Bu nedir? | Nasıl kullanılır? | Nasıl okumalı/anlamalı? | Sıkça Sorulan Sorular | Yenilikler | İletişim
-AÇ/EÇ/IÇ/İÇ/ÖÇ/UÇ/ÜÇ/NÇ
ile biten sözcüklerde
KARIŞTIRILMAMASI GEREKENLER!!!
(SÜREKLİ AYIRDINDA OLUNMASI GEREKENLER!!!)
EN SON YAPILMIŞ OLAN EKLEMELER
[ 06 Eylül - 30 Ekim 2024 arasında... ]
Bugün itibariyle yapılmış olan eklemeler aşağıdaki gibidir.
[ 06 Eylül - 30 Ekim 2024 arasında... ]
( 0 yeni ekleme, 0 katkı(bilgi/açıklama) )
- ADAPTÖR değil/yerine UYARLAYICI/UYARLAÇ
- AĞAÇ ile AĞAÇ BİLGİSİ ile AĞACIN BİLGİSİ
- AĞAÇ ile AKÇAAĞAÇ/İSFENDAN[Fars.]
( ... cum ACER )
- AĞAÇ ile ARDAK
- AĞAÇ ile/ve BAOBAB
- AĞAÇ ile/ve BEŞÂM[Ar.]
- AĞAÇ ile BETÎL[Ar.]
- AĞAÇ ile DİKENLİ DİDİERA AĞACI
- AĞAÇ ile EJDERHA KANI AĞACI
- AĞAÇ ile/ve FİTZROYA
- AĞAÇ ile GÜRGEN
( ... cum CARPINUS BATULUS )
- AĞAÇ ile HAYAT AĞACI
- AĞAÇ ile JABUTICABA AĞACI
- AĞAÇ ile/ve MANCELİNA
- AĞAÇ ile MANTARAĞACI
( ... cum PHELLODENDRON AMURENSE )
- AĞAÇ ile MANYOK[Brezilya yerlilerinin dilinden]
( ... cum MANIHOT UTILISSIMA )
- AĞAÇ ile MENGROW
- AĞAÇ ile PAŞAAĞACI
( ... cum TRIPLOCHITON SCLEROXYLON )
- AĞAÇ ile ROMENSERA AĞACI
- AĞAÇ ile RÜZGÂR AĞAÇLARI
- AĞAÇ ile/ve SAC
- AĞAÇ ile/ve ŞATOK/ŞADOK
- AĞAÇ yerine ŞECER
- AĞAÇ ile/ve SIĞLA
- AĞAÇ ile ŞİMŞİR/ŞEMŞÎR[Fars.]
- AĞAÇ ile SÜTAĞACI
( ... cum GALACTODENDRON )
- AĞAÇ ile TAFLAN/KARAYEMİŞ
( ... cum PRUNUS LAUROCERASUS )
- AĞAÇ ile TİK AĞACI
( ... cum TECTONA GRANDIS )
- AĞAÇ ile TİMBUL/TEMBUL/TENBUL[Fars.]
( ... cum PIPER BETLE )
- AĞAÇ ile/ve TÛBÂ AĞACI
- AĞAÇ ile/ve TUPELO
- AĞAÇ ile VAKVAK AĞACI
- AĞAÇ ile YAPRAĞINI DÖKMEYEN AĞAÇ VE BİTKİ
( TREE vs. EVERGREEN TREE )
- AĞAÇ ile YELENGEÇ
- AĞAÇ ve/<> YILHALKASI
- AĞAÇ ile YÜSRÜ
- AĞZINI HAYR'A AÇ! ile/ve AĞZINDAN YEL ALSIN!
- AJANDA[Fr. < AGENDA] değil/yerine/= ANDAÇ
- AKAÇ/AKITAÇ/DREN ile/ve/||/<> BOŞALTMA/AKAÇLAMA/DRENAJ[İng. < DRAINAGE]
- AKAÇ ile AKAK ile AKI ile AKILGA ile AKIM ile AKINDIRIK ile AKINTI ile AKIŞKANLAŞTIRICI ile AKITMALIK ile AKMA ile AKMALIK
- AKIL ve/||/<>/< AMAÇ
( INTELLECT and/||/<>/< TELOS )
- AMAÇ ile/ve/||/<> AMAÇLILIK
( ... mit ZWECKMÄßIGKEIT )
- AMAÇ ile/ve/değil/yerine ARAÇ
- AMAÇ ve/||/<>/> BİLİM
- AMAÇ ve COŞKU
( AIM and EXUBERANCE | EBULLIENCE )
- AMAÇ ve/||/<>/> DEĞER
- AMAÇ ile/ve DİN
( AIM vs./and RELIGION )
- AMAÇ ile/ve/değil/<> GEREKSİNİM
- AMAÇ ile/ve/||/<> İŞLEV
( TELOS vs./and/||/<> ERGON )
- AMAÇ ile/değil KASIT
( [not] GOAL vs./but INTENTION )
- AMAÇ ile/ve/||/<>/> OLGUNLAŞMA/KEMÂL
- AMAÇ ile/ve SONUÇ
( AIM vs./and CONSEQUENCE/RESULT )
- AMAÇ ile/ve/değil/||/<>/< YEĞLENİLİRLİK/TERCİH EDİLİRLİK
- AMAÇ ile/ve/değil/||/<>/> YÖNELİM
- AMAÇ ile/ve YÖNTEM
( AIM vs./and METHOD )
- ANLAM/MA'NÂ ile/ve AMAÇ
( MEANING vs./and AIM )
- ANLAM ile/ve AMAÇ
( MEANING vs./and AIM )
- ANLAM ile/ve/<> AMAÇ
- ANLAM ile/ve/||/<>/< DEĞER ile/ve/||/<>/< AMAÇ
( MEANING and/< WORTH and/< AIM )
- ARAÇ ile AYGIT
- ARAÇ ile/ve GEREÇ
- ARAÇ ile/ve ÖĞE
( VEHICLE vs./and ELEMENT )
- ARAÇ = VASITA = MEANS, VEHICLE[İng.] = MOYEN[Fr.] = MITTEL[Alm.] = MEZZO[İt.] = MEDIO[İsp.] = VIA, RATIO[Lat.] = (HO) POROS[Yun.] = VESÎLE, VÂSİTA[Ar.] = VESÎLE[Fars.] = MIDDELEN[Felm.]
- ARAÇ ile/ve YÖNTEM
( VEHICLE/TOOL vs./and METHOD )
- ATKI ile ATKI ile ATKI ile ATKI ile ATKI/ARGAÇ
- BAĞLAÇ = CONJUNCTION[İng.] = CONJONCTION[Fr.] = KONJUNKTION[Alm.] = CONGIUNZIONE[İt.] = CONJUNCIÓN[İsp.] = COPULA[Lat.]
- BAĞLAM ile/ve BAĞLAÇ
( CONTEXT vs./and CONJUNCTION )
- BİLİNÇ ve/<> AMAÇ ve/<> EYLEM/ETKİNLİK
( CONSCIOUSNESS and/<> AIM/PURPOSE and/<> ACTION )
- BİTEK/HUMUS/LÖS ile/>< KIRAÇ
- BRÜLÖR[Fr. < BRÛLEUR] değil/yerine/= YAKMAÇ
- BÜYÜK YAZAÇ(İMLEÇ/HARF) ile KÜÇÜK YAZAÇ
- ÇAM ile/ve LADİN
- CEZA:
AMAÇ değil/yerine/>< ARAÇ
- ÇIKMAZ ile KISKAÇ
- DİL ile/ve/<>/değil ARAÇ
- DİŞİL ile/değil/yerine ANAÇ
- DURAÇ/TURAÇ ile DURAÇ
- EKSKAVATÖR[Fr.] değil/yerine KAZARATAR/KAZMAÇ
- EREK(AMAÇ) ile/ve/<> HEDEF
( AIM vs./and TARGET )
- EREK/AMAÇ ile/değil GARAZ/GAREZ[Ar.]
- EREK ile/ve EMEL/AMAÇ
- ETİKETLİ AYRAÇ
- FELSEFE ile/ve/< AMAÇ
- FİDAN, SÜRGÜN ile/ve AĞAÇ
( ... ile/ve ŞEÇER[çoğ. EŞCÂR] )
( NİHÂL ile/ve BÎŞE )
( SAPLING vs./and TREE, [ANNUAL RINGS(AĞACIN YAŞINI GÖSTEREN HALKALAR)] )
- GALSAME[Ar.] değil/yerine/= SOLUNGAÇ
- GERUNDIUM[Lat.] değil/yerine ULAÇ
- GÖZLEME ile BAZLAMA/Ç
- HAMUR ile BULAMAÇ
- HARF[Ar.] yerine KIMSA/YAZAÇ/İMCE
- HEDEF değil/yerine/= EREK/AMAÇ
- HELKE ile/değil/yerine BAKRAÇ
- İLGEÇ/BELİRTEÇ/EDAT ile/ve/<> BAĞLAÇ
- İNEÇ >< YUKAÇ
- IŞIK ile IŞITAÇ/IŞITIN/LAMBA[Yun.]
- KALDIRAÇ/MANİVELA[İt. < MANOVELLA] ile KALDIRAN ile KALDIRICI ile KALDIRIM ile KALDIRIŞ ile KALDIRMAK
- KALIN ile KALINCA
- KARIŞ ile/ve KULAÇ
( ŞİBR ile/ve BEV' )
( BİDİST, BEDEST ile/ve ... )
- KAYAÇ ile DÜNİT
- KAYAÇ ile GABRO[İt.]
- KAYNAK ile/ve/değil/yerine ARAÇ
( [not] SOURCE vs./and/but VEHICLE/TOOL
VEHICLE/TOOL instead of SOURCE )
- KIBLE ile/ve/değil/yerine/=/||/<>/> AMAÇ
- KİŞİ/İNSAN ile/ve/||/<> AĞAÇ
( HUMAN vs./and/||/<> TREE )
- KISKAÇ ile KISKIÇ/MENGENE[Yun.]
( CHELA(E) vs. CLAMP )
- KOLEKTÖR[Fr. < COLLECTEUR] değil/yerine/= TOPLAÇ
- KONDANSATÖR[Fr.] değil/yerine/= YOĞUNLAÇ
- KONTÖR yerine SAYAÇ
- KONU:
AMAÇ ile/ve BAĞLAM/INDA
- KONU ile/ve AMAÇ
( SUBJECT/TOPIC vs./and AIM/MOTIVE )
- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
- KURAL ile AMAÇ
( RULE vs./and AIM )
- KURAM ile/ve/||/<> AMAÇ
( TEORIA vs./and/||/<> TELOS )
- MADDE/MÂNÂ:
İŞLEV ile/ve/<> AMAÇ
- MAKSAT[Ar.] değil/yerine/= AMAÇ
- MANİVELA[İt.] değil/yerine/= KALDIRAÇ
- MİGMATİT[Fr. < Yun.] değil/yerine/= KAYAÇ
- MİKLEB/MIKLEB[Ar.] ile/ve AYRAÇ
- MOTORLU ARAÇ değil/yerine BİSİKLET
- MÜBEZZİR[Ar. < BEZR] < TOHUM EKECEK ARAÇ
- MUSANNİF/CİLBENT[Fars.]/KLASÖR[Fr. < CLASSEUR] değil/yerine/= SIRALAÇ
- MÜŞTERİ[Ar.]/RESEPTÖR[Fr.] değil/yerine/= ALICI/(ALGILAYICI)/ALMAÇ
- MÜZİK/ŞARKI ALBÜMLERİNDE:
10'DA BİRKAÇ ile 10'DA 10 ile 10'DA 100/1000
- NEDEN-ETKİ ile/ve/değil EYLEM-AMAÇ
( [not] CAUSE-EFFECT vs./and/but ACTION-PURPOSE )
- NEDEN ile/ve/||/<> AMAÇ
- NİYET/Lİ/LİK ile/ve EREK/Lİ/LİK / AMAÇ/LI/LIK
( INTENTION vs./and AIM/PURPOSE/GOAL )
( MEYELÂN ile/ve GÂYE )
- ÖLÇÜ ile/ve AMAÇ
( MODERATION vs./and AIM )
- OT ile/ve ÇALI ile/ve AĞAÇ
- ÖZ ile/ve/<> ARAÇ
( ESSENCE vs./and/<> VEHICLE/TOOL )
- ÖZGÜRLÜK:
EREK/AMAÇ değil BAŞLANGIÇ
- PANDÜL[Fr.]/RAKKAS[Ar.] değil/yerine/= SARKAÇ
- PARANTEZ[İng.]/MUTARIZA[Ar.] değil/yerine/= AYRAÇ
- PENS[Fr.] değil/yerine/= MAŞA/KISKAÇ
- RAKET[Fr. < Ar.] değil/yerine/= VURAÇ | TOKAÇ
- REDRESÖR[Fr.] değil/yerine/= DOĞRULTMAÇ
- SANAT:
İÇERİK ve/||/<> AMAÇ ve/||/<> ANLAM
- SARKAÇ ile SARKIK ile SARKIL ile SARKINTI ile SARKIŞ ile SARKIT
- SAYAÇ = KONTÖR = COUNTER[İng.]
- SİBİRYA'DA:
ÖZEL ARAÇ ile/ve/değil/<> TAKSİ
- SIFAT-FİİL/PARTİSİP[Fr.] değil/yerine/= NİTEM EYLEM/ORTAÇ
- SİNİ ile YASTAĞAÇ
- ŞİST[Fr. SCHISTE] değil/yerine/= KAYAÇ
- SON ARAÇ
- SÜLÜN ile TURAÇ/DÜRRÂC/ÇİL KUŞU
( ... cum TETRAO FRANCOLINUS / FRANCOLINUS FRANCOLINUS )
( TEDRUC ile DÜRRÂC/E )
( MÜRG-İ ZERRÎN, HURÛS-İ SAHRÂİ ile ... )
( PHEASANT vs. ... )
- SÜRÜCÜ ARAÇ
- TAHTA ile SENİT, YASTAĞAÇ/YASDIĞAÇ
- TAKSİMETRE[Fr.] değil/yerine/= SAYAÇ
- TAMPON[Fr.] değil/yerine/= TIKAÇ
- TARHANA[< DAR HANE] ile OVMAÇ
- TEMELE ALMA" ve/<> AMAÇ
- TEPE ile/ve YAMAÇ
- TIPA/TAPA[İt. < TAPPO] değil/yerine/= TIKAÇ
- TOPAÇ ile PIRLANGIÇ
- TOPAÇ ile/ve/||/<> YOYO
- TOPRAK AĞAÇ
- TÖREN ile/ve POTLAÇ[Fr. < POTLATCH]
- TUTACAK ile TUTAÇ ile TUTAK ile TUTAM ile TUTAMAÇ/TUTAMAK
- UTANMA/UTANGAÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ALÇAKGÖNÜLLÜ/LÜK
- VASITA ile TAŞIT ile ARAÇ
- VESAİT değil/yerine/= ARAÇ
- YALINGAÇ ile YALINKAT
- YALVAÇ =/< MANAR ANT-OK-YASI
- YALVAÇ ile YALVAÇ
- YAMAÇ ile/ve GÜZEY
- YANILTMACA ile YANILTMAÇ
- YASA ile/ve ARAÇ
( LAW vs./and VEHICLE )
- YAŞAM ile/ve AMAÇ
- YIRTIK ile/değil YIRTMAÇ
- YOKUŞ ile YAMAÇ
- YOL ile/ve/değil/<> ARAÇ
- YÖNETİM İŞLEMLERİNDE:
YETKİ ile/ve/||/<> BİÇİM ile/ve/||/<> NEDEN ile/ve/||/<> KONU ile/ve/||/<> AMAÇ
- YÖNETİMDE:
YETKİ ve/||/<> BİÇİM/ŞEKİL ve/||/<> NEDEN ve/||/<> KONU ve/||/<> AMAÇ
- YÜZGEÇ ile SOLUNGAÇ
( SEBÛH[< SİBH] ile GALSAMA/GALSAME )
( FIN vs. GILL )
- (BÜYÜK) "HİKAYE" değil SÜREÇ
- (TARİHSEL) SÜREÇ ile/ve (TARİHSEL) KOŞUL
( [HISTORICAL] PROCESS vs./and [HISTORICAL] CONDITION )
- [yerbilim] İNEÇ = TEKNE
- AĞAÇ ile YELENGEÇ
- ALTYAPI ile/ve/||/<> SÜREÇ
- AMPLİFİKASYON/AMPLİFİKATÖR[Fr. < AMPLIFICATEUR] değil/yerine/= YÜKSELTME/YÜKSELTEÇ
- ARAÇ-GEREÇ
- ARAÇ ile/ve GEREÇ
- ASPİRATÖR[Fr. < ASPIRATEUR] değil/yerine/= EMMEÇ
- BELİRTEÇ ile GÖSTERGE
- BEYÂNAT değil/yerine/= DEMEÇ
- BEYİN/ZİHİN:
ÜRETİCİ/ÜRETEÇ ile/ve/||/<> YANSITICI
- BİSİKLETTE:
EVRİM ile/ve/değil/<> SÜREÇ
- ÇAĞ ile/ve/değil/yerine SÜREÇ
( [not] AGE vs./and/but PROCESS
PROCESS instead of AGE )
- DİREKSİYON/DİDON/GİDON[Fr. < GUIDON] ile/değil YÖNELTEÇ
- DİREKSİYON değil/yerine/= YÖNELTEÇ
- DİZGE ile/ve SÜREÇ
( SYSTEM vs./and PROCESS )
- DÖNEM ile/ve SÜREÇ
( PERIOD vs./and PROCESS )
- DURAĞAN SÜREÇ ile/ve/değil/yerine ETKİN SÜREÇ
( [not] STATIC PROCESS vs./and/but ACTIVE PROCESS
ACTIVE PROCESS instead of STATIC PROCESS )
- DÜRBÜN ile/değil BÜYÜTEÇ
( [not] BINOCULARS vs. MAGNIFYING GLASS )
- DURUM ile/ve/<> SÜREÇ
( STATE/SITUATION vs./and/<> PROCESS )
- ELEK ile/ve SÜZGEÇ
- EMEÇ
- EVLİLİK:
SONUÇ değil BAŞLANGIÇ VE SÜREÇ
- GEÇ ile/ve GÜÇ
[BİR ŞEYİN:
GEÇ OLMASI ile/ve GÜÇ OLMASI/OLMAMASI]
- GİDİŞAT ile/ve/değil/yerine/<> SÜREÇ
- GÜNBERİ ile/değil GÜNEÇ
- HAMLAÇ[Ar.] değil/yerine ÜFLEÇ
- HAVAN ile DÖVEÇ
( PILON )
- HAYAL GÜCÜ ile ARAÇ-GEREÇ
( IMAGINATION vs. TOOL )
- HERCÂÎ[Fars.] değil/yerine/= YELTEK/GELGEÇ
- HUZUR ve/<> YARATICI SÜREÇ
- İLİŞKİ ile/ve SÜREÇ
( RELATION vs./and PROCESS )
- İNEÇ >< YUKAÇ
- JENERATÖR[Fr.] değil/yerine/= ÜRETEÇ
- KAP ile GÜVEÇ
- KAVİS[Ar.]/KURVATÜR/CURVATURE[İng.] değil/yerine EĞMEÇ/YAY
- KAVRAM ile/ve/<>/= SÜREÇ
( CONCEPT vs./and/<>/= PROCESS )
- KEBİKEÇ = DÜĞÜNÇİÇEĞİ[Fars.]
- KEÇİBOYNUZU ve ÇİTLEMBİK/MELENGİÇ/MENENGİÇ/MERLENGİÇ/MERLENGEÇ/DAVUN
- KEVGİR[Fars. < KEFGÎR] değil/yerine/= SÜZGEÇ
- LEC[Fars.] ile LECC ile LEÇ[Fars.]
- MAKSİMUM ile EN GEÇ
- MALZEME[Ar.]/MATERYAL[İng. < MATERIAL / Fr. < MATERIEL] değil/yerine/= GEREÇ
- MALZEME[Ar.] değil/yerine/= GEREÇ
- MEFÛL[Ar.] değil/yerine/= TÜMLEÇ
- MEKÂN ve ZAMAN ve KUVVET(GRAVİTASYON) | ve SÜREÇ
( PLACE and TIME and GRAVITATION | and PROCESS )
- MİKROSKOP/MICROSCOBE[İng.]/HURDEBÎN[Fars.] değil/yerine/= İRİLTEÇ
- MİLÂD/EŞİK ile DÖNEMEÇ
- MÜTEMMİM[Ar.] değil/yerine/= TÜMLEÇ
- NESNELER'DE:
TARİH ile/ve/<>/değil SÜREÇ
( [not] HISTORY vs./and/<>/but PROCESS )
- OLUŞ ile/ve/<>/değil SÜREÇ
- ÖNİLGEÇ ile SONİLGEÇ
- ORTAÇAĞ:
ERKEN ile/ve/<>/> YÜKSEK/KLASİK ile/ve/<>/> GEÇ
- PRECESSION değil/yerine/= DÖNDERGEÇ
- PROSES/PROCESS[İng.] değil/yerine/= SÜREÇ
- PÜLVERİZATÖR[Fr.] değil/yerine/= PÜSKÜRTEÇ/PÜSKÜRTÜCÜ SPREY
- PUSULA[İt. < BUSSALO] değil/yerine/= YÖNDEÇ/YÖNEÇ
- RÖLE[Fr. < RELAIS]/KONVERTİSÖR[Fr. < CONVERTISSEUR] değil/yerine/= DEĞİŞTİRGEÇ
- ROTOR[İng.] değil/yerine/= DÖNEÇ
- SAH[Ar.] ile/değil/yerine İMLEÇ
- SERÜVEN ile SÜREÇ
( ADVENTURE vs. PROCESS )
- SON SÜREÇ
- SONİLGEÇ ile ...
- SPIRIT değil/yerine/= DÜZEÇ
- SÜRE ile SÜREÇ
( TIME vs. PROCESS )
- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")
- SÜREÇ ile/ve AKIBET
- SÜREÇ ile/ve AKIŞ
( PROCESS vs./and FLOW )
- SÜREÇ ile/ve AŞAMA
( PROCESS vs./and PHASE/GRADE )
- SÜREÇ ile/ve/<> AŞAMALI BİRLİK
- SÜREÇ ile/ve/||/<>/< DAYANÇ/ÇIDAM/SABIR
( PROCESS vs./and PATIENCE )
- SÜREÇ ile/ve/||/<> DENEYİM ile/ve/||/<> DUYGU
- SÜREÇ ile/ve/<>/değil DÖNGÜ
( PROCESS vs./and/<> CYCLE )
- SÜREÇ ile/ve DÖNÜŞÜM
( PROCESS vs./and TRANSFORMATION )
- SÜREÇ ve/||/<> EYTİŞİM/DİYALEKTİK
- SÜREÇ ile FETRET[Ar.]
- SÜREÇ ile/ve/<> GELİŞİM
- SÜREÇ ile/ve İÇERİK
( PROCESS vs./and CONTENT )
- SÜREÇ ile/ve İZ
( PROCESS vs./and TRACK )
- SÜREÇ ile/ve MEKANİZMA
( PROCESS vs./and MECHANISM )
- SÜREÇ ile/ve/<> MÜCADELE
- SÜREÇ ile/ve OLUŞUM
( PROCESS vs./and FORMATION/CONSTITUTION )
- SÜREÇ ile/ve/<> ÖZELLİK
- SÜREÇ ile PROSEDÜR
( PROCESS vs./and PROCEDURE )
- SÜREÇ ile/ve/||/<>/> SERENCÂM[Fars.] ile/ve/||/<>/> İNSİCÂM[Ar.]
- SÜREÇ ile/ve/||/<> SİLSİLE
- SÜREÇ ile SONUÇ (Merkezlilik)
- SÜREÇ ile/ve SÖYLEYİŞ/BİÇEM/ÜSLÛP
- SÜREÇ ile/ve SÜREÇ İÇİNDEKİ BAĞLAM
( PROCESS vs./and THE CONTEXT IN PROCESS )
- SÜREÇ ile SÜREGİDEN
( PROCESS vs. DURABLE )
- SÜREÇ ile/ve SÜREKLİLİK
( PROCESS vs./and CONTINUITY )
- SÜREÇ ile/ve/değil TANIM
( [not] PROCESS vs./and/but DEFINITION )
- SÜREÇ ile/ve/<> TARİHSELLİK
- SÜREÇ ile/ve TARÎK
- SÜREÇ ile/ve/||/<> TÜRÜM
- SÜREÇ = VETİRE = PROCESS[İng.] = PROCESSUS[Fr.] = PROZESS[Alm.] = PROCESSUS[Lat.] = PROCESO[İsp.]
- SÜREÇ ile/ve YAPI
( PROCESS vs./and STRUCTURE )
- SÜREÇ ile/ve/<> YOL
- SÜZGEÇ ile/ve/değil EŞİK
- SÜZGÜ ile SÜZGEÇ
- TRANSİSTÖR[Fr./İng.] değil/yerine/= İLETEÇ/GEÇİRGEÇ
- UĞRAK ile/ve/değil/||/<>/< SÜREÇ
- UZUN SÜREÇ değil UZUN SÜRE
- VARİYANT değil/yerine/= DEĞİŞİKLİK, DÖNEMEÇ
- VİRAJ[Fr. < VIRAGE] değil/yerine/= DÖNEMEÇ
- YOL ile/ve SÜREÇ
( PATH vs./and PROCESS )
- YÖNTEM ile SÜREÇ
( METHOD vs. PROCESS )
- YÜZÇEÇ ile GÖĞÜS YÜZGECİ ile SIRT YÜZGECİ ile KARIN YÜZGECİ ile KUYRUK YÜZGECİ ile ANAL YÜZGEÇ
( FIN vs. PECTORAL FIN vs. DORSAL FIN vs. PELVIC FIN vs. CAUDAL/TAIL FIN vs. ANAL FIN vs. )
- YÜZGEÇ ile SOLUNGAÇ
( SEBÛH[< SİBH] ile GALSAMA/GALSAME )
( FIN vs. GILL )
- YÜZGEÇ ile YÜZGEÇ
- ZORUNLU SÜREÇ ile/ve/değil ZORUNLULUK İÇEREN SÜREÇ
- ARDIÇ ile ANDIZ
- ARDIÇ ile/ve TAG
- ASGARİ ile/ve/<> BAŞLANGIÇ
- AYRILIK ile/ve/>/değil BAŞLANGIÇ
( [not] DEVIATION vs./and/>/but BEGINNING )
- BAŞLANGIÇ
( BEGINNING )
- BAŞLANGIÇ ile/>< BİLİNÇ
- BAŞLANGIÇ ve/||/<> EMEK
- BAŞLANGIÇ ile/ve/değil EŞİK
- BAŞLANGIÇ ile/ve/değil KAYIT TARİHİ, RESMİYET KAZAN(DIR)MA
- BAŞLANGIÇ ile MAYA
( BEGINNING vs. ORIGIN )
- BAŞLANGIÇ ile ÖNCE
( BEGINNING vs. BEFORE )
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<>/> ORTA ile/ve/||/<>/> SON
- BAŞLANGIÇ ile/ve SÜREÇ(VETÎRE)
( BEGINNING vs./and PROCESS )
- BAŞLANGIÇ ile/ve TÜRDEŞLİK
- BAŞLANGIÇ ve/=/||/<>/> VARSAYIM
- BAŞLANGIÇ ile/ve YENİLİK
( BEGINNING vs./and INNOVATION/REFORM/NEWNESS )
- BAŞLANGIÇ ile/ve/||/<> ZEMİN
- BİDÂYET[Ar.] değil/yerine/= BAŞLAMA, BAŞLANGIÇ
- BODOSLAMA:
BAŞ ile/<> KIÇ
- EN ÜST ve/||/= BAŞLANGIÇ
- GELİN-DAMAT ve/||/<> SAĞDIÇ
- GÜNEŞ ve KILIÇ
- HÂKİM değil/yerine/= YARGIÇ
- KABUK ile/ve/<> BADIÇ
- KAVŞAK ile/ve/değil/<> AYRIÇ
- KIÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/< BACAK
( MÂ-BA'D ile/ve/değil/yerine/||/<>/< ÂMİLE[< AMEL] )
( [not] BUTTOCK[ASS, ARSE] vs./and/but/||/<>/< LEG
LEG instead of BUTTOCK )
- KILIÇ ile EPE[Fr.]
- KILIÇ ile FLÖRE[Fr.]
- KILIÇ ve/<> GEZLİK
- KILIÇ ile PALA
- KILIÇ ile PALYOŞ[İt.]
- KIRLANGIÇ ile AKGÖT, SALANGAN[Filipin dili]
( HIRUNDO RUSTICA cum COLLOCALIA )
- KIRLANGIÇ ile BALIKÇIN
( ... cum STERNA HIRUNDO )
- KIRLANGIÇ ile BATAK/LIK KIRLANGICI
- KIRLANGIÇ ile DAĞ KIRLANGICI/ÇOBANALDATAN
( ... ile UVVÂR[çoğ. AVÂVÎR], VATVÂT[çoğ. VATÂVÎT] )
( ... ile PÂLVÂNE, PÂLVÂYE )
( ... cum CYPSELUS ALPINUS/CAPRIMULGUS EUROPEUS )
- KIRLANGIÇ ile KEÇİSAĞAN/ÇOBANALDATAN/EBÂBÎL[Ar.] ile AKKARINLI EBÂBÎL[Ar.] ile KARASAĞAN EBÂBÎL[Ar.]
( HUTTÂF[çoğ. HATÂTİF] ile EBÂBİL )
( BELVÂYE, PİRİSTÛ/K, PİRİSTÜK PÎLVÂYE ile EBREHE, BÂLVÂNE, YALVÂNE )
( SWALLOW vs. SWIFT vs. ALPINE SWIFT vs. CHIMNEY SWIFT )
( HIRUNDO RUSTICA cum CAPRIMULGUS EUROPAEUS cum TACHYMARPTIS/MICROPUS MELBA cum CHATEURA PELAGICA )
- KIRLANGIÇ ile KIR KIRLANGICI
- KIRLANGIÇ ile SAĞAN
- KIRLANGIÇ ile SUMRU/DENİZKIRLANGICI
- KOYUN ile/değil DAĞLIÇ
- MAK'ÂD[< KUÛD]:
OTURULACAK YER, MİNDER | OTURAK YERİ, GERİ, KIÇ
- MİRİ KÂTİBİ değil/yerine/= YARGIÇ
- MIZRAP[Ar.]/TEZENE[Fars.]/PENA[Lat.] değil/yerine/= ÇALGIÇ
- ÖLÜM/İLİŞKİ İÇİN:
"BAŞLANGIÇ" yoksa/>< "SON" DA YOKTUR
- OLUŞUM ile/ve/||/<> BAŞLANGIÇ
- ÖZGÜRLÜK:
EREK/AMAÇ değil BAŞLANGIÇ
- QIÇ[Azr.] = BACAK[Tr.]
- SERVİ[Fars.] ile/ve ARDIÇ
( CUPRESSUS SEMPERVIRENS cum/et JUNIPERUS )
- SON ile/ve/>/değil BAŞLANGIÇ
( [not] END, LAST vs./and/>/but BEGINNING
LAST BUT NOT LEAST )
- SUR ile/değil SARNIÇ
- TEPELİ DALGIÇ = ELMABAŞ
( PODICEPS CRISTATUS )
- TİN:
BÜTÜNSEL ve/||/<> BAŞLANGIÇ
- TOPAÇ ile PIRLANGIÇ
- UYGARLAŞMADA:
KILIÇ fakat/değil/yerine/<>/> KALEM ve KİTAP
- YARGIÇ ile YARGICI
- BALTA ile ÇEKİÇ
( MİHTAB ile ... )
- BİLGİÇ ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGİN ile/ve/değil/yerine/||/<>/> BİLGE
( PEDANT vs. SCHOLAR )
- ÇEKİÇ ile BALYOZ/VARYOS[Yun./Lat.]
- ÇEKİÇ ile BARDA
- ÇEKİÇ ile DİŞEĞİ
- ÇEKİÇ ile ŞAHMERDÂN[Fars.]
- ÇOPRA ile/ve GELMİÇ
- EĞİÇ
- KILÇIK ile GELMİÇ[Fars.]
- KURUTULMUŞ MEYVE ile ÇEMİÇ
- DIŞ GÖÇ ile/ve/||/<> İÇ GÖÇ
- DÜZENLİ GÖÇ ile/ve/||/<> DÜZENSİZ GÖÇ
- GÖÇ ile GÖÇÜM
( ... avec TAKSİ )
- GÖÇ ve/<>/< GÜÇ
- KAÇINMA ile KAÇGÖÇ
- UYGARLAŞMA ile/ve/||/<>/< GÖÇ
- [ne yazık ki]
!SUÇ ve/||/<>/> CEZA
- [ne yazık ki]
ŞİDDETTE:
"YASA" ile "SUÇ"
( "Devlet uygularsa". İLE Kişi işlerse. )
- | VARGI <> SONUÇ | > ORTA
- AÇMAZ/PARADOKS:
["GÖRÜNÜŞTE"]
KABUL EDİLEBİLİR ÖNCÜL ile/ve/+/||/<>/> KABUL EDİLEBİLİR AKIL YÜRÜTME ile/ve/+/||/<>/> KABUL EDİLEMEZ SONUÇ
- AMAÇ ile/ve SONUÇ
( AIM vs./and CONSEQUENCE/RESULT )
- BEKLENİLEN ile/ve/değil/yerine SONUÇ
- ÇÖZÜM ile/ve SONUÇ
( SOLUTION vs./and CONSEQUENCE/RESULT )
- DELİL ile/ve SONUÇ
( Her delilden, her sonuç çıkarılamaz! )
- DURUM ile/ve/> SONUÇ
( Neden-sonuç, sadece zihindedir. )
( Kişi, tüm etmenleri bilmeden, hemen sonuçlar çıkarmamalıdır. )
( Durum beter, durun yeter! )
( STATE/SITUATION vs./and/> CONSEQUENCE/RESULT
Causality is in the mind.
One must not draw conclusions without understanding all the factors. )
- EVLİLİK:
SONUÇ değil BAŞLANGIÇ VE SÜREÇ
- GERÇEK ile YAKLAŞIMSAL SONUÇ
( REAL vs. RESULT BY APPROACH )
- GİRİŞ-GELİŞME-SONUÇ ile/ve/değil/yerine/||/<> SÜREÇ-SONUÇ / USÛL-ESAS
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Süreç olmadan(düşünülmeden/konuşulmadan), sonuca; yöntem(usûl) olmadan, asıl(esas) konuya geçilemez/değinilemez! )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Konuşuruz[konuşmalıyız!], etkin susmak üzere; susarız[susabilmeliyiz!], yetkin konuşmak üzere! ["Söyleyerek" değil söyleşerek/konuşarak!] )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Tümdengelim yapabilmek için tümevarımsal düşünmüş olmak gerekir! )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Anlamak için konuşmak; konuşmak için dinlemek; dinlemek için de susabilmek gerekir! [Anlamanın iki temel koşulu: 1. Nötr olmak/olabilmek. | 2. (Nitelikli) Soru sormak.] )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Algı düzenimizi (paradigmamızı) düzeltmek/değiştirmek/geliştirmek üzere, zaman zaman/sık sık "fabrika ayarlarımıza" dönmek gerekir. [Yaşamın ve özellikle de gündelik yaşamın/konuların hızına/yoğunluğuna (fazla) kapılmamak için!] )
( ... İLE/VE/DEĞİL/YERİNE/||/<> Çıkarlarımıza yönelik/uygun olarak, "kazanın" "doğurduğuna" inanma eğilimi gösterirken; sonuç odaklı/merkezli olmamak üzere, "kazanın" "öldüğünü" kabul edebilme ve düşünme gücünü kullanmaya cesâret etmemiz gerekir. )
- GİRİŞ ile/ve/||/<>/> GELİŞME ile/ve/||/<>/> SONUÇ
- HATA ile/ve SONUÇ
( MISTAKE vs./and RESULT/CONSEQUENCE )
- KABÂHAT ile/değil/yerine/= SUÇ
( Uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış, suç, kusur, töhmet. | Hafif hapis, para cezası ya da meslek ve sanattan alıkonulma ile cezalandırılan suç. İLE Törelere, ahlâk kurallarına aykırı davranış. | Yasalara aykırı davranış. )
- KABUK ile KUKUÇ
( ... İLE Şeftali, kayısı gibi meyvelerin çekirdeklerinin sert kabuğu. )
- KARAR ile/ve SONUÇ
( DECISION vs./and CONSEQUENCE/RESULT )
- KAYNAK ve/<> YOL ve/<> SONUÇ
( TİNSELLİK/İNSAN: Kaynağı, yolu ve sonucu kendinde olan. )
- KEŞF ile/ve/değil SONUÇ
( Felsefede/tasavvufta. İLE/VE/DEĞİL Bilimde. )
- KESİT ile/ve/değil/yerine/||/<> "SONUÇ"
- KONUNUN ÖZÜNÜ KAÇIRMA SAÇMA(LIK)LARI/SAFSATALARI:
KISIR DÖNGÜ ile/ve/||/<> İLGİSİZ AMAÇ ile/ve/||/<> İLGİSİZ SONUÇ ile/ve/||/<> İDDİAYI ZAYIFLATMA ile/ve/||/<> KONUYU SAPTIRMA
( BEGGING THE QUESTION vs./and/||/<> FALLACY OF IRRELEVANT PURPOSE vs./and/||/<> IRRELEVANT CONCLUSION vs./and/||/<> FALLACY OF STRAW-MAN vs./and/||/<> FALLACY OF RED HERRING )
- MALİYET ile/ve/<> SONUÇ
- MALZEME ile SONUÇ
- MÜKADDİME ve 3 MAKALE ve SONUÇ
( Mâhiyeti ve Amacı. VE Müfredât | Kaziyeler ve Hükümleri | Kıyas. VE Kıyasın maddeleri | Eczay-ı Ulûm )
( Mukaddime olmaksızın bir ilme başlanamaz. )
( Ebherî Metin-Çeviri-İnceleme: Hüseyin Sarıoğlu - İz Yayıncılık )
( Kindî(ö. 866), Ahmed ibn Tayyib es-Serahsî(ö. 896), Ebû Bekr Muhammed ibn Zekeriyyâ er-Râzî(ö. 925)'nin ihtisarları, Ebu'l-Ferec ibnü't-Tayyib(ö. 1020), Mettâ ibn Yûnus(ö. 940), İbnü'l-Hammâr(ö. 942), Fârâbî(ö. 950)'nin şerhleri; Fârâbî, İhvân-ı Safâ, İbn Sînâ(ö. 1037) ve Ebherî(ö. 1265). )
( MUHTASAR VE MÜFİT )
( KISA VE ANLAMLI )
- NEDEN-SONUÇ ile İLLET-MÂLÛL
- NETİCE[Ar.] değil/yerine/= SONUÇ
- OLASI (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ) ile/ve/değil/yerine OLASI(LIKLI) (BİR DURUM/SÜREÇ/YANLIŞLIK/KAZA/SONUÇ)
- ORTA ile/ve/||/<> SONUÇ
( [İki taraftan da pay] Alarak/alıyorsa. İLE/VE/||/<> Almıyorsa. )
- PATATES/HAVUÇ ile MANYOKA
- SADED[Ar.] ile SONUÇ
( Asıl konu. | Yakınlık, civar. | Düşünce, niyet, kasıt; girişim/teşebbüs. İLE ... )
- SINIR ile/ve SONUÇ
( LIMIT vs./and CONSEQUENCE/RESULT )
- SON UC (SONUÇ)
- SONUÇ
( RESULT/CONSEQUENCE )
- SONUÇ ile/ve/<>/değil/yerine BİLEŞKE
- SONUÇ ile/ve BİLGİ
( RESULT/CONSEQUENCE vs./and KNOWLEDGE )
- SONUÇ ile/değil/yerine ÇIKARIM
- SONUÇ ile/ve/değil EŞİK
- SONUÇ ile/ve/değil GÖSTERGE
( [not] RESULT/CONSEQUENCE vs./and/but SIGN )
- SONUÇ ile/ve/değil KAYNAK
( [not] RESULT/CONSEQUENCE vs./and/but SOURCE )
- SONUÇ ve/||/<>/< KISIR/LIK
- SONUÇ ile/ve/<> NEDEN/SEBEP
( RESULT/CONSEQUENCE vs./and/<> REASON )
- SONUÇ ile/ve NEDEN/SEBEP OLAMAYAN SONUÇ
( RESULT/CONSEQUENCE vs./and THE RESULT, WHICH CANNOT BE A REASON )
- SONUÇ = NETİCE = CONCLUSION[İng., Fr.] = SCHLUSS, SCHLUSSATZ, KONKLUSION[Alm.] = CONCLUSIO[Lat.] = CONCLUSIÓN[İsp.]
- SONUÇ ile/ve/||/<> ÖZET
- SONUÇ ile/ve/değil SON/ÂKIBET
( [not] RESULT vs./and/but CONSEQUENCE )
- SONUÇ ile TEPKİ
- SONUÇ ile/ve TESELLİ
( REALITY vs./and CONSOLATION )
- SONUÇ ile TOPLAM
( RESULT/CONSEQUENCE vs. TOTAL )
( PAYAN ile ... )
- SONUÇ ile/ve/değil TÜMDENGELİM
- SONUÇ ile/ve/değil/||/<>/> ÜRÜN
- SONUÇ ile/ve/değil/<> UZANTI
- SORUN ile/ve/=/||/<>/< "SONUÇ"
- SUÇ ile CÜNHA
( ... İLE Cürüm derecesindeki suçlara, yani kabahatten ağır ve cinayetten hafif olan suçlara verilen ad. )
- SUÇ ile/ve İHLÂL
- SUÇ ile KAZÂ
( CRIME vs. ACCIDENT )
- SUÇ ile/ve/değil/||/<>/< KIRIK CAMLAR KURAMI
( "Suçlarla mücadeleyi nasıl başardınız?" sorusuna,
New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin yanıtı şöyle olmuştu.
Metruk bir bina düşünün, binanın camlarından biri kırıldığında, o camı hemen tamir ettirmezseniz, kısa sürede, yoldan geçen herkes eline bir taş alıp, binanın tüm camlarını kırar. Benim yaptığım şey, ilk cam kırıldığında onu hemen tamir ettirmek oldu. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.
Çünkü siz bunu yapmadığınızda kişiler, o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, öteki camları da kırıyor. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor.
Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış.
Kırık Cam Kuramı, ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.
Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.
Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı.
Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
Bronx'taki otomobil, üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı.
Ötekine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.
Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar.
Daha ilk darbe indirilmişti ki, çevredeki kişiler(zengin beyazlar) da olaya katıldılar.
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi.
Demek ki, diyordu Zimbardo,
"İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz!"
SUÇ CENNETİ NASIL OLUŞUR?
Kırmızı ışıkta geçilmesini önleyemiyorsanız küçük suçlara engel olamazsınız.
Küçük suçlara engel olamazsanız, büyük suçları engelleyemezsiniz..
Sonuç itibariyle ülkeniz sanıkların suç işlemekten endişe duymadığı bir suç cennetine dönüşür. Bunun akabinde suçlularla mücadelede yılgınlığa düşen kanun koyucu sanıklara taviz/af anlamına gelen lehe kanunlar çıkararak adalet denklemindeki erozyonu hızlandırır.
Küçük suçların görüldüğü ceza mahkemelerine bakalım...
Sürekli HAGB (Hükmün Açıklanmasını Geri Bırakma) kararları verdiğimiz sanıkların birçoğu yeniden suç işleyerek mahkeme huzuruna gelmiyor mu?
Hatta bu olay yargıçların bilinçaltındaki Adli dejenerasyon algısı nedeniyle sanığın kişiliğine bakılmaksızın tüm suçlar için HAGB uygulanması bir hakmış gibi algılanır ve onuncu kez HAGB kararı vermek alışkanlık durumunu alır.
Buna karşın mağdur ise adâlete olan güveni sarsılmış ve kaderine boyun eğmek zorunda kalmıştır. Artık önünde iki seçenek vardır, ya intikamını kendi almalı ya da ateşi içine gömmelidir.
Sanık, ise hukuk sistemini test ettiği ilk eylemden büyük bir zaferle çıkmış ve suç işlemenin korkulacak bir şey olmadığının idraki ile yeni suçlar için yola koyulmuştur.
İşlediği her suç kendine güven tazeletmiş ve bu statünün verdiği korku ile de topluma yönelik bir sindirme hareketine başlamıştır...
Mafya ve çeteleşmenin yolunu açan işte bu tablodur.
Bu yüzden diyoruz ki, devlet yani kamu otoritesi bir kural koymuşsa onun takibini dört koldan yapmak zorundadır. Bundan daha önemlisi, devlet, koyduğu kuralların takibini yapmayan kamu görevlisini takip etmekle işe başlamalıdır.
Takibin takibini yapmazsınız, Devlet, muz cumhuriyetine döner.
Okulda, iş yerinde, sokakta, yolda ya da deniz kenarında...
Kişiler, kamu otoritesinin kendi koyduğu kuralları büyük bir titizlikle takip ettiği kanaatine varmalı ve bunu bilinçaltına adeta kazımalıdır.
Bilinçaltına yerleşen bu algı, kişilerin karakteri olur ve kurullara saygı bilinci gelişir.
Olması gereken de budur.
Bu sayede kişiler, en küçük sorunlarda bile yasaları ihlâl etmeyi ve suç işlemeyi değil hukuk önünde hesaplaşmayı ilke edinir.
Ancak uygulanana cezaların, mağdurlar için tatmin edici bir nitelik sunması koşuluyla...
Unutmayalım...
Küçük hataları görmemezlikten gelmişseniz, bilin ki, daha büyükleri yoldadır. )
( )
- SUÇ ile PAY
- SUÇ ile/değil/<> SAPMA
- SUÇ ile UFAK SUÇ/ZELLE[Ar.]
( ... İLE Sürçüp kayma. | Yanılma, yanlış. | Ufak suç. )
- SUÇ ile YANLIŞ(HATÂ) ile KABAHAT/KUSUR ile AYIP
( CRIME vs. MISTAKE )
- SÜREÇ ile/ve/<>/> (")SONUÇ(")
( Hiçbir nesne/kavram/olgu, taşıdığı/yansıttığı ada/olguya, kendine daha uygun bir ad/tanım bulunmasını olanaksızlaştıracak derecede bağlı değildir. )
( Süreci kavramadan, sonuçlar konuşulamaz!
Süreç düşünülmeden ve konuşulmadan, "sonuç"/lar konuşulamaz! )
( Sefer. İLE/VE/<>/> "Zafer". )
( Yargılama. İLE/VE/<>/> Yürütüm[infaz]. )
( Âlim ve âriflerin takibi, tutumu, ilgilendiği, odaklandığı, öncellediği. İLE/VE/<>/> Câhillerin, gençlerin, çocukların, toplumların, "güçlüler"in, yetersizlerin, eziklerin, kibirlilerin, kendini ya da başkalarını küçümseyenlerin, keyifçilerin, hazcıların, çıkarcıların, "avcı"ların, kozcuların, kumarbazların "tavrı", aradıkları, "öncelledikleri", saplandıkları, müşterisi ve bağımlısı oldukları. )
( Zihinleri/akılları devrede olanlar/tutanların ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Duyguları ağır basanların duyarsızlığı/kayıtsızlığı. )
( Gerçekliklerle yüzleşebilenlerin ilgilendiği. İLE/VE/<>/> Beklenti(sin)de olanların uğraştığı/didiştiği. )
- TESTİ ile BODUÇ
( ... İLE/VE Ağaç testi. )
( SEBÛ ile/ve ... )
- TUĞ ile TUĞ/TÜY/TEPELİK/SORGUÇ
( Sultanların ve vezirlerin başlarına taktıkları başlıkların ön tarafında bulunan tüy ya da püskül biçimindeki süs. | Eski meddahların bir simgesi.[Meddahların tuğ diktikleri yerde kalabalık bir seyirci çepeçevre toplanırdı.] İLE Bazı kuşların tepelerinde bulunan uzunca tüy. )
- TÜY ile SORGUÇ
( ... İLE Bazı kuşların tepelerinde bulunan, uzunca tüy. | Serpuşların ön tarafına takılan tüy ya da püskül biçimindeki süs. )
( ... ile OTÂGA )
- [ne yazık ki]
ORANTISIZ GÜÇ ve/||/<>/< KÖR ŞİDDET
- ADÂLET ve/<> GÜÇ
( Güce dayanmayan adâlet âciz, adâlete dayanmayan güç zâlimdir. )
( ... cum/et CLEMENTIA )
- BAĞ:
ÖZERKLİK ve/<> HAZIR OLMA ve/<> GÖNÜLLÜLÜK/RIZÂ ve/<> HAREKETE GEÇME/GEÇEBİLME ve/<> KURABİLME(SÜRDÜREBİLME/SÜREKLİLİK) ve/<> PAYLAŞIM ve/<> GÜÇ
- BAHÂNE ile "İTİCİ GÜÇ"
- Bİ'L KUVVE[Ar.]/POTANSİYEL[Fr., İng. < POTENTIAL] değil/yerine/= İÇKİN/GİZİL/GİZİLGÜÇ
- BİSİKLET ve/<> GÜÇ
( Her büyük gücün arkasında, büyük bir güç daha vardır!... )
- CEHÂLET ve/>/ve/< KABA GÜÇ ve/>/ve/< BAĞNAZLIK
- CESÂRET ile/ve/<> GÜÇ
( Birini çok sevmek ile. İLE/VE/<> Biri tarafından çok seviliyor olmak ile. )
( COURAGE vs./and/<> POWER )
- CESÂRET ile/ve/||/<>/> GÜÇ ile/ve/||/<>/> MUTLULUK
( En kısa sürede özür dileyerek. İLE/VE/||/<>/> En kısa sürede affederek. İLE/VE/||/<>/> En kısa zamanda unutarak. )
- DAYANÇ/SABIR ve/<> GÜÇ
( PATIENCE and/<> POWER )
- DİN +/+/+ MAL +/+/+ SU +/+/+ GÜÇ
( RELIGION + PROPERTY + WATER + POWER )
- DIŞLAŞMIŞ GÜÇ ile/ve GÜCÜN DIŞLAŞMIŞ OLANLARI
( EXTERNALIZED POWER vs./and THE POWERS WHICH EXTERNALIZED )
- DÜŞMAN(") ile/ve/değil KARŞI GÜÇ
- EGEMEN GÜÇ ile/değil "HÜKÜMET"
- EQUIPOTENTIAL değil/yerine/= EŞGİZİLGÜÇ
- EZİCİ "GÖRÜŞ/KANAAT" ile/ve/değil/yerine/||/<>/> ORANTILI/ORANTISIZ "GÜÇ"
- GÖÇ ve/<>/< GÜÇ
( Göç, "gücünü", elde edebileceği "güçten" alır. )
- GÜÇ ile/ve/||/<>/>< "ZAYIFLIK"
( Güçlü ağaç, meyve vermede acele etmez. )
( Zayıflık, güçlü özelliklerin "fazla kullanılmasıdır". )
- GÜÇ ile DAYANAK
( POWER vs. SUPPORT/BASE )
- GÜÇ ile/ve DİRENÇ
( POWER vs./and RESISTANCE )
- GÜÇ ile/ve/<>/değil/yerine DONANIM
- GÜÇ ile GİZİL GÜÇ
- GÜÇ ile/ve GÜZELLİK
( Kendinden. İLE/VE/||/<>/> Yansıma. )
( POWER vs./and BEAUTY )
- GÜÇ ile/ve HAKİMİYET
( POWER vs./and TO RULE/DOMINATE )
- GÜÇ ile/ve İLİŞKİ
( POWER vs./and RELATION )
- GÜÇ ile/ve KUDRET
( Mutsuzluk getirir. Cehaletle orantılıdır. İLE/VE Mutluluk ve anlamlılık sunar. Bilgeliğin bir parçasıdır. )
( Kudret gücü de barındırır ve gücü tek başına ve ayrı olarak düşündürmez. )
( Gücün amacı, dayanma gücünü artırabilmektir. )
( Kontrol edilemeyen güç, güç değildir! )
- GÜÇ = KUVVET = POWER[İng.] = FORCE[Fr.] = KRAFT[Alm.] = FORTITUDO/VIS[Lat.] = PODER[İsp.]
- GÜÇ ile/ve/değil/yerine OLANAK
( [not] POWER vs./and/but POSSIBILITY
POSSIBILITY instead of POWER )
- GÜÇ ile ORGANİZE GÜÇ
( POWER vs. ORGANIZED POWER )
- GÜÇ ile/ve PSİKOLOJİK RAHATLAMA
( POWER vs./and PSYCHOLOGICAL RELIEF )
- GÜÇ ile/değil/yerine/>< SEVGİ
( Amacınız zarar vermekse yeterlidir. İLE/DEĞİL/YERİNE/>< Herşey için yeterlidir. )
- GÜÇ ile/ve/||/<> SORUMLULUK
- GÜÇ ile/ve SÜREKLİLİK
( Tek başına güç, kurar fakat sürdüremez. )
( POWER vs./and CONTINUITY )
- GÜÇ ile/ve/değil/<> SÜREKLİLİK
( Taşı delen, suyun gücü değil damlalarının sürekliliğidir. )
- GÜÇ ile/ve/ne yazık ki/||/<>/> TEKELLEŞME
- GÜÇ ile YETKİ
( Güç tecezzi(parçalanma) kabul etmez. )
( POWER vs. AUTHORITY )
- GÜÇ ile/ve/<> YÜK
- GÜÇ ile/ve YÜK
( Güce dayanıklılık gösterebilmek. İLE/VE Yükü taşıyabilmek. )
- GÜÇ ile ZOR
- HAK ve/||/<>/> GÜÇ
- HASSASİYET ile/ve GÜÇ
( SENSITIVENESS vs./and POWER )
- İÇ ve/<> ÜÇ
- İŞ-GÜÇ
- İŞ-GÜÇ
( HERC Ü MERC
SER-Â-PÂ, SER-TE-SER
BERG Ü ŞÂH
ZÂNÛ-BE-ZÂNÛ / ZÂNÛ-BER-ZÂNÛ
ÜFTÂN Ü HÎZÂN
REFTE REFTE
BÂRÂN-DÎDE
BÎ-SER Ü BÛN
ÇÂR-NÂ-ÇÂR, HÂH NÂ HÂH, KÂM-U NÂ-KÂM )
- KİŞİ:
CAN ve/||/<>/> GÜÇ ve/||/<>/> /< İKRAR ve/||/<>/> /< ADÂLET ve/||/<>/> KEMÂL
( Kişi, doğar ve can kazanır. VE/||/<> />/< Canında güç kazanır/bulur. VE/||/<> />/< Gücünü, kararlarında/ikrarında bulur. VE/||/<> /< Kararında adâletli ise, erdemli olur. VE/||/<> />Adâletinde olgunluğu/kemâli bulursa, olgun/kâmil olur. )
- KORKU ve/> BERRAKLIK ve/> ERK(GÜÇ) ve/> YAŞLILIK
( BİLGİ KİŞİSİ
Görüşmelerimiz sırasında, ... tutarlı bir biçimde, "bilgi kişisi" sözcüklerini kullanıyor ya da bu kavrama göndermeler yapıyordu. Ama bununla ne demek istediğini hiç açıklamamıştı. Bunu, ona sordum.
"Bilgi kişisi, öğrenimin zorluklarına katlanmayı göze almış kişidir," diye yanıtladı. "Acele etmeden, bocalamadan, erk ve bilgi gizlerinin sökülmesi, çözülmesi yolunda, gidebileceği son aşamaya varmış olan bir kişidir."
"Her isteyen, bilgi kişisi olabilir mi?"
"Hayır, herkes olamaz."
"Bilgi kişisi olmak için insan ne yapmalıdır öyleyse?"
"Dört doğal düşmanına meydan okuyup onları yenmelidir."
"O dört düşmanını yenen bir kişi, bilgi kişisi olur mu?"
"Evet. Ancak, dört düşmanının her birini yenebilen kişiye, 'bilgi kişisi' denir."
"Bu düşmanları yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur mu?"
"Hepsini yenen herkes, 'bilgi kişisi' olur."
"Bu düşmanlarla savaşıma geçmeden önce, yapılması gereken başka şeyler yok mudur?"
"Yoktur. Her isteyen, bilgi kişisi, olmayı deneyebilir ama çok azı gerçekten başarır bu işi -doğal bir şey bu-. Bilgi kişisi olma yolunda karşılaşılan düşmanlar, gerçekten korkunç şeylerdir; çoğu kişi, yenik düşer onlara."
"Nasıl düşmanlar bunlar, ... ?
Düşmanlar konusunda konuşmak istemedi. Bu konuyu anlamam için daha çok zaman olduğunu söyledi. Sözü değiştirmemek amacıyla benim bir bilgi kişisi olup olamayacağımı sordum. Bunu kimsenin kestiremeyeceğini bildirdi. Ama bir bilgi kişisi olup olamayacağımı gösteren herhangi bir ipucu bulunup bulunmadığını ısrarla sorunca, bunun, o dört düşmanla savaşımımın sonucuna bağlı olduğunu -onları yenebiliyor muyum yoksa onlara yeniliyor muyum- ama o savaşımın sonucunu şimdiden bilmesinin olanaksızlığını belirtti.
"Savaşımın sonucunu görebilmek için büyü yapmak ya da fala bakmak olanaklı mıdır?" diye sordum. Hiçkimsenin, ne araç kullanırsa kullansın, bu savaşımın sonucunu önceden bilemeyeceğini, kesin bir dille anlattı. Neden olarak da bilgi kişisi olmanın, geçici bir şey olduğunu gösterdi. Bu noktayı açıklamasını istediğimde, yanıtı şöyle oldu:
"Bilgi kişisi olmak sürekli değildir! Bir kişi, tam olarak bilgi insanı olamaz. Ancak, çok kısa bir an için olunuverir. Dört düşmanı yendikten sonra!"
"Söylesene, nasıl düşmanlar bunlar?"
Yanıt vermedi. Yine üsteledim ama konuyu değiştirdi ve başka şeyler anlatmaya başladı.
( Ertesi gün... )
Gitmeye hazırlanıyorken, birden, bilgi kişinin düşmanlarını yine sormak geldi içimden. Uzun süre uzakta kalacağımı, söyleyeceklerini yazarsam, bu konuları düşünme fırsatını bulabileceğimi anlatarak onu ikna etmeye çalıştım.
Bir süre, ikircikli, bekledi; sonra konuşmaya başladı:
"Bir kişi, öğrenmeye başlayınca, amaçlarının neler olduğunu kesin olarak bilmez. Başka bir niyeti vardır, amaçları belirgin değildir. Hiçbir zaman gerçekleşemeyecek ödüller ummaktadır. Çünkü, öğrenmenin "zorluklarını" bilmiyordur henüz."
"Yavaş yavaş öğrenmeye başlar -önceleri azar azar, sonra da büyük parçalar halinde-. Çok geçmeden, düşünceleri çatışır. Öğrendiği şey, umduğu, düşlediği gibi çıkmamıştır; bu durum, onu korkutur. Öğrenim, hiç de beklendiği gibi olmamıştır. Öğreniminin her adımı, yepyeni görevler yükler kişiye; kişinin korkuları, acımasızca birikir, baş kaldırır. Bir savaş alanına döner yaşamı.
"İşte, doğal düşmanların birincisiyle böyle karşılaşılır: Korkuyla! Yenmesi güç, hain, korkunç bir düşmandır korku. Tüm yol boyunca saklanır, ummadığın yerlerde, sinsi sinsi bekler seni. Eğer, onu karşında gördüğün zaman, kaçmaya başlarsan, unut artık bilgiye ulaşmayı."
"Korkup kaçan kişiye ne olur?"
"Bir şey olmaz. Ama öğrenemez bir daha. Korkusunu göğüslemesi, korkusuna karşın, öğrenme yolunda, bir adım daha ilerlemeyi göze alması gerekir. Bir adım daha, bir adım daha. Korkuyla dolmalı... Evet! Ama korksa da ilerlemeyi sürdürmeli, durmamalı! Bu işin yöntemi böyledir! Bu birinci düşmanın, pes edeceği bir an gelecektir. Kişiye, güven gelir. Niyeti daha da güçlenir. Öğrenmeyi, öyle korkutucu bir şey gibi görmez artık."
"Bu sevinçli an gelince, birinci doğal düşmanını yendiğini çok iyi bilir kişi."
"Hemen mi olur bu, yoksa, azar azar mı?
"Azar azar olur ama korkusunun kaybolması çabuk olur. Birdenbire olur."
"Ama yeni bir şeyler gelirse başına, yine korkmaz mı kişi?"
"Hayır. Korkusunu, bir kez yitirmeyegörsün. Kişi, artık yaşamında korku nedir bilmez. Korkunun yerini, zihin berraklığı alır -korkuyu silen bir zihin berraklığı-. Artık, o kişi, ne istediğini biliyordur; o isteklerini nasıl doyuracağını da biliyordur. Yeni öğrenimleri kazanmak için adımlarını nasıl atması gerektiğini sezer; her şey apaçık çıkmıştır ortaya. Artık, hiçbir şey saklı değildir bu kişiden."
"Bu da, ikinci düşmanın karşısına çıkarır onu: Berraklık! Ulaşılması, o denli zor olan zihin berraklığı, korkuyu kovar ama kör eder insanı aynı zamanda."
"Kişinin, kendinden kuşku duymasına yol açar, istediği şeyi yapabileceği inancını verir ona. Çünkü, o kişi, artık, herşeyi apaçık görebilmektedir. Berraklığın yüreklendirdiği kişi, bir türlü durmak bilmez. Ama büyük bir hata yapmaktadır. Bu işin, bir eksik yanı vardır. Kişi, kendini bu sözde erke bırakırsa, ikinci düşmanına boyun eğmiş sayılır. Ve öğrenme diye bir şey kalmaz. Sabırlı olması gereken yerde aceleci olacak ya da acele edilmesi gereken yerde sabırlı olmayı yeğleyecektir. Zaman gelecek, artık, yeni bir şey öğrenme yetisini yitirecektir."
"Bu tür bir yenilgiye uğrayan kişiye ne olur? Ölür mü?"
"Hayır, ölmez. İkinci düşmanı, bu kişinin, bir bilgi insanı olma çabasını kösteklemiştir; artık, bu kişi, bilgi insanı olmayı istemek yerine, devingen, kıvrak bir savaşçı olmayı yeğleyebilir. Ya da soytarı olmayı. Ne var ki, kendine pek pahalıya mal olan o berraklık, hiçbir zaman karanlığa ve korkuya dönüşmeyecektir. Yaşam boyunca, her şeyi açıkça görecektir ama yeni bir şey öğrenemeyecektir, öğrenme özlemi çekmeyecektir."
"Ama yenilmemek için yapabileceği bir şey yok mudur?"
"Korkuyu nasıl aşmışsa yine öyle yapmalıdır. Berraklığa, meydan okumalıdır. Elde ettiği berraklığı, önünü daha iyi görüp yeni adımlarını ona göre atmak için kullanmalıdır. En önemlisi de, berraklığının, bir yanlışlık sonucu ortaya çıktığını düşünmelidir. Ve öyle bir an gelecektir ki, bu berraklığın, gözleri önündeki bir noktadan başka bir şey olmadığını anlayacaktır. Böylece, ikinci düşmanını da yenmiş olacaktır. Artık, hiçbir şeyin, ona zarar veremeyeceği bir yere ulaşacaktır. Bu, bir hata olmayacaktır. Bu, gerçek bir erk(güç) olacaktır."
"Bu yere ulaşınca, ardından koştuğu erke, sonunda kavuştuğunu bilecektir. Ne isterse yapar artık bu erkle. Dostu, onun buyruğundadır artık. Ne isterse, yasa odur. Çevresinde ne varsa görmektedir. Ne var ki, üçüncü düşman dikiliverir karşısına: Erk!
"Düşmanların en güçlüsüdür erk. En doğal şey, ona boyun eğmektir. Öyle ya... O kişinin buyruğunda değil midir erk!? Buyurur; kimi sakıncaları göze ala ala, kendi yasalarını, kendi yapar. Çünkü, buyruk ondadır."
"Bu durumdaki biri, yaklaşmakta olan üçüncü düşmanın, pek farkına varmaz. Bir bakmışsın, birdenbire, haberi bile olmadan yitivermiş savaşımı. Düşmanı, onu, kıyıcı, tutarsız bir adam haline getirivermiş..."
"Erkini yitirir mi?"
"Hayır, berraklığını da erkini de hiçbir zaman yitirmez."
"Bilgi kişinindan farkı nedir, öyleyse?"
"Kendi erkine yenilen bir kişi, onu, doğru dürüst yönlendiremeden ölür gider. Yazgısının üstüne, yük gibi biner erki. Böyle biri, kendini yönetemez ve bilmez erkini, ne zaman ya da nasıl kullanması gerektiğini."
"Bu düşmanlardan birine yenilirsen, bu kesin bir yenilgi mi demektir?"
"Evet, kesin yenilgi olur bu. Bu düşmanlardan biri, insanı yenmeyegörsün, artık yapılabilecek bir şey kalmaz."
"Örneğin, erke yenilen bir kişi, yanlışını görerek, durumu düzeltebilir mi?"
"Düzeltemez. Bir kere yenilmeyegörsün, işi bitmiştir artık."
"Ya geçiciyse erke aldanması; ya erki teperse zamanında?"
"Savaşım sürüyor sayılır o durumda. Hâlâ 'bilgi insanı' olmaya çalışıyor demektir bu. Artık, hiç çabalamıyorsa, kendini koyuverirse yenilmiş olur bu kişi ancak."
"Ama bir insan yıllarca korkuya yenik düşebilir ve sonunda korkusunu yenebilir."
"Hayır, doğru değildir bu. Korkuya kapılırsan, korkuyu yenemezsin; çünkü, öğrenmekten ürküyorsundur, öğrenmek için çaba göstermiyorsundur. Ama korkusunun içinde yıllar boyunca sürdürürse öğrenme çabasını, ola ki, korkusunu yenebilir. Çünkü, kendini, korkuya tümüyle bırakmamıştır."
"Üçüncü düşmanı nasıl yeneriz?"
"Ona karşı çıkarak. Bile bile... Kendimizin olmadığını kavrayarak. Tüm öğrendiklerimizi, dikkatle ve inançla kullanarak, sürekli olarak sınırlarımızı zorlamayarak... Kendimizi denetleme durumunda, berraklığın ve erkin, hatalardan da kötü olduğunu görebilirsek, her şeyi denetimimiz altında bulundurduğumuz bir noktaya erişebiliriz. İşte, o noktada, erkimizi nasıl ve ne zaman kullanabileceğimizi biliriz. Üçüncü düşmanı böylece yenmiş oluruz."
"Bu da kişiyi, öğrenim yolculuğunun sonuna getirir. Bir de ne görürsün! Sonuncu düşman, karşına dikilmiş durmaktadır: Yaşlılık! Düşmanların en acımasızıdır bu. Hiçbir zaman, tümüyle yenemeyeceğimiz bir düşman... Sürekli olarak savaşıp uzak tutmaya çalışmaktan başka yapılacak bir şey yoktur."
"İşte, bu dönemde, kişi, hiçbir şeyden korkmaz; zihni berraktır, sabırsız değildir -tüm erkleri denetimi altındadır-. Ne var ki, bu dönem, aynı zamanda, boyun eğmeyen bir dinlenme isteğinin ortaya çıktığı bir dönemdir. Bir yere uzanmak, unutmak isteğine bırakırsa kendini; yorulur yorulmaz, sürdürdüğü çabayı bırakırsa, son olanağını kaybetmiş olur. Titrek, yaşlı bir yaratık durumuna sokuverir onu düşmanı. Çekilme arzusu, tüm berraklığını, erkini ve bilgisini bastırır."
"Ama kişi, silkinir de yorgunluğundan sıyrılır, yaşamının gereklerini sürdürürse, bu son yenilmez düşmanıyla savaşımda bir an bile olsa başarılı olursa, işte o zaman 'bilgi insanı' olmuş demektir. Berraklığın, erkin ve bilginin egemen olduğu bu an, yeterlidir onun için." )
- KUVVET ile GÜÇ
- MUTLULUK ile/ve GÜÇ
( HAPPINESS vs./and POWER )
- ORANTISIZ GÜÇ ile/ve/||/<> ORANTISIZ HOŞGÖRÜ
- ORANTISIZ ŞİDDET ve/<> ORANTISIZ GÜÇ
- PANKREAS[Yun. PAN: Tüm. | KREAS: Et.] ile PANKREAS[Yun. PAN: Tüm. | KRATOS: Güç.]
( Midenin arkasında bulunan, boşaltıcı kanallarıyla onikiparmakbağırsağına bağlı, iç ve dış salgıları olan iri bir bez. İLE Güreşle yumrukoyununu birleştiren sert bir tür spor. )
- SATVET[Ar.] değil/yerine/= (ZORLU/SİNDİRİCİ) GÜÇ
- SİNİR ile/ve/||/<> GÜÇ ile/ve/||/<> VAJİNA/PENİS/PARA
( "Düşünüyorum, dinliyorum, okuyorum, anlıyorum ve gelişmek istiyorum" düşünce ve çabası içinde olan [dişil ya da eril] her bireyin, zorunlu olan paylaşım ve dayanışmayla bazı şeylerden yararlanmak[/istifade etmek] ve birbirine zarar vermemek üzere nitelikli bir yaşam sürmek için uzaklaşması, terk/istifâ etmesi gerekenlerdir. )
- TÂKAT değil/yerine/= GÜÇ
- UC ile/ve GÜÇ
( TIP vs./and POWER )
- YAŞAM ÖYKÜSÜNDE:
İLK ADIMLAR ve/||/<>/> BÜYÜME ve/||/<>/> EV ve/||/<>/> GÜÇ ve/||/<>/> EŞİNİ BULMA ve/||/<>/> EBEVEYNLİK
( "NTV - Yaşam Öyküsü" bölümlerini izlemek için burayı tıklayınız... )
- YETİ ile/ve GÜÇ
( Güç ve hayırlar herkes içindir ve isteyen herkese hazırdır. )
( Olgun kişi gücünü kullanmazken onun altındaki kişi gücünü sonuna dek tüketir. )
( Power and grace are for all and for the asking. )
( FACULTY vs./and POWER )
- !HINÇ ile/ve/||/<> !ÖÇ
( Zayıf olan, "alınır". "Alınan", kızar. Kızan, öfkelenir. İLE/VE/||/<> Daha zayıf olan, incinir. İncinen, gücenir. Gücenen, kinlenir. )
- !MENFÛR[Ar. < NEFRET] değil/yerine/= İĞRENÇ
- [ne yazık ki]
DİRENÇ ile/ve/değil/yerine/<>/> TEPKİ
- AHER:
NİŞASTA ile/ve/||/<> PİRİNÇ
- AHLÂK ve/< İSTENÇ
- ANLAMSIZ ile İLGİNÇ
- ANORMAL[İng.]/A(B)NORMALİTE ile İLGİNÇ | AÇIK/ŞEFFAF/DÜRÜST | DÜZGÜSÜZ | OLAĞANDIŞILIK | BOZUKLUK
- ATÂLET ile/ve/||/<> DİRENÇ
- AVUNÇ ile/ve/||/<> AVUNTU
( Acının hafiflemesi ya da unutulması. Teselli. İLE İnsanı avutan şey. )
- AYDINLANMA ve/=/<> SEVİNÇ
- AZ/YETERSİZ KAZANÇ TUTUMLU OLMAK
- AZAP[Ar. < AZAB < İZB: Tat, lezzet.] değil/yerine/= EZİNÇ
( Şiddetli acı ya da sıkıntı. )
- BASINÇ ile/ve/||/<> DERİNLİK
( Basıncın daha çok olması için derinliğin de daha çok olması gerekir. İLE/VE/||/<> Derinlik azsa, basınç da az olur. )
( 1- Sıvının derinliğine bağlıdır. Sıvının derinliği arttıkça yaptığı basınç da artar.
2- Sıvının yoğunluğuna bağlıdır. Sıvının yoğunluğu arttıkça basıncı da artar.
[Sıvı basıncı, sıvının miktarına göredir,
kabın biçimine bağlı değildir.] ) )
- BASINÇ ve/||/<> HIZ
( P1 + 1/2 + pv²1 + pgh1 = P2 + 1/2 + pv²2 + pgh2 )
( BERNOULILER )
- BASINÇ ile/ve/<> OTOKLAV[Fr. < Lat., Yun.]
( ... İLE/VE/<> Vida ve civatalarla tutturulmuş, basit bir kapağı olan, iç basınca dayanıklı kap. | Laboratuvar işlerinde ve ameliyatlarda yararlanılan, her türlü araç ve gereçleri mikropsuzlaştırmak için kullanılan, basınçlı buhar kazanı. )
- BASKI ile/ve BASINÇ
( Tek bir yönden. İLE/VE Her yönden. )
( Baskı yapan şeyi/nesneyi gösterir/düşündürür. İLE/VE Baskı olunan şeyi/nesneyi/durumu gösterir/düşündürür. )
- BAŞLANGIÇ ile/>< BİLİNÇ
( Başlangıca en yakın olan, bilince, en uzak olandır. )
- BEBEK ile/ve/<>/> ÇOCUK ile/ve/<>/> ERGEN ile/ve/<>/> GENÇ ile/ve/<>/> ORTA YAŞ ile/ve/<>/> YAŞLI
( [yaş arası] 0-1 İLE/VE/<>/> 1-12. İLE/VE/<>/> 12-18. İLE/VE/<>/> 18-65. İLE/VE/<>/> 66-79. İLE/VE/<>/> 79-99.[Dünya Sağlık Örgütü'nün kabulü olarak] )
- BEKLENTİ yerine BİLİNÇ
( CONSCIOUSNESS instead of EXPECTATION, ANTICIPATION )
- BİLGİNİN BİLİNCİ ile/ve ÂDETLERDEKİ ÖZÜ AÇIĞA ÇIKARACAK BİLİNÇ
- BİLİNÇ ve/<> ADÂLET
( Kişide. VE/<> Toplumda. )
- BİLİNÇ ile/ve/<> AMAÇ/LILIK
( Kişi, amacı kadardır. )
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AIM/PURPOSE )
- BİLİNÇ ve/<> AMAÇ ve/<> EYLEM/ETKİNLİK
( CONSCIOUSNESS and/<> AIM/PURPOSE and/<> ACTION )
- BİLİNÇ ile/ve ANLAYIŞ
( CONSIOUSNESS/AWARENESS vs./and PARADIGM )
- BİLİNÇ ile/ve/<> BİLİNCİN BİLİNCİ
( Konuşmak. İLE/VE/<> Yazmak. )
- BİLİNÇ ve BİLİNÇLER
( CONSCIOUSNESS and CONSCIOUSNESSES )
- BİLİNÇ ile/ve/<> DENEYİM/TECRÜBE
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> EXPERIENCE )
- BİLİNÇ ve/=/||/<> EDİM/EYLEM ve/=/||/<> OLANAK/LI/LIK
- BİLİNÇ ile/ve/<> FARKINDALIK
( Bilincin düzeyleri vardır fakat farkındalığın yoktur. )
( Bilinç, ikilik hakkındadır. Farkındalık halinde ise ikilik yoktur. )
( Bilinç, gelir ve gider, farkındalık ise değişmeksizin parlar. )
( Bilinçten farkındalığa bir geçiş olamaz, çünkü farkındalık bir bilinç şekli değildir. )
( Devinim durumundaki bilinç, mutluluktur. )
( Bilinç, tümüyle değişimin bilincidir. )
( Bilinç, hareketsiz iken varlıktır. )
( Bilinç, varlığın tümü değildir. )
( Bilinç görelidir, içeriğine göredir; bilinç her zaman bir şeyle ilgili, bir şeye aittir. )
( Yaşayan her şey bilinci korumak, sürdürmek ve genişletmek için çalışır. )
( Bilinci, bilinç parlatır. )
( Bilincinde olduğunuz şey siz değildir. )
( Bilincinde olduklarınızın hiçbiri değilsiniz. )
( Bilincin ötesinde tezahür etmemiş olan yatar. )
( Bilincin ötesinde zaman ve uzay yoktur. )
( Bilincim var fakat bilincimin bilincine gereksinimim var. )
( Bilincin, bencilliğinin dürüstlüğünün ölçüsüdür. )
( Bilince ve onun içeriğine tutunmayın. )
( Bilincinizin içeriği ile büyülenmeyi bırakın. )
( Bilinçli bir varolan olarak, doğanın bir parçasısınız. Farkındalık olarak ise onun ötesindesiniz. )
( Bir kâğıttaki bir deliğin hem kâğıtta oluşu hem de kâğıttan olmayışı gibi, en yüce hal de bilincin tam merkezinde ama yine de bilinçten ötedir. )
( Gerçekten sahip olduğunuz şeyin bilincinde olmazsınız. )
( Sahip olduğunuzda artık onun bilincinde olmazsınız. )
( Farkındalık, bir nesnesi ve hedefi olduğunda bilinç olur. )
( Farkındalık, kendi başına, devinimsiz ve zamansız, burada ve şimdidir. )
( Farkındalık, zihnin kendi ötesinde gerçeğe uzandığı noktadır. )
( Farkındalık hali içindeyken aradığınız, sizi hoşnut eden değil, doğru olandır. )
( Farkındalık halinde olgularla yüzleşirsiniz, gerçek olguları sever. )
( Farkındalık, zamana ilişkin değildir. )
( Farkındalık, her zaman sizinledir. )
( Farkındalık, bütün, değişmez, sakin ve sessizdir. Ve o tüm deneyimlerin ortak matrisi(ana kalıbı)dir. )
( Farkındalık, tüm zamanı ve uzayı içerir. )
( Şefkatli farkındalık iyileştirir ve yanlıştan kurtarır. )
( Doğayı sadece bilinç olarak görmek, farkındalıktır. )
( Önce farkındalığın güneşi doğmalı - ardından hepsi gelecektir. )
( Bir kalemin minicik ucu nasıl sayısız resim çizebilirse, öylece, farkındalığın boyutsuz noktası da koskoca evrenin içeriğini çizer. Siz işte o noktayı bulun ve özgür olun. )
( Olay hoş ya da nahoş olabilir, küçük ya da önemli olabilir, farkındalık hep aynıdır, değişmez. )
( Kökenlere inin, çok geçmeden, farkındalığın sizin gerçek doğanız olduğunu ve farkında olduğunuz hiçbir şeyin kendinize ait olduğunu söyleyemeyeceğinizi fark edeceksiniz. )
( Öz-Farkındalık içinde kendinizi öğrenirsiniz. )
( Öz-Farkındalık, size her adımda ne yapılması gerektiğini bildirir. )
( Öz-farkındalık, tüm hayırların size akmasını sağlar. )
( Yolculuğun başlangıcında arınmaya ve yıkanmaya, berraklaşmaya gereksinim vardır, bunu da farkındalık hali sağlayabilir. )
( Bilincin ötesindeki Saf Farkındalık en yüce Mürşit'tir. )
( Kişi tanığa katılır, tanık farkındalığa, farkındalık ise saf varoluş katılır; bununla birlikte, kimlik kaybolmaz, yalnızca onun sınırlılığı kaybolur. )
( Gövdeyi beyin gözetir, beyni bilinç aydınlatır; bilinç farkındalığın gözetimindedir. )
( Gövdemiz ve zihnimiz, ikisi de zamana tabilerdir; sadece farkındalık, zaman-ötesidir. )
( Farkındalığın ötesine geçtiğinizde birlik hali vardır. )
( Farkındalığınızla işe koyulun, zihninizle değil. )
( Farkındayım, çünkü hiçbir şey imgelemiyorum. )
( Ehl-i butlânın sözün tercih eden, âdem midir?
Âdem ol! İsterse hasm olsun bütün âlem sana
[ Bâtıl ehlinin sözünü yeğleyen, insan mıdır?
İnsan ol da isterse bütün dünya düşman olsun sana ] )
( There are levels in consciousness, but not in awareness.
Consciousness is of duality. There is no duality in awareness.
Consciousness comes and goes, awareness shines immutably.
There can be no transition from consciousness to awareness, for awareness is not a form of consciousness.
Consciousness is relative to it's content; consciousness is always of something.
Awareness is total, changeless, calm and silent. And it is the common matrix of every experience.
Awareness is not of time.
Consciousness is not the whole of being.
Awareness is always with you.
All that lives, works for protecting, perpetuating and expanding consciousness.
Beyond consciousness altogether lies the unmanifested.
Beyond consciousness where are time and space?
Like a hole in the paper is both in the paper and yet not of paper, so is the supreme state in the very centre of consciousness, and yet beyond consciousness.
Consciousness in movement is happiness.
Consciousness motionless is being.
You are nothing that you are conscious of.
The body is looked after by the brain, the brain is illumined by consciousness; awareness watches over consciousness.
Cease being fascinated by the content of your consciousness.
As a conscious self you are a part of nature. As awareness, you are beyond.
Do not hold on to consciousness and its contents.
What is really your own, you are not conscious of.
When you have it, you are no longer conscious of it.
What you are conscious of is not you.
Awareness is the point at which the mind reaches out beyond itself into reality.
In awareness you seek not what pleases, but what is true.
Awareness becomes consciousness when it has an object.
Awareness by itself is motionless and timeless, here and now.
In awareness you are facing facts and reality is fond of facts.
Awareness contains all space and time.
Compassionate awareness heals and redeems.
The sun of awareness must rise first - all else will follow.
Self-awareness tells you at every step what needs be done.
The event may be pleasant or unpleasant, minor or important, awareness is the same.
Go to the root of pure awareness and you will soon realise that awareness is your true nature and nothing you may be aware of, you can call your own.
Into self-awareness all blessings flow.
The clarification and purification needed at the very start of the journey, only awareness can give.
Pure awareness beyond consciousness is the supreme Guru.
The person merges into the witness, the witness into awareness, awareness into pure being, yet identity is not lost, only its limitations are lost.
Your body and your mind are both subject to time; only awareness is timeless.
When you go beyond awareness, there is a state of non-duality.
Put your awareness to work, not your mind.
I am aware, for I imagine nothing. )
( İçerikle ilgilidir. İLE/VE/<> Bütünlükle ilgilidir. )
( )
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> AWARENESS )
( ... ile/ve/<> VYAKTA )
( YISHI ile/ve/<> ... )
- BİLİNÇ ile/<> HUKUKUN YAYGINLAŞTIRILMASI
- BİLİNÇ ve/||/<> KİŞİ ve/||/<> YAŞAM
( Gövde. VE/||/<> Kişi. VE/||/<> Yaşam. )
( Tohum. VE/||/<> Ağaç. VE/||/<> Meyve. )
- BİLİNÇ ile/ve KOLLEKTİF BİLİNÇ
( Bilinç: Kendini, kendi olmayanlardan ayırd etme. )
( Bilinçte, devinim vardır. )
( CARL GUSTAV JUNG )
( CONSCIOUSNESS vs./and COLLECTIVE CONSCIOUSNESS
In consciousness there is movement. )
- BİLİNÇ ve KOŞUL/LAR
( CONSCIOUSNESS vs./and CONDITION/S )
- BİLİNÇ ile/ve/> NÜFÛZ
( CONSCIOUSNESS vs./and/> INFLUENCE )
- BİLİNÇ ile/ve/<> ÖZBİLİNÇ
( Sen/o. VE/<>/< Ben. )
- BİLİNÇ ile/ve/<> SEZGİ
( Bilinç-ötesi bir hal vardır fakat bu bilinçsizlik hali değildir. )
( Bilinç ötesinde deneyim olamaz. )
( Kendinizi içinde her şeyin olduğu ve oluştuğu bilinç okyanusu olarak idrak edin. )
( Kişi durumun doğasını sezmeli ve kendini ona göre ayarlamalıdır. )
( SEZGİ: Aklın çalışma hızının artması. )
( CONSCIOUSNESS vs./and/<> INTUITION
There is a state beyond consciousness, which is not unconscious.
There can be no experience beyond consciousness.
Realise yourself as the ocean of consciousness in which all happens. )
( ... ile/ve/<> NOESIS )
( ... ile/ve/<> ZHIJUE )
- BİLİNÇ ve/=/:/||/<>/>/< ŞU ANDA VE BURADA
- BİLİNÇ = ŞUUR = CONSCIOUSNESS[İng.] = CONSCIENCE[Fr.] = BEWUSSTSEIN[Alm.] = CONSCIENTIA[Lat.] = SYNEIDESIS[Yun.] = CONCIENCIA[İsp.]
- BİLİNÇ ile/ve/||/<>/< TOPLUMSAL KOŞULLAR
- BİLİNÇ ve/=/||/<>/< UYARAN[/AĞRI/ACI]
- BİLİNÇ ile/ve/değil YAKLAŞIM
- BİSİKLET ve/<> BİLİNÇ
- BİSİKLET ve/<> KAZANÇ
- BOŞ (BATIL) İNANÇ = SUPERSTITION[İng., Fr.] = ABERGLAUBE[Alm.] = SUPERSTITIO[Lat.]
- BRONZ[Fr.] değil/yerine/= TUNÇ
( Genellikle %1-10 kalay ve %90-99 bakırdan oluşan bir alaşım. [Günümüzde, kalay içermeyen alaşımlar için de bronz adı kullanılmaktadır. Alüminyum/manganez/berilyum bronzu gibi.] )
- BULUNÇ/VİCDAN[Ar.] ile/ve/<> BİLİNÇ
( CONSCIOUS vs./and/<< CONSCIOUSNESS )
- CÂHİL ile/ve/değil/||/<> GENÇ
( ... İLE/VE/DEĞİL/||/<> Cahil, [daha çok] bilmeyen değil, davranış ve tutumuna sahip olamayan demektir. Gençlerin/gençliğin de sorunu, bilgili ya da bilgisizlikleri değil davranışlarında aşırıya kaçabilmeleridir. )
- DEİZM:
(")İNANÇ(") ile/ve/değil/||/<>/< "TAVIR"
- DİL ve/<> BİLİNÇ
- DİLİN, FARKINDALIKLI KULLANIMI ile/ve FELSEFÎ BİLİNÇ
- DİNİ İNANÇ ile/ve/değil "DİNİ KAYGI"
- DİRENÇ ile DİRENİŞ
- DİRENÇ ile/ve EŞİK
( RESISTANCE vs./and EDGE )
- DİRENÇ ile/ve/<> ÖZDİRENÇ
( ... İLE/>< Her nesnenin, elektrik akımına karşı gösterdiği direnç. )
- DOĞAL BİLİNÇ ile/ve/<> EYTİŞİMSEL BİLİNÇ
- DOĞAL BİLİNÇ ve/||/<> ÖZ BİLİNÇ
- DÜNYA[Ar.] ile/değil/yerine/||/<>/> YERYÜZÜ / ACUN / YERTİNÇ
- DÜŞÜNCE ile/ve/> İNANÇ
( İnandığınızı yapın ve yaptığınıza inanın. Başka her şey enerji ve zaman savurganlığıdır. )
( İNANÇ: Değişimi engelleme. )
( THOUGHT vs./and/> BELIEF/FAITH )
( ... ile/ve/> SRADDHA )
- DÜŞÜNCE ile/ve/+/<>/> İNANÇ ile/ve/+/<>/> İMAN
( Bilgi ve/+ yorum. [D] İLE/VE/+/<>/> Düşüncenin karesi. [D²] İLE/VE/+/<>/> Düşüncenin küpü. [D³] )
( [Kanıt gereksinimi] Vardır. İLE/VE/+/<>/> Daha çoktur. İLE/VE/+/<>/> Hem vardır, hem yoktur; ne vardır, ne de yoktur. )
- DUYARLILIK/HASSASİYET ile/ve/değil/yerine KAYGI/ENDİŞE [>< BİLGİ/BİLİNÇ]
- DUYUMDA:
BASINÇ ile/ve/<> ISI ile/ve/<> AĞRI/ACI
- EKİN/KÜLTÜR ve/<> BİLİNÇ
( CULTURE and/<> CONSCIOUSNESS )
- EMEK ve/||/<> SEVİNÇ
- EN BÜYÜK SEVİNÇ
( AYDINLANMA )
- ENTERESAN[Fr. INTÉRESSANT / İng. < INTERESTING] değil/yerine/= İLGİNÇ
- ETKİ ile/ve/<> BASINÇ
- ETKİ ve DİRENÇ
( EFFECT and RESISTANCE )
- EZİNÇ ile EZİNTİ
( Korku ya da heyecan nedeniyle duyulan, şiddetli acı ya da sıkıntı. İLE Açlık etkisiyle midede duyulan tedirginlik, acıkma duyusu. )
- FARKINDALIK BİLİNÇ
( AWARENESS
CONSIOUSNESS )
- FELSEFE ve/||/<>/> ÖZBİLİNÇ
- GELİR ile/ve KAZANÇ
( İRAT ile/ve ... )
( INCOME/REVENUE vs./and EARNINGS/GAIN )
- GENC[Ar.] ile GENÇ[Ar.]
( Hazine, define. İLE Yaşı, ilerlememiş olan. )
- GENÇ ve/<> BİSİKLET
- GERİCİLİK ile/değil DİRENÇ
- GINÂ değil/yerine/= USANÇ
( GINA: Zenginlik, bolluk. | Usanç, bıkkınlık. | Şarkı, türkü, nağme, ezgi, ırlama. )
- GÖVDE ile/ve/||/<> BİLİNÇ
( Zuhur/tezahür. İLE/VE/||/<> Tecelli. )
( Kişi, önce gövdesine bakmalıdır. )
( İnsan gövdesi, doktoru, eczanesi kendinde olan bir yapıya sahiptir. )
( MENZİL-İ CÂN: İnsan gövdesi. | Ulvî âlem. )
( TENÂVÜR[Ar.]: İri gövdeli kişi. )
- GÖZ ve/<> BİLİNÇ
( Göz ve bilinç, tüm dünyayı gördüğü halde, kendini (pek) (kolay kolay) göremez. )
- GÖZ ve/||/<>/> GÖNÜL[< GÖNENME/GÖNENÇ] ve/||/<>/> AYAK
( Gözden uzak(ırak) olan, gönülden/zihinden (de) uzak(ırak) olur. )
( Göz, dostu görendir. )
( DİLÂ: EY GÖNÜL )
( Göz, nereye bakar; gönül, oraya akar. VE/||/<>/> Gönül, nereye akar; ayak, oraya koşar. )
- GÜÇ ile/ve DİRENÇ
( POWER vs./and RESISTANCE )
- GÜVEN ile/ve/<> İNANÇ
( TRUST vs./and/<> BELIEF )
- GÜZEL GENÇ ve/||/<> GÜZEL YAŞLI
( Doğanın yapıtıdır. VE/||/<> Sanatın yapıtıdır. )
- HAREKET ve/> EYLEM ve/> YAŞAM ve/> BİLİNÇ
( HAREKET: Bil-kuvve olanın, bil-fiil olması için gerekli çaba. )
( MOVEMENT and/> ACTION and/> LIFE and/> CONSCIOUSNESS )
- HİPNOZ ve/||/<> "BÂTIL İNANÇ"
( İkisinde de istek, inanç ve "güvenme" vardır. )
- HUZUR ve/<> SEVİNÇ
- İÇ SEVİNÇ ve/<> GÜLÜMSEME :)
( Aydınlanmış kişideki durum/lar. )
- İFTİHÂR (ETMEK)/MEMNUNİYET değil/yerine/= KIVANÇ (DUYMAK)/ÖVÜNÇ, ÖĞÜNMEK
- İLÂÇ[Ar.] ile/ve/<> İNANÇ
( Bir yere kadar. İLE/VE/<> Her yere kadar. )
- İLGİNÇ ile ACAYİP
- İLGİNÇ ile/ve/değil FARKLI
( [not] INTERESTING vs./and/but DIFFERENT )
- İLGİNÇ ile İLGİ ÇEKİCİ
( Öznede. İLE Nesnede ve öznede. )
- İLGİNÇ ile ÖZEL
( INTERESTING vs. SPECIAL )
- İLGİNÇ ile TEZAD
( INTERESTING vs. OPPOSITION )
- İLGİNÇ ile TEZAT
( INTERESTING vs. OPPOSITION )
- İMAN:
İNANÇ ve/>/+ GÜVEN
- İNAN / İNANCA ile/ve/<>/> İNANÇ
( Süreç. İLE/VE/<>/> Sonuç. )
( Bireysel. İLE/VE/<>/> Toplumsal. )
- İNANÇ ile/ve/değil/yerine "BAKIŞ/GÖRÜŞ"
- İNANÇ ile/ve/<>/değil AKLINA/ÇIKARLARINA UYGUNLUK
- İNANÇ ile/ve BELİRSİZLİK
( BELIEF vs./and INDEFINITENESS )
- İNANÇ ile/ve/değil/||/<> DAVRANIŞ
( Seni, daha iyi bir insan yapan, "inançların" değil davranışlarındır. )
- İNANÇ ile DEĞER
( FAITH/BELIEF vs. WORTH/VALUE )
- İNANÇ ile GÜVEN
( FAITH/BELIEF vs. CONFIDENCE/TRUST )
- İNANÇ ile/ve/<> İBÂDET ile/ve/<> AHLÂK
- İNANÇ ile/değil/yerine İLKE
- İNANÇ ile/ve/<> İMAN
( Düşüncenin pekişmişliği. İLE/VE/<> İnancın pekişmişliği. )
( Herşeyin başlangıcı ve kaynağı olan düşünce, inancın da imanın da başlangıcı ve kaynağıdır. İLE/VE/<> İnanç, düşüncenin pekişmiş/yoğunlaşmış hali, iman da inancın pekişmiş/yoğunlaşmış halidir. )
( Kuramı, uygulamaya geçiren tek ve en önemli olgu. İLE/VE/<> ... )
( BELIEF vs./and/<> FAITH )
- İNANÇ ve/<> ISRAR
( BELIEF and/<> INSISTENCE )
- İNANÇ ile/ve/değil/yerine/<>/>/< İTİBAR
- İNANÇ = İTİKAT = BELIEF[İng.] = CROYANCE[Fr.] = GLAUBE[Alm.] = FE, CREENCIA[İsp.]
- İNANÇ ile/ve/<>/değil KABUL
( [not] BELIEF vs./and/<>/but ACCEPTANCE )
- İNANÇ ile/ve/||/<> KÖK İNANÇ / ŞEMA
- İNANÇ ile/ve METAFİZİK
( FAITH/BELIEF vs./and METAPHYSICS )
- İNANÇ ile/ve/<> SEVGİ ile/ve/<> BİLGİ
( Toplumsal yönetimde, kişiler üzerinde oynanan alanlar. )
( BELIEF vs./and/<> LOVE vs./and/<> KNOWLEDGE )
- İNANÇ ile TAKVÂ
- İNANÇ ile/ve TESLİMİYET
- İNANÇ ile/ve/değil/yerine TESPİT
( [not] BELIEF vs./and/but ESTABLISHING
ESTABLISHING instead of BELIEF )
- İNANÇ ile/ve UĞRAŞ
( BELIEF vs./and STRUGGLE )
- İNANÇ ile/ve/<> ÜMİT
( İkisi de geleceğe yöneliktir. )
( Both of them are directed to the future. )
( BELIEF vs./and/<> HOPE )
- İNANÇ ile/ve YAŞAM
( BELIEF/FAITH vs./and LIFE )
- İRADE ile BİLİNÇ
( WILLPOWER vs. AWARENESS )
- İSTENÇ(İRÂDE) ile BİLİNÇ
( Kavram olarak bilinç, aklın gözüdür. )
( WILLPOWER vs. CONSCIOUSNESS/AWARENESS )
- İSTENÇ = İRADE-İ CÜZİYE = FREE WILL[İng.] = LIBRE ARBITRE[Fr.] = WILLENSFREIHEIT[Alm.] = LIBERUM ARBITRIUM[Lat.] = LIBRE VOLUNTAD[İsp.]
- İSTENÇ = İRÂDE = WILL[İng.] = VOLONTÉ[Fr.] = WILLE[Alm.] = VOLUNTAS < VELLE:İSTEMEK. VOLO:İSTİYORUM[Lat.] = VOLUNTAD[İsp.]
- İTİKAT ile İNANÇ
- İTİMAT değil/yerine/= GÜVEN/GÜVENÇ
- İYRENÇ/İRENÇ/İİRENÇ değil İĞRENÇ
- İZOBAR[Yun. ISOS: Eşit. | BAROS: Basınç.] değil/yerine/= EŞBASINÇ
- İZOBAR değil/yerine EŞBASINÇ
- İZOMER[Fr. < Yun. MEROS: Bölüm. | BAROS: Basınç.] ile EŞBÖLÜM
( Aynı oranlarda bileşmiş aynı öğelerden oluşan fakat moleküllerinde atom öbekleşmeleri değişik olduğundan, birbirinden farklı özellikler gösteren maddeler. )
- KAKINÇ = ÖFKE, KIZGINLIK
- KÂR ile KAZANÇ
( PROFIT vs. BENEFIT/ADVANTAGE )
- KAVRAM ile/ve/<> BİLİNÇ
( CONCEPT vs./and/<> CONSCIOUSNESS )
- KAYIP SANILAN KAZANÇ ile/ve/||/<> KAZANÇ SAYILAN KAYIP
- KAZANÇ ile/ve HARCAMA
( Maliyetinin 6 katı. İLE/VE Gelirin yarısı kadarı üzerinden hareket ederek. )
( Kaybetmeyi ahlâksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. )
- KAZANÇ ile/ve/değil KAZANIM ile/ve/değil KÂR ile/ve/değil ÇIKAR
- KAZANÇ ile LÜTÛF
- KAZANÇ ile/ve PARA
- KIBLE ||/<>/= ÖZBİLİNÇ
- KIRILMADA:
BURKULMA ile BASINÇ ile KESME
( )
- KİŞİDE:
VARLIK ve/> SEVİNÇ
( Oluşan/oluşmuş/oluşursa. VE/> Göstergesi. )
- KİŞİSEL/ÖZEL KÖTÜLÜKLER ile/ve/||/<>/> KAMUSAL YARAR/KAZANÇ
- KOMİK ile GÜLÜNÇ
- KORKU ile/ve/<> BÂTIL İNANÇ
( Korku, bâtıl inançların temel kaynağıdır. )
- KRAMP[Fr. < CRAMPE] değil/yerine/= KASILMA/KASINÇ
- KÜLTÜR:
İÇGÜDÜ ve/>/+ İÇTEPİ ve/>/+ DÜŞÜNCE ve/>/+ İNANÇ
- KÜLTÜR:
İNANÇ ile/ve/> DEĞER ile/ve/> KURAL ile/ve/> YASA
( ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> ... İLE/VE/> Yaptırımı. )
- KURAM ile/ve/||/<>/> İNANÇ
( ... İLE/VE/||/<>/> Kuramı, uygulamaya geçiren tek ve en önemli olgu. )
- LEHİM ile BRONZ/TUNÇ ile FAKFON ile KUPRONİKEL ile PERMALLOY
( Kalay ve kurşun alaşımı. İLE Bakır ve kalay alaşımı. İLE Bakır, çinko ve nikel alaşımı. İLE Bakır ve nikel alaşımı. İLE Demir ve nikel alaşımı. )
- MADDE ve/<> BİLİNÇ
( Yayılan/a. VE/<> Kavranılan/a. )
( EXTENTIO et/<> COGITO )
- MARAQLI[Azr.] = İLGİNÇ[Tr.]
- MEKRUH[Ar.] değil/yerine/= İĞRENÇ
( İğrenç, tiksindirici. | İslâm'da, dince yasaklanmadığı halde yapılmaması istenilen. )
- MEŞİ(Y)(Y)ET[Ar.] ile/ve/> İRÂDE/İSTENÇ[Ar.]
( İrâdeden önce gelir. İLE/VE/> ... )
- MEYDAN OKUMA ile/değil/yerine DİRENÇ
- MÜTA[Ar.] değil/yerine/= GEÇİCİ KAZANÇ
- NAİL OLMAK:
ZEVK ve/<> SEVİNÇ
- NEŞE/NEŞVE değil/yerine/= SEVİNÇ
- ÖDÜNÇ ile BORÇ
( KARZ-I HASEN: Faizsiz verilen borç. | Ödeme yapamayan borçlunun, helâl ederek borcundan vazgeçmek. )
( KARZ ile İKRAZ )
( LOANED vs. DEBT )
- ÖNEMLİ ile/ve İLGİNÇ
( IMPORTANT vs./and INTERESTING )
- ORTAK AKIL ile/ve/||/<> ORTAK İSTENÇ
- ÖVÜNÇ ile KÜFÜR
- ÖZBİLİNÇ ile/ve/=/<> ÖZGÜRLÜK ile/ve/=/<> ÖZGÜNLÜK
( Özgürlük, özgünlüktür. )
( ESERLERDE: Kayıtsız, bireysel. İLE/VE/=/<> Öncekilere(kaynakçalara) bağlılık üzerine/üzerinden. )
- ÖZVARLIK'TA:
BİLİNÇ ve SEVGİ
( Sizi, bilinenin dar çerçevesi içinde tutanın ne olduğunu bilmek yararlıdır. )
( Sevgi ve iradenin de sırası gelecektir, fakat önce zemin hazırlanmış olmalıdır. )
( Her zaman, öz varlığımızın eşliğindeyiz. )
( Herşeyden önce, öz varlığınızla devamlı bir temas kurun, her an kendinizle olun. )
( Bir gözlem merkezi olarak bilme ve tanıma niyetiyle işe başlayın ve eylem halindeki bir sevgi merkezine dönüşün. )
( Eylem halindeki sevgi. )
( Love in action. )
( CONSCIOUSNESS and LOVE (IN SELF-EXISTENCE)
It is worthwhile to know what keeps you within the narrow confines of the known.
Love and will shall have their turn, but the ground must be prepared.
You have always the company of your own self.
First of all, establish a constant contact vs. your self, be vs. yourself all the time.
Begin as a centre of observation, deliberate cognisance, and grow into a centre of love in action. )
- PİŞMANLIK ile/ve/<> UTANÇ
( PENITENCE/REGRET vs./and/<> SHAME )
- PİTİ : SEVİNÇ
- PORTAKAL[Portekizce] ile TURUNÇ[Fars.]
( ORANGE vs. BITTER/SEVILLE ORANGE )
( CITRUS SINENSIS/CITRUS AURANTIUM cum CITRUS AURANTIUM AMARA )
- REFAH[Ar.] yerine GÖNENÇ
( Bolluk, rahatlık ve varlık içinde, iyi olanaklarda yaşama. )
- REZİSTANS ile DİRENÇ
- RUH" değil ÖZBİLİNÇ
- SALTIK İSTENÇ ile/ve/||/<> BEN
- SEVGİ ve/<> SEVİNÇ
- SEVİNÇ = JOY, GLADNESS[İng.] = ÉPANOUISSEMENT[Fr.] = FREUDE[Alm.] = GAUDIUM[Lat.]
- SEVİNÇ ile/ve KIVANÇ
( Kişinin tek sevinci, emeğinin ürünüdür. )
( ŞÂDÂN[Fars.]: Sevinçli, keyifli. )
( [argo] ŞİNANAY ile/ve ... )
( SÜRÛR ile/ve TEŞEKKÜR )
( ŞÂD-MÂN ile/ve ... )
( ŞİNANAY ile/ve ... )
- SEVİNÇ ile/ve/değil/yerine NEDENSİZ SEVİNÇ
- SEVİNÇ ile/ve/değil/<> NEDENSİZ SEVİNÇ
- SEVİNÇ >< ÜZÜNTÜ/KEDER/ACI/ISTIRAP >< İSTEK
( Dostunla paylaşırsan artar. >< Dostunla paylaşırsan azalır. )
- SİGORTA[İt.]/ASFALYA[Yun.] değil/yerine/= KORUNÇ
- SİMGESEL YAPI(/BİLİNÇ) ile/ve/<> KAVRAMSAL YAPI(/BİLİNÇ)
( Mahal. İLE/VE/<> Mekân. )
( Yaşanır. İLE/VE/<> Kuşatır. )
( Açıklanamaz.[Anlamlandırılır.] İLE/VE/<> Açıklanabilir. )
- SÜREKLİLİK ve KAZANÇ
( Kaybetmeyi ahlâksız kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer. )
( Her dönem ve durum, bir kayıp, bir kazanım olarak ayrı ayrı değerlendirilmelidir. )
( CONTINUITY and PROFIT )
- TÂCİZ[Ar.] değil/yerine/= USANDIRI, USANÇ
- TAKINTI ile/ve/değil BÂTIL İNANÇ
- TANRI ile/ve EN ÜSTÜN BİLİNÇ
- TAZYİK[Ar.] değil/yerine/= BASINÇ
- TEFÂHÜR[< FAHR] değil/yerine/= ÖVÜNME | ÖVÜNÇ
- TESELLÎ[Ar.] değil/yerine/= AVUNÇ
- TURUNÇ ile BERGAMOT
( ... İLE Turunçgillerden bir ağaç. | Bu ağacın, kabuklarından reçel yapılan ve esans çıkarılan meyvesi. )
( ... cum CITRUS BERGAMIS )
- ÜMİT YİTİMİ ile/ve/||/<>/>/< UTANÇ
( Ormana/adaya düşen ya da ağır doğa koşullarına maruz kalanların ölümü, koşulların zorluğundan değil o duruma nasıl düştüğünün utancından["düşüncesinden"] ve o zorlu koşullardan çıkabilmek için daha yeterli/yetkin düşünebilmek yerine gittikçe ümidini yitirmesinden kaynaklanırmış. )
( "Esaretin Bedeli"[Shawshank Redemption - 1993], "Yaşamak İçin[Alive - 1993]", "İhanet[The Edge - 1997]" [Anthony Hopkins - Alec Baldwin], "Yeni Yaşam[Cast Away - Tom Hanks], "127 Saat" filmlerini de özellikle izlemenizi salık veririz. )
( "Ümit Yitimi" değil/yerine Ümit... - B )
( )
- UTANÇ ile/ve/||/<> ÖZERKLİĞE KARŞI UTANÇ
- UTANÇ = SHAME[İng.] = HONTE[Fr.] = SHAM[Alm.] = PUDOR[Lat.]
- UYAK(KAFİYE) ÇEŞİTLERİNDE:
YARIM ile/ve/<> TAM ile/ve/<> ZENGİN ile/ve/<> TUNÇ ile/ve/<> CİNASLI
( )
- ÜZÜNTÜ ile KAYGI ile İNANÇ
( Geçmişe bakar/baktırır. İLE Çevreye bakar/baktırır. İLE İleriye bakar/baktırır. )
- VAROLUŞ ve/<> DİRENÇ
- VARSIL/ZENGİN ile/ve/<> GÖNÇ
( ... İLE Varlıklı. )
- VİCDAN[Ar. < VCD] değil/yerine/= BULUNÇ/DUYUNÇ
- WEBER KATSAYILARI'NDA:
GÖRME/PARLAKLIK ile/ve KİNESTEZİ ile/ve ACI [ısıyla ortaya çıkan] ile/ve İŞİTME [orta frekanslar] ile/ve BASINÇ [deri] ile/ve KOKU ile/ve TAD [tuz]
( 1/60 ile/ve 1/50 ile/ve 1/30 ile/ve 1/10 ile/ve 1/7 ile/ve 1/4 ile/ve 1/3 )
- YALIN ile YALINÇ
( ... İLE Birleşik olmayan, yalnız bir maddeden oluşan. | Karışık olmayan, basit. )
- YAŞAM BULGULARINDA:
BİLİNÇ ile/ve/||/<>/> SOLUNUM ile/ve/||/<>/> DOLAŞIM/NABIZ ile/ve/||/<>/> GÖVDE ISISI ile/ve/||/<>/> KAN BASINCI/TANSİYON
- YAŞAM:
İNANÇ ve/<> DAYANÇ/SABIR
- YAŞAM/BİLİNÇ ile/ve/değil/=/< BELLEK
( Bellekte, bir boşluğun olması, bilinçte (de), bir boşluğun olmasını gerektirmez. )
( [not] CONSCIOUSNESS vs./and/but/=/< MEMORY )
- YÖNTEM ile/ve/<> BİLİNÇ
( METHOD vs./and CONSIOUSNESS )
- YÜK ile/ve/||/<> BASINÇ
- ZAN ile BÂTIL İNANÇ
( GÜMÂN ile ... )
( SURMISE vs. SUPERSTITION )