||/<>/< BAŞTA
- AKIL'IN KONUSU ile/ve VEHİM'İN KONUSU
( Üçgenlik. İLE/VE Üçgen. )
- AKIL/KAVRAM ile/ve/||/<>/> TEFEKKÜR/TERTİB ile/ve/||/<>/> MÂRİFET ile/ve/||/<>/> İLİM
( İki şey/işaret/alâmet arasında bağlantı/ilişkilendirme/birleştirme. İLE/VE/||/<>/> Düşünceleri belirli bir düzen içinde sağlamak. | İşaretleri/alâmetleri düzenlemek. İLE/VE/||/<>/> Kavramlar arası ilişkiler ya da her iki kavram arasındaki ilişki. İLE/VE/||/<>/> Tümel çıkarım/yargı. )
- AKIL/LI ile/ve/||/<>/> ERDEM/Lİ
( Akıllı kişiler, sudan hoşlanır. Erdemli kişiler, dağlardan zevk alır.
Akıllılar kıpır kıpırdır, erdemliler dingindir.
Akıllılar neşelidir, erdemlilerse uzun ömürlüdür. )
- AKIL ve/||/<> AHLÂK ve/||/<> ADÂLET ve/||/<> ÂDÂB ve/||/<> AŞK
( REASON and MORALS and JUSTICE and ... and LOVE )
- ÂKIL <> AK(I)L <> MAKÛL
- ÂKİL ile AKIL
- AKIL ile/ve/> ÂKİL
( Us. İLE/VE/> Yiyen. | Aklı başında. )
( ... İLE/VE/> Kendi "aklını", evrenin aklıyla birleştirmiş/bütünleştirmiş kişi. )
- AKIL ve/için/||/<>/< AKLIN SERÜVENİNİN İZLENMESİ
- AKIL ve/||/<>/< AMAÇ
( INTELLECT and/||/<>/< TELOS )
- ÂKİL ile/ve ÂŞIK
- AKIL ve BEDEN
( İnsan hem kafasını [Hüvelbâtın]ını, hem de bedenini [hüvezzahir]ini kullanabilmelidir. )
- AKIL ile/ve/değil/||/<>/>/< BİLGİ
( "Monolog". İLE/VE/DEĞİL/||/<>/>/< Diyalog. )
- AKIL ile/ve/||/<> BİLGİ ile/ve/||/<> HİKMET
( Akıl kavramsal olup akla; Bilgi simgesel olup sezgiye; Hikmet mistik olup iç görüye ve iç deneyime hitap eder. )
( Aklın bilgiye ve hikmete kavuşması, neredeyse tüm uygarlıklarda ortak olarak Güneş, Işık, Nur simgeleri ile belirtilmektedir. )
( Genç ve kuvvetli iken uyanmayan ve uyandığı zaman çaba göstermeyen, böylelikle tembelliğe ve karar yoksunluğuna düşen kişi, hiçbir zaman hikmet yolunu bulamaz. )
( Gölgesinin, bir kişiyi izlemesi gibi, saf olan akılla konuşan ve davranan kişiyi de sevinç izler. )
( Uyanmak için bir şoku beklemeyen, akıllıdır. [ki bu çok sert olabilir] )
( Herşeyin akılla kavranamayacağını akıl edemeyen, akılsızdır. )
( Hikmetin dili, simge ve sükûttur. )
( HİKMET: Cehaleti kaldıran herşey! )
( HİKMET: Kuramsal aklın erdemi. )
( Wise is he who does not wait for a shock, which can be quite rude. )
( REASON vs./and/||/<> KNOWLEDGE vs./and/||/<> WISDOM )
- AKIL ile/ve/<> BİLİNÇ(ŞUUR)
( Akıl, bilincin, birincil aracıdır. )
( Yıkılmaya uygun/lâyık bir "akla" sahip ol! )
- AKIL ile CEHÂLET
( Akıllı olduğu için şeytanı ahmağa tercih ederim ama şeytana uymam. )
( Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun. )
( Eğer akıl resmedilebilseydi güneş karanlığa gömülürdü; cehalet resmedilebilseydi gece onun yanında aydınlık kalırdı. )
- AKIL ile/ve DAYANÇ/SABIR
( REASON vs./and PATIENCE )
- AKIL ve/<> DİL ve/<> BEN
( Aklın dili sözcükler, gönlün dili muhabbettir. )
( Akıl, hiçbir zaman gövdede durmaz. Neyi, nereyi seviyorsa orada gezer durur. )
( REASON and/<> LANGUAGE and/<> I/ME )
- AKIL ile/ve/<> DOĞA
( Doğa, kolayı değil en kolayı tercih eder. )
( REASON vs./and/<> NATURE )
- AKIL ile/ve/<> DÜZEN/TERTİP
( AKIL: Bağ, Bağlamak. Uygun olanı, uygun olana bağlamak. )
( AKIL: Bilinen(ler)den hareket edip bilinmeyen(ler)i tespit etmek. )
( Akıl, eşik(te)dir/berzah(ta)dır. )
( Akıl yorulmazsa gövde zor yorulur. )
( REASON vs./and/<> ARRANGEMENT )
- AKIL ile/ve/<>/= EYLEM
( Kişi, eylem varolanıdır. )
( AKIL: Eylemler(imiz)e düzen verme/katma. )
( REASON vs./and/<>/= ACTION )
- AKIL ile/ve/değil FAAL AKIL
( [not] REASON vs./and/but ACTIVE REASON )
- AKIL ile/ve/||/<> FİKİR
( Varolanları[mevcudu] bilmek. İLE/VE/||/<> Varlığı[vucudu] bilmek. )
- AKIL ve/<> GAYRET
- AKIL ve/||/<> GÖRME ve/||/<> DUYMA ve/||/<> KONUŞMA
( CAMİ: CEBRAİL ve/||/<> AZRAİL ve/||/<> MİKAİL ve/||/<> İSRAFİL )
- AKIL ve/<> GÜVEN
( REASON and/<> TRUST/CONFIDENCE )
- AKIL ile/ve/<> HAKİKAT
( Akıl çırpınıp âciz kalacak ki, hakikat, bu aczin sonunda meydana çıksın. )
( REASON vs./and/<> TRUTH )
- AKIL ve/<>/>/< HAYAL
( Akıl ile düzenlenir. VE/<>/>/< Hayal ile yapılır. )
( Olanlar. VE/<>/>/< [sen / kendi/n] Yarat!(tıkların). )
( Düzenler. VE/<>/>/< Yaratır. )
- AKIL ve HİKMET
- AKIL ile/ve/||/<>/< İHTİYÂR
- AKIL ve İLİM/BİLİM ve İBÂDET
( Bu 3 alanda tatil[< ÂTIL] olmaz. )
- AKIL ile/ve/değil/<> İMAN SAHİBİ
( Tartışır. İLE/VE/DEĞİL/<> Tartışmaz. )
- AKIL ile/ve İSTİDLÂL
( a) Felsefe, b) Kelâm )
- AKIL ile/ve/<> KALP
( Su. İLE/VE/<> Toprak. )
( Kalbi ayrı olanların, aklı bir olmaz. )
( Water. VS./AND/<> Land/Soil. )
( REASON vs./and/<> HEART )
- AKIL ile/ve/<> KALP
- AKIL ile/ve/||/<> KANIT
- AKIL ile/ve/değil/yerine KULLANILAN/UYGULANAN AKIL
- AKIL ve/< MAKULÂT ve/< MEKULÂT ve/< MAHSUSÂT[ZAHİRÎ VE BÂTINÎ]
- AKIL ve/değil/<> MERHAMET
( Tüm dünya, sana hizmet etse doymazsın. VE/DEĞİL/<> Kişi[sen], dünyaya rahmet ederse(n), tüm dünya doyar. )
- AKIL ve/||/<> MERKEZ ve/||/<> GÜNEŞ ve/||/<> ATEŞ ve/||/<> PİRAMİT ve/||/<> TENNÛRE ve/||/<> TANDIR ve/||/<> RAHMAN/RAHİM
- AKIL ve METAFİZİK
( REASON and METAPHYSICS )
- AKIL ve/<> MUHAYYİLE ve/<> İMAN
( Zihnin yetilerine doymadıkça, muhayyile alanına (pek) geçilemez. )
- AKIL ile/ve/> NAKİL
( Önce. İLE/VE/> Sonra. )
( Evvel. İLE/VE/> Müevvel[< te'vil][yoruma açık]. )
- AKIL ile/ve NAZAR
( el-NAZAR: Düşünmek aklın bilinmeyenden bilinmeyene doğru yaptığı harekettir. )
( LOCKE[YANSI/REFLEKSİYON] ile DESCARTES )
( Bkz. H. ZİYÂ ÜLKEN - İSLÂM DÜŞÜNCESİ - ÜLKEN YAY. )
- AKIL ve/||/<>/>/< OLANAK
( Yaşam, akıl ettiğin ve olanakların kadardır. [geliştirip değiştirebilme gücü/olanakları sende olmak üzere] )
- AKIL ile/ve/<> ORTAK AKIL
( Aklınızı kullanma cesâretini gösteriniz! )
( REASON vs./and/<> COMMON REASON )
- AKIL ile/ve RIZÂ
- AKIL ile/ve/<> SEZGİ
( Dışı kavrar. İLE/VE/<> İçi kavrar. )
( Varolana düzen verir. İLE/VE/<> ... )
( Açıklayıcı, düzenleyici. İLE/VE/<> Yaratıcı. )
- AKIL ile/ve STRATEJİ
( REASON vs. STRATEGY )
- AKIL ile/ve VAHİY
( Mum ile güneş aranmaz, akılla da vahiy tartılmaz. )
- AKIL ile/ve YANSIZLAŞTIRMA
( REASON vs./and NEUTRALIZING )
- AKIL ile/ve/||/<> ZİHİN
( Bireşimsel/tevhîdî olan. İLE/VE/||/<> Ayrımsal olan. )
( Bütünleştirir. İLE/VE/||/<> Parçalar. )
( Tümel/rahman. İLE/VE/||/<> Tikel/rahim. )
( Bağıntıları verir. İLE/VE/||/<> Duyuları verir. )
- AKIL ve/||/<> ZORUNLULUĞUN GETİRDİĞİ
- AKILDA KESİNLİK ile/> DUYULARDA KESİNLİK
( DEFINITENESS IN REASON vs./and/<> DEFINITENESS IN SENSES )
- AKILDA TUTMAK ile/ve/değil/yerine ANLAMAYA ÇALIŞMAK
( [not] TO KEEP IN MIND vs./and/but TO TRY TO LEARN
TO TRY TO LEARN instead of TO KEEP IN MIND )
- AKİLEN[Fr.] değil/yerine/= KARTAL BURUN
- AKILLA DÜŞÜNÜLENLER:
DUYULUR OLANLAR ve/<> DUYULUR OLMAYANLAR
- AKILLA TARTMAK ile/değil/yerine KALPLE DİNLEMEK
- AKILLANMAK ve/||/<>/< AKIL ALMAK
- AKILLI (OLAN/OLMAK) ile/ve/değil/yerine "AKLI BAŞINDA" (OLAN/OLMAK)
- AKILLI ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILLI TEMBELLER ile/ve
AKILSIZ ÇALIŞKANLAR ile/ve AKILSIZ TEMBELLER
( Ödüllendirilmeli! İLE Teşvik edilmeli! İLE Ceza verilmeli! İLE Kovmalı! )
( Takdir etmeli! İLE Dikkat etmeli! İLE İkaz etmeli! İLE Terk etmeli! )
( [+ +] ile [+ -] ile
[- +] ile [- -] )
- AKILLI OLMAK ile/ve/değil/yerine YETERİNCE AKILLI OLMAK/DAVRANMAK
- AKILLI-USLU (DİNLEME(ME)K, KONUŞMA(MA)K)
- AKILLI ile/ve "GÖZÜNDEN AKILLI"
( Ancak görünene/gördüğüne yönelmiş (zavallı) zihinlerin/kişilerin, kavramsalların alanına girdiklerinde nasıl da insafsızca genellemeler yaptıklarına dikkat ediniz! )
- AKILLI ile AKILCI
- AKILLILIK:
"SÜREKLİ SUSKUN OLMAK"
değil
NE ZAMAN, NEREDE VE NE KADAR SUSACAĞIMIZI BİLMEK
- AKILSAL TASAVVUF ile/ve RUHSAL TASAVVUF
- AKILSIZ "KİMLİK" ve/||/<> KEYFİYET
- AKILSIZ BAŞ ve/||/<>/> AYAK
( Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. )
- AKILSIZ İLERLEMEK değil AKLI AŞARAK İLERLEMEK
- AKILSIZ"/"KAFASIZ" ile YETERSİZ(/DÜŞÜNCESİZ)
- AKILTAPARLIK ile/yerine AYDINLANMA
( ADORING TO INTELLIGENCE vs. ENLIGHTENMENT
ENLIGHTENMENT instead of ADORING TO INTELLIGENCE )
- AKIM ile/değil AKIN
- AKIM ile/ve/değil DAMAR
- AKIM ile DİSİPLİN
- AKIM ile/ve/||/<> EKOL
- AKIM ile/ve/<> REOSTA[Fr.]
( ... İLE/VE/<> Elektrik akımının yeğinliğini azaltıp çoğaltmaya yarayan aygıt. )
- AKIM ile/ve/değil/yerine/||/<> UYANIŞ
- AKIN AKIN (GİTMEK)
( FEVC-Â-FEVC )
- AKIN/SÖKÜN ile CURNATA
( ... İLE Bıldırcın sökünü. )
- AKINCI/GAZİ[Ar.] ile/ve/||/<> MÜCAHİT[Ar.]
( [ne yazık ki]
[!savaşta]
Sınırların dışına gidenler. İLE/VE/||/<> Sınır içinde savunmada kalanlar. )
- AKINCI ile/||/<> ALABEYİ
( Sınır bölgelerinde akınlar yapan hafif süvari. İLE/||/<> Bölgedeki tımarlı sipahilerin en büyük âmiri. )
- AKİNEZİ[Yun.] ile AKİNETİK[Fr.]
( Parkinson sendromunun belirtileri. İLE Akinezi hastalığına tutulmuş olan. )
- AKINEZİ/AKINESIA[İng.] değil/yerine/= DEVİNIMSİZLİK
- AKİNEZİ ile/||/<> AKİNETİK
( Devinimsizlik. İLE/||/<> Devinimsiz. )
- AKINTI ile/ve/<>/değil DALGA/RÜZGÂR
( Suyun/denizin içinde. İLE/VE/<>/DEĞİL Suyun/denizin üstünde. )
- AKINTI ile DİP AKINTISI
( CURRENT vs. UNDERCURRENT )
- AKINTI ile GOLFSTRİM
( ... İLE Atlas Okyanusu'ndaki sıcak su akıntısı. )
- AKINTI ile/ve/değil/<> KANAMA
( ... ile/ve/değil/<> NEZİF )
- AKINTI ile SIZINTI
( FLOW vs. LEAK/OOZE )
- AKINTI ile TERS AKINTI
( STREAM vs. BACK STREAM )
- AKINTIYA KAPILMAK değil/yerine AKIŞA KATILMAK/BIRAKMAK
- AKIŞ ile/ve/değil/||/<> DÖNGÜ
- AKIŞ ile/ve/<> KENDİLİĞİNDENLİK
- AKIŞ ile/ve/değil/||/<>/> LAMİNER AKIŞ
- AKIŞIYLA YAŞAMAK ile/ve/||/<> AŞKIYLA YAŞAMAK
- AKIŞKAN ile/ve DEĞİŞKEN
( FLUID vs./and VARIABLE )
- AKIŞKAN ile DEVİNGEN
- AKIŞKANLAR DİNAMİĞİ ile/ve/<> AKIŞKANLAR MEKANİĞİ
( Mekâniğin, akışkanların ve gazların hareketleriyle ilgili dalı. İLE/VE/<> Akışkanların, durgun ya da hareket halindeki denge, basınç, hız, ivme, sıkışma ve genleşmelerini inceleyen bilim dalı. )
( FLUID DYNAMICS vs./and/<> FLUID MECHANICS )
( DYNAMIQUE DES FLUIDES avec/et/<> MÉCANIQUE DES FLUIDES )
( STRÖMUNGSLEHRE mit/und/<> STRÖMUNGSMECHANIK )
- AKIŞKANLIK ile/ve SÜREKLİLİK
( FLOWNESS vs./and CONTINUOUSNESS/CONTINUITY )
- AKIŞLI/LIK ile/ve/||/<> GEÇİCİ/LİK
- AKIŞTA (OLMAK) ile/ve/||/<> SÜREÇTE (OLMAK)
- AKİT'TE, DEĞİŞMEZLİK(İSTİMRAR):
SÜREKLİ ile/<> GEÇİCİ ile/<> GÖRÜNMEZ BİR BOZULMA NEDENİ İÇEREN
( CONSTANCE HERPETUELLE avec/<> CONSTANCE TEMPORAIRE avec/<> CONSTANCE CONTENANT UNE CAUSE LATENTE )
- AKİT ile ÂKİT
( Sözleşme, bağıt, mukavele. | Nikah. İLE Bir işi, karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, bağıtçı. )
- AKİTLERDE:
SAHİH >< FASİT ile/ve/||/<> MÜNÂKİT >< GAYR-I MÜN'AKİT ile/ve/||/<> NAFİZ >< GAYR-I NAFİZ ile/ve/||/<> LÂZIM >< GAYR-I LÂZIM
- AKİTTE:
TASAVVUN SURETİYLE BEYİ ile/ve/||/<> TEVLİYET ile/ve/||/<> TERÂBUH ile/ve/||/<> TEHASSÜR ile/ve/||/<> ŞİRKET ile/ve/||/<> İKÂLE ile/ve/||/<> MÜBÂDELE ile/ve/||/<> SARF ile/ve/||/<> TEVEHHÜP ile/ve/||/<> SULH ile/ve/||/<> BORÇ ile/ve/||/<> TEATİ ile/ve/||/<> HIYAR ile/ve/||/<> SELEM ile/ve/||/<> MEŞRÛİYET KEYFİYETİ ile/ve/||/<> RIZÂ VE MUVAFAKAT >< FUZÛLÎ
- AKİVADES[Yun.] değil/yerine/= MİDYE TÜRÜ
( Kumun 5-6 cm. altında yaşar.[İzmir/Ayvalık] )
- AKİZ değil/yerine/= EDİNİLMİŞ
- AKKÖY ÇİLEĞİ ile SULTANHİSAR ÇİLEĞİ
- AKKUPPRESSÖR[Lat.] değil/yerine/= PARMAK MASAJI İLE SAĞALTIM
- AKL-I KÜLL ile/ve/<> NEFS-İ KÜLL
- AKL-I SÂLİM ile/ve/> KALB-İ SELÎM ile/ve/> SEKÎNE
- AKL-I SELÎM ile/ve/<> KALB-İ SELÎM ile/ve/<> ZEVK-İ SELÎM ile/ve/<> ZEVK-İ SELÎM
- AKL-I SELÎM değil/yerine/= SAĞDUYU
- AKL-I SELİM değil/yerine/= SAĞDUYU / SAĞDUYULU/SAĞLAM USLU
- AKL-I TEMYİZÎ ile/ve AKL-I AMELÎ ile/ve AKL-I NAZARÎ
( Yararlı/Zararlı. İLE/VE İyi/Kötü. İLE/VE Doğru/Yanlış. )
- AKL-I TEMYİZÎ ile/ve AKL-I TECRİBÎ
- AKL(IN)A" GÖRE "AKIL" ile/değil/yerine AKIL
- AKL[Ar.] ile ERB[Ar.]
- AKL[Ar.] ile HICÂ[Ar.]
- AKL[Ar.] ile İLM[Ar.]
- AKL[Ar.] ile LÜBB[Ar.]
- AKL[Ar.] ile NÜHÂ[Ar.]
- AKL[Ar.] ile ZİHN[Ar.]
- AKLA BÜRÜME ile/ve/değil/||/<> SORUMLULUK ALMAYI REDDETME
- Akla KONUŞ!!!
- AKLA YALIN ile/ve/||/<> AKLA YATKIN
- AKLA-HAYALE (GELMEYEN)
- AKLAN ile AKLAN
( Bir dağ sırasının yamaçlarından her biri. İLE/VE Sularını bir denize ya da göle gönderen bölge. )
- AKLANIP PAKLANMAK
- AKLEDİLEBİLEN ile ALGILANABİLEN
( RATIONALIZED vs. PERCEIVED )
- AKLEDİLEBİLİRLİK ile/ve/<> EBEDİLİK
- AKLI BAŞINDALIK ile/ve/<> YALNIZLIK
- AKLÎ BELİRLENİM (İLE) ile/değil SEZGİSEL DENEYİM (İLE)
- AKLÎ BİLGİ ile NAKLÎ BİLGİ
- AKLÎ BİRLİK ile/ve SİYASÎ BİRLİK
( LOGICAL UNITY vs./and POLITICAL UNITY )
- AKLI BOŞ ile/değil/yerine AKLI BAŞINDA
( [(")anllatıklarından(")] "öykü" dinleriz. İLE/DEĞİL/YERİNE Yaşam(ay)ı öğreniriz. )
- AKLI GELİŞTİRME ile/ve/||/<>/>/< FELSEFE
- AKLÎ HİKMET ile/ve HAKÎKÎ HİKMET
( Felsefe. İLE/VE Tasavvuf. )
( Rab korkusu, hikmetin başlangıcıdır. )
- AKLÎ İLÂHİYAT ile/ve SEM'Î İLÂHİYAT
- AKLÎ İLİM/LER ile/ve/<> MUHABBET İLİMLERİ
( Dönüştürmez. İLE/VE/<> Dönüştürür. )
- AKLÎ İLİM ile/ve/<> KEŞFÎ İLİM
- AKLÎ İLİMLER ile/ve/<> NAKLÎ İLİMLER
( )
- AKLÎ KAİDELER ile/ve ŞER'İ KAİDELER
- AKLÎ ZORUNLULUK ile/ve/<> OLGUSAL ZORUNLULUK
- AKLI-HAVSALASI (ALMAMAK)
( HAVSALA[Ar.]: Kuş kursağı. | Mide. | Anlayış, akıl, zihin. | Leğen.[biyolojide] )
- AKLI, DUYGULARA ARAÇ KILMAK ile/değil DUYGULARI, AKLA ARAÇ KILMAK
( [not] TO MAKE VEHICLE THE REASON FOR FEELINGS vs./but TO MAKE VEHICLE THE FEELINGS FOR REASON )
- AKLI:
KAYBETMEK değil "TERK" ETMEK
- AKLIMA GELDİ yerine AKLIMA GETİRİLDİ
- AKLIMA GELMİYOR ile/ve/değil AKLIMA GETİREMİYORUM
- AKLIN 3 GÖRÜNÜMÜ/TEZÂHÜRÜ
( * AKL-I TEMYİZÎ
* AKL-I AMELÎ
* AKL-I NAZARÎ )
- AKLIN AHLÂKI ve/||/<> KALBİN AHLÂKI
( Mantık. VE/||/<> Edep. )
- AKLIN AŞINMASI ile/ve/değil/yerine AKLIN AŞILMASI
( Akıl, taş kadar maddî; taş da, akıl kadar manevîdir. )
( REF Ü REF )
- AKLIN DİLİ ile/ve/<> GÖNLÜN DİLİ
( Düzyazı. İLE/VE/<> Şiir. )
- AKLIN FEHMİ ile/ve ZİHNİN FEHMİ
- AKLIN HAYALİN (DURMASI/ALMAMASI)
- AKLIN İLKELERİ ve/+/<> 4.[DÖRDÜNCÜ] DURUM[: KESİNLİKLE (HİÇBİR BİÇİMDE/ZAMAN) BİLİNEMEZ/LİK/LER]
- AKLIN İLKELERİ ile/ve AKLIN İŞLEVLERİ
( * ÖZDEŞLİK [birliği verir]
* ÇELİŞMEZLİK [çokluğu verir]
* 3.[ÜÇÜNCÜ] DURUMUN/ŞIKKIN OLANAKSIZLIĞI [değeri verir]
ile/ve
* TÜMEVARIM
* TÜMDENGELİM )
( PRINCIPLE OF THE REASON vs./and FUNCTIONS OF THE REASON )
- AKLIN İLKELERİ ile/ve/||/<> TERSİNEMEZLİK(TERMODİNAMİK YASALARI)
- AKLIN İLKESİ ile/ve AKIL
( PRINCIPLE OF THE REASON vs./and REASON )
- AKLIN NİTELİKLERİ:
HİKMET ve KUDRET ve SEVGİ/ŞEFKÂT ve ADÂLET
( Bunları içermeyen hiçbir söz, davranış/tutum, akılsal değildir/olamaz. )
- AKLIN SESİ ve/||/<> KALBİN SESİ ve/||/<> MİDENİN SESİ
( Herhangi bir işi yapmadan önce ve yaparken, üçünün sesi de olmalı ve olabildiğince orantılı, dengeli ve uyumlu olmalıdır. )
- AKLIN:
"EVRİMİ" değil SÜRECİ
- AKLIN:
ABDESTİ (TENZİH) ile/ve KULLUĞU
( Sohbet ile. İLE/VE Düşünce ile. )
- AKLIN:
DIŞ SINIRI ile/ve İÇ SINIRI
( Mekân. İLE/VE Zaman. )
- AKLIN:
DÜZEN VERİCİLİĞİ ile/ve/||/<> İŞLEM GÖRÜCÜLÜĞÜ
- AKLIN" KULLANDIĞI KAVRAMLAR DİL ve/||/<> KAVRAMLARIN/DİLİN KULLANDIĞI "AKIL"/ZİHİN/KİŞİ
- AKLIN/ODAĞIN:
ya/ne DUDAKLARINDA ya da/ne de DUDAKLARDA OLMASIN/OLMAMALI
- AKLIN ile/ve/||/<>/> AKIL VE AHLÂKIN ile/ve/||/<>/> YARGICIN ile/ve/||/<>/> ADÂLETİN ...:
BULUNMAMASI
( Ahlâkı ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Toplum bölünür. İLE/VE/||/<>/> Adâleti ortadan kaldırır. İLE/VE/||/<>/> Devleti ortadan kaldırır. )
- AKLINA GELMEME(Sİ) ile/ve UYGULAMAYA/KULLANMAYA UYGUN BULMAMAK
( LACK OF REMIND vs./and NOT TO SEE FIT TO APPLY/USE )
- AKLINI BAŞINA TOPLA! ve/||/<>/> KENDİNE GEL!
- AKLINI BEĞENDİĞİMİZ BİRİNİN ...
ve/||/<>
AKLINI KULLANMAYAN BİRİNİN ...
( Görüntüsünü nerak etmeyelim. VE/||/<> "Görüntüsünden" etkilenmeyelim. )
- AKLINI, BAŞINA TOPLAMAK" ile/ve "AYAĞINI, DENK ALMAK"
- AKLİNİK[Yun.] değil/yerine/= YER MANYETİK ALANININ, EĞİM VE AÇISI SIFIR OLAN YERİ
- AKLININ BAŞINA GELMESİ ile/değil/yerine/>< AKLI BAŞINDA DAVRANMAK
- AKLİYE ile/ve/||/<> ASABİYE
- AKLİYE ile HİSSİYE
( - Evveliyât; - Fıtriyât. İLE - Müşahedât[- Akliye, - Hissiye]; - Mücerrebât[tecrub]; - Hadsiyât; - Mütevatirât. )
- Aklınla KONUŞ!!!
- AKMA/AKAN ile/<> DÖKÜLME/DÖKÜLEN ile/<> DÜŞME/DÜŞEN
( Sıvılar için kullanılır. İLE/<> Parçalar için kullanılır. İLE/<> Bütünler için kullanılır. )
- AKNÂ
( İnce, yumru burunlu. )
- AKNÂ[Ar.] ile AKNA'[Ar.]
( İnce, yumru burunlu. İLE En çok kanaat eden. )
- AKOLİ[Fr.] ile AKOLİOZ[Fr.]
( Karaciğerin, safra salgısını durdurması. İLE Mantarların neden olduğu bir deri sayrılığı. )
- AKOLİK değil/yerine/= SAFRASIZ
- AKOMODASYON[Fr.] değil/yerine/= UYUM
- AKOMODASYON/ACCOMMODATION[İng.] değil/yerine/= UYUMSAMA
- AKOMODASYON değil/yerine/= UYUM
- AKOMPANYA[Fr.] ile AKOMPANYATÖR[Fr.]
( Eşlik etme. İLE Müzikte eşlikçi. )
- AKONT[Fr. < ACOMPTE] değil/yerine/= KISMÎ ÖDEME
( Bir borca karşılık, hesabı daha sonra görülmek üzere yapılan kısmî ödeme. )
- AKONT[Fr.] değil/yerine/= BİR BÖLÜM ÖDEME
- AKOR'DA ÖNEMLİ SESLER:
I. ve III. ve V. ve VII.
- AKORDE[Fr.] değil/yerine/= ÖNERİLEN KREDİ
( Bir banka şubesinin, bir müşterisi için önerdiği, genel müdürlükçe de kabul edilen kredi. )
- AKORDEON[Fr. < ACCORDEON] ile/ve/||/<> BANDENEON
( Dikey. İLE/VE Kare/küp şeklinde. )
( Omuza asılır. İLE/VE Elde tutulur. )
( Üstündeki düğmelere ya da tuşlara basarak metal dilcikleri titretme yolu ile çalınan körüklü, elde taşınabilir bir çalgı. | Kumaşlarda makine ile yapılmış kırma. İLE/VE/||/<> ... )
- AKORİ[Fr.] değil/yerine/= GÖZ BEBEĞİNİN DOĞUŞTAN BULUNMAMASI
- AKORT ÜCRET değil/yerine/= GÖRELİ ÖDENÇ
- AKORT[Fr. < ACCORD/ACORDA(İt.)] ile ARPEJ[İt. < Fr. | ARPEGE]
( Bir çalgıda, doğru ses vermesi için yapılan ayar, düzen/leme. | Uyumu sağlayan seslerin birleşmesi. | Uyum, uyumluluk. İLE Bir akort oluşturan seslerin, birbiri ardından çalınması. )
- AKOSMİZM[Fr.] değil/yerine/= DÜNYAYI REDDETME
- AKÖZ değil/yerine/= SULU, SUDAKİ
- AKR
( 52 ar değerinde, eski bir Fransız/İngiliz yer ölçüsü.[Günümüzde, İngiltere'de, 1 akr = 4840 yarda kareye yani 40,47 ar'a, 4046,724 m²'ye eşittir.] )
- AKR[Fr.] değil/yerine/= EKİLİ TOPRAK YÜZEY ÖLÇÜSÜ BİRİMİ
- AKRÂ[Ar.] ile AKRA'[Ar.]
( Arkalar, sırt. İLE Başındaki saçlar dökülmüş, dazlak. | Çıplak dağ. )
- AKRABA FARKINDALIĞI ile/||/<> AKRABA SEÇİLİMİ ile/||/<> AKRABALIK KATSAYISI
( Bir bireyin akrabalarını, türün öteki bireylerinden ayırt edebilme becerisi. İLE/||/<> Tür içindeki bireylerin yalnızca kendi uyum başarılarına yönelik değil aynı zamanda akrabalarının uyum başarısına yönelik olarak da deneyimlediği seçilim türü.[Akrabaların yaşamda kalıp üreyebilmesi, bireylerin kendi tarafından paylaşılan genlerin de başarısı olduğundan dolaylı uyum başarısı ile ilişkilidir.] İLE/||/<> İki bireyin akrabalık bağını belirten tanım.[r = n(0.5)L tanımı ile belirlenir. Denklemde r akrabalık katsayısı, n ortak genlerin yüzde cinsinden tanımı, L ise mayoz sayısı ya da kuşak bağlantısını simgeler. Farklı kuramlarda, farklı ve daha kapsayıcı denklemlere denk gelmek de olasıdır.] )
- AKRABA değil/yerine/= OĞUŞGİL
- AKRAN[Ar.] değil/yerine/= YAŞIT/ÖĞÜR/BÖĞÜR/BOYDAŞ/TAYDAŞ[halkta]
( Yaşça yakın, yaşıt, boydaş, taydaş. | Öğrenmiş, alışmış. | Alışılmış, yadırganmaz olmuş, menus. | Takım, fırka, zümre. )
- AKREBİN:
KISKACI ve/||/<> KUYRUĞU
( [Zehirsiz] Kalın ise. VE/||/<> İnce ise.
[Zehirli] İnce ise. VE/||/<> Kalın ise. )
- AKREDİTASYON/ACCREDITATION[İng.] değil/yerine/= DENKLİK
- AKREMAYER[Fr.] ile LOKOMOTİF[FR. < LOCOMOTIVE]
( Dağa tırmanmakta kullanılan, tekerlekleri dişli lokomotif. İLE Tren vagonlarını çeken, tekerlekli, buharlı, elektrikli, termik motorlu ya da sıkıştırılmış havalı makine. )
- AKREP ile AKREBEK
( ... İLE Küçük akrep. )
- AKREP ile ARİZONA AKREBİ
- AKREP ile ÇÖL AKREBİ
- AKREP ile GEJDÜM[Fars.]
( ... İLE Eğri kuyruklu akrep. )
( Yılan, düşmanlığı simgeler. )
( Türkiye'de 52 yılan türü bulunmaktadır. [Sadece 15'i zehirlidir.] )
( ZÂHİFE, ZEVÂHİF, ZÂHİFÂT: Sürüngenler. )
( MÂR-I SERMÂ-DÎDE: Kış geçirmiş yılan. )
- AKREP ile HİNT KIZIL AKREBİ
( ... İLE En zehirli akreptir. )
( ... İLE Hindistan'ın, orta ve güney bölgesinde yaşarlar. )
- AKREP ile KUM AKREBİ
- AKREP ile/ve/||/<>/< YELKOVAN
( Saati gösterir. İLE/VE/||/<>/< Dakikaları gösterir. )
( HOUR-HAND vs./and/||/<>/< MINUTE-HAND )
( GRANDE AIGUILLE avec/et/||/<>/< PETITE AIGUILLE )
- AKRİLİK[Fr.] ile AKRİLİK[Fr.]
( Tekstilde kullanılan lif iplik. İLE Bir boya çeşidi. )
- AKRİLİK/ACRYLIC / OLEFIN
- AKRİNİ[Fr.] değil/yerine/= BEZ SALGISININ YOKLUĞU
- AKRO-... ile/||/<> AKRODİNİ ile/||/<> AKROMEGALİ ile/||/<> AKROPARESTEZİ ile/||/<> AKROSİYANOZ ile/||/<> AMPÜTASYON ile/||/<> AMPÜTE ETMEK
( Uc. İLE/||/<> Uc ağrısı. İLE/||/<> Uc irileşimi. İLE/||/<> Uc karıncalanması. İLE/||/<> Uc morarımı. İLE/||/<> Uc kesimi | kopma. İLE/||/<> Uc kesme. )
- AKRODİNİ[Fr.] değil/yerine/= NEDENİ BELİRSİZ ÇOCUK SAYRILIĞI
- AKRODİNİ ile/||/<> AKROMEGALİ ile/||/<> AKROSİYANOZ
( Uclarda ağrı. İLE/||/<> Uc irileşmesi. İLE/||/<> Uclarda morluk. )
- AKROFOBİ[Fr.] değil/yerine/= YÜKSEKLİK KAYGISI
- AKROFONİ[Yun.] değil/yerine/= BİR SÖZCÜĞÜN İLK HECESİNİ VURGULU OLARAK SÖYLEMEK
- AKROLİT[Fr.] değil/yerine/= UCLARI TAŞ YA DA MERMER, TAHTA HEYKEL
- AKROMAT ile/||/<> AKROMATOPSİ
( Renk körlüğüne sahip kişileri tanımlamak için kullanılan terim. İLE/||/<> Kısmen ya da tamamen renkli görme yoksunluğu.[Artan ışık duyarlılığı ve azalan görme keskinliği ile karakterize nadir görülen, ilerleyici olmayan bir görme bozukluğu.] )
- AKROMATİK[Fr.] değil/yerine/= EŞYANIN GÖRÜNTÜLERİNİ YANAR DÖNER PARÇALAR OLMADAN GÖSTEREN OPTİK DÜZEN/EK
- AKROMATİK ile AKROMATİK İĞ İPLİK
( Beyaz ışığı çözümlemeden geçiren, renksemez. Gözede, boyayı kabul etmeyen bölüm. İLE Mitozun ilk evresi sonunda tüm gözelerde beliren ve göze boyalarıyla boyanamayan iğ biçimindeki oluşum. )
- AKROMATİK ile/||/<> AKROMATOPSİ/AKROMATİZM
( Renksiz. İLE/||/<> Renk körlüğü. )
- AKROMATİN[Yun.] ile AKROMATİZM[Fr.] ile AKROMATOPSİ[Fr.] ile AKROMAZİ[Fr.]
( Göze çekirdeğinin, ince ipliklerden yapılmış kromatinle boyanmamış kromozomları oluşturan parçası. İLE Mercek yoluyla elde edilen görüntünün yanındaki renklerin ortadan kaldırılması. İLE Renkleri ayıramama sayrılığı. İLE Derinin rengini yitirmesi, gözelerin renk tutmaması. )
- AKROMEGALİ[Fr.] değil/yerine/= ELLERDE, AYAKLARDA VE BAŞTA GÖRÜLEN AŞIRI BÜYÜME
- AKROMEGALİ ile/||/<> CUSHİNG SAYRILIĞI/HASTALIĞI
( Yetişkinlerde büyüme hormonu fazlalığı nedeniyle kemiklerin ve dokuların olağandışı büyümesi. İLE/||/<> Gövdede aşırı kortizol üretimi. )
- AKROMEGALİ ile/||/<> GİGANTİZM
( Yetişkinlerde büyüme hormonu fazlalığı nedeniyle kemiklerin ve dokuların olağandışı büyümesi. İLE/||/<> Çocuklarda büyüme hormonu fazlalığı nedeniyle aşırı boy uzaması. )
- AKROMEGALİ ile/||/<> GİGANTİZM
( Yetişkinlerde büyüme hormonu fazlalığı nedeniyle kemiklerin ve dokuların olağandışı büyümesi. İLE/||/<> Çocuklarda büyüme hormonu fazlalığı nedeniyle aşırı boy uzaması. )
- AKROMEGALİ ile/||/<> GİGANTİZM
( Yetişkinlerde büyüme hormonunun aşırı üretimi ile kemiklerin ve dokuların olağandışı büyümesi. İLE/||/<> Çocuklarda büyüme hormonunun aşırı üretimi ile olağandışı boy uzaması. )
- AKROMİ[Fr.] değil/yerine/= DERİNİN RENKSİZLEŞMESİ SAYRILIĞI
- AKROPATİ[Fr.] değil/yerine/= EL VE AYAK UCLARINDAKİ SAYRILIKLAR
- AKROPOL[Yun.] değil/yerine/= ESKİ YUNAN KENTLERİNDE, SARAY VE TAPINAKLARIN YER ALDIĞI İÇ KALE
- AKROPOLİS
( Eski Yunan'da, yüksek yerlere kurulan ve etrafı surlarla çevrili olup içinde saray ve tapınak bulunan berkitilmiş(sağlamlaştırılmış) şehir. )
- AKROSEFALİ[Fr.] değil/yerine/= KAFATASI BİÇİM BOZUKLUĞU
- AKROSTİŞ/MUVAŞŞAH/TEŞVİH değil/yerine/= DİKDİZE/İLKLEME
- AKROTER[Fr.] değil/yerine/= TABAN | TRABZANDA AYAKLIK BİÇİMİNDE SAĞLAMLAŞTIRMA ÖĞESİ | TABANDAKİ ÇIKINTILI BEZEME [MİMARLIK]
- AKROZOM ile/||/<> ANİZOGAMİ/HETEROGAMİ ile/||/<> ANJİYOSPERM
( Sperm gözesinin, göze zarının altında bulunan ve spermin ön[anterior] bölgesini kaplayan salgı keseciği. İLE/||/<> Bir cinsiyetin ötekinden daha büyük eşey gözesi[yumurta/sperm] ürettiği eşeyli üreme biçimi. İLE/||/<> Üreme örgenleri çiçeklerinde bulunan ve en yakın tarihte evrimleşmiş bitki öbeği. )
- AKS-ÜL-AMEL/TEAMÜL[Ar.]/REAKSİYON[Fr./İng. < REACTION] değil/yerine/= TEPKİ/TEPKİME
( Birbirini etkileyen nesneler arasında ortaya çıkan durum. )
- AKS-ÜL-AMEL değil/yerine/= TEPKİ
- AKS[Fr. < AXE] değil/yerine/= DİNGİL
- AKS/ACUTE CORONARY SYNDROME[İng.] değil/yerine/= AKUT KORONER SENDROM
- AKS/AKSİS ile/||/<> AKSİYAL
( Eksen. İLE Eksensel. )
- AKS/AXIS[İng.] değil/yerine/= EKSEN
- AKŞ/FASTING BLOOD GLUCOSE[İng.] değil/yerine/= AÇLIK KAN ŞEKERİ
- AKSÂ-YI ŞARK
( Uzakdoğu. Çin, Japonya. )
- AKSAK ile AKSAK
( Usûl. İLE Hafifçe topallayan. | İyi gitmeyen/işlemeyen. | Eski Yunan ve Latin şiir ölçüsünde, sondan bir önceki hecesi kısa olacak yerde uzun olan dize. )
- AKŞAM ESİNTİSİ/YELİ ile/ve/||/<> AKŞAM SERİNLİĞİ
- AKŞAM YEMEĞİ ile/değil/yerine SABAH YEMEĞİ
( Yoksul gibi ye. İLE/DEĞİL/YERİNE Zengin gibi yap. )
( )
- AKŞAM YILDIZI ile SABAH YILDIZI
( Aslında ikisi de bir! Zühre/Venüs )
- AKŞAM ile AKŞAMÜSTÜ
- AKSÂM ile ENVÂ ile ESNAF
( [tekili] "Kısım". İLE "Nev". İLE "Sınıf". )
- AKŞAM ile/ve/> GECE
( MESÂ ile/ve/> ... )
( EVENING vs./and/> NIGHT )
- AKŞAMIN "HAYR"I ile/değil/yerine SABAHIN "ŞER'İ"
- AKŞAMSEFASI = GECESEFASI
( İki çeneklilerden, gece açan küçük kokulu çiçekleri olan, otsu bir bitki. )
( MIRABILIS JALAPA )
- AKŞAMÜSTÜ ile AKŞAMÜZERİ
- AKSAT[Ar.] ile AKSÂT[Ar. < KIST]
( Kuru ayaklı hayvan. İLE Hisseler, nasipler, paylar. )
- AKSATA[Ar. < AHZ+İ'TÂ] değil/yerine/= ALIŞVERİŞ
- AKSATMAK ile/ve/||/<> İHMAL ETMEK
- AKSE[Fr.] değil/yerine/= SAYRILIK NÖBETİ
- AKSELERASYON/ACCELERATION[İng.] değil/yerine/= İVMELENME
- AKSELERASYON ile/||/<> AKSELERATÖR ile/||/<> AKSELERE
( İvmelenme. | Hızlanma. | Yeğinleşme. İLE/||/<> İvmelendirici. İLE/||/<> İvmeli. | Hızlanmış. | Yeğinleşmiş. )
- AKSELERASYON ile/||/<> AKSELERATÖR ile/||/<> AKSELERE ETMEK
( Hızlanma, ivme. İLE/||/<> Hızlandırıcı. İLE/||/<> Hızlandırmak. )
- AKSELERATÖR/ACCELERATOR[İng.] değil/yerine/= İVMELENDİRICİ
- AKSELERE/ACCELERATED[İng.] değil/yerine/= İVMELENMİŞ
- AKSELEROMETRE[Fr.] değil/yerine/= İVMEÖLÇER
- AKŞEMSETTİN CAMİİ ile/ve AKBIYIK SULTAN CAMİİ (KIBLET'ÜL MESÂCİD CAMİİ)
( ... İLE/VE En uctaki cami.[Sultanahmet'ten Cankurtaran'a giden tren altgeçidinin yanındaki cami. İsmail Dede Efendi Evi'nin yolu üzerinde.] )
- AKSEPTANS[Fr./İng. < ACCEPTANCE] değil/yerine/= ONAMA/KABUL (BELGESİ)
( Yabancı ülkelerde okuyacak öğrenciler için gönderilen kabul belgesi. | Poliçelerin üzerine "kabulümdür" biçiminde yazılarak altı imzalanan açıklama. )
- AKSEPTANS/ACCEPTANCE[İng.] değil/yerine/= KABUL YAZISI
- AKSEPTANS ile/||/<> AKSEPTÖR ile/||/<> AKSESİBİLİTE
( Kabul belgesi. İLE/||/<> Alıcı, kabul eden. İLE/||/<> Ulaşabilirlik. )
- AKSEPTÖR/ACCEPTOR[İng.] değil/yerine/= ALICI
- AKSES KONTROL/ACCESS CONTROL[İng.] değil/yerine/= ERİŞİM KONTROLÜ
- AKSESUAR/ACCESSOIRE[Fr.]/ACCESSORY[İng.] değil/yerine/= EK/DONATIMLIK/TAMAMLAYICI ÖĞE
- AKSİLİK değil/yerine/= TERSLİK
- AKSİLLA ile/||/<> AKSİLLER
( Koltukaltı. İLE/||/<> Koltukaltı [ile ilgili]. )
- AKSİLLA değil/yerine/= KOLTUK ALTI
- AKSİNE/BİL-AKİS[Ar.] değil/yerine/= TERSİNE
- AKSİNE yerine FARKLI OLARAK
( Aksine kelimesindeki gibi karşı düşünceyi reddetmek yerine karşı düşüncenin varlığını kabul ederek onun farklılığını belirtmek. )
- AKSIRIP TIKSIRMAK
- AKSİS[Lat.] değil/yerine/= BİR CİNS GEYİK
- AKSİS/AXIS[İng.] değil/yerine/= EKSEN | İKINCİ BOYUN OMURU
- AKSİYEL/AXIAL[İng.] değil/yerine/= EKSENSEL
- AKSİYEL/DÜZLEM AXIAL PLANE[İng.] değil/yerine/= YATAY DÜZLEM
- AKSİYOM'DA:
TAMLIK ve KAPALILIK ve BASİTLİK
- AKSİYOM ile ÇOK ANLAMLILIK
- AKSİYOM ile GENELLEME
- AKSİYOM ile/ve PARADİGMA
- AKSİYOM ile TEZ
( AXIOM vs. THESIS )
- AKSİYOM ile TOTOLOJİ
- AKSİYOMATİK BİLGİ ile DİNÎ BİLGİ
- AKSİYON POTANSİYELİ/ACTION POTENTIAL[İng.] değil/yerine/= EYLEM GİZİL GÜCÜ
- AKSİYON POTANSİYELİ değil/yerine/= EYLEM GİZİL GÜCÜ
- AKSİYON[Fr./İng. < ACTION] değil/yerine/= EYLEM | HİSSE SENEDİ
( Bir kuvvetin, nesnel bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması. | İnsan etkinliğinin ya da iradesinin açığa çıkması. | Hareket, iş. | Sermayenin belirli bir bölümü. | Hisse senedi. [AKSİYONER: Hissedar.] | Bir oyuncunun, sahne üzerindeki hareketi. | Oyunun temasını geliştiren başlıca olay, öykü, gelişim. )
- AKSON[Fr. AXONE < Yun.] ile/ve/||/<> DALLANTI/DENDRİT[Yun. < DENDRON: Ağaç.] ile/ve/||/<> SİNİR KAVŞAĞI/SİNAPS[İng. < SYNAPSE]
( Her bir sinir gözesinde 10.000'e kadar dendrit olabilir fakat sadece bir akson vardır. İLE/VE/||/<> ... İLE/VE/||/<> Akson ve dendritler arasındaki sinirsel iletilerin gerçekleştiği yerler. )
( İnsan beyninde yaklaşık 5.000.000 km. akson, 1 katrilyon sinaps vardır. )
( Akson, küçük bir nöron hücresinden binlerce kat daha uzun olabilir. [Bazı kişilerde aksonların uzunluğu 1.5 metreyi bulabilmektedir.] [Zürafalarda bulunan en uzun akson 4.5 metre uzunluğundadır.] )
( Sinir gözelerinin uyarımını ileten plazma uzantısı. İLE/VE/||/<> Sinir gözesinin öteki sinir gözesinden alınan elektrokimyasal uyartının ve verinin gövdeye iletilmesini sağlayan, kısa, dal benzeri yapılar. İLE/VE/||/<> Sinir gözelerinin öteki sinir gözelerine, kas ya da salgı bezleri gibi sinir gözesi olmayan gözelere iletim olanağı tanıyan özelleşmiş bağlantı noktaları. İki sinir gözesi arasındaki iletişim bölgesi. )
- AKSONOMETRİ[Yun.] değil/yerine/= MİMARLIKTA BİR YAPIYI ÜÇ BOYUTUYLA GÖSTERMEYE YARAYAN GEOMETRİK ÇİZİM
- AKSU ile AKSU ile AKSU
( Katarakt. İLE Isparta iline bağlı ilçelerden biri. İLE Antalya iline bağlı ilçelerden biri. )
- AKSUNA[Lat.] değil/yerine/= VURGUN YİYEN DALGICIN, TEKRAR İNDİRİLMESİ GEREKEN SU DERİNLİĞİ
- AKT[Fr.] değil/yerine/= PERDE [TİYATRO] | EDİM [FELSEFE]
- AKTA[Ar.] ile AKTÂ'[Ar.]
( Eli kesik. İLE Kesmeler, kırılmalar. | İlgiyi kesmeler. | Beylik arâziler. )
- AKTAR[Ar. < ATTÂR] değil/yerine/= BAHARATÇI
( Baharat ya da güzel kokular satan kişi ya da dükkân. | İğne, iplik, baharat, zarf, kâğıt vb. satılan dükkân. )
- AKTARICI ile AKTARICI ile AKTARICI ile AKTARICI
( Dam kiremitlerini aktarıp kırıkları yenileyen kişi. İLE Kaynak kişiden derlenen herhangi bir parçayı kitlelere duyuran ve yayan kişi. İLE Görüntüyü bir bölgeden başka bir bölgeye ileten araç. İLE Bisiklette, zincirin çark geçişlerini sağlamaya yarayan parça. )
- AKTARIM
( REPORTATIVE )
- AKTARIM ile ÇABA
- AKTARIM ile/ve PAYLAŞIM ile/ve DOLAŞIM
- AKTARIM ile/ve/değil/> ÜRETİM
- AKTARIM ile/ve YATIRIM
( TRANSFER/TRANSMIT vs./and INVESTMENT )
- AKTARMA ile/ve/> UYARLAMA
- AKTARMA ile YÖNLENDİRME
( TO TRANSFER/TRANSMIT vs./and TO ORIENTATE )
- AKTARMAK ile GÖNDERMEK
( TO TRANSFER/TRANSMIT vs. TO SEND )
- AKTARMAK ile/ve/değil İŞARET ETMEK
( [not] TO TRANSMIT vs./and/but TO SIGN )
- AKTARMAK ile/ve/<>/değil PAYLAŞMAK
( [not] TO TRANSMIT vs./and/<>/but TO SHARE )
- AKTARMAK ile/ve TAŞIMAK
( TO TRANSFER/TRANSMIT vs./and TO CARRY )
- AKTARMAK ile/ve/değil/<> YANSITMAK
- AKTARMALI!
- AKTAVŞAN/ARABİSTAN TAVŞANI ile UZUN KULAKLI ARAP TAVŞANI
( ... İLE Moğolistan'da, Gobi Çölü'nde yaşarlar. [İlk 6 haftalarını, yerin altında, ailesinin korumasında geçirerek büyür ve yaşarlar.] )
( ... İLE NTV - Yaşam Öyküsü 1. Bölüm (İlk Adımlar)[41:00 - 44:20 arası] )
( VEBR[çoğ. VİBÂR, VİBÂRE, VUBÛR] )
- Akti ve/< Eden(Rajas),
- AKTİN[Lat.] ile AKTİNİK[Fr.] ile AKTİNİT[Yun.]
( Gözenin lifli yapısında bulunan kasılgan protein. İLE Çeşitli nesnelerde kimyasal etki oluşturan ışınım. İLE Radyoaktiflerin genel adı. )
- AKTİNODERMATOZ[Fr.] ile AKTİNOGRAF[Fr.] ile AKTİNOLOJİ[FR./İNG.] ile AKTİNOMETRE[Fr.] ile AKTİNOMETRİ[Fr.] ile AKTİNOSKOPİ[Fr.] ile AKTİNOTERAPİ[Fr.] ile AKTİNOTROPİZM[Fr.] ile AKTİNYUM[Yun.]
( Güneş ışınları etkisiyle oluşan bir deri sayrılığı. İLE Kaydedici ışınım ölçer. İLE Güneş ışınlarının insan gövdesindeki etkilerini inceleyen bilim dalı. İLE Işınım ölçer. İLE Işınım ölçümü. İLE Karanlık bir odada, ışık kaynağı ile aydınlatılan örgenlerin saydamlığının incelenmesi. İLE Mor ötesi ışınların sağaltım amacıyla kullanılması. İLE Bitkilerin tek yönden gelen ışık etkisiyle o yana doğru büyümesi. İLE Radyoaktif bir öğe. )
- AKTIVASYON/ACTIVATION[İng.] değil/yerine/= ETKINLEŞME
- AKTIVATÖR/ACTIVATOR[İng.] değil/yerine/= ETKINLEŞTİRICİ
- AKTİVE ETMEK değil/yerine/= ETKİNLEŞTİRMEK
- AKTİVİST değil/yerine/= ETKİNCİ
- AKTİVİZM değil/yerine/= ETKİNCİLİK
- AKTOGRAF[Fr.] değil/yerine/= BİREYİN DAVRANIŞ ETKİNLİĞİNİN ZAMAN İÇİNDEKİ DAĞILIMINI ÖLÇMEYE YARAYAN DÜZENEK
- AKTÖR/LER ile/ve/değil/yerine/<>/>< FAKTÖR/LER
( [değerlendirmede/yorumlamada/konuşmada] Kişi/ler. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/<>/>< Konu/kavram/olay/olgular. )
- AKTÖRE/AHLÂK[Ar.] ile/ve/=/||/<> ETİK[Yun.]
( [Eylemin/davranışın/alışkanlığın ...] Eylemselliği. İLE/VE/=/||/<> Kuramsallığı. )
( Toplumda, ateş, ahlâkî ve kültürel yapılanmayı, kişilerdeyse, bütüncül bilinci simgeler. )
( Ahlâk, ayırıcı aklın üzerindedir. )
( Ahlâk alanı, yeğleme alanıdır. )
( Ahlâk, düşünmeden ve kolaylıkla yapılandır/yaptıklarımızdır. [olumlu/olumsuz] )
( Kendi doğası ve evrensel ilkelerle uyum içinde olmak. )
( Dış[zahir] ve iç[bâtın] tüm ilimler, ahlâkın arkasındadır. )
( Ahlâk tamam olmayınca, ne ilmin değeri olur, ne de servetin. )
( Etik, ahlâkın metafiziği; ahlâk, etiğin fiziğidir. )
( Yaşamsal. İLE/VE/=/||/<> Felsefesi. )
( MORALS[< Lat.] vs./et/=/||/<> ETHICS[< Yun.] )
- AKTÖRE = AHLÂK = MORALS[İng.] = MORALE[Fr.] = MORALE[Alm.] = MORALIDAD[İsp.]
- AKTÜALİST değil/yerine/= EDİMSELCİ
- AKTUALİZM[Fr.] değil/yerine/= GEÇMİŞ DEVİRLER JEOLOJİSİNİ, ZAMANIMIZDAKİ OLAYLARIN İNCELENMESİNE DAYANARAK AÇIKLAYAN JEOLOJİ KOLU
- AKTÜALİZM değil/yerine/= EDİMSELCİLİK
- AKTÜALİZM değil/yerine/= EYLEMLEŞME
- AKTÜER[Fr.] değil/yerine/= AKTÜARYA[Fr.]
( Olasılık ve istatistik hesapları toplumsal öngörülere, parasal konulara ve sigorta işlerine uygulayan sigorta uzmanı. İLE/VE/||/<>/> Aktüerin işlevi. )
- AKUALAND[İng. < AQUALAND] değil/yerine/= SU BAHÇESİ
- AKUAMANİL[Lat.] değil/yerine/= İBRİK
( Kilisede kutsanmış su ve şarap dökmeye yarayan kulplu ibrik. )
( İBRİK: Su ve sulu şeyler koymaya yarayan, kulplu, emzikli kap. )
- AKUAMARİN ile/||/<> MORGANİT
( Açık mavi renkte bir beril türü. İLE/||/<> Pembe ila turuncu renkte bir beril. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7.5-8 İLE/||/<> 7.5-8
Işık Kırma İndisi: 1.57-1.58 İLE/||/<> 1.57-1.58
Rengi: Açık mavi İLE/||/<> Pembe ila turuncu
Molekül yapısı: Be³Al²Si6O08 İLE/||/<> Be³Al²Si6O08 )
- AKUAMARİN ile/||/<> OPAL
( Açık mavi renkte bir beril türü. İLE/||/<> Işığı farklı açılardan farklı renklerde yansıtır. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7.5-8 İLE/||/<>5-6.5
Işık Kırma İndisi: 1.57-1.58 İLE/||/<>1.37-1.52
Rengi: Açık mavi İLE/||/<>Çok renkli
Molekül yapısı: Be³Al²Si6O08 İLE/||/<>SiO²·nH²O )
- AKUAMARİN ile/||/<> TOPAZ
( Açık mavi renkte bir beril türü. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilir. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7.5-8 İLE/||/<> 8
Işık Kırma İndisi: 1.57-1.58 İLE/||/<> 1.61-1.62
Rengi: Açık mavi İLE/||/<> Sarı, mavi, pembe
Molekül yapısı: Be³Al²Si6O08 İLE/||/<> Al²SiO4(F,OH)² )
- AKUAMARİN ile/||/<> TURMALİN
( Açık mavi renkte bir beril türü. İLE/||/<> Birçok renkte bulunabilen bir taş. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7.5-8 İLE/||/<> 7-7.5
Işık Kırma İndisi: 1.57-1.58 İLE/||/<> 1.61-1.64
Rengi: Açık mavi İLE/||/<> Çok renkli
Molekül yapısı: Be³Al²Si6O08 İLE/||/<> (Na,Ca)(Li,Mg,Al)(Al,Fe,Mn)6(BO³)³Si6O08(OH,F)4 )
- AKUAMARİN ile/||/<> ZİRKON
( Açık mavi renkte bir beril türü. İLE/||/<> Çeşitli renklerde bulunabilen bir taş. )
( Mohs Sertlik Derecesi: 7.5-8 İLE/||/<>7.5
Işık Kırma İndisi: 1.57-1.58 İLE/||/<>1.92-1.98
Rengi: Açık mavi İLE/||/<>Kahverengi, kırmızı, yeşil
Molekül yapısı: Be³Al²Si6O08 İLE/||/<>ZrSiO4 )
- AKUATİNTA[İt.] değil/yerine/= BASKI RESİMLE GRAVÜR YAPMA YÖNTEMİ
- AKUDERSİSİ
( Abhazya'da yapılan bir yemek/meze. )
- AKÜLÜ/ELEKTRİKLİ BİSİKLET ile/ve BİSİKLET
- AKÜMÜLASYON[Fr.] değil/yerine/= AKÜMÜLASYON[Fr.]
( Birikim, yığılma. İLE Akım toplar. )
- AKÜMÜLASYON ile/||/<> AKÜMÜLE OLMAK
( Birikim. İLE/||/<> Birikmek. )
- AKÜMÜLASYON değil/yerine/= BİRİKİM
- AKUNKANA
( Daralma. )
- AKUPLE[Fr.] değil/yerine/= İKİ MAKİNA YA DA BİRKAÇ ELEKTRİK ARACININ BİRBİRİNE BAĞLANMASI
- AKUPUNKTUR değil/yerine/= İĞNELİEM
- AKUR
( Yaralayan, ısıran, azgın, kuduz hayvan. )
- AKUSMİ[Fr.] değil/yerine/= AKUSMATİK[Yun.]
( Seslerin doğru olarak algılanmasını engelleyen işitme sanrısı. İLE Dinleyicinin ses kaynağını göremeyeceği biçimde düzenlenmiş olan. )
- AKUŞÖR[Fr.] değil/yerine/= DOĞUM UZMANI, ERKEK EBE
- AKUSTAT[Fr.] değil/yerine/= SU ISI DENETİRİ
- AKUSTİK EMPEDANS/ACOUSTIC IMPEDANCE[İng.] değil/yerine/= SES GEÇİRİMSİZLİĞİ
- AKUSTİK[Fr./İng. < ACOUSTIC] değil/yerine/= YANKILANIM | YANKIBİLİM | İŞİTSEL, İŞİTME (YLE İLGİLİ) | SESBİLİM | SESSEL
( Sesin üretimini, denetimini, aktarımını ve etkilerini konu alan fizik kolu. | Kapalı bir yerde seslerin dağılımı. )
- AKUSTİK değil/yerine/= SESSEL | EMPEDANS SES GEÇİRİMSİZLİĞİ
- AKUSTİKÇİLER ile MATEMATİKÇİLER
( Gizi savunanlar. İLE Açıklığı savunanlar. )
- AKUZATİ[Lat.] değil/yerine/= ADIN -İ DURUMU, BELİRTME/YÜKLEME DURUMU.
- AKVAREL[Fr.] değil/yerine/= SULUBOYA RESİM
- AKVÂZ[Ar.]
( Kum tepeleri. )
- AKVE
( Evin önündeki açık meydan, avlu. )
- AKVES[Ar.]
( Sıkıntılı vakit. )
- AKYUVAR/LÖKOSİT ile/ve/||/<> ALYUVAR/ERİTROSİT
( Kan, lenf vb. gövde sıvılarında bulunan çekirdekli, yuvarlak göze. Bağışıklık düzeninin bir parçası olan beyaz kan gözeleri. İLE/VE/||/<> Kana al rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük göze. Oksijen taşıyan kırmızı kan gözeleri. )
- AL'I AL, MOR'U MOR
- ÂL[Ar.] ile 'ITRE[Ar.]
- ÂL[Ar.] ile ÂL[Ar.] ile ÂL[Ar. < ULÜVV]
( Hîle, düzen, dek. İLE Aile. | Evlât. | Sülâle. İLE Yüce, yüksek. )
- ÂL[Ar.] ile EHL[Ar.]
- AL[L]ERJİ ile/||/<> AL[L]ERJEN
( Duyarca. İLE/||/<> Duyargan. )
- AL ile AL ile Al.
( Aldatma, dek, dolap, hile. İLE Kırmızı, kızıl, kanın rengi. | Kırmızı renkte olan. | Dorunun açığı, kızıla çalan. | Yüze sürülen pembe düzgün, allık. İLE Alüminyum'un simgesi. )
- AL ile/ve/değil/yerine /||/<>/< AS
( )
( [gereksinimin] Varsa. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/< Yoksa. )
- ALÂ MERÂTİBİHİM
( RÜTBELERİNE VE DERECELERİNE GÖRE, SIRASIYLA (ALE-D-DERECÂT) )
- ALA-[İt.] değil/yerine/= "YÖNTEMİNCE, BİÇİMİNDE" ANLAMI KATAN ÖN EK
- ALÂ[Ar.] ile ALÂ, ALE[Ar.] ile A'LÂ ile ÂLÂ[Ar. < EYL] ile ÂLÂ[Fars.]
( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. İLE Üst, üzere. İLE [daha/çok/pek] Yüksek. İLE İhsanlar. İLE Kirleten. )
- ALÂ[Ar.] ile/ve/=/||/<> BÂLÂ[Ar.]
( Rütbece yükseklik, büyüklük, şeref, şan. | Üst, üzere. İLE/VE/=/||/<> Yüksek, yukarı, üst, yüce. | Boy, uzunluk. )
- ÂLÂ[Ar.] ile NİAM[Ar.]
- ALA ile ALÂ ile ÂLÂ
( Karışık renkli. | Alabalık. | Açık kestane renginde olan, ela göz. | Kekliğin boynundaki siyah halka. İLE Üstün. İLE İhsanlar, bahşişler. | Kirleten. | Pekiyi. )
- ALA ile SAMYELİ
( Ala hastalığında da lekeler vardır ancak kepeklenme yoktur. İLE Bazen beyazımsı, bazen de farklı tonlarda olabilir. Lekelerin üzerinde ince kepeklenme vardır. )
( Her yaş öbeğinde görülebilir. İLE Daha çok 15 ile 30 yaş aralığındakilerde görülür. )
( ... cum TINEA/PITYRIASIS VERSICOLOR )
- ALABALIK ile/değil DENİZALASI
( Alabalıkgillerden, soğuk ve duru sularda yaşayan, bir tatlı su balığı. İLE Kemikli balıklar takımının alabalıkgiller ailesinden, denizlerde yaşayan bir balık türü. )
( TRUTTA FARIS cum SALMO TRUTTA MARINA )
- ALABALIK ile GÖLALASI
( ... İLE Avrupa ve Anadolu göllerinde yaşayan, bir tür alabalık. )
( ... cum SAIMO LACUSTRIS )
- ALABASTRİT[Fr.] değil/yerine/= ALÇITAŞLI KAYMAKTAŞI
- ALABASTRON[Yun.] değil/yerine/= KULPSUZ, DAR BOYUNLU PARFÜM VAZOSU
- ALABORA[İt.] (OLMAK) değil/yerine/= TEPETAKLAK (OLMAK)
( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. )
- ALABORA[İt.] ile ALABORİNA[İt.]
( Bir deniz teknesinin devrilecek kadar yan yatması ya da batması. İLE Gemici düğümü. )
- ALABRİGAN[Yun.] değil/yerine/= HAYDUT YÖNTEMİNCE/TARZI
- ALABROS[Fr.] ile ALAGARSON[Fr.]
( Bir çeşit kısa saç traşı. İLE Kısa kesilmiş kadın saçı. )
- ALACA ile Alaca
( Birkaç rengin karışımından oluşan renk, ala. | İki ya da daha çok renkli. | Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma. | Ağaçta ilk olgunlaşan meyve. | Meyvelere, genellikle üzüme düşen ben. İLE Çorum iline bağlı ilçelerden biri. )
- ALACAKLI TEMERRÜDÜ ile BORÇLU TEMERRÜDÜ
- ALACAKLININ, ALACAĞINI, ALMAYA GİTMESİ değil/yerine BORÇLUNUN, VERECEĞİNİ, ALACAKLIYA GÖTÜRMESİ
- ALACAKLININ, ALACAĞINI, ALMAYA GİTMESİ değil/>< BORÇLUNUN, VERECEĞİNİ, ALACAKLIYA GÖTÜRMESİ
( Yanlışı. >< Doğrusu. )
- ALACALI-BULACALI
- ALAÇIK:
ÇARDAK ile/ve/||/<> ÇADIR
( Tarla, bahçe vb. yerlerde ağaç dallarından örülmüş barınak; alaçık. | Asma vb. bitkilerin dallarını sardırmak için direklerle yapılmış yer. İLE/VE/||/<> Keçeden yapılan çadır. )
- ALAFRANGA[Fr.] ile ALAFRANSEZ[Fr.] ile ALAGREK[Fr.] ile ALAJAPONE[Fr.] ile ALAMAROKEN[Fr.] ile ALAMERİKAN[Fr.] ile ALANGLEZ[Fr.] ile ALARUS[Fr.] ile ALATURKA[Fr.]
( Avrupa biçimi. İLE Fransız biçimi. İLE Yunan biçimi. İLE Japon biçimi. İLE Fas biçimi. İLE Amerika biçimi. İLE İngiliz biçimi. İLE Rus biçimi. İLE Türk biçimi. )
- ALAK[Ar.] ile ÂLÂK[Ar.]
( Pıhtılaşmış kan. | Sülük. İLE Sakız. )
- ALÂKA[Ar.] değil/yerine/= İLGİ
- ALÂKA[Ar.] değil/yerine/= İLGİ, İLİŞKİ, İLİNTİ
- ALÂKA[Ar.] ile MÜNÂSEBET[Ar.]
- ALÂKA değil/yerine/= İLGİ
- ALÂKADAR OLMAK değil/yerine/= İLGİLENMEK/İLGİ GÖSTERMEK
- ALÂKADAR değil/yerine/= İLGİLİ/İLİŞKİN
- ALAKART[Fr.] değil/yerine/= SEÇİMLİ YEMEK
( Lokantada yemek dizininden seçilen yemek. )
- ALAKRİT[Fr.] değil/yerine/= İÇİNE TUNGSTEN VE KARBON DA KATILAN KOBALT VE KROM KARIŞIMI
- ALALADE[Ar.] değil ALELÂDE
- ALÂLÂDE ile HERHANGİ
- ALALEKSER değil/yerine/= ÇOĞUNLUKLA
- ALALİ[Yun.] değil/yerine/= SÖZ OLUŞTURMA YETİSİNİN YOK OLUŞU
- ALALİ/ALALIA[İng.] değil/yerine/= KONUŞMA YİTIMİ
- ALÂMET[Ar.] ile ÂYET[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile DELÂLET[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile EMÂRE[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile ESER[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile RESM[Ar.]
- ALÂMET[Ar.] ile SİMET[Ar.]
- ALÂMETTE:
MAHZ ile/ve/||/<> İLLET ANLAMINDA ile/ve/||/<> ŞART MAKAMINDA ile/ve/||/<> MECÂZEN
- ALAMİNÜT[Fr. < A LA MINUTE] değil/yerine/= ÇARÇABUK, ANINDA
- ALAMİNÜT[Fr.] değil/yerine/= ÇABUK, ANINDA | KOLAY VE ÇABUK YAPILAN YEMEK
- ALAMOD[Fr.] değil/yerine/= MODAYA UYGUN
- ALAN
( AS )
- ALAN TALAN ile YALAN TALAN
( Karmakarışık, allak bullak, darmadağınık. )
- ALAN ile/ve/||/<>/> ALAN ÖLÇÜMÜ
( 1 square kilometer [km2] = 1000000 square meter [m2]
1 square centimeter [cm2] = 0.0001 square meter [m2]
1 square millimeter [mm2] = 1.0E-6 square meter [m2]
1 square micrometer [µm2] = 1.0E-12 square meter [m2]
1 hectare [ha] = 10000 square meter [m2]
1 acre [ac] = 4046.8564224 square meter [m2]
1 square mile [mi2] = 2589988.110336 square meter [m2]
1 square yard [yd2] = 0.83612736 square meter [m2]
1 square foot [ft2] = 0.09290304 square meter [m2]
1 square inch [in2] = 0.00064516 square meter [m2]
1 square hectometer [hm2] = 10000 square meter [m2]
1 square dekameter [dam2] = 100 square meter [m2]
1 square decimeter [dm2] = 0.01 square meter [m2]
1 square nanometer [nm2] = 1.0E-18 square meter [m2]
1 are [a] = 100 square meter [m2]
1 barn [b] = 1.0E-28 square meter [m2]
1 square mile (US survey) = 2589998.4703195 square meter [m2]
1 square foot (US survey) = 0.0929034116 square meter [m2]
1 circular inch = 0.0005067075 square meter [m2]
1 township = 93239571.972096 square meter [m2]
1 section = 2589988.110336 square meter [m2]
1 acre (US survey) [ac] = 4046.8726098743 square meter [m2]
1 rood = 1011.7141056 square meter [m2]
1 square chain [ch2] = 404.68564224 square meter [m2]
1 square rod = 25.29285264 square meter [m2]
1 square rod (US survey) = 25.2929538117 square meter [m2]
1 square perch = 25.29285264 square meter [m2]
1 square pole = 25.29285264 square meter [m2]
1 square mil [mil2] = 6.4516E-10 square meter [m2]
1 circular mil = 5.067074790975E-10 square meter [m2]
1 homestead = 647497.027584 square meter [m2]
1 sabin = 0.09290304 square meter [m2]
1 arpent = 3418.8929236669 square meter [m2]
1 cuerda = 3930.395625 square meter [m2]
1 plaza = 6400 square meter [m2]
1 varas castellanas cuad = 0.698737 square meter [m2]
1 varas conuqueras cuad = 6.288633 square meter [m2]
1 Electron cross section = 6.6524615999999E-29 square meter [m2] )
- ALAN ile/ve ÂLEM
- ALAN ile/ve/< ÂLEM ile/ve/< ŞUBE ile/ve/< SINIF ile/ve/< TAKIM ile/ve/< AİLE ile/ve/< CİNS ile/ve/< TÜR
( ZÜMRE[Ar.]: Alttakım. )
( LEOPAR: Eukarya alanının, Hayvan/Animalia âleminin, Chordata şubesinin, Memeli/Mammalia sınıfının, Etobur/Carnivora takımının, Felidae ailesinin, Panthera cinsinin, Panthera Pardus türündendir. )
( Taksonomi Nedir? Sınıflandırma Biliminin Temel Kuralları )
( DOMAIN vs./and/||/<>/< REGNUM vs./and/||/<>/< FILUM vs./and/||/<>/< CLASSIS vs./and/||/<>/< ORDO vs./and/||/<>/< FAMILIA vs./and/||/<>/< GENUS vs./and/||/<>/< SPECIES )
- ALAN ile/ve BOŞLUK
( İkisi arasındaki boşluk, köprünün kendidir. )
( The very gap between is the bridge. )
( FIELD vs./and CAVITY )
- ALAN ile/ve/||/<>/> MEKÂN
- ALAN ve/<> YÖNTEM
( FIELD and/<> METHOD )
- ALANINI TANIMAK ile/ve PAYLAŞIM
- ALANTOPU/TENİS ile SQUASH
- ALARA/AS LOW AS REASONABLY ACHIEVED[İng.] değil/yerine/= MANTIKEN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR OLANIN EN AZI
- ALARM değil/yerine/= UYARI/AYTAR
- ALARP/AS LOW AS REASONABLY PRACTICABLE[İng.] değil/yerine/= MANTIKEN UYGULANABİLİR OLANIN EN AZI
- ALAŞIM BİÇİM
( PORTMANTEAU MORPH )
- ALÂT-I CÜRMİYE değil/yerine/= SUÇ ELGESİ
- ALATURKA ile ALAFRANGA
- ALAVALTER[Fr.] değil/yerine/= BİR TÜR KRAVAT BAĞLAMA
- ALAVERE DALAVERE
( ALAVERE: Bir şeyin elden ele geçmesi. | Bir şeyi elden ele vererek aktarma. | Kargaşalık. | Vapurlarda bu biçimde taşıma işi için bordalarda kurulan basamaklı iskele.
İLE
DALAVERE: Yalan dolanla gizlice görülen kötü iş, gizli oyun. )
- ALAVİREJ[Fr.] değil/yerine/= MERYEM TARZINDA
- ALAVOTR SANTE[Fr.] değil/yerine/= SAĞLIĞINIZA! / ŞEREFE!
- ALAWILHELM[Fr.] değil/yerine/= ALMAN İMPARATORU WILHELM BİÇİMİNDE BIYIK
- ALAY (ETME) = DERISION[İng.] = DÉRISION[Fr.] = SPOTT[Alm.] = IRRISIO[Lat.]
- ALAY EDİLECEK TUTUM/DURUM ile/değil/yerine MUHABBET
- ALAY KÖŞKÜ
( Sultanların, saraylardaki halkı selâmladığı ve törenleri izlediği köşkler. )
- ALAY ile ALAY
( Herhangi bir törende ya da gösteride yer alan kalabalık. | Çok kalabalık. | Tümü, hepsi. | Genel olarak üç tabur ve bunlara bağlı birliklerden oluşan asker topluluğu. İLE Ses tonu, söz, davranış gibi araçlarla, biriyle, bir şeyle/durumla eğlenme. )
( ... ile HEZEL )
- ALAY >< İMAN
( Alay edenin, nasibi kesilir. )
- ALAY ile İSTİHZA
( ... İLE Gizli ya da ince alay. )
- ALAYCI TUTUM/LAR yerine SAYGI GÖSTERMEK
- ÂLÂYİŞ[Fars.] değil/yerine/= DEPDEBE, TANTANA, GÖRKEM, GÖSTERİŞ[bu anlamı, uydurma olmakla birlikte yaygındır]
- ALAYLI ile ALAYLI ile ALAYLI
( Erlikten yetişmiş, askerî okullarda okumadan başarı gösterip yükselen subay. | Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan kişi, [>< OKULLU/MEKTEPLİ] İLE Alay edici, küçümseyici, müstehzî. İLE Gösterişli, görkemli, debdebeli. )
- ALAYSILAMA/İRONİ ile ALAY
( Alay edenin, nasibi kesilir/kesiktir! )
( Sevgiliyle alay edilmez[edemezsin]. )
- ALAYSILAMA/İRONİ ile/değil/yerine/>< GÜLMECE/MİZAH
( Kişiye yönelik. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Durumla ilgili. )
- ALBASTER
( [eskiden] Camlara renk vermek için ince kesit olarak kesilmiş renkli mineraller kullanılan yöntemin adı. )
- ALBATR[Yun.] değil/yerine/= KAYMAK AŞI VE SU MERMERİ
- ALBATROS ile KARA AYAKLI ALBATROS
( ... İLE NTV - Yaşam Öyküsü 1. Bölüm (İlk Adımlar)[44:30 - 50:00 arası] )
- ALBATROS ile LAYSAN ALBATROSU
- ALBEDO/METRE[Lat.] değil/yerine/= IŞIĞI YANSITAN BİR YÜZEYİN YANSITMA GÜCÜ / ARACI
- ALBERT EINSTEIN ve/||/<> CHARLIE CHAPLIN
( Sanatınızda en çok takdir ettiğim şey, evrensellik. Tek bir söz bile kullanmıyorsunuz fakat tüm dünya sizi anlıyor. VE/||/<> Doğru. Sizin ününüz daha da yüce! Tüm dünya size hayranlık duyuyor fakat kimse, dediğiniz hiçbir şeyi anlamıyor. )
( What I admire most about your art is that it is universal. You don't say any word and the whole world understands you. AND/||/<> But your glory is greater. The world admires you while no one understands you. )
- ALBERT EINSTEIN ve/||/<> KARL SCHWARZSCHILD
- ALBERT MICHELSON ile/ve/||/<> EDWARD MORLEY
( Michelson–Morley deneyi, fizik tarihinin en önemli ve ünlü deneylerinden biridir. 1887'de, Case Western Reserve Universitesi'nde yapılan deney, genel olarak eter kuramına karşı en büyük kanıt olarak düşünülür. )
- ALBİKANS değil/yerine/= AK
- ALBİNİZM/ALBİNO[Fr. < Lat.] ile AKŞIN/LIK
( Saç, kirpik, kaş ve deride aşırı beyazlık hastalığı. (Soydan geçer.) )
- ALBİNİZM ile VİTİLİGO
( Melanin pigmentinin eksikliği nedeniyle deri, saç ve gözlerde renk kaybı. İLE Melanin üreten gözelerin kaybı nedeniyle deride beyaz lekeler oluşması. )
- ALBİNO[Fr. < ALBINOS] değil/yerine AKŞIN/ÇAPAR
( ... DEĞİL/YERİNE Kıllarında ve gözlerinde, kimi zaman da derisinde, doğuştan renklenme oluşmadığından dolayı her yeri ak/beyaz olan. )
- ALBÜM ile/değil/yerine/||/<>/> UZATMALI ÇALMA(EP[EXTENDED PLAY])
( ... İLE/DEĞİL/YERİNE/||/<>/> 4 - 6 arası şarkıdan oluşur. Farkı, albümden daha az şarkıdan oluşmasıdır. Süresi genel olarak 30 dakikayı geçmemektedir. )
- ALÇAK ile/değil AŞAĞI
- ALÇAKGÖNÜLLÜ OLURSAK ... ve/||/<> ÇALIŞKAN OLURSAK ... ve/||/<> CÖMERT OLURSAK ... ve/||/<> NAZİK OLURSAK ... ve/||/<> MERAKLI OLURSAK ... ve/||/<> GÜVENİLİR OLURSAK ... ve/||/<> AFFEDİCİ OLURSAK ... ve/||/<> KENDİMİZ OLURSAK ... ve/||/<>
( Saygınlaşırız. VE/||/<> Nasipleniriz. VE/||/<> Rızıklanırız. VE/||/<> Anımsanırız. VE/||/<> Öğreniriz. VE/||/<> Değerleniriz. VE/||/<> Hafifleriz. VE/||/<> Mutlu oluruz. )
- ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK ve/||/<> BİLGE/LİK
( Kimseden daha iyi olmadığımızı anlayacak kadar. VE/||/<> Herkesten farklı olduğumuzu kavrayabilecek kadar. )
- ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK ile/ve YÜCEGÖNÜLLÜ/LÜK
( MODESTY vs./and ... )
( MODESTIA cum/et GENEROSITAS )
- Alçakgönüllülük için DİNLE!!!
- Alçakgönüllülük için SUS!!!
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK(TEVÂZÛ GÖSTERMEK) ile/ve/<>/değil/yerine/hem de SUSMAK
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ [PAYLAŞILIR/PAYLAŞILABİLİR]
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK/TEVÂZÛ ile/ve/değil/yerine YOK(LUK) BİLİNCİ/MAHVİYET
( Önceki alçakgönüllüklerin bellekte bulunduğu, anımsandığı alçakgönüllülük. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Önceki alçakgönüllüklerin bellekte bulundurulmadığı, unutulduğu alçakgönüllülük. )
( Takvâ. İLE/VE/DEĞİL/YERİNE Verâ. )
( Ebru sanatı )
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile CEHALET
( MODESTY vs. IGNORANCE )
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile/ve HİKMET
( MODESTY vs./and WISDOM )
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK = MODESTY[İng.] = MODESTIE[Fr.] = BESCHIEDENHEIT[Alm.] = MODESTIA[Lat.]
- ALÇAKGÖNÜLLÜLÜK ile/ve ŞANS
- ALÇALMA/SI ile/değil AZALMA/SI
- ALÇALMAK değil/yerine AÇ KALMAK
- ALÇI PENCERE/REVZEN[Fars.] ile KAFA PENCERESİ/REVZEN-İ MENKUŞ[Fars., Ar.]
( Camilerde, genellikle açıtların iç ve dış yüzlerine, birer revzen yerleştirilir. Bunlardan, nakışlı camlarla süslü olan içtekine, içlik; adi camlı olan dıştakine, dışlık adı verilir. İLE Nakışlı camlarla yapılmış alçı pencere, nakışlı revzen, vitray. )
- ALÇI:
ADİ/STÜK ile ANHİDRİT ile DÖŞEME ile GÖZENEKLİ ile İNCE İNŞAAT ile KABA İNŞAAT ile KALIP ile KATKILI ile MERMER ile PARİS ile PİYASA ile SIVA ile ŞAPLI ile YÜKSEK DİRENÇLİ
( ANHİDRİT[Fr. < ANHYDRITE]: Genellikle kaya tuzu ve alçı taşıyla birlikte bulunan doğal, susuz kalsiyum sülfat. )
- ALÇI ile/ve/||/<> KARTONPİYER[Fr. < CARTON-PIERRE]
( ... İLE/VE/||/<> Çoğunlukla duvar ve tavan ara kesitleriyle tavan göbeklerinde süsleme amacıyla kullanılan sertleştirilmiş alçı. )
- ALÇI ile PARİS ALÇISI
( ... İLE Kırık-çıkıklarda kullanılan alçıdır. [Paris ve özellikle Montmartre'de bulunan killi toprağın alçıtaşında çok zengin olmasından] )
- ALÇITAŞI ile/değil KAYMAKTAŞI/SUMERMERİ/ALBATR[Fr.]
( Toprak içinde katman olarak bulunan ve pişirilip toz durumuna getirilerek alçı yapmaya yarayan, hidratlı kalsiyum sülfat. İLE/DEĞİL Parlatılmaya elverişli, yumuşak, beyaz, yarı saydam bir mermer türü. [Kar beyazı ve yarı şeffaftır.] [Heykel/büst ve vazo yapımında kullanılır.] )
( ... İLE/DEĞİL Yapay olarak boyanabilir. Pişirilerek mermere benzetilebilir. )
( JİPS avec ... )
- ALDANAN ya da ALDATAN ile/ve/||/<> HEM ALDANAN, HEM ALDATAN
( Hayvan. İLE/VE/||/<> İnsan. )
- ALDANMA değil/yerine/>< AYDINLANMA
( Soytarılara kanarak. DEĞİL/YERİNE/>< Aydınları dinleyerek. )
- ALDANMA ile BİLEREK ALDANMA
( ... ile TAHADDU'[< HUD'A] )
- ALDANMA ve/<> KAYIP
- ALDANMA ile/ve SORUMLULUK
( Dünyayı bileceksin, aldanmamak için! Sonrayı/ahireti bileceksin, aldatmamak için! )
- ALDANMAK/KANMAK ile HÜSRAN
- ALDANMAK ile/ve/değil/yerine ADANMAK
- ALDANMAK ile ALDATMAK
( Aldattığını düşünen/zanneden, kimi aldatmıştır acaba? Sadece, Kendini! )
- Aldanmamak için DİNLE!!!
- ALDAR ile ALDATIR
( Aldatır. )
- ALDAT(IL)MAK ile/ve/değil/||/<>/< YANIL(T/IL)MAK
- ALDATANI:
ALDATMAK değil/yerine "ATLATMAK"
- ALDATMA ile "TEZGÂH"
( Aldatmayın, incitmeyin! )
( Don't cheat, don't hurt! )
( TO CHEAT vs. "TO CONCOCT" )
- ALDATMA ile/değil/yerine PAYLAŞIM
- Aldatmak için DİNLE!!!
- ALDATMAK ile "NUMARA ÇEKMEK"
- ALDATMAK ile/değil ANLATAMAMAK
( [not] "TO CHEAT" vs./but NOT ABLE TO EXPLAIN )
- ALDATMAK ile KIRIŞTIRMAK
- Aldatmamak için DİNLE!!!
- ALDATMAQ[Azr.] = KANDIRMAK[Tr.]
- ALDEHİT ile FORMALDEHİT ile FORMOL
( Alkolleri, oksitlendirme ya da asitleri indirgeme yolu ile elde edilen uçucu bir sıvı. İLE Doymuş aldehitlerin ilk üyesi olan H-CHO formülündeki aldehit. İLE Formaldehidin %40'lık değişik sulu çözeltisine verilen ad. )
- ALDEHİT ile KETON
( Karbonil öbeğinin terminalde olduğu bileşikler. İLE Karbonil öbeğinin ortada olduğu bileşikler. )
- ALDEHİT ile/||/<> KETON
( Karbonil öbeğinin terminalde bulunduğu bileşikler. İLE/||/<> Karbonil öbeğinin zincir ortasında bulunduğu bileşikler. )
- ALDI BENİ ile/ve/||/<>/> YAKTI BENİ
( İki kaşın arası. İLE/VE/||/<>/> Gözlerinin karası. )
- ALDIM ile/ve/değil BULDUM
- ALDIRMAMAK ile/ve/<> AFFETMEK
- ALDIRMAZ ile/ve/<> KALDIRMAZ
( Köleleştirince. İLE/VE/<> "Köle!" deyince. )
- ALEGORİ[Fr. < ALLEGORIE | İng. < ALLEGORY] ile ANALOJİ[Fr./İng. < ANALOGIE | İng. < ANALOGY] ile METAFOR[Fr.]/MECAZ[Ar.]
( Soyut bir düşünceyi heykel ya da resimle anlatma. İLE Benzeşim.| Örnekseme. | Andırışma. İLE Bir ilgi ya da benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz. | Bir sözcüğü ya da kavramı kabul edilenin dışında başka anlamlara gelecek biçimde kullanma. )
- ALEH(İNE) değil ALEYH(İNE)
- ALEKSANDREN[Fr.] değil/yerine/= FRANSIZ ŞİİRİNDE BİR NAZIM BİÇİMİ
- ALEKSİ[Yun.] ile ALEKSİN[Yun.]/KOMPLİMAN[[FR./İNG. < COMPLIMENT]/İLTİFAT[AR.]
( Okuma yitimi. İLE Gönül okşayıcı, hoşa giden söz. | Koltuklama. )
- ALEKSİ/ALEXIA[İng.] ile/ve/||/<> ALEKSİTİMİ/ALEXITHYMIA[İng.]
( Okuyamamazlık, okuma yitimi. İLE/VE/||/<> Duygu körlüğü. )
- ALEL HESAP değil/yerine/= SAYIŞ ÜZERE
- ALEL ITLAK[Ar.] değil/yerine/= GENEL OLARAK / HİÇBİR KAYITLA KAYITLANMAMAK
- ALEL UMUM[Ar.] değil/yerine/= GENEL OLARAK, GENELLİKLE
- ALEL USÛL[Ar.] değil/yerine/= YÖNTEMİNCE, YÖNTEMLİ
( Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde. | Âdet yerini bulsun diye. )